CHP emperyalistler ve işbirlikçi sermaye ve generallerler tarafından iti kaka öne sürülerek işçi ve emekçi yığınları sisteme sıkıca bağlamak ve kurulu düzeninin stepnesi olmak göreve amade olarak Generellerin düzlediği alanda işçi ve emekçi yığınalara alternatif olarak sunulmaya çalışılıyor. Generallerin de talimatıyla DSP’ ve Demirelin desteğiyle sağdan soldan bir çok kişiyle güç birliği içine yönelmek zorunda kalan CHP ve Baykal 22 Temmuz seçimleri kampanyasında öne çıkaracakları “taktik” program maddelerini “Halkı ezdirmeyeceğiz-Ülkeyi soydurmayacağız- Devleti böldürmeyeceğiz” şeklinde sloganlaştırdığı, sermaye basınında yer aldı. Baykal, kendisiyle yapılan röportaj ve söyleşilerde, “iktidar için en hazırlıklı parti olduklarını” ileri sürerek işbaşına gelirlerse söylediklerinin gereğini yerine getirecekleri söylemekte ve sermayeye güven vermeye çalışmaktadır.
seçimlerde öne çıkan esas konular kimin daha milliyetçilik ve devleti savunmak olacaktır.
Nitekim CHP yöneticilerinin politik söyleminde "devleti kuran parti" vurgusu belirgin bir yer tutar. CHP sözcüleri Mustafa Kemal ve İsmet İnönü döneminde 2. ve 3. kurultaylarda belirlenen ve “altı ok”la simgeleştirilen “Cumhuriyetçilik”, “Halkçılık”, “Milliyetçilik”, “Laiklik” “Devletçilik” ve “Devrimcilik” ilkelerinden söz etmeyi de yığınlara yönelik politik etkiyi canlı tutmak ve güçlendirmek için ihmal etmiyorlar. Baykalın CHP’si yukarıdaki gibi “veciz sözler”le ifade ettikleri politik “atraksiyon”un açılımında da “milliyetçilik”, “devletçilik” ve zorlanırsa “halkçılık” üzerine demagoji yapmaktan egri kalmayacaklaırnı ortya koyuyorlar. Onların, kendileriyle düzenin korunup kollanmasında tüm siyasal rakipleri arasındaki temel farklılık noktalarından biri olarak “Laiklik ve Cumhuriyet"i öne çıkardıkları; son dönemdeki “saflaşma”yı başlıca bu hat üzerinden belirlemeye çalıştıkları da bilinen gerçeklerdir.
Peki CHP ve Baykal ekibinin yukarıdaki seçim sloganları ve “ilkesel” politik hat ve programında halk kitleleri ve ülke yararına olan ne vardır?
Evet, CHP “Cumhuriyetçi”dir; ancak cumhuriyetçilik anlayışında halkın özgür iradesi ve gerçekten temsiline yer yoktur. “Devrimcilik”i zaten CHP’ye fazla gelirdi; sonuçta özüne uygun olarak “altı ok”undan çıkardı. CHP devrimci değil, kurulu düzenin savunusucu ve emekçi yığınları aldatmak ve sistemle bağlamakla yükümlendirilmiştir. Halkçılığı yalnızca sözdedir. Halkın çıkarları ve taleplerine yabancı bir parti ve halktan kopmuş ve ona yabancılaşmış bir partinin halkçılığından söz edilemez. Halkı ezdirmeyeceğine dair söylemi seçim manevraları kapsamında ve tamamne demogoji amaçlı söylenmiş bir söz olarak değerlendirilmelidir. AKP ve hükümetinin bağımlı kapitalist ekonomiyi daha fazla uluslararası tekellere ve emperyalist büyük güçlere peşkeş çekerek halk kitlelerini işsizlik, yoksulluk ve açlık cenderesine sokmasına karşı sözü edilir hiçbir şey yapmamış ve özellştirmenin, İMF progrmanını destekçis ve savunucusu olmuştur. Halkın ezilmesi, ekonomik,sosyal ve politik çok yönlü gerçekleştirilirken, ya seyretmiş ya da onaylamıştır. 12 Eylül cuntasının ürünü Anayasa ve ceza yasalarıyla antidemokratik siyasal partiler ve seçim yasalarının değiştirilmesi; Kürtlerin ve çeşitli milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçilerin hiçbir baskıyla karşılaşmaksızın kendi hakları yönünde politika yürütmeleri önündeki engellerin kaldırılması; seçim barajının iptali vb. için bu parti ve yönetiminin yaptığı hiç bir şey yoktur. Bugüne kadar ve muhalefetteyken halk yararını gözetmeyen bir parti ve yönetici ekibinin uluslararası sermaye ve işbirlikçilerinin politik-ekonomik programını uygulama göreviyle yükümlü kılındığında, halkın çıkarlarını düşüneceği iddiası inandırıcı olmaktan uzaktır. Nitekim Baykala daha bugünden İMF’nin yıkım programına dokunmayacağınız ialn ederek ,kimin için çalışacağını ortaya koymuştur.
