BURJUVAZlNIN KORKULU RÜYASI STALİN YOLDAŞ OLUMSUZDÜR
Tarih: 15.03.2009 Saat: 15:34
Konu: Onlardan Bize


  5 Mart 1953, Marksizm-Leninizm'in klasiği, usta pratisyen ve parlak örgütleyici, burjuvazinin korkulu rüyası, poletaryanın komünist önderi Stalin yoldaşın yaşama gözlerini yumduğu gündür. Stalin yoldaş öleli 56 yıl oldu. Ama tarihde burjuvazinin bu kadar korktuğu, saldırdığı ve hala adını duyduğunda  dizlerinin titrediği başka bir komünist önder yoktur sanırız. Hala emperyalist burjuvazi ve O’nun yalaklarından beslenen her türden uşaklar, Stalin yoldaşa CİA merkezli kara propogandalara dayanarak, her türlü küfür ve hakaretin en aşağılıklarını yapmaktan geri kalmıyorlar. Stalin yoldaşı kaybedeli 56 yıl oldu ama  burjuvazi ve uşakları Stalini yoldaşın adını duyduklarında hala panikliyorlar. Bu tesadüf olmasa gerek. Stalin’i işçi ve emekçilerin, devrimci ve komünistlerin bu kadar sevmesi ve düşmanın bu kadar korkması, Stalinin yarattığı  eserler ve 40 yıl sosyalizme önderlik etmesiyle bağlıdır.
Esas adı  Josev Vissaryonoviç Cugaşvili olan Stalin 21 Aralık 1879'da Gürcistan'ın Gori kasabasında doğdu . Stalinin babası kunduracıydı. Gençken girdiği papaz okulundan devrimci mücadeleye katılmak için henüz onbeş yaşıdayken Rus marksistlerinin illegal grubuyla ilişkiye geçti, onyedi yaşında kendisi gizli bir marksist grup kuruyor ve Rus Sosyal Demokrat İşçi Partisi kurulduğunda, ona hemen üye oldu. 1901 yılında Ekim devrimine kadar geçen 16 yıl boyunca, profesyonel bir devrimci olarak yer altında yaşadı, 7 kez tutuklanıp zindana atıldı ve Sibiryaya  sürgüne gönderildi. O, hangi koşulda ve nerede olursa olsun her zaman tüm güç ve enerjisini partinin ve devrimin hizmetine sundu. RSİDİP'in bolşevik kanadı saflarında yer aldı.
 Stalin, daha genn yaşında Gürcistan'daki Tifliste'de partinin yerel parti komitesinin üyesi oldu. Çok geçmeden Çarlık polisi yakalanması için emir çıkardı; ama o, yeraltına çekildi. 1902'de Batum'da yakalandı ve 1 yıl hapisanede kaldı. Bu sırada Tüm Kafkasya İçin Partinin Yürütme Komitesi'ne seçildi.
Stalin Sibirya'ya sürüldü ama kaçarak yeniden Tiflis'e döndü. Partide Bolşeviklerle Menşevikler arasında hizipleşme başladığı zaman o, Kafkasya'daki bütün parti üyelerini Bolşevikler tarafına kazanmayı başardı. Bu nedenle Lenin O'nu " mucize yaratan Gürcü" olarak tanımladı. Daha sonra O, petrol işçilerini örgütlemek için Azerbaycan'daki Bakü'ye gitti ve orada devrimin taktikleri ve staretjisi üzerine bir çok makale yazdı. Bu bağlamda Lenin ona şunları yazdı: "Bu, gerçek devrimci taktiklerin harikulade bir örneğidir. Onun başarısı için bir devrimci lider bir Çivi kadar sert olmalıdır".
Yoldaşları onu, Gürcüce'de çivi anlamına gelen KOBA adıyla çağırmaya karar verdiler.
1905 devriminde Stalin, pek çok grev organize etti, hükümetin finans merkezlerine ve iletişim (haberleşme) yollarına saldırıda uzmanlaştı. Bu aşamada silahlı mücadelenin önemini farketti ve işçilerin bir mitinginde şöyle dedi: " Başarılı bir devrim için üç şeye ihtiyacımız var: Birinci olarak silahlara ihtiyacımız var; ikinci olarak, silahlara ihtiyacımız var, ve üçüncü olarak silahlara ve daha çok silahlara ihtiyacimız var ". Bu arada 1905'de Stalin ilk kez Lenin'le Finlandiya'daki parti konferansında tanıştı. Lenin ona " Çelik adam" anlamma gelen Stalin adını burada verdi.
