KADIN SORUNUNDAN KARELER-2 –
Tarih: 12.03.2006 Saat: 13:22
Konu: Özgür Kadın


                              TEMEL DEMİRER
TÜRK(İYE) BOYUTU
Girift sorununun Türkiye boyutuna gelince...
* Türkiye'de her üç kadından biri, hayatı boyunca en az bir kez, sadece kadın olduğu için şiddete maruz kalıyor... ("Üç Kadından Biri 'Şiddet'le Karşılaşıyor", Radikal, 11 Temmuz 2005, s.5.)
* Türkiye'de altı milyon kadın okuma yazma bilmiyor, çoğu sosyal güvenlikten yoksun şekilde yaşıyor.
* Kentlerdeki 15-24 yaş arasında kadın genç nüfusun yüzde 31.5'i işsiz. Özellikle de lise ve üzeri eğitime sahip her 100 genç kadından 20'si iş bulamıyor.
* Türkiye'de okuma yazma bilmeyen 7 milyon kişinin 6 milyonunu kadınlar oluşturuyor. İlköğretime ve ortaöğretime katılamayan kadınların sayısı 2 milyona ulaşıyor.



* Ücretli çalışan her 100 kadından 63'ü düzenli özel bir işte, 35'i ise düzenli bir kamu işyerinde çalışıyor. Ancak, bu kadınların beşte birinin sosyal güvenlik kayıtları bulunmuyor ve kayıt dışı sektörde çalışıyor.
* Kentlerde her 100 kadından 26'sı sanayi sektöründe, 61'i ise hizmetler sektöründe çalışıyor. Kadınların çoğu, tekstil, konfeksiyon, garsonluk, tezgahtarlık, sekreterlik gibi düşük nitelikli emek gerektiren sektörlerde ve sosyal güvenlikten yoksun hizmet veriyor.
* Geçici, mevsimlik ve yarızamanlı işlerde çalışan her 100 kadından 95'i sosyal güvenlikten yoksun.
* Ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan toplam 10 milyon 800 bin civarındaki nüfusun yüzde 20'si kadın. Bunun 366 bini mevsimlik ya da geçici işlerde çalışıyor. Ücretli ve yevmiyeli olarak çalışan her 100 kadından 16'sının da düzenli bir işi yok.
* Kentlerdeki 15-24 yaş arasında kadın genç nüfusun yüzde 31.5'i işsiz. Özellikle de lise ve üzeri eğitime sahip her 100 genç kadından 20'si iş bulamıyor... ("8 Mart Buruk Kutlanıyor", Cumhuriyet, 8 Mart 2005, s.7.)
18 ilde gerçekleştirilen "Türk Kadınının Profili" araştırmasının bazı bulgularına göre:
* Türk kadınları evlilik konusunda oldukça istikrarlı. Yüzde 94.6'sı bir kez evlendiğini beyan etmiş. Ancak, yüzde 33.8'i evliliğinde cinselliği bulamamış. Kadınların yüzde 30.2'si eşinden korktuğunu da söylüyor.
* Çocuklarının dövülüp dövülmediği sorusuna çok sık diyenler yüzde 8.8 gibi oldukça yüksek bir oranda, ara sıra diyenler ise yüzde 55.5.
* Kadınların yüzde 54.2'si hiç geceleri tek başına dışarı çıkmadığını belirtirken sadece yüzde 15.5'i tek başına sürekli dışarı çıktığını söylüyor.
* Türk ev kadınlarının yüzde 69'u eşlerinden para aldıklarını ve kendilerine ait herhangi bir gelirleri bulunmadığını belirtirken yüzde 10.3'ü günlük olarak eşlerinden 30 YTL'den az para alıyor. Eşinden ev ve günlük ihtiyaçlar için para almayanların oranı da yüzde 24.4. ("Türkiye'de Kadın Olmak Zor", Cumhuriyet, 26 Haziran 2005, s.6.)14
* Türk kadınlarında "Bekaret kadınlar için önemlidir," diyenler yüzde 85.9; "Evlenmeden birlikte yaşamayı uygun bulmuyorum," diyenler de yüzde 85.2 oranında... ("Türk Kadınının Profili", Cumhuriyet, 23 Haziran 2005, s.20.)15
Yine "2004 yılında gerçekleştirilen bir araştırmada kadınlar 'Sağlığı yerinde olan ve her isteyen kadın çalışmalıdır,' ifadesini büyük bir çoğunlukla destekliyor: Yüzde 79.4. 'Kadının yeri evidir' inancının gerilerde kaldığına işaret eden sevindirici bir gelişme bu. Bu yüzde 2000 yılında 68.7 imiş.
