Ahlak ve Sınıf Ahlaki Üzerine
Tarih: 07.10.2009 Saat: 19:57
Konu: Özgür Kürsü


Sınıflı toplumların tarihinde hep iki sınıf vardır. Sömüren ve sömürülen. Köle ve köle sahibi, serf ve senyör, işçi ve kapitalist. İlkel komünal toplum dışında, toplumlar hep sömüren ve sömürülen ilişkisiyle belirlenmiştir. Sınıflı toplumun ortaya çıkışıyla birlikte sömürülen kesime karşı sömüren sınıfı koruyacak ve özel mülkiyet sistemini sürdürecek olan bir örgütlenme ihtiyaç duyuldu. Ve böylece devlet ortaya çıktı. Devlet, tarih sahnesinde sömüren sınıfın çıkarlarını korumak, sömürünün devamını sağlamak için tüm kurumlarıyla, yani güvenlik güçleri, mahkemeleri, yasaları, kendi çıkarına uygun düşen ahlaki değerleri ile yer aldı. O günden bugüne gitgide azgınlaşan, doymayan bir sömüren sınıf tarih sayfalarını sınıf çıkarları için kana buladı. Bu süreç, boyunca hep altyapı üst-yapıyı belirledi. Yani hakim olan üretim ilişkisi, hukuk sistemini, eğitim sistemini, ahlak gibi üst yapı kurumlarını belirledi. İşte ahlak bunlarla birlikte ortaya çıktı. Burjuva ideolojide ahlak yargıları tanrının istemine ya da insan toplumu dışında başka bir ölçüte, yani soyut şeylere bağlı olarak ele alınır. Ama bu değerler, sömüren sınıf için değil, sömürülen sınıf için ölçüttür. Bu sömürünün ve barbarlığın maskelenmesi içindir.
  "Her dönemde egemen düşünceler, egemen güçlerin düşünceleridir. Başka bir deyişle, toplumun egemen maddi gücü olanlar aynı zamanda toplumun düşünsel gücüdür. Maddi üretim araçlarını ellerinde tutanlar, aynı zamanda düşünsel üretim araçlarının denetimini de ellerinde tutarlar. Dolayısıyla, düşünsel üretim araçlarından yoksun olanların düşünceleri genellikle egemen güçlere bağımlıdır. Egemen düşünceler, egemen durumda bulunan maddi ili§-kilerin eksiksiz bir yansımasından başka bir şey değildir." ( Marx ve Engels, Alman ideolojisi)
  Kapitalistler işçi ve emekçileri kandırmak ve göz boyamak için sık sık ahlak nutukları atarlar. Halkın değişik katmanlarını karşı karşıya getirirler. Sömürücü egemen sınıflar yaptıkları sürekli zamlara karşılık verdikleri komik ücretlerle halkın yeterince beslenmesine engel olurken, ilaç zamlarıyla da halkı sağlık hizmetlerinden mahrum bırakıyor. Kürdistan'da katliamsız gün geçmiyor. Kendi ülkesinde işçi ve emekçi kesime ve Kürtler'e yaşam hakki tanımazken, dünyadaki soydaşlarını koruyor gözüküyor. Gerçekte burjuvazinin buradaki ahlaki -ahlaksızlığı- işçilerin birlik, dayanışma halinde yapılan hak arama mücadelelerinin diğer kesimlere örnek olmaması için belediye işçilerinin grevini halkın gözünde sağlık sorunu haline getirerek işçilere karşı tepki oluşturmak, birlik, dayanışma ve mücadeleyi yok etmektir.
 "Biz insan dişi, toplum dışı kavramlara dayanan her turlu ahlaki reddediyoruz. Bunun toprak sahiplerinin ve sermayenin çıkarları uğruna halkı aldattığını, kandırdığını, uyuttuğunu söylüyoruz. Bizim ahlakımızın bütünüyle halkın çıkarlarına bağımlı olduğunu söylüyoruz.