1912'de Stalin Merkez Komite'ye seçildi ve 1913'de beşinci kez olarak sürgün edildi. Ama bu kez Kutup Dairesi yakınındaki Yenesei'ye. Orada zamanını politik makaleler ve özellikle ilgilendiği milli mesele üzerine tezler yazarak değerlendirdi. Burada yazdığı -Milli Mesele uzerine tezleri- Lenin tarafından partinin konuya ilişkin resmi politikası haline getirildi.
Ocak 1917'de Stalin kaçarak Moskova'ya gitti; devrime katıldı. Lenin'in yokluğunda O 6. parti kongresini organize etti. Aynı zamanda Pravda'nın editörlüğünü yaptı ve halkı devrime taşıyan bir-çok cesur makaleler yazdı. Devrim başarıldığı zaman Milliyetler Komiseri oldu ve böylece O, gerçekte her bir cumhuriyetin sınırlarının belirlenmesi ve çeşitli  milliyetlerin yoldaşlarına birlikte çalışmaya cesaretlendirilmesinde Sovyetler Birliği'nin mimarı oldu. 1918'de emperyalistler Sovyetler Birliği'ne saldırdılar. Ülkenin beşte dördünü işgal ettiler. Stalin, Traritsin, Leningrad ve Lamber gibi önemli yerleri savunmak için birçok savaşı yönetti ve son savaş, kazaılıncaya kadar Sovyet ordulurarını yönetmeye devam etti.
1921'de Stalin, kızıl orduyu, kendi memleketi olan Gürcistan'i kurtarmak için yönetti -Böylece-Gürcistan, o zaman Sovyetler Birliği'nin bağımsız bir cumhuriyeti oldu. Ondan sonra 1922 Mart'ında Lenin'in de hazır bulunduğu koşullarda Bolşevik Partisi Genel Sekreterliği'ne seçildi.
Lenin 1924 Ocak ayında öldüğü zaman Sovyetler Birliği, gerilemekte olan, açlığın hüküm sürdüğü bir ülkeydi. Gerilemeyi yenmek, ülkeyi değiştirmek, sanayi güçlerini ilerletmek, ağır sanayiyi nükleer enerji ve kıtalararası füzeleri kurmak, Stalin'in yaşamı boyunca kazandığı en önemli zaferler oldu.
Lenin'in mücadele yoldaşı ve öğrencisi Stalin, tüm devrimci yaşamı boyunca, devrim ve sosyalizm kavgasını kararlılıkla sürdürdü ve  Marksizm-Leninizm'e sonuna kadar bağlı kaldı ve Onu daha da ilerilere taşıdı. Lenin'in ölümünden sonra, SBKP(B)'nin ve Sovyetler Birliği'nde sosyalizm kuruculugunun başına gcccn Stalin, özellikle bu dönemden sonra burjuvazinin, uluslararası gericiliğin vc her renten Marksizm-Leninizm düşmanlarının korkulu rüyası oldu. O, Sovyetler Birliği'nde proletarya diktatörlüğünün korunması ve sağlamlaştırılması, ekonominin sosyalist temelde örgütlendirilmesi ve toplum yaşamının devrimcileştirilmesinde SBKP(B)'ye başarıyla önderlik etti. O, başta ulusal sorun gelmek üzere pek çok konuda Marksist-Leninist teoriye değerli katkılarda bulundu, Marksist-Leninist teoriyi daha da geliştirdi.
Stalin, özellikle ulusal sorunu genel teorik planda ve pratikte ayrıntılı olarak inceledi. Serbest rekabetçi kapitalizm dönemindeki ulusal sorun ile emperyalizm ve proleter dcvrimleri çağındaki ulusal sorunun teorik ve pratik ele alınmasının aynı olmayacağını gösterdi. Ulusal sorunun emperyalizm ve proleter devrimleri çağında yerel ve devlet içi sorun olmaktan çıkıp, bir dünya sorunu, somurgeler vc bağımlı ulusların emperyalizme karşı bir savaşım sorunu durumuna, proletarya devrimi sorununun bir parçası haline geldiğini bilimsel bir şekilde kanıtladı.
Ulusal sorunu ve onun bir parçası olan ulusların kendi yazgılarını özgürce belirleme hakkını bir devrim sorunu olarak değil de, bir reform sorunu, bir anayasal sorun olarak ele alan yaklaşımları kıyasıya eleştirdi. Ulusal sorunu hala bir devlet içi sorun olarak, çeşitli uluslardan burjuvaların, rekabet savaşımı olarak ele alan burjuva-ulusalcı teori vc tezleri çürüttü. Emperyalizm ve proleter devrimleri çağında, köylülüğün ulusal hareketin temel gücünü temsil etmesinden dolayi, köylü sorununun ulusal hareketin özü olduğunu ortaya koydu.

