12 Eylülcü askeri faşist karşı devrimin politik hedeflerinden birisi de, anti-faşist militan gençlik hareketini ezmekti. Zincirlerinden boşanarak atağa kalkan askeri faşizm, bu politik hedefine vardı. Devrimin yenilgisine bağlı olarak, demokratik gençlik hareketi de yenildi. Askeri faşizm bu hedefine kan ve kılıçla ulaştı.
12 Eylül faşizmi, köleleştirilmiş ve suskun bir toplum tipi yaratma politik hedefine bağlı olarak, politikayla uğraşmayan, hakkını aramayan, kişiliksizleşmiş, toplumsal yozlaşmanın girdabında dönen, evet efendimci tek tip gençlik tipini de yaratmaya yöneldi. Gençlik bir dönemin suçlusu, sorumlusu ilan edildi. Her genç, güvenilmez, . potansiyel suçlu gösterildi. Gençliğe güvenilmez, korunmaya muhtaç, anarşi(!) ve teröre(!) bulaşmaya açık, kışla disiplini cenderesinde ezilmesi gereken bir, güç olarak bakıldı. Askeri faşist karşı devrim, söz konusu hedeflerine varmak için, bir yandan, dizginsiz faşist terörü, öte yandan da dolu dizgin faşist demagoji yöntemlerini organik bir bütün halinde kullandı. Askeri faşist diktatörlüğün bu azgın saldırıları, direnişsiz yenilgi alan gençliği çok yönlü etkiledi: Gençlik uzun bir sessizlik dönemine girdi.
Bu sessizlik dönemi, özellikle yüksek öğrenim gençliğinin şahsında 1984 'lerden sonra adım adım aşılmaya başlandı. Özellikle 1986'dan sonra öğrenci hareketi militanlaşmaya başladı. Bu militanlaşmanın başta gelen nedeni, 1984-86 arası dönemde harekete egemen olan revizyonist reformist akımın etkinliğinin ,, esaslı bir biçimde kırılması ve gerilemesi; buna koşut devrimci radikal akımların hareketin politik insiyatifini ele almalarıydı.
Halk gençliğini, özellikle öğrenci ve yüksek öğrenim gençliğini burjuvazinin ve faşizmin gözünde güvenilmez kılan ana neden, gençliğin anti-faşist, anti-emperyalist mücadele geleneğine sahip olması, devrim ve sosyalizm kavgasına militanca katılmasıdır . 12 Eylül karanlığında boğulmak istenen gençliğin örgütlenerek yeniden mücadele arenasına çıkması akademik ve politik istemlerini yükseltmesi, işçi sınıfının grev vb. eylemleriyle dayanışma içine girmesi söz konusu geleneğin devam ettiğini gösteriyor.
Öğrenci gençlik hareketini mücadele ve örgütlenmede ve kitleselleşmede daha üst aşamaya sıçratmak görevi, yakıcı bir görev olarak önümüzde durmaktadır .Gelişen hareketi bilinçli bir yönelime oturtmak, sürecin bilinçli temsilcisi olan genç komünistlerin görevidir .Bu bağlamda, ideolojik, siyasal ve örgütsel pratik alanda bir bütün oluşturan görevler zincirini ortaya koymak, politik çalışmaları bu doğrultuda biçimlendirmek büyük bir önem taşımaktadır .
