
YENİ SAYI. NISAN.69. 2009
Tarih: 16.04.2009 Saat: 17:17 Konu: Kapak, Baş Sayfa
Yoksuldan alıp zengine veren paketler
"Kriz miriz yok" diye meydanlarda meydan okumaya devam eden Başbakan Erdoğan, "olmayan krizin halkın üstündeki etkisini azaltmak" için hazırladığı "5. paket"i de açtı. TÜRK-İş'in açlık ve yoksulluk sınırı araştırmasının mart ayı sonuçları açıklandı. Buna göre dört kişilik bir ailenin sadece sağlıklı beslenebilmesi için yapması gereken gıda harcaması tutarı 744.65 TL oldu. Ama bir asgari ücretlinin aldığı net para i 527 TL. Yani asgari ücretlilerin açlık sınırında yaşadığı Türkiye gerçekliğinde, gıdanın yanı sıra yapılması zorunlu konut, ulaşım, giyim, eğitim, haberleşme ve benzeri harcamalar da dikkate alındığında, gerekli tutar 2 bin 425.55 TL olarak gerçekleşti. Türk-İş açıklamasında, yaşanan ekonomik krizin yakıcı etkisinin, özellikle çalışanların ağırlıklı bölümünü oluşturduğu dar ve sabit gelirli kesimlerde kendini gösterdiği kaydedildi. Açıklamada, yetersiz ve düşük gelir nedeniyle gıda gibi temel tüketim harcamalarında bile kısıntı yapılmak zorunda kalındığı vurgulanarak, "Bir anlamda ailenin 'insan onuruna yaraşır bir yaşam düzeyi' sürdürebilmesi için yapılması gerekli harcama tutarını karşılayacak gelir, ancak 4.6 aylık asgari ücrettir. Türk-İş'in çalışmasına göre dört kişilik ailenin bir önceki yıla göre yapması gereken ek harcama tutarı, gıda için 48 lira, toplam harcamalar için 156 liraya ulaşmaktadır. Ancak yılbaşına göre bu tutar sadece 5 ve 16 lira olmaktadır" denildi. Açıklamaya göre Ankara'da yaşayan dört kişilik bir ailenin "gıda için" yapması gereken asgari harcama tutarı, bir önceki aya göre yüzde 0.62 oranında arttı. Gıda harcaması tutarı, yılın ilk üç ayında yüzde 0.67 oranında artış gösterdi. Gıda harcaması tutarındaki artış, son 12 ay itibariyle yüzde 6.87 düzeyinde oldu. Yıllık ortalama artış ise yüzde 10.43 oranında gerçekleşti. Bütün bu gerçekler ortada durduğu ve çalışan nüfusun yüzde 30'nun işsizlik içinde çırpındığı ve işten atmalarının sürdüğü koşullarda, "Kriz bizi teğet geçti " diyen başbakan peş peşe açıkladığı paketlerle sermayeye kaynak yaratırken, emekçileri açlık ve yoksulluğu dayatıyor.4. paket olduğu gibi 5. Pakette de emekçilere bir şey yok. 5.Paketten yine; konut (ev, işyeri) alıp satacak, ofis ve ev mobilyasını yenileyecek kadar parası olan orta-üst sınıfa destek çıktı. Çünkü, bu paketle hükümet, ev ve ofis alıp satanların ödediği vergileri (binde 15'ten binde 5'e) ve mobilya üstündeki KDV'yi (yüzde 18'den yüzde 8'e) düşürdü. (Bir de bilgisayar alacaklar için KDV yüzde 18'den 8'e düşürüldü.)