Ulusal sorununun gerçek çözümün  emperyalizmin yıkılması siyasal ve toplumsal yapının demokratikleştirilmesiyle olanaklı olduğunu teorik olarak ortaya koyan Stalin, proletarya diktatörlüğü koşullarında sorunun nasıl ele almması gerektiğini de ortaya koydu.
Stalin, Sovyetler Birliği'nde sosyalizm kuruculuğuna başarıyla önderlik etti, sosyalizmin kuruculuğuna ilişkin Marksist-Leninist teoriyi daha da geliştirdi. Marksist-leninist proletarya diktatörlüğü teorisini, Sovyetler Birliği'nde proletarya diktatörlğü uygulamasının somut verileri ile geliştiren Stalin, proletarya diktatorlüğü altında sınıf mücadelesinin yumuşadığını değil, tam tersine sertleşerek geliştiğini gösterdi.
Leninist parti öğretisini, SBKP(B)'nin deneyleriyle geliştiren Stalin, bu öğretinin başarıyla uygulanmasına önderlik etti.
Stalin, Lenin'in ölümünden sonra SBKP(B)'nin başına geçmesiyle, burjuvaziye, emperyalizme ve gericiliğe, her türden oportunizme ve revizyonizme karşı amansız ve ilkeli mücadelesiyle tanınır. Stalin'in gerek sağlığında, gerekse de ölümünden sonra Marksizm-Leninizm'in açık ve gizli düşmanlarının korkulu rüyası olmasının derin anlamı tam da buradadır.
Stalin, devrimin ilk döneminde Rusya'da çok sayıda anti-marksist akıma menşeviklere, burjuva milliyetçilere, anarşitlere karşı Lenin'in verdigi mücadeleyi destekledi. Lenin'in ölümünden sonra, Stalin, o dönemde, SBKP(B)'de ve Komintern'de ortaya çıkan Troçkizme, Buharin’ciliğe ve öteki sag ve "sol" oportünist akımlara karşı mücadelenin başına geçti. Bu dönemde Stalin, özellikle Troçkizme karşı mücadele etti. Stalin, Marksizm-Lcninizm öğretisine sadik kaldı. Ve bu öğretiye yönelik her saldırıya ve revizyonist her çarpıtmaya karşı kararlı bir mücadele yürüttü.
Rusya gibi geri bir ülkede, proletarya diktatörlüğünün, Avrupa'nın önemli ülkelerinde proletarya iktidarı ele geçirmedcn, onların devlet yardeme olmadan ayakta kalmayacağını; üretimin sosyalist örgütlenme-sinin gerçekleştirilemeyeceğini; tek ülkede sosyalizmin zaferinin olanaksiz olduğu, vb. öne süren Troçkist "sürekli devrim" teorisinin gerici özünü  açılıkla  ortaya koydu. Troçkist tezin, devrimin yalnız gelişmiş ülkelerde zafere ulaşabileceğini söyleyen 2. Enternasyonal oportünizminin bir biçiminden başka bir şey olmadığını kanıtladı.
Lenin'in öğretilerini uygulayan Stalin, Troçki'ye katilan Kamenev ve Zinovyev'in de proletarya diktatörlüğünün düşman, sosyalizmin zaferine inançsız olduklarını gözler önüne serdi. Sosyalist sanayileşmenenin orta köylülerin sırtından gercekleşeceğini yoksul ve orta koylülerin proletaryanın müttefiki değil, dümanı olduğu tezini öne süren Troçkinin "sürekli devrim" teorisinin proletarya devrimine düşman yüzünü sergiledi; bu teorinin devrimi sürekli kilmanın değil, olanaksız kilmanin teorisi olduğunu gösterdi. Proletarya devriminin ve sosyalizmin düşmanları olan Troçkist'leri, Kamenev'leri, Zinovyev'leri, Buharin'leri, vs. henüz bir sapma içinde oldukları sırada onları doğru yola getirmeye çalıştı. Ama onların karşı-devrim yolunda ilerlemeye kararlı oldukları açıkca ortaya çıkınca, onların gereken şekilde cezalandırılmasına önderlik etti.