Hâlen dışarıda çalışan kadınlara baktığımızda onların hayatlarından çok memnun oldukları dikkat çekiyor. Yüzde 41.1 'çok memnun' olduğunu söylerken, yüzde 37.4 'biraz memnun' olduğunu belirtmekte. Memnun olmayanlar sadece yüzde 5.3'lük küçük bir azınlık..." (Haluk Şahin, "Kadınlar Niçin Memnun?", Radikal, 25 Haziran 2005, s.6.)
Bunların yanında 2003 yılında Türkiye'de, aile bireylerine kötü muamele, cinsel taciz ve tecavüz olaylarının yılı olurken aile mahkemelerine açılan dava sayısı da yüzde 50 arttı.
Kadın sığınma evlerinden 2004 sonuna kadar 4 bin 620 kadın ve 4 bin 404 çocuk yararlandı. Sığınma evlerine başvuran kadınların yüzde 71'inin fiziksel istismara, yüzde 12'sinin cinsel istismara uğradığı belirtildi... ("Kadına Şiddet Bitmiyor", Cumhuriyet, 5 Temmuz 2005, s.3.) Ve bir şey daha: "Türkiye kadınların siyasi hakları açısından öncü bir ülke mi? Elbette hayır. 1935 Mart'ında parlamentoya adım atan kadınlar 70 yıldır yüzde 4'ü aşamadılar.
Yıllara göre kadınların parlamentoda temsilini bir gözden geçirelim. 1935'te 18 kişi olarak Millet Meclisi'ne giren kadınlar, 1939'da 15, 1943'te 16 kişiydiler. 1946'dan itibaren itibaren sayıları tek haneye düştü. 1954-1977 arası 3 ila 9 sandalye arasında gidip geldiler. 1983'te 12, 1987'de 6, 1991'de 8 kişiyle temsil edildiler. 1995'te 13, 1999'da 23, 2002'de ise 24'e ulaştılar. 1961'den sonra parlamentoya giren 9 senatörü eklesek de bir temsilden söz etmek mümkün değil.
Türkiye siyasi temsil açısından 119 ülke arasında 103. sırada yer alıyor..." (İpek Çalışlar, "Dünden Bugüne Kadınsız Demokrasi", Radikal İki, 13 Mart 2005, s.6.)
"Dünya ülkeleri sıralamasında Türk kadınlarının parlamentoya girebilme oranının yüzde 4.4 ile Kenya, Romanya, Cezayir, Sri Lanka, Ruanda gibi ülkelerin çok gerisinde kalmıştır..." (Ayşe Gürocak, "1935'ten Sonra Türk Kadınının Siyasete Katılımı", Cumhuriyet, 8 Mart 2005, s.17.)
ATAERKİL TÜRK(İYE) KARELERİ
"BM raporlarına göre, Türkiye'de, dört (2001-2004) yılda 54 namus cinayeti işlenmiş. Oysa, biz, biliyoruz ki, bunlar sadece bilinen, kamuoyu önüne çıkanlar. Türkiye, aile içi şiddet konusunda da sabıkalı. Evli erkeklerin yüzde 34'ünün eşlerine fiziksel şiddet uyguladığı ve evli kadınların yüzde 97'sinin hayatları boyunca en az 1 kere şiddete maruz kaldıkları söyleniyor." (Türey Köse, "Toplumdaki Kapanmayan Yara", Cumhuriyet, 20 Mayıs 2005, s.3.)
"UNICEF'in Türkiye'deki kız çocukları için hazırladığı rapora göre; kızlar okula giderse ailenin istediği kişiyle evlenmez ve namus cinayetine kurban gider." ("Aydınlık Korkutuyor", Cumhuriyet, 8 Temmuz 2005, s.22.) "Kızların okula gönderilmesine engel olan nedenler: Okuldan birini severse, namus cinayetine kuran gider. Dedesi, ninesi, amcası ne der? Okumayıp çalışan kız eve ayda 200 YTL getirir." ("Kız Okursa Kan Çıkar", Radikal, 8 Temmuz 2005, s.9)
"Bugüne dek Türkiye'de kadına yönelik şiddet olağan, sıradan karşılandığı için, görmezlikten gelindiği için; 'namus' gerekçesiyle 'mazur' gösterildiği için, cezalandırılmadığı için; bu suçu işleyenler 'töre' ve 'tahrik' gibi sözcüklerin arkasına gizlenebildiği, sözde 'din' kisvesine sığındığı için; bu ülkeyi yönetenler bu konuyu hiç ama hiç önemsemedikleri için bu sapıklık ve bu vahşet korkunç boyutlara ulaştı..." (Zeynep Oral, "Türkiye'deki Vahşet...", Cumhuriyet, 7 Mayıs 2005, s.15.)23
"Kadınlar için 'burun kesme' sıradan bir cezaymış; tıpkı parmak kesme, cinsel organ dağlama gibi... Ayaklar mengeneyle sıkıştırılırdı, organlar kızgın demirle dağlanırdı, insanlar bedenlerindeki kemikler kırılana kadar kollarına bacaklarına bağlanan halatlarla gerilirdi. Dönem ortaçağ, yer Avrupa'ydı. Yüzyıllar geçti; yer Avrupalı Türkiye, yıl 2005. Bu ülkede burunlar, parmaklar kesilir, cinsel organlar dağlanır, kulağa, göze, dile, yüze kezzap dökülür, saç kazınır, insanlar aç susuz bırakılır. Hedef taşralı kadınlardır; o kadınlar 'Burnun mu yanıyor?' diye tehdit edilir, öldürülür, milyonlarca insan da seyreder.