Sömürücü sınıfların ahlaki ilkeleri şunlardı; ya sen başkalarını soyarsın, ya da başkaları seni soyar, ya sen başkaları için çalışır ya başkaları senin için çalışır; ya köle sahibi olursun, ya da köle... Ben hele şu tarlamı süreyim de başkaları ne halt ederse etsin; başkaları açmış, çok iyi ürünümü daha pahalıya satarım öyleyse. Benim hekimlik, mühendislik, öğretmenlik ya da yazmanlık gibi bir mesleğim olsun da, başkaları ne halt ederse etsin.
 Eğer bugün güçlü olanlara yağcılık edip yaltaklanırsam işimi koruyabilir, dahası yükselebilir ve zengin olabilirim. Bize ahlaktan dem vurdukları zaman, ahlak denilen şeyin birleşik düşünceden ve yığınların sömürücülere karşı bilinçli savaşımından oluştuğunu söylüyoruz. Biz ilahi bir ahlaka inanmıyoruz ve ahlakla ilgili tüm masalların düzmeceliğini gözler önüne seriyoruz. Ahlak, insan toplumunun daha yüksek bir düzeye vardırılması ve kendini örneğin sömürülmesinden kurtarılmasına yardım eder." ( Lenin, Gençlik Birimlerinin Görevleri, 1920 ).
  Burjuvazi devamlı bizim ahlakımız olmadığını propaganda eder. Aslında bu meseleyi bulandırmak, işçi ve emekçilerin gözlerini karartmak için uygulanan bir yöntemdir.
Burjuvazinin ahlaki işçi ve emekçilerin sömürülmesi ve bu sömürü üzerinden bir avuç kapitalistin saltanatıdır. Ve ahlak üzerine koparılan bütün bu fırtınalar sistemin bekası içindir. Burjuva ahlak felsefesi, kapitalist sömürünün kutsanması ve bunun bütün insanlar için uyulması zorunlu, değişmez ilahi bir irade, ilahi yasalar olduğu yolunda sömürülen yığınlarda bir yanılsama yaratma üzerine kurulur. Böylece iliklerine kadar sömürülen mülksüzleştirilmiş işçinin, kapitalist özel mülkiyetin kutsallığı ve kendisinin üretim araçları karşısındaki konumunun da ilahi ahlakın zorunlu tecellisi "olduğu, dolayısıyla ilahi iradenin ürünü olan kapitalist sömürü düzeninin değiştirilmesinin mümkün olmadığı, değiştirmeye kalkanların da kapitalistlerin kutsal sömürü hakkına tecavüz ederek, ahlaka aykin davranmış sayılacağına inanması sağlanmaya çalışır. Yaşam koşullarının, kapitalist üretim ilişkilerinin değişmezliğine inanan işçi, kaderci bir felsefenin içine gömülür. Bütün düşünsel üretim araçların da elinde bulunduran burjuvazi, toplumsal yaşama ait her şeyi ve insanlar arası ilişkileri metalaştıran ahlakım ve kaderci felsefeyi toplumsal yaşamın her alanında her gün yeniden üretir ve yayar. Bütün eğitim, kültür, sanat vb alanlarda çok geniş olanaklar bu iş için burjuvazinin hizmetindedir. İnsanlar yaşamlarının her aşamasında aileden başlayarak egemen düşüncenin bombardıman altına girerler ve ayırdın da olmadan bütün duygu ve düşünce sistemleri egemen ideoloji tarafından ince ince örülür.
Egemen sınıflar özellikle işçi ve emekçilerin ve gençliğinin kendi ideolojik etkisinden kurtulmaması için, özellikle gençliğin genç olmaktan kaynaklanan özellik ve ihtiyaçlarını sinsice kullanarak, kültür, sanat vb alanlarda saldırılarını yoğunlaştırırlar. Ekonomik krizin derinleştiği, işçi-emekçi sınıfları ve gençliğin yaşam koşulları ağırlaştığı oranda egemen sınıfların bu faaliyetleri daha da artar ve çeşitlenir.
