29 MART BİR BİRİNDEN AYRIMI SAÇ TELİ OLAN DÜZEN PARTİLERİNİN SEÇİMİYDİ-
Tarih: 16.04.2009 Saat: 17:00
Konu: Politika Haber


Bugüne kadar burjuva düzen partileri arasında ayrım çizgisi laik
temelinde  düğümlenmişti. Öyle ki dünyada üretim ve bölüşüm
ilişkilerindeki farklılıkların bir belirteci olan sağ ve sol
kavramları dahi, Türkiye'de laiklik üzerinden tanımlanmıştır.
1950'lerde CHP ile DP, 1960'larda CHP ile AP, siyasetin solundaki ve
sağındaki partiler olarak görülürken, 1970'li yıllarda MHP ve MSP ile
sağ partiler çoğalmış, CHP solda tanımlanan tek parti olma imajını
sürdürmüştür. 1980'lerde CHP'nin yerini önce HP, sonra SODEP ve SHP
alırken, ANAP sağın en büyük temsilcisi olmuştur. 1990'lı yıllarda ise
sağda DYP, Refah Partisi ve MHP ön plana çıkarken, solda DSP ve
CHP'nin solu temsil ettiği düşünülmüştür. 2000'li yıllarda ise siyaset
sahnesine zıplayan AKP, Saadet Partisi, MHP ve diğerlerinin önünde
sağın en büyük temsilcisi olurken, bunların karşısında CHP en büyük
parti olarak yer almıştır. Tüm bu süreçte sağın içerisinde yer alan
partilerin ideolojik yaklaşımları ile seçmen karşısına çıktıkları
yüzleri birbiriyle önemli ölçüde örtüşmüştür. Oysa, solla bağı
olmamsına rağmen sosyal-demokrat partilerden CHP,DSP  ve özellikle de
CHP'nin ideolojik savunuları ile politik  çizgisinde konulduğu yer
daima yanıltıcı emekçi yığınları aldatma ve yedekleyerek sisteme
bağlama olmuştur.
 29 Mart 2009 seçimlerinde AKP'nin neo-liberal değerleri her şeyin
önüne alması ve CHP'nin çarşaf, kuran  kursu açılımı ile Türkiye de
burjuva politikasında belki de ilk kez laiklik vurgusu bu kadara geri
plana itildi. Hal böyle olunca da seçimlerin en ileri olarak öne
sürülen ve görülen AKP, CHP ve onlarla birlikte MHP'nin söylemleri
birbiriyle örtüşüp, benzeşmiştir. Örneğin toplumun en büyük sorunu
işsizlik, yoksulluk, örgütsüzlük başta olmak üzere ekonomi
politikalarında ya da belediye hizmetlerinin piyasa anlayışıyla
yürütülmesi, taşeron çalıştırma ve bunun gibi pek çok konuda
birbirlerinden hiçbir farklılıkları olmadığı açık biçimde ortaya
çıkmıştır.
Burjuva düzen partileri arasındaki dünya görüşünün ve yaklaşımların
böylesine benzeşmesi, laiklik etkeni de geriye itilince herkes dini
kullanmada birleşince zaten aralarından saç teli farkı durumu da
ortadan kalkmış, sağı-solu olmayan bir seçim görüntüsü yaratmıştır.
Dolayısıyla düzen partileri, oy kapma ve yığınları yedekleme yarışını,
 liderlerin kişisel didişmesi, laf ebeliği, yalan ve demagoji
üzerinden yürütmeye çalışmıştır. Bu da mevcut seçim sistemi içinde
zaten anlamsız olan seçimleri daha da anlamsız hale getirmiştir.
Toplumun sorunlarını çözmesi ve ihtiyaçlarını karşılaması bakımından
bu seçimlerin son derece anlamsız olmasına rağmen, Türkiye'nin
önümüzdeki sürecini belirleme konusunda çok da önemli bir yanı vardır.
Zira AKP, altı yıllık hükümeti boyunca yarattığı işsizlik, yoksulluk,
yolsuzluklar, işçi, ve emekçi  düşmanı icraatları ile seçime gitti.
Tüm bunlar ortadayken, AKP'nin, tek başına hükümet olma gücünü
sarsmadan bu seçimlerden çıkması oldukça güçtür. Bunun farkında olan
AKP, seçimleri alabilmek için hükümet olmanın verdiği ayrıcalığı en
çirkin biçimiyle kullanmıştır.
AKP bu seçimlere kabarık bir yolsuzluk, usulsüzlük, kayırma ve
tehditle dolu bir dosyayla girdi. Ama karşısında bu durumu iyi bir
şeklide karşılayacak ve alternatifi yükseltecek bir seçeneğin
olmaması, AKP'yi yinede birinci parti konumunda tutmuştur. AKP'nin
seçimlerde oy oranını koruması , tüm bu yolsuzluk, usulsüzlük,
kayırma, tehdit ve başta sağlık ve sosyal güvenlik olmak üzere
emekçilerin haklarını gasp eden uygulamaları meşrulaştırmıştır. Bu da
önümüzdeki dönemde AKP'nin, tüm bu uygulamaları, halka onaylatmış
olmanın rahatlığı içinde çok daha ileri biçimde ve pervasızca
emekçilere yönelik saldırılarını ve hak gasplarını  hayata geçirmesine
zemin hazırlayacaktır.




  29 Mart seçimlerinde devrimci alternatifsizlik AKP'yi bir kez daha
gerileyerek de olsa sandıkta çıkartmış. Ama işsizliğin, yoksulluğun,
halk düşmanlığının ve yolsuzluğun meşru hale getirilmesini karşı, işçi
ve emekçi yığınların birleşik mücadeleyi örerek barikat kurmasının
gereği orta yerde duruyor.
 Elbette AKP'nin alternatifi bir birinden farklı olmayan CHP, MHP
değildir. AKP ve burjuva düzen partilerinin olduğu gibi kapitalist
düzenin alternatifi devrimci ve sosyalist harekettir.  Devrimci ve
sosyalist hareket seçim sonuçlarını doğru okuyarak, emekçilerin
alternatifsizlikten dolayı burjuva düzen partileri arasında gidip
geldikleri görülerek, bu durumun aşılması için  sürece müdahale ederek, düzen partilerinin alternatifi düzen partileri değil devrimcive sosyalistlerin olduğu ortaya konmalıdır.









Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1737