
DEVRİMCİ ÇALIŞMADA YABANCILAŞMA VE KENDİNİ YENİDEN ÖRGÜTLEMEK
Tarih: 08.01.2008 Saat: 11:27 Konu: İnşamız
12 eylül faşist darbesinde direnerek alınmayan bir yenilgi, devrimci hareketi yıllardan bu yana kötürüm bıraktı ve devrimci saflarda normal koşullarda ve ortamlarda yaşanmayacak yabancılaşma ve kendi emeğine saygısızlık,vefasızlığın yeşerip gelişmesinin zeminin yarattı. Dahası son 20 yılı aşkın zaman dilimi devrimci mücadele ve örgütten kaçışın adeta kutsandığı bir dönem oldu. Örgüt disiplinini cendere olarak görmek, birey olamamak, yaşamı yaşayamamak; ortadoksça düşünmek, yenilenmemek vb. kavramları vb. çürümenin, savrulmanın ve kaçkınlığın kılıfı yapıldı. Devrimci hareketin bazı hataları ve yetmezlikleri devrimci çalışmanın örgütlenmesi ve örgütlü mücadele örgütlerin yanlışlarını ve hatalarını bir yana koymak kaydıyla her devrimciye soralım: Örgüt; aynı amaçları yakalamayı hedef edinmiş ve ortak irade koymuş bireylerin amaçlı bir yaşamı ve toplumu dönüştürme etkinliğinin aracı değil midir? O halde böyle bir aracı örgütlemek ve özne olarak var etmek tam da amaçlı ve iradi bir faaliyet için, birey olmayı. her türlü kalıbı ve sistemin bize dayattığı kişilikleri eleştirip reddetmeyi şart koşmaz mı? Özgür olmak; zorunlulukları kavramak ve biz komünistler için gerekenleri örgütlü bir tarzda yapmaktır. Toplum, özgürlüğü kucaklamadan; bizler bireysel özgürlüklerin olabileceği.,özgür yaşanabileceği düşlerini liberalizmin ninnilerinden öteye bir anlam ifade etmeyecektir. Komünist kadrolar, mücadelede de sağlam bir Marksist-Leninist ideolojiyle, uzlaşmaz bir politik tutumla, komünist bir örgüt ve kitle çalışması ile -bunların disiplinli bir savunusuyla- kendilerini var ederler. Devrimci teori ideolojik-politika ve örgüt sorunlarının hafife alınmasının; buralarda düzenin kendisini yeniden üretecek, her türlü oportünizm ve liberalizmin, komünist çizgeden de sapmayı getireceği bilinciyle hareket ederler. Kararlı ve ilkeli bir örgüt, ideoloji ve siyaset savunusu ile bunlara uygun bir yaşam pratiği gereklidir. Kendinden menkul inanç ve ilkeleri. siyasi ve örgütsel yaşantıda köstek,dağıtıcı olan davranışları, bireyciliği, siyasi ve örgütsel norumların ikame etmek liberalizmdir. Siyaseti ve onun aracı örgütsel konumlanışı,amaçlı bir faaliyet olarak görmek yerine, kendiliğinden, gevşek, belli ve disip1inli normları olmayan bir süreç olarak görmek liberalizmdir. Birey eleştiri ve konumlanışlar, önderlik ve öncülüğü reddi, önderlik ve öncülük gerektiren alanların boş bırakılması, demokratik-merkeziyetçi bir işleyişte, hoş görü disiplin arasında hep ikincilerin budanması, genel belirtilerdir .Kendini iş yapan değil, muhalefet eden konumda tutmak, dogmatizm ve otoriterlik kavramlarıyla, tam “demokrasi” (liberal demokratik bir hayalcilik) havarisine dönüşmek, canlı bir örgütsel ve siyasal faaliyet ve hiyerarşiyle şekillenmiş disiplinli bir yapı yerine; tartışma, sonun, soru-cevap üretme merkezi durumuna evrilmek ise ileri belirtilerdir . Yılgınlık ve gericilik dönemlerinde karamsarlığı yaymak, sentez yerine gevşek ve yıkıcı bir anti-tez ve soru faaliyeti üretmek, burjuva sınıfın gücünü abartıp ideolojik-siyasal faaliyeti örgütsel faaliyetten izole edip çevre ve gevşek faaliyeti salık vermek, hele ”sosyalizmin tarihsel sorunlarından “, yeni örgütlenme ve kitlesel siyaset yapma ‘.buluşlarından, bireyin “ özgürklerinden ” bahsetmekle de, o, çok karşı olunan düzene ricat edilmiş olunur. Tüm bu denilenler bire-bir ve doğru bir çizgide yaşanmaz. Aynı “ekonomizm..de olduğu gibi, kendi çevremizde ve bir çok örgütte kaba biçimiyle “liberal”liğe rastlamayabiliriz.
