
ABD RÜYASINI KATRİNA FELAKETİ BİR KEZ DAHA ÇÖKERTTİ
Tarih: 13.10.2005 Saat: 15:17 Konu: Dış Politika
ünyanın en zengin süper emperyalist ülkesi olan ve dünya halklarına her bakımdan örnek ülke olarak gösterilen Amerikanın hiçde iddia edildiği gibi olmadığını ve zenginlik ile yoksulluğun uç noktalarda biriktiğini Katrina feklaketi bir kez daha açığa serdi ve emperyalist kapitalist devletin emekçilerin yaşamı ve güvenliği için kıllarını bile kıprdatmadıklarını ve herşeyin zenginleri çıkarı ve yaşamlarını idame etmek üzerine kurulu olduğunu ortaya koydu
Emperyalist kapitalist yalaka takımı ve uşaklarının önünde secdeye durdukları; üzerine “Tanrısal yeminler” edip uğruna ruhlarını satışa çıkardıkları sömürgeci kabe Amerikan emperyalist devletinin insanlık, demokrasi, özgürlük, refah, mutluluk vb. üzerine söylediklerinin tümüyle yalan olduğunu yakıcı olarak açışa serdi. “Bir tek” eksiği var; insani değerlere yabancı, insanlıktan söz edilecek her durum ve yerde, adı ancak katliam,soygun ,talan ve savaş olarak akla gelebilecek dünya emperyalist kapitalizminin en büyük, haydut gücü gücü ABD emperyalizmin çıplak halini, işçi ve emekçiler karşısındaki konumunu görmek için, ellerinde otomatik tüfeklerle, “vur emri” almış militarist güçleri yaralı ve muhtaç vatandaşlarının üzerine seferber etmesine bakmak yeterli olmalı! Bush ve çetesi, Katrine felaketinde yaşama mücadelesi veren yoksul halka işte böyle yardım ediyor. Dünyanın en güçlü emperyalist ülkesi olmak, olanakları en geniş devlet olmak yetmiyor; bu güç ve olanakların ne için ve kimin ve hangi sınıfın yararına kullanıldığıdır esas olan. Olanaklar ve güç ne kadar büyük olursa olsun, eğer bu olanak ve güç işçi ve emekçilere düşman bir sınıfın elinde toplanmışsa burada işçiye,emekçiye , işsize, yoksula, aç ve evsize yardım edilmesi yada olanakların tümüyle seferber edilmeis beklenemz.Katrina felaketinde ABD’de yaşananlar aslında yoksul emekçilerin zenginleirn yanında hiç değer taşımadıklarını gösterdi,başka birşeyi değil. Aslında Katrina felaketinde mineleri dökülen ve gerçekliği yakıcı olarak oratya çıkan Türkiyede umutların ülkesi olarak emekçilere kutuluş olarak pompalanan uşakların zenginler Amerikasıdır. Amerikan yönetiminin New Orleans yoksulları karşısındaki tutumu ise, “Amerikan rüyası” görenlere, kapitalist barbarlığın bir uyarısıdır. Demokrat Parti’den John Lewis ve daha çok sayıdaki ABD’linin kaygısı yerindedir; Amerikan tarihinin, eğer bir gün doğru biçimde yazılırsa, orada “ölülerle sağ kalanlar arasındaki farkın yoksulluk ve ırk ile belirlendiğini yazması” kaçınılmaz olacaktır. Tarih, New Orleans’ta yoksulluk sınırı altında yaşayanların nüfusun yüzde 33’ünü oluşturduğunu; ‘Katrina kasırgası’nın vurduğu kentlerin 500 bin yoksulunun felaketten kaçacak para ve vasıtaya dahi sahip olamadıklarını yazmalıdır. Jesse Jackson’un, “bu ülkede fakir insanların ve siyahların acılarına karşı tarihi bir kayıtsızlık var” sözleri ise, günün gerçeğini özetliyor. Amerikan tekellerinin çıkarına olduğu ölçüde ABD yönetiminin ‘ulaşım