KÜRT GERÇEKLİĞİ VE TÜRK AYDINLARININ ŞOVENİZMİ
Tarih: 12.03.2006 Saat: 13:36 Konu: Kürdistan
İlerici geçinen bazı liberal aydın –Selçuk,Kongar,İnce vb.-takımı ve Kemalist ‘sol’cular Kürt özgürlük mücadelesi karşısında MGK çizgisinde konaklayarak aslında ne kadar demokrat olduklarını yakıcı olarak ortay koydular.Kenidilerine TC devletinin mevcut yapısını korumayı amaç edinen bu şovenist Türkçü aydınlar bilmem nerede küçük Türk azınlıklarının haklarını savunmada cengaver geçinip demokratlığı dllerinde düşürmezlerken,iş 20 milyonluk Kürt ulusunun ulusal ve demokrat taleplerinin yanıtlanmasına gelince Mumcu,Selçuk gibi Cumhuriyeti savunmaktan ve Kuvayı Milliyeci olmaktan geri kalmıyorlaar.Böylece Kürt sorunun söz konusu olduğunda Türk aydınlarının önemli bölümlerinin yüzlerindeki sahte demokratlık peçesi yere düşüyor ve altında Türkçü şovenizm açığa çıkıyor.
Dahası Güney Kürdistanda özerkliğin genişlemei ve kürtleirn bazı haklar elde etmeleir TC devleti yanında onunla aynı ideolojik zeminde benlenene bazı aydın takımınıda derinden etkiliyor ve Türk devletini savunmada ordu ile aynı kulvarda buluşmada sakınca görmüyor.Kürt sorunu turnusol kağıdı olmaya devam ediyor.Musul ve Kerkük'ten sonra, Kuzey Kürdistan'ı kaybetme korkusu bütün benliğini sarmış olan liberal,kemalist ‘sol’ aydın takımı,Kürt ulusunun, ulusal haklarının zorla gaspedilmiş olduğu gerçeğini atlamaya ve görmezden gelmeye itiyor. Türk aydınları Kürtlerin devlet kurma hakkı dahil bütün ulusal haklarının zorla gaspına karşı çıkmadığı gibi, bugün zoraki evliliği ortadan kaldırmak isteyen Kürt ulusunun ulusal haklarına ve bunun için direnme hakkına da saygı duymuyor.Çünkü demokrat geçinene Türk aydınlarının büyük çoğunluğu koyu Türk milliyetçisi ve ''iyi'' bir Misak-ı Millici,kKemalis düzenin savunucusudur.. Osmanlı-İran Kasr-ı- Şirin Antlaşması (1648) Kürdistan topraklarının bugüne kadar gelebilen ilk resmi bölünmesi oldu. 1920'de Osmanlı Millet Meclisi, Musul, Hatay ve Kars, Ardahan, Batum'un geleceği için halk oylaması yapılması (Aynı şekilde Trakya sınıırı için de halk oylaması öngörüyorlar) koşuluyla, Osmanlı sınıırlarını çizdi. Böylece Misak-ı Milli denen anlaşmayı, Meclis üyeleri onaylarken, Kürdistan'ın parçalanmasını bir kez daha resmileştirmiş oldu. Kemalist hareket, Irak ve Suriye sınırlarında daha sonraki anlaşmalarda bazı değişiklikler olsa da, ulusal kurtuluş savaşını, Misak-ı Milli sınırlarını korumak temeline oturttu. lşte Selçuk,Kongar,İnce ve diğerleri Kürdistan'ın parçalanması demek olan bu anlaşmayı savunmayı ve korumayı hak biliyorlar. Birer Türk şovenisti olarak, bir başka ulusun topraklarını gaspetmek onlar için ''normal''. Ama yüzyıllar boyu katlanmak zorunda bırakıldığı boyunduruğu en son Misak-ı Milli ile güvenceye bağlanmasına karşı durmak, '' zor'' a karşı ''zor'' uygulamakta Kürt halkı için en meşru, en ''normal'' olanıdır. Selçuk,İnce,kongar ve diğerleri, ezen ulusa mensup olmaktan memnun, ezilen ulusun hakları için silahlı direnme yolunu seçmesine karşı ve bu durumun, silahla bastırılmasını istiyor. Özünde, Genelkurmayın”silahla başını ezin” tavrıyla aynı konumda açıkcası. Selçuk,Kongar ve diğerleri sık sık emperyalizmden, sömürgecilikten, ulusal onur ve ezilmişlikten söz eder. Ama. Kürt ulusunun ezilmişliği, ulusal onuru ayaklar altına alınmış bu halkın sorunu, Onları ilgilendirrnez.