|
|
ÝÞÇÝ KADIN VE KAPÝTALÝST SÝSTEM
Dünya nüfusunun yarýsýný ve iþgücünün üçte birini oluþturan kadýnlarýn toplumsal konumlarý hala çözümlenmemiþ olup, emperyalist kapitalist sistemde kadýnlara uygulanan ayrýmcýlýk politikasý, baský ve sömürü sürüp gitmektedir. Kadýnlarýn ikinci sýnýf vatandaþ olarak ezilmesi, baský altýna alýnmasý ve sömürülmesi, yüzyýllardan beri devam edip gelen bir uygulamadýr. Ýlkel komünal toplumu saymazsak, tüm ücretli kölelik sistemleri -köleci, feodal, kapitalist- ayný zamanda kadýnlarýn köleleþtirildiði, horlanýp baský altýna alýndýðý sistemler olmuþtur. Bugüne kadar hiç bir toplumsal geliþme, kadýnlar katýlmadan gerçekleþmemiþtir. Kadýnlar, insanlýðýn ileriye atýlmýþ her adýmýnda, her büyük eyleminde önemli role sahip olmuþtur. Ama insanlýðýn ilerlemesindeki bu önemli rolüne raðmen, kadýnlarýn ezilmiþliði tüm açýklýðýyla devam etmektedir. Bugün bir çok ülke hukukunda kadýnlarla erkeklere biçimsel eþitlik tanýnmak zorunda kalýnmýþtýr. Ancak bu, tamamen biçimsel olmuþ, gerçekte ise kadýnlarýn ekonomik, toplumsal ve politik ezilmiþliði ve eþitsizliði derinleþerek sürüp gitmektedir. Hatta birçok ülke de biçimsel eþitlik bile kadýnlara hala çok görülmeye devam etmektedir. Kadýnlarýn ücretli kölelik sisteminden tamamen kurtuluþunu gerçekleþtirmek ve onu erkekle eþit hale getirmek için, emekçilerin sosyalist iktidarý altýnda ulusal ekonominin toplumsallaþtýrýlmasý ve kadýnlarýn ortak üretici çalýþmaya katýlmalarý gerekmektedir. Ýþte ancak o zaman kadýnlar erkeklerle eþit bir konuma kavuþacaklardýr. Dünyada ve Türkiye'de, kadýnlarýn üretici çalýþma yaþamýna katýlmasý tüm yasal kýsýtlamalara, dini gericiliðin etkilerine, ayrýmcýlýða ve toplumsal önyargýlara raðmen yaygýnlaþýyor. Toplumsal çalýþmaya katýlmakla kadýnlar, evin ve aile iliþkilerinin aptallaþtýrýcý dar sýnýrlarýndan kurtulurlar. Ýþçi ve emekçi kadýnlar ortak toplumsal çalýþma yaþamýna katýlmakla, sýnýf bilinçlerini yükseltirler ve iþçi sýnýfýnýn özgürlük savaþýna katýlma olanaðýný bulurlar. Tüm emperyalist kapitalist dünyada ve onun bir parçasý olan Türkiye'de kadýn ve çocuk emeðinin erkeklere göre ucuz olmasý kapitalistlerin iþtahlarýný kabartmýþ, sanayi ve ticarette kadýn iþgücüne olan talebi arttýrmýþtýr. Makinenin üretim sürecini basitleþtirmesi, kadýnlarýn ve çocuklarýn daha fazla üretim sürecine katýlmalarýnýn olanaklarýný saðlamýþtýr. Kapitalistlerin servetlerinde, erkek iþçilerin yanýnda ucuz iþgücünden ötürü kadýn ve çocuklarýn emekleri, acýlarý ve ýzdýraplarý yatmaktadýr. Ekonomik yaþama katýlan kadýnlarýn çalýþma yaþamý, bütün yaþamýnýn bir parçasýný oluþturur. Ýþçi ve emekçi kadýnlar çalýþma yaþamýna katýlmakla, ev yaþamýnýn getirdiði yüklerden kurtulmuþ olmuyor, tersine altýna girdiði yük iki kat artýyor. Bir tarafta evin ve ailenin aðýr yükü, diðer tarafta sömürü ve çalýþma yaþamýnýn yükü; iþte bunun için kadýna ''emekçinin emekçisi'' deniyor. Ýþçi kadýn ayný zamanda çifte baský altýndadýr. Ýþte patronlar sýnýfýnýn, evde, ailede erkeðin baskýsý. Çalýþan kadýn bütün gün