
ABD’NİN ORTADOĞU POLİTİKASINDA YURTSEVER DİRENİŞÇİ KÜRTLER HEDEFTE
Tarih: 15.03.2009 Saat: 15:55 Konu: Kürdistan
Umudunu ABD’nin yeni başkanı Obama’ya bağlayan bazı Kürt çevreleri ABD’nin Orta-doğu politikalarında Kürt sorunun çeşni olarak kullanıldığını gerçeğini bir türlü anlayamadılar. Obama ile, ABD’nin Ortadoğu politikasında bir değişime gidilip gidilmeyeceği sorunu sıklıkla tartışıyordu.. Obama yönetiminin Bölge’ye yönelik ilk icraatlarından biri, İran’a karşı silahlı mücadele yürüten PJAK’ı (Kürdistan Özgür Yaşam Partisi) “terörist” ilan etmek oldu. Ve böylece bölgede gerici devletlerle ilişkileri yeniden düzenlemek için Kürtlere feda etme tutumunda olduğunu ortaya koydu. Basında yıllardır ABD’nin “PJAK’ı desteklediği, PJAK ile ABD’li yetkililer arasında görüşmeler yapıldığı “ vb. haberleri çıkıyordu. Ya da en azından ABD emperyalizmi PJAK’a karşı açıktan bir tutum takınmayarak İran rejiminin zayıflatılmasına göz yummuş gibi görünüyordu. Bu haberlerin doğruluğu bir tarafa, 2003’ten beri İran yönetimine karşı aktif mücadele yürüten PJAK’ın, en azından bugüne kadar ABD’nin hedefi konumunda bulunmadığı bir gerçek. Dolayısıyla PJAK’ın “terörist” ilan edilmesi, ABD’nin Bölge politikasındaki değişimin işaretlerinden biri olarak değerlendirilebilir. PJAK ile ilgili olarak alınan bu karar, ABD’nin Kürt sorununa yaklaşımını gösteren bir karar olmanın ötesinde bir anlam taşıyor. Obama yönetiminin Ortadoğu politikalarında Suriye ve İran’la diyalog yolunu açmak konusunda adımlar atmak istiyor. İşte PJAK’ı“ terörist” olarak ilan etme tutumu İran’la ilişkilerin düzletilmesi bakımdan somut bir adım olarak önem taşıyor. Bu bakımdan PJAK Koordinasyon Üyesi Ronahi Ahmed’in “ABD, PJAK’ı kendi çıkarlarına kurban etmek istiyor” açıklaması dikkat çekicidir. İran’la diyalog yolunun aralanması, ‘ABD yeni dönemde Ortadoğu’da ‘barışçıl’ bir politika mı izleyecek’ sorusunu akla getirebilir. ABD, “barışçıl” yöntemlerle ve uluslararası kamuoyunun desteğini alarak, İran’ı kendisine dayatılan yaptırımları kabule zorlamak istemektedir. Bunun da ötesinde, özellikle Irak Şiilerini İran’la geliştireceği ilişki üzerinden baskılamayı, kendi politikasıyla uyumlu bir hale getirmeyi hesaplamaktadır. Bu hesabın tutmaması halinde, İran barış istemeyen taraf olarak gösterilecek ve ABD yeniden ‘savaş elbiseleri’ni giyecektir. ABD tarafından PJAK ile ilgili alınan kararda “PKK bağlantısı”na dikkat çekilmesi ve “Türkiye’nin vatandaşlarını terör saldırılarından koruma faaliyetlerine destek verildiği”nin belirtilmesi, ABD’nin yeni İran politikasında Türkiye’ye önemli bir rol biçtiğini göstermektedir. ABD, bir taşla iki kuş vurmakta; İran’ı baskılamanın yanı sıra, 2 yıldan bu yana PKK ve PJAK’a karşı İran’la ortak operasyonlar düzenleyen Türkiye egemenlerini, İran ve Kürt sorununda izledikleri politikalar konusunda rahatlatmaktadır. Bu rahatlatmanın karşılığında önümüzdeki dönem, Erdoğan ve Gül’ün İran’la ilişkiler konusunda ABD’nin ‘elçi’leri olarak çalışacağını söylemek kehanet olmayacaktır. PKK/PJAK’ın tasfiyesi politikasının diğer tarafında, Türkiye’nin Güney Kürtleriyle ABD çıkarları temelinde ilişki geliştirmesi bulunuyor. Son aylarda Türkiye ve Kürdistan Federe Yönetimi arasında doğrudan ilişkilerin geliştirilmesiyle bu konuda önemli bir mesafe alınmıştır. En son İslamcı, liberal, “sol”cu her kesimden ‘Amerikan muhipleri’ni bir araya getiren Fethullahçı Abant Platformu’nun Erbil’de yaptığı toplantı, bu ilişkilerin ‘sivil’ ayağını oluşturmaya yönelik bir girişim olarak anlaşılmalıdır. Süleymaniye’de Öcalan’ın Türkiye’ye getirilişinin yıl dönümünde yapılmak istenen gösterilere peşmergelerin müdahale etmesi ve Federe Yönetimin topraklarında “silahlı PKK’lileri barındırmayacakları” yönlü açıklamaları ve PKK'ye karşı bir komuta merkezi kurulması, bu komuta merkezinde ABD, TC devleti ve Kürt yerel yönetimlerinin ortak çalışma kararı alması da Kürt yönetiminin, geliştirilmek istenen ilişkiler konusunda ne kadar istekli olduğunu göstermektedir.
Obama döneminin “barışçıl” politikası, İran ve Türkiye’de Kürtlerin istemlerinin ‘şiddet’ yoluyla ezilmesine onay verilmesine ve direnişçi Kürt hareketinin ezilerek işbirlikçi Barzani –Talabani eğilimi Kürt hareketine dayatılmak isteniyor. Emperyalistler için “barışçıllık” ancak çıkarları söz konusu olduğunda ve bu çıkarlara hizmet ettiği oranda anlamlıdır. Bu politikadan ezilen ulus ve halkların payına düşen, uluslar ve halklar arasında eşitlik , özgürlük ve kardeşliği temel alan gerçek bir barış için emperyalizm ve yerli işbirlikçi gericiliklere karşı devrimci temelde bir mücadele etmek ve buradan ilerleyerek, emperyalistlerin ve işbirlikçilerinin bölgedeki politikalarını bozmaktır!
|
|