Faşist teröre devrimci direnişle karşı koyalım
Tarih: 15.01.2010 Saat: 16:56
Konu: Baş Yazı


 Faşist diktatörlük toplumsal muhalefetin devrimci doğrultuda gelişmesini önlemek ve bastırmak için faşist baskı, saldırı ve yasaklamalarını arttırarak sürdürüyor. TC devleti ve AKP hükümeti, IMF damgalı kıyım programını sorunsuzca uygulayabilmek için işçi ve emekçi yığınların, iş, ekmek ve özgürlük istemli mücadelelerine fütursuzca saldırıyor. İçeride, dışarıda yaşamı hücreleştirme politikasını pratiğe sürerek, emperyalizmin ve işbirlikçi tekelci sermayenin ekonomik krizini emekçi yığınların sırtına yüklemeye çalışan faşist diktatörlüğü,  işçi, emekçi ve Kürt ulusunun demokrasi ve özgürlük istemleri, köşeye sıkıştırdıkça daha saldırgan bir konuma itiyor ve linç saldırganlığını kışkırtıyor.
Faşist baskı ve zulüm politikasıyla ayakta kalmaya çalışan faşist diktatörlük, bir yandan içte çözüm bekleyen toplumsal sorunlar ve patlama öğeleri gittikçe artan yığınların dipten gelen mücadele dalgası, öte yandan emperyalistlerce yerine getirmekle yükümlendirilmiş Orta-doğuda uşaklık görevleri artık faşist diktatörlüğü, bölücülük,ve yıkıcılık" korkuluğunu sallamaya daha fazla itiyor. Haliyle bu durum hem egemen sınıfları daha saldırgan kılıyor ve hem de iç çelişkilerini derinleştiriyor. Egemen sınıfların önemli bir bölümü MGK diktatörlüğünün ray değiştirerek ABD emperyalizm küresel dayatmalarına evet diyerek gerici reformlarla toplumsal muhalefetin düzen kanallarına akıtılarak boğulmasını ve Kürt sorununda bu merkezden sisteme bağlanmasını isterken, devletin esas yönetici gücü olan generaller, üst bürokrasi, CHP,DP, BBP-MHP gibi faşist, kontracı çete partiler ve kurumlar ise daha fazla faşist terör, baskı ve yıldırma yoluyla faşist diktatörlüğün ayakta tutulması dayatmasında bulunuyorlar.
  Ne ki MGK diktatörlüğünün bu politikaları gelinen durumda, emperyalistlerin ihtiyaçlarını da yanıtlamaktan uzaklaş  durumda. Onun için faşist MGK diktatörlüğü bir yandan sosyal patlama korkusu içinde rakip kliklerle ortak davranırken, öte yandan bölücülük ve yıkıcılık paranoyası kışkırtılarak faşist çetelerin sokakları zap etmesinin önü açılıyor ve toplum terörle korku psikolojisine sokulup, işçi ve emekçilerin aleyhine olan bütçe, asgari ücret, yasa meclisten geçirildi. Keza aylardır yaşamın hücreleştirilmesine karşı haklı ve meşru tepkilerini sokaklara çıkarak dile getiren emekçilerin tepkilerinden rahatsızlık duyan MGK diktatörlüğü ve AKP hükümeti, durumu kendi lehine çevirmek ve toplumsal muhalefeti ezip, dağıtmak amacıyla, resmi ve sivil faşist çeteleri sokağa saldı. Demokrasi,iş ve ekmek istemleri yükselten işçileri, kamu emekçilerini,Kürtleri, devrimcileri coplamakta, yerlerde sürüklemekten sindiremeyeceğini anlayan, gören diktatörlük, bu kez de sivil ve resmi faşistlerin önünü açarak yığınlara gözdağı vermek için sorgusuz infazları devreye soktu.
 aşist diktatörlüğü bu kadar saldırganlaşarak pervasızlaşmasında asıl neden, egemen sınıfların toplumsal ve ekonomik sorunların çözümünde çaresiz kalmaları ve kitle mücadelesinin kendi kendini parçalayarak sisteme tümüyle yönelmesi korkusudur. Faşist polisler; bir yandan kitlelere panzer, cop, kalkan ve silahla saldırıp vahşet saçarken, öte yandan "kana kan intikam" çığlıklarıyla halka yönelik açıktan gözdağı veren yeniçeri ayaklanmasına kalkışmaları, faşist diktatörlüğün ne kadar kitle hareketinin devrimci bir çizgide buluşmasında ne kadar paniğe kapıldığını gösteriyor. Bilindiği gibi; korkunun ecele faydası yoktur. Faşist diktatörlüğün toplumsal muhalefeti faşist terör, baskı, katliam ve yasaklarla denetim altına alma ve bu yolla ezerek egemenliğini sürdürme olanakları gittikçe daralıyor. Faşist diktatörlüğü önümüzdeki süreçte güvenlik güçlerinin daha fazla teşhir olmaması için toplumsal muhalefetin üzerine, elinin altında tutmuş olduğu sivil faşist-çeteleri daha fazla sürecektir. Onun için devrimci ve komünistler "içeride, dışarıda" fabrikada, semtte, okulda, köyde ve dahası yaşamın her alanında MGK diktatörlüğünün devrimci mücadelenin örgütlenerek ileri fırlamasını önlemek amaçlı daha fazla başvuracağı resmi ve sivil faşist teröre ve provokasyon örgütlenmesine karşı uyanıklığı elden bırakmadan, faşizmin anladığı dilden, yani devrimci militan savaşımı geliştirerek yanıt vermelidir. TC devletinin temel kurumlarından olan ordu ve polis teşkilatının nasıl faşist bir zihniyet içinde örgütlenerek egemen sınıfların çıkarlarını korumak, kollamak için işçi sınıfı, emekçi yığınlar ve devrimcilere karşı düşmanca yetiştirildiklerini her fırsata görüp yaşıyoruz. yaşadık. İşçileri , emekçileri ve Kürtleri copla, gazlı bombalarla, tazyikli suyla ve kurşunla sokak ortasında kurşunlayıp, sivil faşist çeteleri sokağa salarak linç saldırıları örgütleyen zihniyet aynıdır. Bu faşist baskı ve zulme karşı, örgütlenip, birleşerek faşist diktatörlüğü yıkıp, devrimin özgür Türkiye'sini yaratarak, halklarımızın özgür ve mutlu bir sistemde yaşamasının yolunu açabiliriz. Bunun içinde  dişimizle, tırnağımızla devrimci mücadeleyi geliştirip, yığınları örgütleyip, ayağa kaldırmak için çalışmalıyız.


 Şu bilinmelidir ki, hiç bir güç, kuvvetini halktan ve haklıdan yana olan devrim ve sosyalizm mücadelesinin gelişimini ve ileriye akışını engelleyemez. Faşist diktatörlüğün vahşet yüklü saldırı ve baskıları asla devrimci mücadelenin daha güçlü ve kitlesel olarak gelişip, ileriye doğru akışına engel olamaz. İşçiler,emekçiler devrimci ve sosyalistler olarak her cephede ve her alanda gücümüzü birleştirerek, resmi ve sivil faşist çetelerin saldırı ve terörüne karşı koyarak, devrim ve sosyalizm yürüyüşümüzü emin adımlarla başarıya taşıyabiliriz. Başarı zulme ve sömürüye karşı direnen emekçilerin, birleşik devrimci güçleriyle olacaktır.  







Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=2055