Açıktan vurgulamak gerekir ki, gençlik mücadelesi çiddi bir dağınıklık ve çıkış arayışı yaşıyor. İdare-polis –sivil faşist saldırlara yüksek öğrenim gençliğini teslim almaya yönelik topyekün saldırı dalgası olarak sürüyor. Üniversitelerin faşist yuvalar haline getirilmesi için YÖK, MGK gibi çalışıyor. Bu durum dağınık ve kitlesel karekterini kaybetmiş devrimci gençlik hareketinin toparlanmasını ve sürece birleşik bir mücadele ile karşı koymasını zorluyor.Faşist ve gerici güçlerin devrimci geçlik hareketinin bu zaaflarında olabildiğince yararlanamaya ve şovenizm ağusuyla gençliği bölüp parçalamaya çalışıyor. Önümüzdeki dönem daha sert ve yaygın mücadelelere gebe olduğunu gösteriyor. Haliyle demokratik gençlik hareketi, özelde de öğrenci gençlik hareketi bu durumu görerek şimdiden önlem alması ve okularda faşist şovenist dalganın durdurlmaıs için taktikler geliştirmesi ve anti-faşist-anti şovenist gençlik mücadelesini tek bir kanlada birleştirmek için gereken çabayı göstermesi gerek.. Bu bağlamda, gençlik, öğrenci gençlik cephesinde de yoğun, yöntemli, militan bir teorik ve pratik hazırlik ve çalışma gereklidir .Hem de, önceki yıllardan daha yüksek bir bilinç, örgütlenme ve pratikle! Genç komünistler yetmezlik ve güçlerinin yetersizliğine bakmadan sürece devrimci çözümlerle gücü ölçüüsnd emudahale etmelidir.
Kuşku yok ki, görevlerin doğru bir biçimde, berrakça kavranması ilk adımdır ve bu işin yarısıdır. Yarım tanımlanmış, içbütünlüğü kurulamamış görevler tespiti, başarısız çalışmanın da nedeni olacağı unutulmamalıdır . Kuşkusuz ki, görevlerin doğru tanımlanması yetmez; bu adımın ikinci bir adımla mutlaka ve tam bir kararlılıkla birleşmesi; görevlerin gereklerine uygun bir politik çalışmayla tamamlanması, kaynaşması lazımdır .Yoksa doğru belirlenmiş görevlerin hiçbir anlamı olmayacaktır.
Gerek dağınıklığın ve çok parçalılığın , politik, örgütsel alanlarda süren tahribatları, gerekse yenilginin, faşist gerici saldırların ideoloji pisikolojisinin öğrenci gençlik üzerinde süren etkisi, gerekse de öğrenci hareketin sosyalizm ve sınıfsız toplum hedefine bağlı çalışan sosyalist gençlerin önderliğinde gelişmiyor oluşu, genç komünistlerin görevlerini daha da ağırlaştırmaktadır .
Faşist karşı devrimin bitmek bilmeyen baskı, saldırı ve kuşatması altında , gençlik ideolojik olarak yeniden biçimlendirilmeye çalışıldı. Bu ideoloik olarak yeniden yapılandırma saldırısında Kemalist İdeoloji, "Türk- lslam sentezi" dinci gericilik bir bütün halinde, bir sentez biçiminde kullanıldı. Burjuva liberalizmi, revizyonizm ve reformizm, yenilginin ürünü olan tasfiyeci oportünizm, resmi faşist ve yarı resmi faşist ideolojik saldırıları kendi konumunda tamamladı, destekledi, güçlendirdi. Eğitim-öğretim sisteminin yeniden biçimlendirilerek ırkçı, şoven, militarist, faşist içeriğinin derinleştirilmesi de söz konusu ideolojik saldırıların güçlü bir temel aracı oldu. Devrimci ve ilerici tüm değer yargılarının,birikim ve geleneklerinin unutturulmaya çalışılması, bireyci, faşizm ve kapitalizme hizmetten başka bir şey düşünmeyen, ideolojik uşaklar kuşağı; anti-komünist, anti-demokratik ruhlu gençler yetiştirme hedefi bu barbar saldırıların merkezinde durmaktaydı.