Ama bu, örgütsel yapımızın “liberal”liğe şerbetli oldu~ anlamına gelmez. Siyasi argumanlardaki ‘ liberal” gözbağlarını çok iyi teşhir edebiliyoruz. Peki ama; aynı özen ve dikkati, İnşamızın kadro ve sempatizanların günlük yaşayış ve davranış biçimlerine bakarken de gösterebiliyor muyuz? Bir iki iş yaptıklarında yeterince devrimcileşememiş olanlar hemen kendilerini dayatıyorlar ve eleştiriden rahatsızlık duyarak kuru yaprak gibi oradan buraya savrulup duruyorlar. Bireysel tarzlar geliştirilip bunlar organa veya kolektife dayatılıyor, buradan sonuca gidilmeye çalışılıyor. Ama şu unutulmamalıdır, özgün olma; uzmanlaşma ve organlaşma temelinde ihtiyacımız olan kadro normlarını kazanmakta ortak işe katkı koymakla mümkündür. Bireysel davranışları ve dayatmaları aşmanın tek yolu budur. Çalışmalarda talimatlara uyma yerine kişisel eğilimler kolektifin yerine geçirilmeye çalışılıyor . Bunun da açıktan çalışmaları sabotaj ederek, liberalizmin batağına batmak anlamına geleceği bir gerçekliktir . Yeni görüşler üretmek ve önerilerde bulunmak elbette belli bir disiplin ve kurallar için her yoldaş için bir haktır. Ama görüşü olduğunu her fırsatta dile getirip, bunun gereklerini yapmamak, görüşünü savunmama,sonra da merkeziyetçilikten, otoriterlikten ve görüşlerinin önünün kesilmesinden söz etmek liberalizme kapı açar.Yukarıda da söyledik; netleştirilmemiş kişisel görüşleri”, tam bir sorumsuzlukla, başka organ ve alanlarda dile getirmek de aynı sınıftadır ve disipliniz bozar kesinlikle. Çalışmalarda organlaşmaktan uzak kalmak laf edip pratiğe geçmemek saflarda ciddiyetsizlik ve laçkalık yaratır. Planlı çalışma yerine günü birlik tutumlar, işleri önemli önemsiz gibi kavramlarla tanımlamak, yoldaşların öneri ve görüşlerini küçümsemek görev ve toplantı düzen ve içeriğinin önemini yadsımak, fazlalık görmek, liberalizmin bir yansıması ve komünistlikle alakası olmayan davranışlardır. . Dahası burnunda kıl aldırmama her zaman ve her tartışmada haklı çıkmak için devrimci olmayan kirli yöntemlere baş vurma bir demagoji, bireyci bir rekabet ve kendini sağlama alma tutkusunun ürünüdür . Halbu ki, devrimci onunla bununla yarışan, kendini tatmin için politika yapan değil yığınları kucaklayıp kavgaya katmayı hedefleyen halka ve yoldaşlarında öğrenen ve öğretendir mütevazi bir kişiliktir. Bir örgütte disiplin; onu oluşturanların iradeleri ile ortak işin nasıl ve hangi konum ve hiyerarşiyle yapılacağını normlara bağlamakla mümkündür. Disiplini, demokrasinin budandığı merkeziyetçiliğin kılıfı olarak algılamak., demokratik-merkeziyetçi işleyişin gerekliliğinde samimi olmamak demektir. Federalizm. özerklik. otonomi gibi talep veya beklentilerle, “demokrasi’. adına disiplinsizlik, sorumsuzluk ve lafazanlıkla örgütleri felç edenler, devrimci örgüt işleyişini bürokratizmle özdeşleştirmekte ustadırlar. Eldeki mekanizmalar, kullanarak, demokratik-merkeziyetçi bir kolektifi yaratmak, sorunudur asıl olan. Ama bazıları için asıl olan kolektif yaratmak değildir; herkesin her türlü farklılığı sorumsuzca savunduğu bir yığın yaratmaktır. Tartışma ve düşünme özgürlüğümüzü, iş yapmak. sonuç çıkarmak yerine, kendi kişisel yargı ve doğmalarımızın tanınması, özerkliğimizin sağlanması için kullanmak ise liberalizmle kol kola bir yıkıcılıktır. Leninist bir örgüt, yıkıcılığa