ve iletişim engeli’ tanımadığı, ‘doğa felaketleri’ karşısındaki aczinin gerçekte bir sınıf tutumu ve egemen politikaya denk düştüğü bir kez daha açıklık kazanmıştır. ABD haydutluğu, burjuva devletlerinin sermaye ve gericiliğin çıkarlarına göre örgütlendiklerini bir kez daha göstermiştir. Burjuva devletleri, işçi sınıfı ve kent ve kır yoksullarının sömürü sistemi ve burjuva sınıf diktatörlüğüne karşı kurtuluş mücadelesini engellemek için varlar. Toplumsal olaylar-isterse bu olaylar ‘doğa felaketi’ türünden olsun- karşısındaki tutumları da bu işleve uygun olmuştur/olmaktadır. Dünya devletlerine ve haklarına, “ya bizden ya da karşıdan ” tehdidini dayatan, dünyayı birçok kez yok edebilecek büyüklükte nükleer silah ve bombaya sahip; ve işte bunun için de, misyonerlerinin önünde yere kapaklanıp, çıkarları için ruhları ve beyinlerini satışa çıkardıkları o “muhteşem özgürlükler ve fırsatlar ülkesi”nin durumu/tutumu ortadadır! Hayır, O’nun “aczi” güçsüzlüğünden değil; orada yaşanan her şey, egemen sisteminin ve onu sürdürmek için on bin kilometre ötede ülkeler istila edip yüzbinlerce insanın toplu katliamını gerçekleştirmekten kaçınmayan bir burhuva sömürgeci sınıfın ve temsilcilerinin kimlikleri, amaçları ve rolleriyle ilişkilidir. O büyük afetten geride kalan yıkımın, aynı zamanda bir “insanlık trajedisi”ne, kirli sulardan, çamur ve çöplerden ve onlarla iç içe binlerce ölü insandan mütteşekkil bir kara “ayna” olmasının nedeni, emperyalist süper güç olduğu olduğu ve hiçbir gücün kendisiyle baş edemeyeceği üzerine kesintisiz rivayetler uydurulan tekelci haydutluğun emekçi düşmanı sistemi ve dünya görüşüdür. New Orleans’ın onbinlerce ‘kara yoksulu’nun aç ve susuz, ilaçsız ve gıdasız, hastalıklara ve vahşi hayvanlara; ve bir de o vahşetin bin tür fazlasını yaşatmaya koşullanmış düzen bekçisi silahlı timlerin insafsızlığına terk edilişinin nedeni burada yatmaktadır. Görülen, “Tanrı’dan ışık aldığı” üzerine şarlatanlıklarıyla burjuva dünyasının alın çatına ortaçağın damgasını kazımaya çalışan savaş ağası Bush ve çetesinin temsilciliğinde en vahşi ve pervasız tarzda yaptığı sistemin gerçek yüzüdür. Irak’a 140 bin işgal askerini havadan ve denizlerden taşıyabilen, kimyasal-nükleer, biyolojik ve konvansiyonel bin tür silahla Irak halkını boyun eğdirmeye çalışan, uygarlıklar kenti Bağdat’ı yakıp yıkan, ve tüm “Avrasya”ya hakim olmak için GOP’u hazırlayan ABD, kendi ülkesinin büyük bir kesimindeki insanları ölüme ve hastalıklara terk ediyorsa, nedeni, emperyalist kapitalist barbarlığın onun kimliğinde en iyi temsilini bulmuş olmasıdır. ABD, yöneticileri ve misyonerlerinin ileri sürdükleri gibi özgürlüklerin, mutluluk ve refahın değil, emperyalist sömürü, baskı,savaş,yıkım,doğanın tahtibii ayrımcılık ve sömürgeciliğin en önemli temsilcisidir. Bunun içindir ki, ABD’ni tanımak,emperyalist kapitalizmin, emekçiye ve insanlığa karşı nasıl bir vahşetlik olduğunu görek, bilmek demektir. Bu da, sömürgeci amerikan emperyalizmine karşşı her cepheden mücadele etmeyi gerekli ve zorunlu kılıyor.
|
|