PROVAKASYONUN ARKASINDAKİ ADRES KONTR-GERİLLA
Tarih: 08.06.2006 Saat: 13:00 Konu: Politika Haber
17 Mayıs’ta ülkücü faşist şeriatçı Alpaslan Aslan’ın Danıştaya yönelik yaptığı saldırının ardında kimlerin durduğu ve ne amaç güttüğü sorunu aydınlatılması gereken önemli bir sorun olarak öne çıktı.Aslında Danıştay saldırısının ardından ortaya çıkan ilişkiler yumağı bu saldırı provakasyonun arkasaında kontr-gerillanın durduğu sugör türmezce açığa çıkmaktadır.Nitekim kimi holding basın-yayın organlarında da Danıştay’a saldırı ile “Susurluk ve sonrası süreçte “ortaya çıkarılan devlet bağlantılı çeteler” arasındaki ilişkilere dikkat çekilmekte ve “derin devletin operasyonları”na işaret edilmektedir. Bu holding basın yayın organları ve onların, sermaye ve faşist gericiliğin suçüstü yapılmış sabotaj ve provokasyon çeteleri söz konusu olduğunda binbir takla atarak, olayları saptırıp sermayenin resmi-sivil faşist güçlerinin yönlendirmelerini öne çıkaran kimi yazar çizer takımı dahi, çeşitli belge ve fotoğraflar yayımlayarak son gelişmeleri, Susurluk-Hakkari-Sauna vs. çeteleriyle ilişkilendirmek zorunda kalıyorlar. Kalıyorlar çünkü; “ipuçları” ipucu olmaktan çıkıp somut delil düzeyinde çete-kontra örgütlenmelerin “derin ilişkisi”ne bağlanıyor.Bu durum Danıştaya saldırının arkasındaki güçlerin kontr-gerilla olduğunu gösteriyor.
Gerçek ise, bu “derinliğin”, çetelerin suç işlerken kullandıkları olanak ve ilişkilerin genişliği, derinliği ve güç mevkileriyle ilişkili olduğudur. Neden bu saldırının arkasında kontr-gerillanın durduğu çok açık bir olgudur: Egemen sınıf olarak b işbirlikçi tekelci burjuvazi toplumun sömürülen ve ezilen tüm kesimleri üzerinde bir baskı aygıtı olarak işlev görecek biçimde örgütlü politik-askeri bir mekanizmaya sahiptir. Son onyıllarda toplumun militarize edilmesi anlamına da gelecek biçimde çok sayıda yeni kurum oluşturulmuştur. İşledikleri suçların ancak bir kesimi ortaya çıkarılabilen ya da kazara çıkan çetelerin hemen tümünün “derin ilişkiler içinde olmaları”, başka etkenler bir yana bırakıldığında ordunun bu tüm toplumu kuşatma amaçlı güçlendirilmesiyle de bağlantılıdır. Son olay bu bakımdan çarpıcı ilişkileri açığa çıkarmıştır: Danıştay saldırısının azmettiricisi olarak yakalanan Muzaffer Tekin’in Susurluk Çetesi’nin ‘baş aktörleri’ K. Eken, İ. Şahin’in “yakın ülküdaşı olduğu”; “çevresinde özel harpçiler bulunduğu”; Kıbrıs’ta “Türk Mukavemet Gücüyle ilişkili görevler yaptığı; Cem Ersever’le “çok yakın olduğu”, “Doğu Türkistanlılar davasına destek verdiği”, yine Susurluk Çetesi’yle ilişkili olduğu belirtilen “emekli” General Veli Küçük’ün de aralarında bulunduğu çok sayıda “emekli subay” ve “ülkücü”nün üyesi olduğu belirtilen “Vatansever Kuvvetler Güç Birliği Hareketi” ile ilişkide olduğu; Danıştay’a ve Cumhuriyet gazetesine saldırıyı düzenleyen A. Aslan ve arkadaşlarının da bu dernekle ilişkide bulundukları üzerine yayınlar devam etmektedir. Çoğu, devlet görevlisi olmakla kalmayan, Özel Harekat Dairesi, JİTEM, MİT gibi devletin askeri-istihbarat ve polis gibi önemli kurumlarının üst düzey yönetici ve görevlileri olan bu “çeteyle bağlantılı kişiler” derin ilişkiler derin çete denince, neden “akan suların durduğunu” da açıklayıcı özelliktedir. Bu ilişkiler