ve fraksiyonculuğa kapalıdır. Leninist örgüt; aynı zamanda, kişisel ayrıcalıklara, kurumlar üstü duruşlara, ahbap-çavuş ilişkilerine de kapalıdır. Liberalizme kan taşıyan diğer bir unsur; her şeyde olabileceği gibi görüşlerin tartışılmasının önüne geçmek olabilir. Diğer bir konu; iş seçmek. iş beğenmemek. kendini siyaset ve örgüt dışı norm ve kavramlarla tanımlayıp olduğundan farklı gösterme çabası; kendini. kendi gözünde daha ayrıcalıklı bir çalışmanın adamı olarak görmedir- . Bu bireyci-rekabetçi bir sosyo-kültürel ortamdan gelişmenin. küçük burjuva sınıfsal bir davranış şeklinin göstergesi, aristokrat bir anarşizmin yansıması sayılabilir. O zaman; ilgili yoldaş, komünist bir faaliyetten daha fazla, içinden geldiği topluluktan etkileniyor demektir . Ortak iş ve görüşmeler dışındaki zamanda da eleştirelliğinin. Bakışının yaşayışının incelenmesi gerekir. Komünistler şerbetli insanlar değildir, onların bu toplumun istemediğimiz, reddettiğimiz davranışlarını psikolojilerini geceden-sabaha ve bir ‘evet” iradesiyle aşmalarını bekleyemeyiz. Ama en ufak bir laçkalık ve disiplinsizliğe de teslim olamayız. Tüm örgüt ve siyaset mekanizmalarımızı eksiksiz çalıştırmalı, savunusunu yapabilmeli, yoldaşlarımızla ilişkilerimizde bu norm ve çerçevelerde sürdürmeliyiz. Örneğin; güven ve güvensiz1ik gibi bir sorun olduğu düşündüğümüzde; bunun muhatabı, yatay ilişkiler, farklı organ ve taraftar-sempatizan kitlesi değil, ilk önce kendi sorumlularımız ve organlarımızdır; ikna edilmediysek yazılı olarak üst organa bildirmek hakkımızdır. Sorunumuzu siyasi ve örgütsel işleyişe uygun koyabilmeli, kişiselleştirme, dedikodu ve yargılamalardan kaçınmalıyız. Devrimci eleştiri; içten, sağlam argumanlarla, yakınmacılıktan uzak ve net, geliştirici olmalı, eylem birliğini zedelememelidir. Kendi kişisel durumundan, uygunluklarından yola çıkıp öneri getirme, kabul edilmediğinde saldırganlaşmak, küsme vb. gibi davranışlar hafifliklerdir. Kolektif iş yapamama ve sorumluluk alamam gibi bireyci ve kendiliğindenci davranışlar, disiplinsizliği doğurur. Örgütlenebilecek çevre ve insanlara tepeden bakmak, çaba harcamak yerine insanları harcamak, örgütlenecek insanlar ve çevrelere yeterli zamanı vermemek, işleri aksatmak düzeltilemiyorsa; liberal bir rahatlık var demektir. Örgütsel sorunlarda vurdumduymazlık, samimiyetsizlik olarak kendini belli eder. Organa katkısını sınırlayıp, kendine daha rahat özel yaşam alanı oluşturmayı seçmek hangi adı alır? Komünistçe bir tutum olmadığı kesin. Şunu bilmeliyiz: Hayat ve siyaset boşluk affetmiyor. Eleştirmediğimiz, üzerinden atladığımız, boyun eğdiğimiz her türlü davranış ve tavır; düzenin ilişkileri, davranışları, kavramları tarafından doldurulur. Kadrolarımız etkileyen olmalıdır. Yoğun bir burjuva toplumsal hayal tarafından sürekli saldırı altında bulunmaktan; bizi, mitingler, randevu, toplantı ve eylemler korumaz. Kültürel, sosyal her türlü ilişki ve ortamda da etkileyen, dönüştüren özne olma kimliğimiz önde olmalıdır. Devrimci çalışmada liberalizm temelinde ortaya çıkıp yayılan ve devrimci hareketi adeta felç eden yabancılaşma, çürüme ve savrulmanın alternatifi ağlayıp sızlamak,umutsuzluk içinde sızlanma yerine, hem yaşamımızı ve hem de , örgütümüzü devrimci temelde her bakımdan yeniden örgütlemeye girişmek olmalıdır.
|
|