yaptýðý iþin aðýr, ezici yorgunluðunu üzerinden atmadan, daha yorgunluðunu gidermeden, evde birikmiþ olan yemek, bulaþýk, çamaþýr ve çocuk bakýmý görevlerini yerine getirmek zorunda kalmaktadýr. Bu çok aðýr ve son derece yýpratýcý bir süreçtir. Denilebilir ki, iþçi kadýnýn toplumsal yaþamý tamamen bundan ibarettir. Türkiye'de çalýþan kadýnlarýn çoðunluðu ucuz iþgücü ve aþýrý sömürünün yanýnda, emperyalist ülkelerin çok gerisinde olarak asgari ''sosyal güvenlik''ten bile yoksun býrakýlmýþlardýr. Sosyal güvenlik açýsýndan, emperyalist kapitalist ülkelerin bir çoðundan geri olmak gösteriyor ki, Türkiye'de kadýnlarýn ekonomik alanda da demokratik talepleri için mücadele etmek acil ve güncel önemdedir. TC ve iþbirlikçi tekelci burjuvazisi asgari talep olan çalýþan kadýnlarýn sigorta kapsamýna alýnmasýnýn gereklerini bile yerine getirmiyor. Buda Türkiye'de sosyal çeliþkilerin ne kadar derin olduðunu gösteriyor. Burjuva kapitalistler kadýnlara, erkek iþçilere nazaran daha az ücret verirler. Uluslararasý Çalýþma Örgütü (Ý LO)'nun erkek ve kadýn iþçilere eþit iþ için eþit ücret hakkýndaki 100’nolu kararýna bir çok ülke ve iþveren karþý çýkmaya devam etmektedir. Kadýnlara, erkeklere göre daha az ücret ödenmesi, yani ücretteki ayrýmcýlýðý kapitalistler kendilerine göre ''haklý'' gerekçelere dayandýrmaya çalýþýyorlar. Kapitalistler kadýnlarýn meslek eðitimi görmemiþ olmalarýný, eðitim durumlarýný, beceri durumlarýn vb. gerekçe göstermeye devam ediyorlar. Devlet memurluðu, sözleþmeli iþyerleri hariç, tüm iþyerlerinde kadýnlar erkeklere göre daha az ücret alýyorlar. Bazý zamanlarda bu oran yüzde otuzlara kadar çýkýyor. Özellikle son 30 yýlda yaygýnlaþan konfeksiyonculuk,hizmet sektörü vb. alanlarýýnda daha çok çocuk ve kadýnlar çalýþtýrýlýrlar. Bu iþyerlerinde týpký tarým alanýndaki gibi, çalýþma saatleri saptanan 8 saatin çok üzerindedir. Ve fazla çalýþma, ya ek ücrete tabi deðildir, ya da az ücret ödenir. Buralarda sömürü aþýrý bir biçimde sürer. Öte yandan yapýlan iþ son derece yoðun ve yýpratýcýdýr. Türkiye'nin derin bir ekonomik ve sosyal yýkým içerisinde olmasý, iþten atýlmalarý sürekli hale getirmiþtir. Kuþku yok ki bundan da en büyük payý kadýn iþçiler almaktadýr. Kadýnlar çoðu zaman kadýnlýktan ileri gelen özelliklerinden ötürü çalýþma hakkýndan yoksun býrakýlýrlar. Bir çok iþyerinde kadýn evlendiðinde, ya da hamile kaldýðýnda iþinden olur. Çoðu yerde kadýnlar çok çocukluysa iþe alýnmazlar. Ýþverenler ise, iþçi almak ve atmakta tamamen serbest býrakýlmýþtýr. Sendikalý iþyerleri de dahil olmak üzere, hiç bir iþyerinde iþ güvencesi yoktur. Tarým alanýnda ve küçük iþletmelerde iþçi kadýnlar ve çocuklar hiç bir iþ güvencesine sahip olmadan, tamamen iþverenin, hatta büyük iþyerlerinde ustabaþlarýnýn, þeflerin insafýna kalmýþlardýr. Kadýnlar iþsiz kaldýklarýnda bunun acýsýný iki kez hisseder, yaþarlar. Birincisi, iþten atýldýklarý için ekonomik olarak; ikincisi, bunun yarattýðý sosyal sorunlar (Fuhuþ, ev içi kavgalar, çocuklarý doyurmanýn acýsý ve daha birçok sorun) olarak.