Bugün ülkemizde de egemen sınıflar, hiç bir talep ve özlemini karşılayamadığı, bugününü ve geleceğini kararttığı gençliğin öfkesinin düzene yönelmesini önlemek için faşist baskı ve terörün yanı sıra yaşamının bütün alanlarında yoğun bir ideolojik saldırı içerisindedir. Her gençlik kesimine yönelik farklı görünümler taşıyan bu saldırılar, devrimci komünist çalışmanın varlığına-yokluğuna ve düzeyine bağlı olarak etkisini göstermektedir.
Toplumu ve özelliklede gençliğin her kesiminde yoz bireyci-kapitalist bakış açısına paralel olarak popçu, rapçı, arabesk müzik akımlarının etkisinin ve gençlerin karşı cinsler arası ilişkilerinde yozlaşmanın varlığı burjuvazinin bu çabasının ürünüdür. Tüm bunlar gençliğin kendi çıkarlarına yabancı kapitalist dünya görüşünün, burjuva ideolojisi etkisi altında bakmasını sonuçlandır ve gençliğin enerjisinin boşa harcanmasının araçlarıdır.



Komünistler, kitle çalışmasında bunu çok iyi kavramalıdır. Bazı alanlarda yoz burjuva kültürünün etkisi altında olan emekçilerin baştan kazanılması mümkün olmayan kesimler olarak görülüp faaliyetimizin konusu dışında kalırken, bazı alanlarda ise bu işçi ve emekçileri kazanma faaliyetinin ilk basamağı olarak ahlaki çürümüşlüğe ve yoz burjuva-arabesk kültüre karşı mücadeleyi ele almaktadır. İşçi sınıfı üretim ilişkilerindeki konumundan dolayı kendi felsefi düşüncesini ve Marksizm-Leninizm'i kavramaya en yatkın sınıf olmakla birlikte bu kendiliğinden gerçekleşmez. Ve kapitalizm koşullarında işçi sınıfının kendiliğinden bilinci burjuva bilinci aşamaz.
 Burjuvazi sadece ekonomik alanda değil, kültür, sanat, felsefe vb bütün üst-yapı kurumlarında da egemendir. Bundan dolayı devrimci komünistlerin yoz burjuva kültürüne karşı mücadelesi işçi sınıfının, emekçileri ve gençliği burjuvazinin ekonomik iktidarına karşı mücadele için seferber etmesinden soyut olamaz. Gençlik içinde yaygın olan burjuva kültürünün yozlaştırıcı sonuçları ancak gençliğin, burjuvazinin- düşünsel egemenliğinden kurtarılarak devrim ve sosyalizm için mücadeleye kazanılması Marksizm- Leninizm'in ideolojik etkisinin artması oranında ortadan kaldırılabilir.
 Yoz burjuva kültürüne karşı mücadele, kapitalizme ve faşizme karşı mücadele ve örgütlenme temeline oturtularak, bu faaliyetin ayrılmaz bileşeni olarak ele alınmadığı takdirde, komünistlerin faaliyetinin soyut bir ahlak ve kültür propagandasına dönüşmesi ve gene, komünistlerin halen büyük bir bolümü doğal olarak egemen burjuva yoz kültürünün etkisin-de olan gençlikten uzaklaşması tehlikesini beraberinde getirir. Sosyalist kültürün her alanda gelişip kökleşmesinin, sosyalist yeni insanlardan oluşan sosyalist bir toplumun yaratılmasının temeli, sosyalist üretim ilişkileridir. Sosyalist yeni insanın şekillendirilmesi sorunu bugünden yarına çözümlenmesi mümkün olmayan ama sosyalizm boyunca çözülebilecek bir sorundur.





Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1929