ve ülkenin hemen her yerınde yerde mantar gibi türeyen çetelerle eylemleri, gerçekte, işlerin hiç de “derin” ve “karanlık” olmadığını ortaya koymaktadır. Karşımızda, uluslararası, bölgesel ve “ulusal” düzeydeki gelişmelere bağlı olarak ve güç ilişkilerini bu gelişmelerin ortaya çıkardığı ihtiyaçlar üzerinden yeniden şekillendirmek üzere çeşitli eylemlere başvurmakta sakınca görmeyen bir emperyalist ve uşakları sermaye örgütlenmesiyle onun “tepişen filleri” vardır! Bu örgütlenmenin halka dönük yüzünde riyakarlık, ikiyüzlü söylemler, demokrasi ve laiklik üzerine açıklamalar ve güya bu konular üzerine çatışmalar vardır. İşbirlikçi egemen sınıfların ve onaların temsilcilerinin çıkarlarınca belirlenen politikalar ise, birbiriyle de egemnelik mücadelesi içinde olan sermaye ve burjuva kesimlerinin kulis odalarında; devletin temel kurumlarının kurmay karargahlarında belirlenmekte ve uygulanmaktadır. Son dönemin linç kampanyalarından kirli savaş tam tamcılığına okullarda uygulama sokulan faşist kuşatmadan Danıştaya saldıraya kadar uzanan gelişmeleri de ancak bu bağlantılar ve güç ilişkileri içinde yerli yerine oturmaktadır.Faşist saldırı ve provokasyonlar, ABD’nin, Türkiye egemenlerini Ortadoğu-Kafkasya politikaları kapsamında daha etkin tarzda kullanmak üzere baskılarını artırdığı koşullarda yoğunlaştırmışlardır. Bush çetesi, İran’a karşı politikalarında ve Rusya’yı kuşatma stratejisinde daha ileri adımlar atmak için, Türkiye’deki işbirlikçilerini daha aktif duruşa getirme çabasındadır ve bu da içerde gerginlikleri artırıcı işlev görmektedir. Bölgesel-ulusal kimi politikaların, Türkiye’de, “şeriatçılar-laikler gerginliği ve çatışması” üzerinden “ete-kemiğe büründürülmesi” yeni bir olgu değildir. Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin arifesinde ve “teröre karşı mücadele” gerekçeli sınıra askeri yığınağın yapıldığı bir dönemde , AKP Hükümeti’yle devletin Genelkurmay başta olmak üzere öteki kimi temel kurumları arasında Ortadoğu politikaları ve “laiklik anlayışı” gibi bazı konulardaki “görüş farklılıkları ” üzerindeki örtüler kaldırılırken, sabotaj, saldırı ve provokasyon faaliyetleri de yoğunlaşmıştır. Ve T. Erdoğan, Danıştay’a saldırının kendi hükümetine karşı bir komplo olduğu yönünde açıklamalarda bulunmuştur. Diğer yandan, Türkiye’nin Türk, Kürt uluslar ve ulusal azınlıklardan işçi ve emekçiler, bu gelişmeler kapsamında daha kapsamlı faşist baskı ve saldırı tehdidi altına girmişlerdir. Süreç bu yönde ilerlemektedir. Faşist işbirlikçi gericilik ve politik-askeri kurumlarının temsilcileri, “egemenlik ve güç savaşı”nda halk kitlelerini yedekleme çabasınıı artırmışlar ve “Terörle Mücadele Yasası”nda öngörüldüğü üzere ülkeyi yeniden sıkıyönetim koşullarına çekme çabalarını artırmışlardır. Aslında faşist karşı devrimin baksı,saldırı ve provaskasyonları işçi,emekçi ve Kürt halkını zaptu rapt altına alma amaçlıdır. Haliyle bu gerçeğin görülerek buna karşı, bir devrimci demokratik birleşik mücadele cephesinin örülmesi gerekliyor İşçi sınıfı,emekçi yığınlar ve Kürt halkının ,özgürlük ,bağımsızlık ve demokratik mücadele sinin geliştirilmesi için birleşik mücadele cephesi ve eylem birliğini oluşturmak ,geliştirerek ve saldırılara karşı barikat örmek gerekiyor.
|
|