Başbakan bunu, bir seçim mitinglerinde toplanan on binlerce kişiye, müjde diye açıklayarak yığınların gözüne kül serpemeye çalıştı! Elbette seçim meydanları da toplanan on binler için bu paketin bir müjde olması için önümüzdeki üç ay içinde, meydanda toplananların çoğunun konut alıp satacağı, büro ve ev mobilyalarını yenileyeceğini var saymak gerekir! Bilindiği gibi AKP'yi destekleyenlerin çoğunun, toplumun yoksul kesimleri; işçiler, işsizler, asgari ücretle çalışanlar, emekliler, küçük ve orta üreci köylüler, dar gelirli emekçi kesimler olduğu düşünülürse, meydanda bu paketten yaralanacakların oranı yüzde 3-5 bile değildir. Ama Erdoğan, paketi bu kalabalığa müjde olarak sunuyor. Ve tabii televizyonlar yoluyla da tüm halka büyük müjde vermiş oluyordu. Herkese bir müjde olarak sunuyor sermayeye kaynak yaratma paketini. Eğer Başbakan zenginlere Hazine'den 1 milyar TL (paketin tutarı bu kadar) daha aktarırken halkı uyutmak için demagojiye başvurmaktan da geri kalmıyor. Başbakan paketin halk için açıldığı söylüyor. Ama ekmek parası bulamayan emekçilerin ev, mobilya vb. Alması mümkün değildir. Bu tıpkı ekmek bulamayan halka, "pasta ye" önerisinde bulunmak gibi, halkla alay etmektir. Dahası başbakan Erdoğan'ın halk dediği sanırız kendisi gibi tuzu kuru zengin ve orta sınıftır. Bizim bildiğimiz halk, krizin derinden vurduğu ve hükümetin de yardımına koşması gereken; işçisiyle, işsiziyle, esnafıyla, küçük üreticisiyle, emeklisiyle, ev kadınıyla, genciyle; emeği ile geçinen ve bugün krizin etkisiyle evine ekmek götüremez, harçlık veremediği için çocuğunun yüzüne bakamaz hale gelmiş ya da hızla bu hale gelmeye başlayan kesimdir. Başbakan'ın halkı ise iki türlü. Birsi meydanlara topladığı ve bizim de halk dediğimiz, "krizin teğet geçmediği" kesim. Ama Başbakan bunları sadece kendisine oy verdiği için ve oy verdiği sürece seviyor, sayıyor. Ama iş dünya nimetlerinden faydalanmaya geldiğinde; "Bir şey isteme benden buz gibi soğurum senden" tutumu alıyor. Başbakan'ın ikinci halk kavramı; yaşam tarzı, gelir düzeyi bakımından daha kendisine yakın kesimden oluşuyor. Ve Başbakan'ın paketleri de bu "ikinci halk kesimi" için çıkıyor. Bu "halkın" cebinde parası var ve "krizi nasıl fırsata çeviririm" diyerek ortalıkta dolanıyor. Bunun için de krizin fiyatları düşürmesini ve hükümetin de verdiği destekle, yaşam düzeyini yükseltmek ya da "yatırım" amaçlı olarak; lüks konut, otomobil, beyaz eşya, mobilya,...almak istiyor. Bir de bu malları üretenler var elbette, burada Başbakan'ın "halk" dediği. Başbakan'ın etrafında ve yakında yaşayan bu kesimin ihtiyaçlarına bakarak Başbakan paket çıkarttırıyor. Ve onların keyfini gördükçe de; "Kriz bizi teğet geçti demeye devam ediyorum" diye bağırmaya devam ediyor seçim meydanlarında. Ve onların paralarını değerlendirmesi ve ellerindeki malları satmaları için ha bire onlara, fakir fukaradan, asgari ücretliden, işsizden, yoksuldan topladığı vergilerden milyarlar aktarıyor. Sonra ekliyor: "Bu kiriz bizim krizimiz değil, biz en az zarar göreceğiz!" Evet, hükümet 5. paketi açtı. Başbakan "Krizin etkilerini azaltmak için 54 önlem aldık" diyor. Ama bu 5. paket ve 54 önlem içinde krizin asıl vurduğu kesimlere; işsizlere, işçilere, esnafa, zanaatkarlara, küçük üreticilere tek kuruş ayrılmış değil. Bu bir rastlantı olamaz elbette. Bu sınıfsal bir tercihtir. Bu yürütülen halk düşmanı ekonomik politikaların bir gereğidir. Ve bu tutumun arkasında, zenginin daha zengin olmasıyla yoksulların da durumunun düzeleceğine dair neo-liberal, saf kapitalist görüş vardır. Yoksullardan alıp zenginlere veren paketlerle emekçileri daha fazla yoksulluk ve sefalet içine iten AKP hükümetinin saldırılarına karşı birleşik bir mücadele ile karşı korumadığı durumda yeni yıkım paketlerinin yığınların sırtına bindirilmesi hiç güç olmayacaktır.!
|
|