ELDEKİ HER OLANAKTAN EN İYİ ŞEKİLDE YARARLANMAK
Tarih: 13.04.2008 Saat: 15:29
Konu: İnşamız


Eldeki olanaklardan olabildiğince yararlanmak, devrimci bir örgüt ve militanın, mücadeleyi ileri taşımak ve engellere takılıp kalmadan ilerlemek bakımından tayin edici bir önem taşır. Bilindiği üzere devrim ve sosyalizm mücadelesini başarısı ve ileri taşınması, işçilerin, emekçilerin ve devrimci militanların olanaklardan sonuna kadar yararlanan öngörülü yaklaşımlar, sınır tanımayan özveri inanç, azim, kararlılık ve yaratıcılıklarıyla gerçekleşti. İster zaferle sonuçlanmış olsun ister yenilgiyle, her devrimci eylem yeni dersler ve deneyimler bıraktı geriye. Hepsinin ortak amacı yeni bir sosyalist dünya yaratmaktı. Bütün bu devrimci mücadeleleri ve kendi pratiğimizi incelediğimizde karşımıza olanaklarda yararlanma ve yaratıcı bir ruh içinde ileri atılmanın çıktığını görürüz.

Her şeyden önce, bir işi yapmaya karar vermek büyük bir önem taşımaktadır. Elbette gerçekleştirilebilecek kararlar vermek gerekir. Ama bir şeye karara verirken, onun gerçekleşebilir gerçekleşemez oluşunun ölçüleri nelerdir? Bu noktada mevcut imkanlar ile alınan karar arasındaki ilişkiyi doğru kurmak büyük bir öneme sahiptir. Elbette ki bir imkana bakan gözün ona nasıl baktığı da son derece önemlidir. İlk bakışta soyut gibi görünen bir imkân, ancak biz ona kullanılabilir, harekete geçirilebilir gözüyle baktığımızda ve onun üzerinde iş yapmaya başladığımızda somut bir olanak haline gelebilir. Olanakları değerlendirmek, var olanın içinde boğulmadan sorunları çözerek ilerlemek engel tanımayan yaratıcılık tam da burada kendisini belirleyici bir şekilde ortaya koyar.

Devrimci faaliyet, bütün örgütün ve militanlarının faaliyetlerinin toplamıdır. Öyle ki, devrimci militanın gündelik devrimci faaliyet içerisinde öğrendiği her yeni şey, edindiği her yeni deneyim ve yarattığı her yeni imkan örgüte mal olur. Öyleyse, komünist militanın karşılaşıp da üstesinden gelemediği ve böylece kesintiye uğrattığı çalışma, çözümsüz kalan her sorun, örgütün politik faaliyetinin de aksamasına yol açacaktır. Haliyle örgüt faaliyeti, böylesine birbirine bağlı ve birbirini etkileyen bir faaliyettir. Bir komünist örgütün militanı olmak demek, hiçbir kişisel çıkar gözetmeksizin, kişisel bir tatmin duygusuyla hareket etmeksizin, yapılan her işin devrim ve sosyalizm için yapıldığını bilmek , bir adanmışlık duygusu içinde harekete edere, öne çıkan sorunları aşmak, olanaklarda yaratıcı bir biçimde yararlanmak demektir.

Kuşkusuz ki devrimci politik faaliyet, hiçbir zaman planladığımız şekilde engelsiz yürümeyecektir. Hiç beklenmedik bir anda, hiç hesaba katmadığımız sorunlar ya da engeller çıkabilir karşımıza. Ama komünist militan, bunların rastlantısal olarak mı ortaya çıktığını, yoksa zorunlu ilişkilerin bir sonucu mu olduğunu bilebilir. Bunu bilerek yeni duruma göre yeni tutumlar geliştirebilir önüne çıkan engellere takılıp kalmaz ve var olanla yetinmez. Aynı keza hazırda dayanıp kalmaz. Aksine yoktan var etmek için çaba göstermeli, yığınlara dayanmaları, bir bildiriyi nasıl çoğaltacağını, bir pankartı nasıl hazırlayacağını etrafındakileri harekete geçirerek başarmalı, her şeyi üsten beklemecilikten uzak kalarak var olan olanaklardan olabildiğinde yaralanmak için yaratıcılığını kullanmalıdır.