Diyarbakırlı 15 yaşındaki R.G.'nin 'İzinsiz baba evine gidiyor, erkeklerle konuşuyor' gerekçesiyle burnunun kesilmesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da sessizce uygulanan bir töreyi Türkiye'nin yüzüne vurdu..." (Demet Bilge Ergün, "Kadınlara 'Ortaçağ' Cezaları", Radikal, 5 Mayıs 2005, s.7.)24
Yani "Bu ülkenin kadınlarının acılı tarihi sürüp gidiyor. Mardin'in Ömerli ilçesinde küçücük 15 yaşında bir kız, R.S. evlenme vaadiyle ailesinden alınıp, para karşılığı 16 kişiye satılıyor. O çaresiz, sanki çok karanlık bir ülkede tek başına kalmış gibi. Sonuçta durum savcılığa intikal ediyor ve soruşturma açılıyor, kız da koruma amaçlı Niğde Yetiştirme Yurdu'na gönderiliyor.
R.S. bütün tacizlerden sonra, kimsesiz, yabancı olduğu bu yetiştirme yurdundan sık sık kaçmaya başlar. Nereye gittiği, kimlerle görüştüğü pek bilinmez ama R.S. her seferinde yurda döner.
Ancak son kaçıştan tam iki ay sonra R.S.'nin soğumuş cesedi, kimliği bilinmeyen iki kişi tarafından Mardin Devlet Hastanesi'ne bırakılır. Bu son derece kuşkulu vaka için hastanede otopsi yapılmaz ve ölüm raporuna
R.S.'nin zatürreeden öldüğü yazılır.
R.S.'nin dramı ölümüyle de bitmez. Ömerli ilçesinden bazı vatandaşlar, R.S.'nin ilçenin mezarlığına gömülmesine karşı çıkarlar. Tıpkı bir vebalı gibi. Sonuçta mezarlığın en ücra yerinde, belediye işçileri onun tabutunu toprağa verirler. Söylenene göre sadece annesi gelip birkaç dakika tabutun başında durmuştur.
Sadece R.S. mi, 14 yaşındaki oğlu tarafından 'Televizyona çıkıp bizi rezil ettin' diye vurulan Elazığlı Birgül Işık da geçen günlerde yaşamını yitirdi. Peki bu durumda suçlu kim? Karısına şiddet uygulayan eş mi, annesini öldüren 24 yaşındaki oğlan çocuğu mu, reyting uğruna en olmayacak kişileri en ufak bir sorumluluk duymadan televizyona çıkaranlar mı?" (Işıl Özgentürk, "Acılı Kadınlar Ülkesi", Cumhuriyet, 19 Haziran 2005, s.20-8)
"SONUÇ YERİNE": BİR İKİ SATIR...
Mevlana'ya, "Kadında hayvan niteliği üstündür. Çünkü kadın, renge ve kokuya düşkündür"; Hz. Muhammed'e, "Utanmak güzeldir, fakat kadınlarda olursa daha da güzeldir," dedirten; yani erkeğin "homo politikus" olduğu bu dünyada;( Orhan Bursalı, "Homo Politikus", Cumhuriyet, 19 Haziran 2005, s.6) kadının kurtuluşu, sınıflı sömürücü yapı/ sistem/ iktisat/ ahlâk ve yaşam biçiminin erkeğini; ataerkilliğini öldürmektir...
Erkeği öldürmek eylemi; hiçbir hak arama mücadelesini reddetmeyen; ancak onlarla sınırlanıp, açıklanmayan ya da "global standartlar" retoriğine takılıp kalmayan; veya "Feminizm, orta sınıfın bakış açısını özümsedi" vurgusuyla; kadın hareketi konusunda; "1960'ların radikalizminin, hem sosyalist hem de feminist bakış açılarına sahip, piyasa ekonomisi değerlerinin etkilerini ve kapitalist tekellerin artan gücünü gündeme getirecek güncellenmiş bir versiyona ihtiyacımız olduğunu düşünüyorum,"( Barbara Epstein, "Feminizm, Orta Sınıfın Bakış Açısını Özümsedi", Ülkede Özgür Gündem Kadın, 2 Temmuz 2005, s.6.)diyen Barbara Epstein'in uyarılarını unutmaz...







Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=372