Stalin'in, Buharin'in sağcı ve kapitalist yolcu tezlerine karşı genel sosyalist kalkınma yasalarını savunma mücadelesi de büyük teorik ve pratik önem taşır. Kapitalizmin sosyalizmle bütünleşmesi şeklindeki Buharin'ci teoriyi mahkum eden Stalin proletarya diktatörlüğü döneminde iki yol arasındaki sınıf mücadelesinden vazgeçilemeyeceğini, sömürücü sınıfların sosyalizmle bütünleşmesinin olanaksız olduğunu bilimsel olarak kanıtladı. Sosyalizm düşmanlarına karşı mücadelenin zayıflatılması halinde, bunun, proletarya diktatörlüğü ve sosyalist toplumun varlığını tehlikeye düşüreceğini her firsatta gösterdi. Stalin, burjuvazinin direncinin bastırılmasında, bir an bile tereddüt etmedi. Burjuvazinin, emperyalizmin ve gericiliğin Stalin'i "zorba" göstermelerinin en onemli nedenlerinden biri de budur.
Komintern'e başarıyla önderlik eden Stalin, dünya proletarya devriminin teori ve taktiğini geliştirdi. Elbette bunu yaparken, Marksizm-Leninizm'in tamamlanmış, her ülkeye uygulanabilecek hazır bir reçete değil, bir eylem klavuzu olduğunu daima gözönünde tuttu. Marksizm'in genel yol gösterici ilkelerinin her ülken somut koşullarıyla birleştirilmesi gerektiğini öğretti.
1929'daki kapitalizmin genel bunalımını parlak bir şekildc tahlil eden Stalin, bunun bir rastlanti değil kapitalizmin doğası gereği olduğunu gösterdi. Paylaşılmış olan dünyanın yeniden paylaşıllmasını kapitalizmin eşit olmayan sıçramalı gelişim yasasının kaçınılmaz bir sonucu olduğu şeklindeki Leninist tezler hala geçerli olduğunu gösteren Stalin, gelişen - emperyalist savaş tehlikesine karşı proletaryanın taktiklerini geliştirdi, büyük bir stratejist ve taktiksen olduğunu bir kez daha kanıtladı.
 Emperyalistler arası silahsızlanma görüşmelerinin,     silahlanma görüşmelerine dönüştüğünü  belirtirken, emperyalizmin karakterinin değiştiği şeklindeki eski Kaustkçi reformist teorilerin, revizyonist tezlerin proletarya devrimine düşman yüzlerini bir kez daha gözler önüne serdi.
Faşist saldırganlara karşı SSCB'nin savunulmasına önderlik ederek, faşist kampın yenilgiye ugratılmasını sağlayarak dünya proletaryası ve halklarının gönlünde taht kurdu.
Ikinci Dunya Savaşı'nda Hitler'in orduları Moskova ve Leningrad'ın varoşlarına kadar bütün Sovyetler Birliği'nin batısını işgal etmişti bu koşullarda 20 milyon şehit vermiş olmasına karşın, Sovyetler Birliği'ni süper bir güç haline getiren Stalin'dir. Sovyet ordularının baş komutanı olarak Stalin, Sovyet halkının birleştirilmesinde ve işgalci Nazilerin kovulmasında, sadece Sovyetler Birliği'nin değil ama Berlin'e kadar tüm Doğu Avrupa'nın kurtuluşunda belirleyici bir rol oynadı.
Stalin Asya, Afrika ve Latin Amerika'daki ulusların komünist partilerini inşa etmelerine yardımcı olma da anlamlı bir rol oynadı. Lenin'in ölumünden sonraki bir konuşmasında Stalin, " Ölümünden sonra yayınlanan eserleriyle yoldaş Lenin bizleri komünist enternasyonalin prensiplerine sadık kalmamız için görevlendirdi. Size yemin ederiz Yoldas, Lenin. Komunist Enternasyonali kuvvetlendirmek, bütün dünyanın işçilerini kapsayacak şekilde yaygınlaştırmak için yasamimizi feda edeceğiz". Ve gerçekten de O -Stalin- bu partileri emperyalizme karşı birleştirmeyi başardı. Pyongyang, Pekin, Moskova, Prag, Tiran, Roma, Paris'den Şili'deki Santiago'ya kadar, güçleri birleştirerek komünist hareketi dev boyutlara ulaştırdı. Stalin, Ulusal Kurtuluş, mucadelelerine Kore'de, Çin'de, Burma'da, Malaya'da Filipinler'de, Endenozya'da, Vietnam'da, Yunanistan'da, İspanya'da ve Uzak Doğuya silah, para ve uzmanlar göndererek enternasyonal yardım etti,

Stalin'in başında bulunduğu SBKP(B), savaş yıkıntılarının onarmada Sovyet halklarına önderlik etti; on yıllardır örgütlenen sosyalist ekonominin güçlü temelleri, savaş yıkıntılarının hızlı bir şekilde onarımına olanak sağladı; Sosyalist Sovyetler Birliği ekonominin bütün kollarında ve yaşamın her alanında enerjik bir çalışmaya seferber oldu. Stalin, bütün bu başarıların simgesi haline geldi. Stalin'in zamanda sosyalist Sovyetler Birliği, sosyalist kamp ve Komintern devasa bir gelişme göstermişti.