|
(1670 okuma)
(Devam... )
|
ÝÞÇÝ KADIN VE KAPÝTALÝST SÝSTEM
Dünya nüfusunun yarýsýný ve iþgücünün üçte birini oluþturan kadýnlarýn toplumsal konumlarý hala çözümlenmemiþ olup, emperyalist kapitalist sistemde kadýnlara uygulanan ayrýmcýlýk politikasý, baský ve sömürü sürüp gitmektedir. Kadýnlarýn ikinci sýnýf vatandaþ olarak ezilmesi, baský altýna alýnmasý ve sömürülmesi, yüzyýllardan beri devam edip gelen bir uygulamadýr. Ýlkel komünal toplumu saymazsak, tüm ücretli kölelik sistemleri -köleci, feodal, kapitalist- ayný zamanda kadýnlarýn köleleþtirildiði, horlanýp baský altýna alýndýðý sistemler olmuþtur. Bugüne kadar hiç bir toplumsal geliþme, kadýnlar katýlmadan gerçekleþmemiþtir. Kadýnlar, insanlýðýn ileriye atýlmýþ her adýmýnda, her büyük eyleminde önemli role sahip olmuþtur. Ama insanlýðýn ilerlemesindeki bu önemli rolüne raðmen, kadýnlarýn ezilmiþliði tüm açýklýðýyla devam etmektedir. Bugün bir çok ülke hukukunda kadýnlarla erkeklere biçimsel eþitlik tanýnmak zorunda kalýnmýþtýr. Ancak bu, tamamen biçimsel olmuþ, gerçekte ise kadýnlarýn ekonomik, toplumsal ve politik ezilmiþliði ve eþitsizliði derinleþerek sürüp gitmektedir. Hatta birçok ülke de biçimsel eþitlik bile kadýnlara hala çok görülmeye devam etmektedir. Kadýnlarýn ücretli kölelik sisteminden tamamen kurtuluþunu gerçekleþtirmek ve onu erkekle eþit hale getirmek için, emekçilerin sosyalist iktidarý altýnda ulusal ekonominin toplumsallaþtýrýlmasý ve kadýnlarýn ortak üretici çalýþmaya katýlmalarý gerekmektedir. Ýþte ancak o zaman kadýnlar erkeklerle eþit bir konuma kavuþacaklardýr. Dünyada ve Türkiye'de, kadýnlarýn üretici çalýþma yaþamýna katýlmasý tüm yasal kýsýtlamalara, dini gericiliðin etkilerine, ayrýmcýlýða ve toplumsal önyargýlara raðmen yaygýnlaþýyor. Toplumsal çalýþmaya katýlmakla kadýnlar, evin ve aile iliþkilerinin aptallaþtýrýcý dar sýnýrlarýndan kurtulurlar. Ýþçi ve emekçi kadýnlar ortak toplumsal çalýþma yaþamýna katýlmakla, sýnýf bilinçlerini yükseltirler ve iþçi sýnýfýnýn özgürlük savaþýna katýlma olanaðýný bulurlar. Tüm emperyalist kapitalist dünyada ve onun bir parçasý olan Türkiye'de kadýn ve çocuk emeðinin erkeklere göre ucuz olmasý kapitalistlerin iþtahlarýný kabartmýþ, sanayi ve ticarette kadýn iþgücüne olan talebi arttýrmýþtýr. Makinenin üretim sürecini basitleþtirmesi, kadýnlarýn ve çocuklarýn daha fazla üretim