Faşist diktatörlüğün faşist terörle beslediği, sarmaladığı beyin yıkama saldırısı, güçlü bir örgütlenme yaratamayan öğrenci gençlik üzerinde yıkıcı ve ağır sonuçları yarattı. 12 Eylül döneminden sonrası yeni bir yüksek öğrenim kuşağı da yetişti. Bu kuşak, azgın gericilik ve karşı devrim döneminin ağır politik koşullarında biçimlendi. Yenilgi öncesini pek tanımayan, politikayla uğraşmayan, çekingen ve okulcu, bananeci, gemisini kurtaran kaptan bireyci,markacı bir kuşak olarak yetişti. Tablonun bir yüzü buydu. Ama bir de öteki yüzü vardı: 86’larda , '86'dan sonra hızlanarak süren bir demokratik (anti-faşist) öğrenci hareketi boy verdi ve gelişti. Ağır sömürü ve baskıya karşı, başta akademik istemlerle başlayan, ama giderek politikleşen, akademik ve politik bir öğrenci hareketi oluştu ve gelişti. Neki bu mücadele örgütlü biz zemine oturtularak kalıcılaştırılamadı.90’lardaki revizyonizmin yıkıcı dalgası gençlik kistleisnide etkisi altına aldı.Bir yandan dünyadaki gelişmeler öte yandan faşist diktatörlüğün bitmen bilmeyen faşist terörü ve örgütlü güç düşmanlığı gençliği içe kapandırdı ve geniş gençlik yığınlarının mücadeleye katılımın önünü almaya çalıştı.
Nitekim öğrenci gençliğe yönelik faşist saldırılara, ideolokik saldırı dalgası bindi. Böylece, öğrenci gençlik hareketinin derinliğine ve genişliğine yayılacağı; daha üst biçimlere sıçrayacağı, böylece resmi faşist ideolojinin (Kemalizm, "Türk- lslam Sentezit'), halkın afyonu olan dinci ideolojinin, islamcı akımın ideolojik ve politik etkisinin zayıflayacağnın önü kapatıldı. Mevcut durum bize yüksek öğrenim gençliğinin geniş kitlesinin, egemen sınıfların, burjuvazi ve faşizmin, dinci gericiliğin, sosyal demokrasinin ideolojik ve politik etkisi altında bulunduğunu gösteriyor. Bu olgudan da, faşist ve dinci ve burjuva liberal ideolojilere karşı sistemli ve çok yönlü etkili bir ideolojik mücadele görevinin aciliyet taşıdığını gösteriyor.
Faşist politik rejimin yasal çerçevesinin savunuculuğunu yapan, yasadışı mücadele ve örgütlenmeye düşman legalizm ve parlamentarizmin temsilcisi, teslimiyetin, sınıf uzlaşmacılığının teori ve pratiğini yapan revizyonist ve reformist akımların (TKP,ÖDP vb.) hareket halindeki öğrenci kitlesi üzerindeki ideolojik etkisi küçümsenemez.Bu reformist- revizyonist akımların, ideolojik-politik bakımdan teşhir edilmesi önem taşımaktadır . .
Anti faşist öğrenci hareketine bugün yön verenler, devrici gençlik keismleir değil kitlesellikten önd eduran reformistler - revizyonistler dakınların gençlik örgütleirdir. Farklı politik akımların taraftarı olan devrimci güçlerdir hareket içinde ve üzerinde, önemli bir etkisi ve gücü olsa da, egemen güçler durumunda değiller. Egemen olan güçler, küçük burjuva reformist demokratik akımların taraftarlarıdır .Hareketin dizginlerini ele geçirmek, öğrenci gençliği proletaryanın yanında ve yedeğinde bağımsızlık, demokrasi ve sınıfsız toplum mücadelesine çekmek için, genç komünistleirn birleşik ve aktifmücadele yürütmesi gerekir. Bu mücadelenin bir boyutu da, harekette etkinliği olan küçük burjuva akımların öğrenci kitlesi üzerindeki etkisini kırmaktır . Bunun için, bu akımların gençlik politikalarına, pratiklerine, taktiklerine olabildiğince eleştirici yaklaşmalı, "sol'' ve sağ tutumlar, grupçu-bölücü pratikleri ideolojik ve politik olarak teşhir edilmelidir .
Öncünün öncü rolünü yerine getirebilmesi, gençliği proletaryanın saflarına kazanabilmesi, ideolojik önderlik görevlerini de sistemli bir tarzda yerine getirebilmesine bağlıdır. Bu bağlamda, ideolojik mücadele alanındaki görevler, can alıcı niteliktedir.