Bu konuda önemli örnekler var ve bunlarda yararlanmasını bilmek gerekiyor. Örneğin, 1912'li yıllarda, daha çok işçi ve emekçi kitlesine ulaşabilmek, onlarla daha çok bütünleşebilmek için, ajitasyon ve propaganda araçlarını en geniş ve en etkili şekilde kullanabilmek, Bolşevikler açısından zorunlu bir hale gelmiştir. Bunun için, ortaya çıkan her olanaktan en verimli bir şekilde yararlanmak, yeni olanaklar ortaya çıkarmak gerekmektedir. Bolşevikler bu amaçlarına ulaşabilmek için çaba gösterirlerken, gericilik de boş durmamaktadır elbette. O da, Bolşeviklerin kullandıkları ya da kullanmak istedikleri her aracı etkisiz hale getirmeye çalışmakta, onların yararlanmaya çalıştıkları bütün olanakları daraltıp etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadır

Bu koşullarda Rusya Sosyal Demokrat İşçi Partisi Ocak Konferansı, yasal bir günlük gazete çıkarma karan alır. Bu gazete, ilk sayısı, 22 Nisan 1912'de yayınlanan Pravda'dır.Ama Çarlık, Pravda'yı engellemek için elinden gelen her şeyi yapar: Gazete binalarının sürekli olarak basılması, yazı kurulu üyelerinin sürekli olarak tutuklanması, gazeteyi satan çocuklara işkence yapılması, onun sürekli olarak toplatılabilmesi için yeni sansür yasalarının çıkarılması vb... Ama, gericiliğin bütün çabaları, Bolşeviklerin kararlılık ve yaratıcılıkları karşısında yenik düşer; Pravda, 8 Temmuz 1914'e kadar tam 645 sayı çıkar.

Burada, diğer şeyleri bir yana bıraktığımızda, Bolşeviklerin yasaları atlatmaktaki yaratıcılıkları ve gazetenin dağıtımını örgütlemedeki becerileri, bizim konumuz açısından gerçekten incelemeye değerdir. Tony Cliff, ''Lenin Biyografisi Partinin İnşası'' başlıklı çalışmasında, bunu şöyle anlatıyor:

''Basın kurulları her sayının ilk üç kopyasının önce sansüre gönderilmesini öngörüyordu. Ancak, Pravda yazı kurulu, sansür beğense de beğenmese de gazeteyi dağıtmaya , kararlıydı. Bu üç kopyanın sansüre gönderilmesi ile, çok sık olduğu gibi polisin basımevinde belirmesi arasında, mümkün olan en fazla zamanı kazanmak gerekiyordu ve sonunda soruna delice bir çözüm buldular. İlk üç kopyanın sansüre gönderilmesini öngören yasa, yolculuğun ne kadar sürmesi gerektiği üzerine bir şey demiyordu. Böylece bu iş, basımevindeki 70 yaşında bir ihtiyara emanet edildi. Yaşı; yavaş yürümesini, sansür bürosuna varmasının iki saat kadar sürmesini garantiliyordu.. Gazeteyi teslim ettikten sonra yaşlı adam, görünüşte dinlenmek için büroda kaldı; ama aslında bu, Pravda'nın yanı sıra diğer gazeteleri de inceleyen sansür müfettişini de gözlemek içindi. Eğer müfettiş Pravda'yı okuduktan sonra başka bir gazeteye başlarsa, yaşlı adam yavaş yavaş basımevine dönerdi. Fakat eğer müfettiş, Pravda basımevinin bölgesini kapsayan Üçüncü Polis Bölgesi'ne telefon edecek olursa, bu defa ihtiyar koşarak oradan fırlar , bir taksiye el eder ve geriye koştururdu. Dönüşünü gözlemek için basımevinin etrafına gözcüler yerleştirilirdi ve bunlar, yaşlı adamın koşarak köşeyi döndüğünü gördükleri zaman, ne olduğunu hemen bilirlerdi. Alarm işareti verilir ve herkes hararetli bir şekilde işe koyulurdu. Gazeteler ortadan kaldırılır ve saklanır , dağıtım departmanı kapatılır ve baskı durdurulurdu. Polis gelinceye kadar, basılan gazetelerin çoğu gitmiş olur, geriye 'protokol' için sadece birkaç tane kalmış olurdu.

Pravda’lar, paket halinde, birçok karmaşık yollarla taşraya yollanırdı. Örneğin, demiryollarında çalışan parti üyeleri ve sempatizanlar , yol boyunca diğer yoldaşların beklediği özel olarak tespit edilmiş yerlerde, paketleri trenden atarlardı. Bir değer kasabada, gazeteler doğrudan postaneye yollanır ve burada postacılar arasındaki bir yoldaş, gazeteler geldiği zaman bunlara sahip çıkardı."