sürecine katýlmalarýnýn olanaklarýný saðlamýþtýr. Kapitalistlerin servetlerinde, erkek iþçilerin yanýnda ucuz iþgücünden ötürü kadýn ve çocuklarýn emekleri, acýlarý ve ýzdýraplarý yatmaktadýr. Ekonomik yaþama katýlan kadýnlarýn çalýþma yaþamý, bütün yaþamýnýn bir parçasýný oluþturur. Ýþçi ve emekçi kadýnlar çalýþma yaþamýna katýlmakla, ev yaþamýnýn getirdiði yüklerden kurtulmuþ olmuyor, tersine altýna girdiði yük iki kat artýyor. Bir tarafta evin ve ailenin aðýr yükü, diðer tarafta sömürü ve çalýþma yaþamýnýn yükü; iþte bunun için kadýna ''emekçinin emekçisi'' deniyor. Ýþçi kadýn ayný zamanda çifte baský altýndadýr. Ýþte patronlar sýnýfýnýn, evde, ailede erkeðin baskýsý. Çalýþan kadýn bütün gün yaptýðý iþin aðýr, ezici yorgunluðunu üzerinden atmadan, daha yorgunluðunu gidermeden, evde birikmiþ olan yemek, bulaþýk, çamaþýr ve çocuk bakýmý görevlerini yerine getirmek zorunda kalmaktadýr. Bu çok aðýr ve son derece yýpratýcý bir süreçtir. Denilebilir ki, iþçi kadýnýn toplumsal yaþamý tamamen bundan ibarettir. Türkiye'de çalýþan kadýnlarýn çoðunluðu ucuz iþgücü ve aþýrý sömürünün yanýnda, emperyalist ülkelerin çok gerisinde olarak asgari ''sosyal güvenlik''ten bile yoksun býrakýlmýþlardýr. Sosyal güvenlik açýsýndan, emperyalist kapitalist ülkelerin bir çoðundan geri olmak gösteriyor ki, Türkiye'de kadýnlarýn ekonomik alanda da demokratik talepleri için mücadele etmek acil ve güncel önemdedir. TC ve iþbirlikçi tekelci burjuvazisi asgari talep olan çalýþan kadýnlarýn sigorta kapsamýna alýnmasýnýn gereklerini bile yerine getirmiyor. Buda Türkiye'de sosyal çeliþkilerin ne kadar derin olduðunu gösteriyor. Burjuva kapitalistler kadýnlara, erkek iþçilere nazaran daha az ücret verirler. Uluslararasý Çalýþma Örgütü (Ý LO)'nun erkek ve kadýn iþçilere eþit iþ için eþit ücret hakkýndaki 100’nolu kararýna bir çok ülke ve iþveren karþý çýkmaya devam etmektedir. Kadýnlara, erkeklere göre daha az ücret ödenmesi, yani ücretteki ayrýmcýlýðý kapitalistler kendilerine göre ''haklý'' gerekçelere dayandýrmaya çalýþýyorlar. Kapitalistler kadýnlarýn meslek eðitimi görmemiþ olmalarýný, eðitim durumlarýný, beceri durumlarýn vb. gerekçe göstermeye devam ediyorlar. Devlet memurluðu, sözleþmeli iþyerleri hariç, tüm iþyerlerinde kadýnlar erkeklere göre daha az ücret alýyorlar. Bazý zamanlarda bu oran yüzde otuzlara kadar çýkýyor.