Gençliğin anti-faşist karakterli politik hareketi de gelişiyor. Bu harekete ulaşmanın kanallarını yaratmak ve zenginleştirmek büyük bir önem taşımaktadır .Bu araçların yaratılması hem harekete müdahale bakımından genç komünistleri daha iyi bir konuma götürecek ve hem de hareketin daha bir üst düzeye sıçramasına, militanlaşmasına yardımcı olacaktır. Anti-faşist gençlik hareketinin örgütlenmeye, örgütlü mevziler yaratmaya gereksinimi vardır. Bu bağlamda, olabildiğince tüm demokratik ve sosyalist güçlerin kollektif çabası ve birliğiyle politik karakterli, cephesel özellikleri taşıyan, demokrasi mücadelesini kendine temel alan anti faşist bir halk gençliği örgütlenmeisne gidilmesi gerekiyor. Bu adımın gecikilerek atılacağının bilinciyle hareket edilmelidir. Daha fazla gecikilemez. Aceleci değil, ama hızlı hareket edilmelidir .Dar grupçu tutumlara düşmeden, işleri sürüncemede bırakmadan, u öneri demokratik bir şekilde tartışılmalı, koşullar olgunlaştırılıp gerekli pratik adımlar atılmalıdır .Geçerken belirtelim: Akademik karakterli demokratik kitle örgütleri olan öğrenci derneklerini politik örgütler olarak görme ve gösterme teori ve pratiklerinin şekillenmesinin önemli etkenlerinden biri de, anti-faşist politik örgütlerin yokluğudur .Böyle bir örgütlenmenin yaratılması her mznadan daha bir önem taşımaktadır.
Yığınsal politik öğrenci gençlik hareketinin geliştirilebilmesi için, hem akademik ve hem de politik karakterli örgütlenmelerin oluşturulması, geliştirilmesi, merkezileştirilmesi ve kitleselleştirilmesi, işlevlerinin iyi ve doğru tanımlanması gereklidir .Akademik -demokratik karakterli örgütlenmelerin yerini ve işlevini politik karakterli örgütlenmeler dolduramayacağı gibi, politik mücadelenin aracı olan politik örgütlenmelerin yerini de mesleki- akademik örgütlenmeler dolduramaz. Ekonomik mücadele ve araçlarıyla politik mücadele ve araçlan farklıdır, ; birbirine karıştınlmamalıdır. Akademik-demokratik ôrgütler olan öğrenci demeklerinin politik ôrgütler ola- rak gôrülmesi bu örgütlerifi. kitleselleşememesinin ana, nedenlerinden biridir .Bu bağlamda, bu anti-leninist teori ve pratiğe karşı etkili bir mücadele yürütülmelidir .
Öğrenci gençlik içerisindeki çalışmada da kısmi talepler uğruna mücadeleyle yetinilemez; kısmi talepler uğruna mücadele genel ve temel talepler uğruna mücadeleye bağlı kılınmalıdır .Salt kısmi talepler için mücadeleyle yetinmek ekonomizm, sendikalizm-akademizmdir. Geniş öğrenci kitlesini kucaklayabilmek ve seferber etmek için güncel ve yakıcı istemler etrafında ajitasyon ve mücadele zorunludur. Akademik mücadele ne denli etkili ve yaygın olursa, bu mücadeleye çekilen kitleyi politik mücadeleye çekmek için koşullar o denli elverişli hale gelir .Sadece ekonomik mücadeleyle politik bilinç alınmayacağı doğrudur .Ancak unutulmamalı ki, ekonomik mücadelede politik bilinç kıvılcımlar oluşur ve politik mücadelenin tabanı genişler ve politikleşmenin koşulları artar, bu mücadele içinde - devletle mesleki sorunların kaynağında yatan düzenle , karşı karşıya gelen öğrenci kitlesi, devrimci propaganda ve ajitasyona karşı daha açık, daha duyarlı hale gelir. Görev, bu ortamı politik mücadeleyi . geliştirmede kullanmaktır. Dahası, Ekonomik mücadeleyi politik mücadeleye, kısmi talepleri genel taleplere devrirnci temelde bağlı kılmayı reddetme olgusu, reformcu çizginin doğası gereğidir.