İlgilendirse, o zaman şapkayı önüne koyacak, yüzyılların boyunduruğunun üzerine Kemalistlerin ve T.C'nin de oturduğunu; kendislerinin savunduğu fikirlerin bu boyunduruğu kutsamak anlamına geldiğini; devlet politikasını şu veya bu şekilde olması için yaptığı önerilerin, UKKTH'nm silah yoluyla önlenmesi demek olduğunu göreceklerdir. Bu sonuca ulaşması için türk aydınlarının , başka şeyler bir yana, aydın dürüstlüğüne, tarihsel gerçekleri görme cesaretine ve ezilen bir ulusun haklarını teslim etme demokratlığına sahip olması gerekir. Bütün bu olgular, Selçuk,kongar ve İnceden çok ötede olsun! Tıpkı devlet gibi, ama ters yönde Selçuk,Kongar, ulusal başkaldırının meşruluğunu yadsıyabilmek için, dini gericiliğin Kürt halkı üzerindeki etkisinden yararlanıyor .Dinci gericiliğin örgütlenmesi devletin kanatları altında gerçekleşiyor bunu onlarda itiraf ediyor.-Devletin asıl amacı bu örgütleri ulusal ve toplumsal savaşa karşı, reaksiyoner bir güç olarak kullanmak. Ulusal başkaldırı ise, ulusal demokratik bir muhtevaya sahip; ilerici bir rol oynuyor. Dinci örgütlenmeler gericiliğin örgütlenmesi ve faşizmin aleti iken; dinci terör, bölücü terör eşitlemesi yapması ne anlama geliyor? Adresi belirsiz güçlere alet olmayalım, böl-yönet taktiklerine gelmeyelim'' diyen faşist diktatörlüğe, azgın egemen ulus şovenizmine ortak olmak anlamına geliyor .Türk aydınlarıda Mumdemokratlık ce cumhuriyeti koruma adına bu görevi seve seve yerine getiriyorlar. Bölücülük, kışkırtıcılık üzerinde biraz durmak gerekiyor. Faşist diktatörlükle birlikte, bütün burjuva düzen partiler, sermaye sınıfı, işbirlikçi Kürt burjuva ve ağaları, "bölücü terör" edebiyatı yapıyorlar. Bu koroya çok geniş bir yelpazade, liberal burjuva aydınlar ,meslek sahipleri bürokratlar da katılıyor . Bunlardan biri de Selçuk,Kongar ve İnce Az yukarıda, açıklamıştık. Misak-ı Milli ve daha sonraki süreçte emperyalistler ile Türkiye Cumhuriyeti, İran, Irak, Suriye vb. arasında yapılan anlaşmalar , Kürdistan'ın parçalanması, Kürt ulusunun bölünmesi üzerine oturmuştur. Vurgulamak gerekiyor; bölücü olan, bütün bu anlaşmalar , taraflar ve Misak-ı Milli'dir. Durum bu iken Kürt ulusal hareketinden ya da örgütlerinden "bölücü'' diye bahsetmek, en hafif deyimiyle asıl bölücüyü, kışkırtıcıyı gizlemek;dizginsiz bir Türk şovenizmine, sömürgeci politikaya alet olmak demek oluyor. Selçuk,kongar ve benzerlerinin yaptığı da bu. Bu da gericilik ve onursuzluktur . İlhan Selçuk Kürt sorunu için barışçıl çözüm öneriyor , “silahlı çözümü arayana silahla yanıt verilir” diyor. Kürtlerin ulusal hakları zorla gaspedilmemiş mi? Zorla gaspa dayanan işgal ve ilhak demek olan bugünkü durumun değişmesini istemek,Kürt