|
(1655 okuma)
(Devam... )
|
8 MARTI SÖMÜRÜ VE ZULME BAÞKALDIRI GÜNÜ OLARAK YAÞATALIM !-
8 Mart'ý 1857 yýlýnda Amerikan'ýn Newyork kentindeki tekstil iþçisi kadýnlar bize direniþ günü olarak býraktýlar. Onlar, aðýr ve uzun süreli çalýþma koþullarýna, zulme ve sömürüye karþý bir direniþ býraktýlar. " 8 saatlik iþgünü", " Eþit iþe eþit ücret' þiarýyla greve gidip, Newyork sokaklarýný iþgal ettiler, direndiler. Binlerce tekstilci kadýnýn katýldýðý bu direniþ, kanla bastýrýldý ama mücadele ateþi asla söndürülemedi. Almanya'nýn Stutgart kentinde 1910 yýlýnda toplanan Uluslararasý Sosyalist Kadýnlar Kurultayýnýn 2. Kongresi, 8 Mart'ý dünyanýn emekçi kadýnlarýna özgürleþme kavgalarýnda esin kaynaðý olarak armaðan etmeyi kararlaþtýrdý. Dünya emekçi kadýnlarýna "birleþin, birbirinizle dayanýþma gösterin ve haklarýnýz için mücadele edin" dedi. Böylece 8 Mart, Uluslararasý emekçi kadýnlar günü olarak sýnýf mücadeleleri tarihinde þanlý yerini aldý. O günden bu yana her 8 Mart, dünya komünist örgütlerinin, yurtsever ve devrimci örgütlerin önderliðinde emekçi kadýnlarýn kapitalist kölelik zincirlerine, savaþa ve faþizme karþý mücadele günü olarak yaþatýldý. O günün devrimci ruhu ve geleneði, diðer kýtalarýn iþçi ve emekçi kadýn ve erkeklerine taþýndý ve onlara ilham kaynaðý oldu. Eþitlik ve özgürlük isteminin ancak diþe diþ mücadele ile kazýnýlacaðýný ispatladý.Yalnýzca bunu deðil, " kadýn sorunu, büyük toplumsal sorunun yalnýzca bir parçasýdýr ve yalnýzca onunla birlikte proletarya, cinsiyet farký olmaksýzýn tüm sömürülenlerin, tüm ezilenlerin ortak mücadelesi ile kapitalizmi ezdiði ve komünizmi inþa ettiðinde çözülebilir''liðini de pratikleriyle gösterdiler. Ve "Özgür kadýn özgür toplumda olur'' þiarýný bayraklaþtýrarak kadýnýn özgürleþmesi kavgasýnda " erkeklerle rol deðiþimi, erkeðe karþý tüm kadýnlarýn kavgasýný amaçlamak için feminizm ve sömürücü sýnýflarýn kadýnlarýn kendi sýnýflarýnýn erkekleriyle hak eþitliði arayan burjuva kadýn hareketlerinden kalýn çizgilerle ayrýlmayý bize miras býraktýlar Özel mülkiyetin ortaya çýktýðý günden bu yana hep ikinci sýnýf insan iþlemi gören, ezilen, horlanan, cins ayrýmcýlýðýna uðrayan, içinde barýndýrdýðý sýnýrsýz yeteneklerini toplumun hizmetine sunmasýna izin verilmeyen kadýn, kapitalizm doðasý gereði evinin duvarlarý arasýna hapsedildi. Ama feodalizmin kanlý baskýsý, kadýnlarýn mücadeleye atýlmasýný engelleyemedi. 1789 Fransýz burjuva devriminde, Þehir Meclisi'nin kapýsýna dayanan binlerce kadýn "Ekmek Ýsteriz" diye haykýrýyordu. Ve geliþen kapitalizm, ucuz iþgücü olarak kullanmak üzere kadýný evinin dört duvarý arasýndan çekip çýkardý, aldý getirdi fabrika kapýsýna. Kadýnlar doðru dürüst beslenmeden, karnýný bile zor doyuran ücretlerle, karanlýk, havasýz atölyelerde günde 16-17 saat çalýþtýrýldýlar. Böylece feodal baskýnýn yerini kapitalist sömürü aldý. Bu geliþmeler, kadýnýn mücadelesinin geliþmesini de birlikte getirdi. 