Keza CHP’nin milliyetçiliği Türk şovenizmle maluldür. Baykalın CHP’nin Kürtlerin ulusal haklarına sahip olmalarına karşı resmi devltçi inkarcı ve imhacı politikaları, bizzat kendi açıklamalarıyla kanıtlıdır. Baykal ve CHP yönetimi, Genelkurmay’ın son muhtırasında “Ne mutlu Türküm demeyen, Türkiye’nin düşmanıdır ve öyle kalacaktır” şeklinde yer alan anlayışı benimsemektedirler. Baykal, “devleti böldürmeyeceğiz” derken de Kürtlerin ulusal ve demokratik hak eşitliği mücadelelerini bölücülük olarak gördüğünü söylemekte, Türk şovenizmini kışkırtarak milliyetçilik ruzgarında oylarını artırmaya çalışmaktadır.
Baykalın CHP’sinin milliyetçiliği “antiemperyalizm”den temizlenmiş ve emperyalizme yamanmıştır. Baykal’ın ülkenin Amerikan emperyalizminin çıkarları doğrultusunda taşeron olarak kullanılmasını sağlayan ikili-stratejik işbirliği anlaşmalarına; Türkiye’nin komşularına karşı saldırı üssü olarak kullanılması demek olan İncirlik başta askeri üslerin varlığına, NATO üyeliğine ve onun “gereği” dış ülkelerde saldırılara ortak olmaya itirazı yoktur.
CHP’nin “ülkeyi soydurmayacağız” iddiasını tümüyle yalandır . Özelleştirme politikalarına, MAI-MIGA yasalarına, IMF-Dünya Bankası dayatması ekonomik-sosyal programlara karşı ikiyüzlü açıklamalar yapmaktan ve “dostlar pazarda görsün” babaında emekçielrin gözüne kül serpmekten öte bir şey yapmayan bir parti ve yönetiminin, ülkenin soyulmasını sağlayan her adımda suç ortaklığı vardır. İMF ile yıkım programlarının altında imzası olan Kemal Derviş, CHP ve DSP’nin “onurlu adamı”dır! Baykal, “Küreselleşme politikaları gereği” diyerek uluslararası sermayenin çıkarlarına bağlanmayı sürdüreceklerini açıklamış bulunmaktadır: “Ekonominin giderek globalleşmekte olduğu, sermaye hareketlerinin ekonominin ayrılmaz bir parçasını oluşturduğu, ticaretin giderek serbestleşmekte olduğu dikkate alınarak bir politika ortaya konacaktır!”
CHP ve Baykal, evet “laik”tirler! Ama bu “laiklik” devlet dininin savunusu şeklindedir. Suni İslam’ın devlet eliyle ve Diyanet İşleri Başkanlığı emrindeki 100 bin kişilik diyanet ordusu aracıyla topluma dayatılmasına, Aleviler başta olmak üzere çeşitli mezheplerden insanların inançları ve inanmayanların da “inançsızlıkları” nedeniyle baskı görmelerine itirazı yoktur. CHP, AKP karşıtı tepkiyi “Şeriat tehdidi” söylemini öne çıkararak yanına almaya; “laik-demokrat” çevrelerde oluşan endişelerden yararlanmaya çalışıyor.
Dahası CHP bir devlet ve düzen partisidir ; Baykal ve ekibi de generallerin emir eri olarak dümende durarak yığınlaır aldatmak ve sisteme bağlamakla görevlenedirilmiştirler. İşçi, emekçi ve Kürt düşmanlığında sınır tanımayan yığın hareketinin devrimcileşmesinin öününde barikat olma görevini üstlenmiş olan CHP asla işçilerin, emekçilerin ve Kürtlerin seçeneği olamaz. O halde işçiler,emekçiler ve Kürtler sistemin emniyet subabı CHP oy vermeyip sistemin payandası olması ve emekçileri aldatma çabasını artırarak sürdürmesinden dolayı, hesap sormalıdırlar.