Elbette Stalin yoldaş önünde yararlanacağı her hangi bir örnek ve deneyim olmadığı sosyalizmin inşası sürecinde başarılaırnın yanında önemli hatları ve eksiklikleride oldu. Ama Stalin yoldaş hatalarından ders çıkarmaısnı bildi ve buları gördüğü-gösterildiği koşullarda bunlara karşı mücadele etmekten geri kalmadı. Özellikle parti devlet ilişkilerinde , ‘30’lu yıllarda artık uzlaşmaz sınıf karşıtlıkları ortadan kalmıştır ve tek ülkede komünizm olabilir vb. konularda hatalı yaklaşımlar içinde oldu. Bu durum hem partide ve toplum da çürme ve yozlaşmanın hızla yayılmaısnın  önünü aralamış oldu.
Nitekim bu hatalar ve  gevşeklikler, ilkelreden uzkalşmalar vb. sonucu Stalin'in ölümünden sonra, parti yönetimini Kruşçev ve Brejnev'in başını çektiği revizyonist hainler kolyaca gaspettile , Lenin'in ve Stalin'in parlak eserine alçakça saldırdılar. Proletarya diktatörlüğünün örgütlenmesini tasfiye ederek proletarya diktatörlüğünü, burjuva diktatörlüğüne dönüştürdüler; ekonominin sosyalist örgütlenmesini tasfiye ederek, ekonominin kapitalist temellerde örgütlenmesini geri getirdiler.

Sosyalist ekonomi, tekelci devlet kapitalizmine dönüştürüldü. Lenin'in, Stalin'in Bolşevik SBKP'si tasfiye edildi. Sosyalizmin kazanımları yozlaştırıldı Sosyalist Sovyetler Birliği giderek sosyal-emperyalist bir ülke haline geldi. 1990 yılarda ise Sovyetler Birliği batı emperyalizminin önünde havlu atarak dağıldı.
Emperyalistlerin Stalin adından bu kadar çok nefret etmelerinin nedeni Stalinin önderliğindeki Sosyalist Sovyetler Birliği’nin katettiği başarılardırdır. Onlar, -Stalin'in- patalojik olarak ölümünün üzerinden 56 yıl geçmesine karşın ondan nefret etmekteler; Çünkü emperyalistler, Stalin'in yazılarının öğrencilerinin kapitalizmin yıkılması ve insanın insan tarafından sömürülmesinin sona erdirilmesi için, emperyalizme ve gericiliğe karşı mücadelelerinde yaşamaya devam edeceğini anladılar.
Emperyalistler ve gericiler elbirliği içinde  Stalin'e saldırmaktadırlar; çünkü onlar komünizmden korkmaktadırlar. Suçlarını gizlemek için Stalin'e  saldırmaktalar. ABD’nin  son 200 yıllık tarihinde diğer ülkelerle ilişkilerinde 5 tanesi son 3 yıl içinde olmak üzere 379 kere askeri müdahalede bulunduğunu unutmayalım. Emperyalistler Kore'de 3 milyon kişiyi, Vietnam'da 2.5 milyon kişiyi ve 2003’de Amerikan emperyalizminin işgaliyle Afganistanda yüzbinleri,  Irak'ta 1 milyon Iraklıyı katlettiler. Emperyalistler, bu kanlı miraslarını gizlemek için Stalin'e saldırmaktadırlar.

Burjuvazinin, gericiliğin ve revizyonistlerin Stalin'e, ve onun şahsında Marksizm-Leninizme, devrim ve sosyalizm davasına saldırıları bugün de aralıksız sürüyor. Ama Stalin'in parlak eseri yaşıyor. Stalin. Marksizm-Leninizm'in açık ve gizli düşmanlarının korkulu rüyası olmaya devam ediyor. Stalin'in adı ve eserine saldırmak, Stalin'i inkar etmek, Lenin'i ve Leninizm'i, Marksizm-Leninizm'i inkar etmek demektir. Stalin'in eseri, evrensel değer taşımaya devam ediyor. Leninizm'i savunup geliştiren Stalin ölümsüzdür.







Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1677