EMPERYALİST DEVLETLERİN TİCARETİ DENETLEDİĞİ DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ NEDİR?-
Tarih: 15.07.2009 Saat: 12:14
Konu: Temel Kavramlar


İkinci Dünya Savaşının ardından başında ABD’nin bulunduğu batı  emperyalist  devletleri politik,askeri,ekonomi ve ticaret alanlarını denetimi altına almak ve egemenliklerini pekiştirmek ve yeni sömürge ülkeleri bin bir bağla kendilerine bağlamak için ve durumu kendi lehlerine sağlamlaştırmak amacıyla yeni örgütlenmelere yöneldi.   Bu kapsamda hem savaş sonrası yıkıntıları emperyalist ülkeleri  bir şemsiye altında toplamak ve hem de yeni sömürge ülkeleri daha kolayca  denetim altında tutmak amacıyla  “olayların” tekrar yaşanmasını önlemek amacıyla yeni bir sistem oluşturuldu. Nitekim “Bretton Woods İkizleri” diye anılacak olan iki kurum kuruldu. Bunlardan ilki 1945 yılında kurulan o zamanki adıyla Uluslararası Yeniden Yapılanma ve Kalkınma Bankası olan Dünya Bankası; ikincisi ise 1944 (fiilen çalışmaya 1947 yılında başlamıştır) yılında kurulan Uluslararası Para Fonu (IMF)’dur.
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ise bu sistemin üçüncü saç ayağını oluşturmaktadır. Ülkemizde popülaritesi  IMF ve Dünya Bankası kadar yüksek olmayan bu uluslararası kuruluş, uluslararası ticareti serbestleştirerek emperyalizmin kuralsız sömürüsünü önünü açmakta ve ticaretin büyük emperyalist devletlerin egemenliği altına sokmasını sağlamaktadır. Aslında DTÖ’nün kuruluşu II. Dünya Savaşı’nın hemen sonrasına tekabül etmez. O yıllarda Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması–GATT (General Agreement on Tariffs and Trade) olarak karşımıza çıkan DTÖ; 15 Nisan 1994 tarihli Nihai Senet ile kurulmuş, GATT’ın yerini almış ve 1 Ocak 1995’te fiili olarak uluslararası arenada boy göstermeye başlamıştır. Ancak; temellerini GATT’dan almaktadır ve GATT’ın devamı niteliğindedir. Bu açıdan DTÖ, 1994 yılında doğmuş ancak pek o kadar da genç olmayan bir kuruluştur. DTÖ’nün 2007 yılı itibariyle 151 üyesi bulunmaktadır. Türkiye ve ABD’nin  1 Ocak 1995, Çin’in ise 2001 yılında üye olduğu örgüte Rusya, İran ve Irak üye değildir sadece gözlemci ülke statüsündedir.
GATT ve dolayısıyla DTÖ üye ülkeler arasında ve yerli mallar ile ithal mallar arasında ayrım yapılmaması anlayışına dayanmaktadır. Her türlü ayrımcılığı reddeden söz konusu anlayış, GATT’ın iki önemli prensibinde kendisini göstermektedir.
İlk ilke olan “En Çok Kayrılan Ülke” hedefli hareket stratejisi ; (MFN: Most Favoured Nation Clause) üye ülkelerin ticari partnerleri arasında ayrım yapmamasını zorunlu kılmaktadır. En basit ifadeyle; bir ülkeye uygulanan herhangi bir imtiyaz; anlaşmaya taraf olan tüm ülkelere de uygulanmak durumundadır. Gümrük birlikleri, serbest ticaret anlaşmaları gibi bölgesel ticaret anlaşmaları söz konusu ilkenin dışında tutulmaktadır.