1871 Paris Komünü'nde, çoðu iþçi olan 10 bin kadýn barikatlarda çarpýþan kardeþlerini tüm güçleriyle destekledi. Onlarýn düþtüðü yerlerde, silahlarýný alarak mücadeleyi sürdürdüler, özlemleri uðruna yiðitçe çarpýþmayý ve ölmeyi bildiler. Komün'ün yenilgisinden sonra da sürdü kadýnlarýn mücadelesi. Katmerli bir baský altýnda ezilen kadýnlar, en küçük haklarý içini bile diþe diþ bir mücadele sürdürmek zorunda kaldýlar. Yalnýz kendi haklarý için deðil, iþçi sýnýfýnýn istemleri için mücadeleye de olanca güçleriyle katýldýlar.8 saatlik iþgünü için yürütülen mücadelede onlarda etkin olarak yer aldýlar. Kapitalizmin kadýný evinden çýkarýp üretime sokmasý, onun kurtuluþunu saðlamak için deðil, ucuz iþgücü olarak sömürmek içindir. Kadýn iþçiler, erkeklerle ayný iþi yaptýklarý halde çok daha düþük ücretlerle çalýþtýrdýlar, çalýþtýrýlýyorlar.
|
(1554 okuma)
(Devam... )
|
DÜNYADA VE TÜRKÝYEDE KADIN OLMAK
Dünyanýn her yerinde egemen sýnýflar kadýný baský altýnda tutmak, onu yaþamý her alanýnda ikinci plana itmek için ellerinden geleni yapýyor. Türkiye de bu kuralýn dýþýnda deðil elbet. Kapitalist ülkelerde kadýn ucuz iþgücü olarak kullanýlma vb. baskýlar altýndayken, bizim ülkemizde bunun üstüne bir de feodal baskýlar biniyor. Yasalar, gelenekler, görenekler vb. Türkiye kadýný üzerindeki burjuva-feodal baskýnýn dayanaklarý. Dünyada her 3 kadýndan biri þiddete maruz kalýyor, her 5 kadýndan biri tecavüze uðruyor ya da tecavüzden son anda kurtuluyor. Yoksulluk ise giderek “kadýn”laþýyor. Yeryüzündeki mutlak yoksulluk sýnýrýndaki 1.5 milyar kiþinin yüzde 70’ini kadýnlar oluþturuyor. Dünyadaki iþlerin yüzde 60’ýný yapan kadýnlar, toplam gelirin yüzde 10’una; dünya üzerindeki mal varlýðýnýn ise yüzde 1’ine sahipler. Mültecilerin yüzde 80’ini kadýnlar oluþturuyor. 280 milyonluk Arap dünyasýnda her 2 kadýndan biri okuma yazma biliyor. Dünya genelinde okuma yazma bilmeyen yetiþkinlerin yüzde 67’si kadýn. Eðitim olanaðýndan yoksun 45 milyon erkek çocuða karþýlýk, kýzlarda bu rakam 85 milyona ulaþýyor. 700 milyon kadýn yeterli yiyecek ve içme suyu ile saðlýk ve eðitim hizmetlerinden mahrum. Birleþmiþ Milletler’e üye 191 ülkenin sadece 12’sinin lideri kadýn... TÜRKÝYE'DE KADIN OLMAK Türkiye'de iþgücüne katýlý için hazýr 25 milyon kadýn yaþýyor. Yani çalýþabilir nüfusun yaklaþýk yarýsýný kadýnlar oluþturuyor. Neki 25 milyon içinde yalnýzca 7 milyonu çalýþýyor. Ama ülke nüfusunda böylesi bir yer tutan kadýnlarýn toplumsal, siyasal ve ekonomik yaþam içinde aldýklarý yer, hiç de sayýlarýyla orantýlý deðil. Þimdi çeþitli rakamlarla kadýnýn Türkiye toplumu içinde aldýðý yere bakalým: * Türkiye'de her üç kadýndan biri, hayatý boyunca en az bir kez, sadece kadýn olduðu için þiddete maruz kalýyor...
|
(3688 okuma)
(Devam... )
|
O SUSKUN, YALNIZ KADINLAR
“Konuþmalarýn en önemlisi kendi kendimize olanýdýr. Ama bunu çoðu zaman ihmal ederiz.”[ Oxenstiern.]