Akademik-demokratik mücadelenin araçları olan öğrenci derneklerini politik örgütler olarak ele almak, gerçekte akademik mücadeleyi reddetmek veya küçümsemektir. Mesleki örgütlere başlıca olarak politik rol verdiğinden de ekonomist bir bakış açısıdır. ''Sol'' oportünizm ekonomizmin ters yüz edilmiş biçimidir .Yukarda işaret ettiğimiz olgu bunun kanıtlarından biri. Oportünizmin bu türü, akademik mücadelenin önemini, kısmi talepler etrafında örgütlenecek mücadeleyi ya küçümser ya da yadsır. Bu da kaçınılmaz bir biçimde kitleselleşmeyi önler, öncüyü geniş yığınlardan koparır. ''Sol'' oportünist akımların öğrenci mücadelesindeki pratiği bunun kanıudır. Sağ ve ''sol'' oportünizm, ne kadar birbirinden uzak aşın uçlar olarak gôrünüse gôrünsün, gerçekte son tahlilde ortak bir temele sahiptirler: Kendiliğindenliğe kölece boyun eğiş. Sağ oportünistler kitlenin gerisinden gelerek, ''sol'' oportünistler ise kitleden kopuk önden giderek bu işi yaparlar .
Vurgulanması gereken önemli bir olgu daha var: Öğrenci hareketinin ve öğrenci derneklerinin yeterince kitleselleşememesinin ana nedenlerinden bir tanesi de, sağ ve ''sol'' oportünist karakterli bir kitle çizgisi izleniyor oluşudur.
Reformcu revizyonist akımlar, kitle kuyrukçuluğunda ifadesini bulan, kitlenin geri öğelerinin bilincini kendilerine temel alan, yasal çerçevede yürüyen, salt akademik mücadeleyle yetinen kitle çizgisi teori ve pratiğine sahiptirler. Onlar , hareketin başındayken gerisine düşüren de bu pasifist, ekonomist nitelikleriydi.
Geçmişten bu yana yüksek öğrenim gençlik mücadelesine zarra veren eğilimlerden briis ise ''sol'' oportünist, rekabetçi, grupçu bir kitle çizgisinin izleniyor oluşudur. Bu en açık bir biçimde Yürüyüş ve Atılım çevresi gençlerin sergilediği pratikte ifadesini buluyor. ''Sol'' oportünist kitle çizgisi, sadece kitlelerin ileri öğelerinin ve hatta sadece kendi kitlesinin bilinç ve örgütlülüğünü, politik deneyim derecesini kendine temel alan; öncülük adına öncüyü geniş kitleden koparan; öncülüğü dediğim dediktir mantığıyla uygulayan; dar grup ruhunu ortak mücadelenin yerine geçiren teorik ve pratik yaklaşımlarda somutlaşmaktadır .Bu ''sol'' mantık, mücadeleyi daha üst düzeyde geliştiren mücadele biçimleri kazanma adına, kitlenin hazır olmadığı, sadece öncüyle eylem koyma alternatifini benimsemiş olmasında çarpıcı bir şekilde görülmektedir .
Gerek sağ ve gerekse de ''sol'' oportünist kitle çizgisi teori ve pratiğine karşı etkili bir mücadele geliştirilmelidir .Taktikler belirlenirken yalnızca kendi güçlerimizin durumu veya sadece kitlelerin ileri veya geri öğelerinin hazırlık derecesi değil, geniş kitlenin durumu; bilinci, hazırlık derecesi, devrim ve karşı devrim arasındaki güç dengesi, vb. temel alınmalıdır .
Kitlelerin seviyesine uygun mücadele biçimleri kullanılmalıdır . Kitleleri içerisinde bulundukları seviyeden ileri mevzilere çekecek örgüt ve mücadele biçimleri kullanılmalıdır. Ne kitle kuyrukçusu olmalı ne de kitleden kopmalı. Öncü, kitleyle olmalı, kitlenin önünde, kitleyi alıp götürebilmelidir. Kendiliğindenci sürecin bilinçli temsilcisi olan Marksist-Leninistlerle, kendiliğindenliğe kölece boyun eğen oportünizmin sağ ve ''sol'' biçimleri arasındaki, farkta zaten burada somutlaşmaktadır .