ulusunun meşru hakkı değil mi? Dili, kültürü, kendi adlarını kullanmaları bile yasak bu ulus, direnme hakkını kullanmasa, kendi kaderini nasıl tayin edecek? Böylece faşizme, emperyalizme karşı yurtsever ilerici konumunu genel olarak koruyan, halkın devrimci kalkışmasına önem verdiğini sık sık açıklayan İlhan Selçuk da, Kürt ulusal başkaldınsı karşısında şovenizm bulunduğunu sergilemiş oluyor. Sormak gerekiyor İ.Selçuk'a: Acaba, emperyalist işgale karşı Türk ulusu, silahlı savaş yolunu seçmeseydi, her gün özenle korumayı savunduğunuz T.C varolabilir miydi? O günkü tarihsel koşullar içerisinde, barışçıl yol arama Vahdettin'in yolundan gitmekten başka ne işe yarardı?Ulusal hakları emperyalistlere teslim etmek olmaz mıydı? O günkü tarihsel koşullarda ulusal haklarını elde edemeyen Kürt ulusu bugün kendi kaderini tayin hakkına sahip olacak mıydı? ''Zor''la birarada tutulduğu gerçeği ortadayken barışçı arayış, Kürt Vahdet tinlerin yolunda gitmek olmaz mı? Siz Türk olarak Vahdettin işbirlikçiliğini reddediyorsanız, bir Kürt'ün Vahdettinliği reddedip, direnme yoluna girmesi ulusal onuruna uygun değil mi? Bu direnişe karşı, TC'nin silahlı mücadelesini öngörürken ulusal soykırımı, şovenist faşist saldırganlığı alkışlamıyor musunuz?Sayın Selçuk, ''bugün Türk olmak zor ,'' Türk şovenizminin alanında olmak daha da zor, ne dersiniz? Ulusal başkaldırı karşısında takınılacak tavır ,demokrat olmanın mihenk taşıdır. Burada ezilen, boyunduruk altına zorla, asimilasyonla alınan bir ulusun, bu durumu koruması yönünde, devletten ve Türk şovenizminden yana mı olunacak? Yoksa, meşru ulusal başkaldırıdan yana,bir ulusun ulusal haklarının istemesinden yana mı olunacak?, Bir ulusu ezen ulusun işçi ve emekçileri gibi aydınları da özgür olamazlar .Özgür olmayan Türk aydınları, .'bilim'' adamları, öğretim üyeleri, bürokrat ve teknokratları, meslek odaları, dernekler ,vb.tutarlı bir demokrat olmanın temel ölçütüne uygun davranıyorlar mı? Ezilen ulusun ulusal direnişinin meşruluğunu savunuyorlar mı? Ezilen ulusun kendi kaderini tayin hakkını kayıtsız koşulsuz tanıyolar mı? Faşist diktatörlügün ulusal direnişe dizginsiz terörünü lanetliyorlar mı? Soruları çoğaltmak mümkün . Bir zamnlara İsmail Beşikçi Türk milliyetinden biri olarak aydın onurunu neredeyse tek başına temsil etmişti.. Beşikçi'nin tutuklanmasına, kitablarının toplantılmasına karşı cılız sesler yükseldiğinde,” Aman, böyle gaflar yapmayın'' diye akıl verenler çoğunluktaydı genede. Devrimci bir görev olarak samimiyetle bu işleri sürdüren küçüçük bir azınlık var. Gerisinin üstüne ölü toprağı serpilmiş. Daha doğrusu, Türk şovenizminin, faşizmden korku toprağı serpilmiş. Duyarsızlık, pasiflik, ilgisizlik şovenizmin uyuşturucu etkileri altında kalmanın göstergesidir. Kürt ulusunun katliamına sessiz kalmak faşist diktatörlüğün ekmeğine yağ sürmektir.Neredesiniz;aydınlar, demokratik kitle örgütleri,halkevleri, meslek odaları, demokrasi ve insan hakları şampiyonları,yazar, çizerler, öğretim üyeleri, öğretmenler neredesiniz? .
|
|