Ne kadar çokmuþlar… Ve ne kadar suskunmuþlar ki, o kadar çok olduklarýný hiç ama hiç anlamamýþýz… Görmemiþiz onlarý. Adlarýný, ama gerçek adlarýný ve o geçirimsiz suskunluklarý ardýnda yatan yaþam öykülerini öðrenme gereðini duymamýþýz… Acýya tanýk, hatta mensuplarýnýn çoðu acýnýn þu ya da bu biçimde faili kuþaklarýn susuþ konspirasyonlarýna suç ortaklýðý etmiþiz, onlarýn o suskun, kendi kendinin gölgesi bir yaþama yazgýlý varlýklarýný sürekli bilincimizin gerilerine kovalamakla. Bu suç ortaklýðýný ilk kýrmaya cesaret eden, bastýrýlmýþlýklarýmýzýn duvarlarýný tuzla buz eden, Fethiye Çetin oldu. Yaþý 60’ý aþkýn her T. C. yurttaþýnýn bildiði “sýr”rý hepimize haykýrýverdi: Büyükannesi, katliamlardan her nasýlsa kurtulup bir Müslümanla evlendirilmiþ bir Ermeniydi! Onun bu keþfini, kýsa süre içinde Türkiye’nin hemen her köþesinde pek çok “torun” tekrarlayacaktý. Ermeni “büyükanne”ler (ve sayýca çok daha az olan) “dede”lerin büyük kýsmý suskun ve küskün, geçip gitmiþti bu dünyadan. “Torun”lar þimdi ikinci kuþaða, Müslüman babalarla Ermeni analarýn çocuklarý olan kendi anne-babalarýna, büyükanne-büyükbabalarýna dönüyordu aðýzlarýndan laf alabilmek için. Herkesin bildiði, herkesten gizlenen, böylece döküldü ortalýða… “Anneannem annesini on yaþýna kadar görmüþ. Çok aðlarmýþ kadýn sessiz sessiz. ‘Hiç gülmedi, hiç kahkahasýný hatýrlamýyorum,’diyor. (…) Anneanneme Ermenice hiçbir þey öðretmemiþ. Kadýn da kim bilir nasýl sakladý. Ki o dönemde iyice saklamasý gerekmiþ olabilir. Anneannemin babasý hâkim olduðu için Türk kimliðine sokmalarý kolay olmuþ sanýrým.”[ Ayþe Gül Altýnay, Fethiye Çetin, Torunlar, Ýstanbul, Metis Yayýnlarý, 2009, s. 23.] “(…) Ferman’da,[ Ferman-e Fýlla: Kürtçe, Tehcir fermaný.] Kozluk’taki bütün Ermenileri katletmiþler. Onlardan hiç kimseyi sað býrakmamýþlar. Kocasýný ve ailesini de öldürmüþler. Onu da benim kayýnpederim Xalil e Derweþ kaçýrmýþ. Böylece ölümden kurtulmuþ. Onu bizim köye, Þat’a götürüp samanlýða saklamýþ. Tam altý ay samanlýkta gizlenmiþ. Kayýnpederim, geceleri gizlice ona yiyecek götürüyormuþ. Ortalýk yatýþtýktan sonra onu samanlýktan çýkarmýþ. Evine götürüp onunla evlenmiþ. Kayýnpederim Xalil e Derweþ’in Pire Hatun’la evlenmeden önce dört eþi daha varmýþ…”[ Gülçiçek Günel Tekin, Kara Kefen. Müslümanlaþtýrýlan Ermeni Kadýnlarýn Dramý. Ýstanbul, Belge Yayýnlarý, 2008, s. 78.] Hem Gülçiçek Günel Tekin’in Kara Kefen’inde (Belge Yayýnlarý 2008), hem de Ayþe Gül Altýnay