İkinci kural olan “Ulusal Muamele” ilkesine göre ise; yerli mallar ile ithal mallar arasında hiçbir fark gözetilmemektedir. Yerli mallara uygulanan vergi ve muameleler ithal mallar için de uygulanır ve bunların dışında ithal ürünü yerli üründen ayıracak herhangi bir uygulama yapılamaz. Yani aslında  emperyalist büyük devletlerle yeni sömürge bağımlı ülkelere aynı yasa dayatılır. Eşitsizler arasında eşitlik  aranmaya çalışılıyor. Haliyle DTÖ esas olarak emperyalist  küreselleşmenin ticari alanda sınır tanımazca hareketini yasal zemine oturtan bir kurumdur. Bu kurumda ABD başta olmak üzere Batılı emperyalist ülkelerin ayrıcalıklı ticari uygulama ve dayatmaları söz konusudur. Bu  emperyalist ülkelerin  yönlendiriciliğinde propaganda edilen ‘dünya ticaretinin serbestleştirilmesi’ yalanı bir yana, Afrika’da ve Hindistan-Çin gibi yüz milyonlarca emekçinin yoksulluk koşullarına mahkum edildiği ülkelerde, aç ve yoksul kitleler yararına değişim olması anlamına gelecek her uygulama ve buna yönelik talepler her seferinde aynı güçler tarafından reddedilirken, ‘liberalleşme’ üzerine ikiyüzlü söylemden vazgeçilmiyor. Bağımlı ve yeni sömürge ülkelerle emperyalist ülkeler arasındaki ilişkilerin emperyalist ülkelerle uluslararası tekeller yararına çok belirgin dengesizliği ve eşitsizliği saklanarak “küresel ticaret kurallarının liberalleştirilmesi”nden söz edenlerin istedikleri, bağımlı yeni sömürge ülkeler tarımı ve sanayisinin tümüyle kendilerine açılması, gümrük vergilerinin tümüyle kaldırılması, tarım ve hayvancılık ürünlerine uygulanan kısıtlı devlet desteğinin de tümüyle ortadan kaldırılmasıdır. Bu dayatma, bağımlı yeni sömürge  ülkeler tarım ve hayvancılığının günümüzde olduğundan da daha beter düzeyde çökertilmesi-tahribata uğratılması, üretim yapılamaz duruma düşürülmesi, böylece bu alanda da dışa bağımlı bir “gıda rejimi” ve “tarımsal düzen”in hakim kılınmasıdır.
 ABD ve AB’nin başlıca ülkeleri kendi ülkeleri tarım üreticilerine günde 1 milyar dolar destek sağlarlarken, geri ülkelere, sübvansiyonun ve ithalat vergilerinin kaldırılmasını dayatmaktadırlar. Böylece, “serbest ticaret” adına bağımlı ülkeler tarımı ve hayvancılığını daha kesin biçimde denetimlerine alacak, teknolojik-mali güçlerine ve ulaşım-iletişim olanaklarına dayanarak bağımlı ülkelerin üreticilerini nefes alamaz hale getirebileceklerdir. ABD’li temsilcilerin DTÖ toplantısında, Hint ve Çinli sözcülerin taleplerini reddetmelerinin ardında, bu ayrıcalıklı sömürü ve talan ilişkisinin sürdürülmesi kararlılığı durmaktadır.
Gerçek o ki, adına “küresel serbest ticaret” denilen kapitalist uluslararası ticaret, emperyalist ülkeler ile uluslararası tekellerin çıkarlarını temel alan işleyiş yasalarına sahiptir. “Küresel pazar”da hakim olanlar, yalnızca kendi halklarını değil, dünyanın tüm halklarını da sömürmekte, ezmektedirler
DTÖ’nün dünya ticaretindeki rolünü anlamak için örgütün görevlerine bakmak gerekmektedir. DTÖ’nün başlıca görevleri; DTÖ’yü oluşturan çok taraflı ticaret görüşmelerini yönetmek ve uygulamak, çok taraflı ticaret görüşmelerinde bir forum olarak görev yapmak, ülkelerin ticari anlaşmazlıklarına çözüm aramak, ulusal ticaret politikalarını denetlemek ve bu amaçlarla küresel ekonomik politika yapımında görevli uluslararası kuruluşlarla işbirliğine gitmektir.
Bu çerçevede; dikkat çekici unsur ulusal ticaret politikalarının denetlenmesi görevidir. DTÖ uluslararası ticaretin aktörlerinin ticaret ile ilgili her türlü mecburiyeti bilmeleri gerekliliğinden yola çıkarak tüm ticari düzenleme ve politikaların olabildiğince şeffaf olmasından yanadır. Söz konusu şeffaflık ülkelerin DTÖ’yü ve üye ülkeleri kendi iç uygulama ve politikaları hakkında bilgilendirmeleri ile DTÖ’nün ülke politikalarını düzenli aralıklarla gözden geçirmesiyle sağlanmaya çalışılmaktadır. Dünya ticaretinin en önemli dört aktörü olan AB, ABD, Japonya ve Çin’in politikaları her iki yılda bir gözden geçirilirken; bu süre ülkelerin dünya ticaretindeki paylarına göre uzatılmaktadır.