Bugünkü koşullar düşünüldüğünde, sosyalist bir gazetenin çıkarılabilmesi bu kadar zor değil .Ya da, bugün bir sosyalist gazetenin sürekliliğini sağlamak için hiç de böylesi yöntemlere başvurmak gerekmez. Ayrıca şimdi ki komünistler, yasal ve yasadışı ajitasyon propaganda materyallerinin basımı, dağıtımı vb. konularda çok daha ileri yöntemler de kullanmaktadır . Ama, Bolşeviklerin bundan 80 küsur yıl önce yaptıkları bu işler , o günkü Rusya koşulları düşünülerek incelendiğinde, bizim konumuz açısından önemli dersler taşımaktadır. Engels, Bebel'e yazdığı 16. 05. 1882 tarihli mektubunda, ''Yargıçlara ipucu vermeyecek bir gazete çıkarmak bir sanattır; fakat o da henüz keşfedilmemiştir.“ demişti. Bolşevikler, çarın yargıçlarına hiç bir ipucu vermemeyi başaramasalar bile, yukarıdaki örneklerde görüldüğü gibi, bu sanatı en yaratıcı bir biçimde uygulamayı başarabilmişlerdir.

Her şeyden önce, bir' işi yapmaya karar vermek, büyük bir önem taşımaktadır. Elbette ki gerçekleştirilebilir, gerekleri yerine getirilebilir kararlar vermek. Ama bir şeye karar verirken, onun gerçekleşebilir mi yoksa gerçekleşemez mi oluşunun ölçüleri nelerdir? Mevcut imkanlarla, alınan karar arasındaki ilişkiyi ya da bağıntıyı doğru kurmak, büyük bir öneme sahiptir burada. Elbette ki olanağa bakan gözün ona nasıl baktığı da belirleyicidir. Ayrıca hiç bir olanak, kendisini, ''beni, aldığın şu kararla, yapmak istediğin şu işlerle ilgili olarak kullanabilirsin'' diye gelip kapımızı çalmaz. Ama ilk başta soyut bir şekilde duran bir olanak (örneğin herhangi bir araç, herhangi bir ilişki vs. vs.) ancak biz ona kullanılabilir , harekete geçirilebilir gözüyle baktığımızda ve onun üzerinde iş yapmaya başladığımızda somut bir olanak haline gelebilir. Yaratıcılık, kendisini burada da belirleyici bir şekilde ortaya koyar. Şimdiki örneğimize dönelim.

Basımevinde çalışan bizim 70 yaşındaki' işçimiz, sansür kurulunu atlatabilmek için bir olanak mıdır? Evet ve hayır. Onu atlatmaya karar vermişsek ve bunu gerçekleştirebilmek için çevremizdeki her şeyi bu gözle değerlendiriyorsak, evet. Ama daha baştan, ''sansür yasaları çok katı, sansür kurulu da çok iyi çalışıyor''u benimsemişsek, hayır. Ya da, acaba demiryollarında çalışan o sıradan sempatizan, gazetenin daha çok işçiye ulaştırabilmesinin bir aracı olabilir mi? Yahut da, falanca kasabadaki postacı yoldaş? Bu soruların yanı,," da, evet ve hayırdır.” Buradan çıkarabileceğimiz bir sonuç var;'

Devrimci bir militan açısından, sadece bir işin yapılması gerektiğini bilmek yetmez. Alınan bir kararı benimsemek de yetmez. Ama onu mümkün olduğunca doğru, mümkün olduğunca iyi, en iyi şekilde hayata geçirmek,, gereklidir. Ve elbette, bunun için eldeki her olanaktan en verimli şekilde yararlanmayı bilmek, yeni olanaklar yaratmak. Bunun, devrimci militanın yaratıcı düşüncesine ve yaratıcı eylemine bağlı olduğuna kuşku yoktur. Fakat bilinir ki, partinin gündemini ve önündeki hedefleri, kendi bulunduğu yerde hayata geçirilebilmek için, burnunun dibinde ki '' görünmez", "olmayan" olanakların farkına varmadığımız zamanlar çoktur. Böyle bir perspektife sahip olmayıp da, bir sürü laf eden, herkese "derin" bilgilerini anlatanların da sayısı az değildir. Lenin, böyleleri için, ''Eğer bir komünist ciddi bir çetin çalışma içine girmeksizin ve eleştirel (biz bunu burada özeleştiri olarak da anlayabiliriz- bn.) olarak incelemesi gereken olguların ne olduğunu anlamadan, edindiği kupkuru sonuçlamalarla orada burada şişinmeyi kafasına koymuşsa, gerçekten acıklı bir komünist haline düşer. ” der.

Yüzlerce birikmiş ve kullanılmayı bekleyen hazır olanakları devrim ve sosyalizm mücadelemize seferber edebilmek için engel tanımayan ve var olanla yetinmeyen birer komünist yaratıcı militanlar olmalı ve olanak yoktur sızlanmasını bir yana iterek, işçi ve emekçi yığınların arasına dalarak, onların devrimci olanaklarını ve enerjisini mücadelenin emrine sunmayı başarmalıyız.









Bu haberin geldigi yer: DHB
http://www.halkinbirligi1.net

Bu haber icin adres:
http://www.halkinbirligi1.net/modules.php?name=News&file=article&sid=1308