ile Fethiye Çetin’in birlikte hazýrladýðý Torunlar (Metis Yayýnlarý, 2009)’da derlenen anlatýlar, tek bir trajik öyküyü dillendiriyor bize: o uðursuz “Tehcir” kararý çýkmadan önce yerlerinde, yurtlarýnda, mamur, müreffeh bir yaþam sürdüren, çevredeki Müslümanlarla bayram ziyaretlerine gidecek, birbirine ebelik yapacak, düðünlerde omuz omuza halaya duracak, beraber çalýþacak kertede komþu, Ermeniler. “Ferman” ile birlikte üzerlerine çöken karabasan… Uzak köylerden yakýnlara, kulaktan kulaða “Yola çýkardýklarý kafileleri yol boyunda katlediyorlarmýþ,” fýsýltýlarý… Toparlanýp götürülmeler… Yine de geride birkaç parça eþya, para býrakýp; “ne olur ne olmaz, belki döneriz” diye… Sonra öyle bir dönem olmuþ ki erkekler köyden ayrýlmýþlar. Geceleri gizlice gidip gelenler oluyormuþ. Bir sabah babaannesiyle, annesiyle birlikte uyandýklarýný hatýrlýyor. Evdeki kap kacaðý falan bahçede bir yere gömüp gidiþ hazýrlýklarýna baþlamýþlar. ‘Osmanlý bizi sürecek, Ýstanbul hükümeti bizi sürecek, geri gelirsek eþyalarýmýzý tekrardan çýkarýrýz,’ diyerek gömmüþler. Orayý örterken bekçi gelmiþ. Bekçi anneannemin ve babaannesinin adýný çaðýrmýþ. ‘Siz ne yapýyorsunuz, daha tarla mý yapýyorsunuz?’ demiþ. (…) ‘Yapmayýn, yapmayýn, hepiniz gideceksiniz,’ demiþ. (…) Sonra bekçi yanlarýna gelmiþ, ve anneannemin baþýný okþamýþ. ‘Bu kýzý bana ver ha, bu kýza yazýk olmasýn.’ Anneannemin annesi de demiþ ki, ‘Yok ben kýzýmdan ayrýlamam.’ Sonra bir gün herkesi köy meydanýnda topluyorlar. Özellikle unutmadýðýný söylediði bir þey, belinden aþaðýya kadar uzun saçý olan genç halasýnýn saçlarýndan sürüklenmesi, kýz çocuklarý arasýnda sürüklenerek ilk önce onun ayrýlmasý. Bazý genç kýzlar o sýrada askerler tarafýndan ayrýlýyor –anneannem ‘güzelleri seçtiler’ diye anlatýyordu- diðerleri de hemen apar topar yola çýkartýlýyorlar. (…) Yolda ilk hatýrladýðý yer Þarkýþla istasyonu. Þarkýþla istasyonu, kendisi, annesi, babaannesi ve üç küçük kardeþi. (…) Bir de kundakta erkek kardeþleri var. (…) Þarkýþla tren istasyonuna kadar zaman zaman kaðný arabasý gibi bir þeyler bulup yola devam etmiþler. Her durduklarý yerde askerlerin, köylülerin, tek tek çocuklarýn, kadýnlarýn arasýna girip elbiseleri parçalamalarý, üzerlerinden altýn veya benzeri þeyleri almalarý, çeþitli yiyecekleri ekmek karþýlýðýnda elbise alýþveriþleri, altýn istemeleri var. (…)
|
(1885 okuma)
(Devam... )
|
|
u ana kadar 12834954 sayfa izlenimi aldk. Balang: April 2005
|
|
|