Aslında DTÖ ulusal ticaret politikalarının denetlenmesinden de öte ticari anlamda ulusal politikaların belirleyicisi durumunda olmaktadır. Zira; DTÖ çok taraflı görüşmeler ve müzakereler aracılığı ile üye ülkelerin ticaret yasalarını ve düzenlemelerini nasıl yapacaklarının bir çerçevesini çizmektedir. Bu kapsamda; DTÖ’ye üye olan ülkeler kendi politikalarını DTÖ kuralları çerçevesinde şekillendirmekte ve kuralları ihlal edecek herhangi bir uygulamaya gidememektedir. Aksi durumlar yine örgüt içinde oluşturulan “anlaşmazlıkların halli” mekanizması dahilin de çözümlenmektedir. Bir nevi mahkeme işlevi gören mekanizma; üye ülkeler arasındaki anlaşmazlıkları çözmek, arabuluculuk yapmak ve uzlaştırma sağlamakla görevlidir ve panel kurma ve kararların uygulanmasını gözetme gibi konularda yetkilidir.
Sonuç olarak; GATT ile ilk kez kurulan uluslararası ticaret sistemi, DTÖ’nün kurulmasıyla geliştirilmiş ve çok taraflı ticaret sisteminin kurallarını meydana getirmiştir. Oyunun kurallarını belirleyen ve söz konusu kuralların uygulanıp uygulanmadığını kontrol eden DTÖ, bu özelliği ile çok taraflı ticaret sisteminin tek yasal ve kurumsal organı haline gelmiştir.  Kuruluşundan bu yana rekabeti bozucu, ticareti kısıtlayıcı engellerin kaldırılması yönünde çalışan Örgüt dünya ticaretinde önemli artışlar yaşanmasını sağlamış ve ülkelerin kendi rızalarıyla ticaret politikalarını belirlemede söz sahibi olmuştur. DTÖ’ye üye olmakla ülkeler, uluslararası ticaret politikalarını kendileri belirlememeyi taahhüt etmiş olmaktadırlar. Kısaca; ülkeler milli ticaret politikalarını belirlerken sadece kendi çıkarlarını değil DTÖ kuralları da göz önünde bulundurmaktadırlar. Bu durum ise DTÖ’nün dünya ticaretindeki rolünü her geçen gün daha da arttırmaktadır.



Ülkelerin ticaret politikalarını belirlemede bu denli aktif olan ve uluslararası ekonominin aktörlerinden olan DTÖ tamamen emperyalist tekellerin sınırsız hareketi ve sömürüsüne olanak sağlamakta ve ticarette belirleyici rol oynamaktadır.
Aslında emperyalistler DTÖ’ye bağladıkları işbirlikçi devlet ve hükümetler eliyle düşük ücretleri ve yüksek kirliliği yeni sömürge bağımlı ülkeler'ine dayatarak, emek üstündeki etkileri, ekolojik etkileri, toplumsal veya kültürel etkileri veya kalkınma üstündeki etkileri yüzünden ticareti sınırlamaya yönelik tüm etkiler ortadan kaldırılarak, yalınızca kısa vadede emperyalist tekellere azami kar sağlamayı yegane amaç edilmektedir. Eğer ulusal veya yerel yasalar ticareti engellerse -sözgelişi çevre veya sağlık kanunları, veya iş yasası-,DTÖ  bunu yargılar, ve tahmin edilebileceği üzere uluslararası  tekellerin  çıkarına olan kararı bağlayıcı olacaktır. DTÖ tekellerin lehine kararları, hükümetlere ve halklara karşı koz olarak kullanır. Kısacası DTÖ, emperyalist büyük devletlerin ve uluslararası emperyalist dev tekellerin sömürü ve talanın önündeki  her türlü koruma engellerini kaldıran ve ticareti denetleyen bir emperyalist  ticaret örgütüdür. Dünya halklarına yoksulluk ve sefaletten başka bir şey getirmeyen ve emperyalist sermayeyi perdeleme rolü oynayan DTÖ  dağıtılmalı ve  Türkiye DTÖ’den çıkmalıdır.







Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1823