
KOMÜNİZM ŞEHİTLERİNİN YOLU YOLUMUZ DAVALARI DAVAMIZDIR
Tarih: 08.01.2008 Saat: 10:47 Konu: Onlardan Bize
“ Ve bir daha ötüyor alıcı kuş kanlı iğrenç ağzını açarak bir fidan daha devriliyor, heyecanlı, yarım kalan türküsünü sayıklayarak Bir kan çeşmesi çıkıyor hemen oracıkta su veriyor özgürlük ağacına eriyor gözyaşlarıyla birlikte ' korku tereddüt, köleliğe boyun eğiş paslı zincirler ”
Faşist saldırı dalgasının arttığı ve emekçilere ve Kürt ulusuna yönelik kuşatma hareketinin derinleşerek yayılmaya çalışıldığı, devrimci ve komünist hareketin etkisiz hale getirilme çabalarının derinleşerek sürdüğü ve dahası faşist yasalarla devletin daha da militarize edildiği koşulllarda, devrim ve komünizm şehitlerini anıyoruz. Devrim yürüyüşümüzün onuru komünizm şehitlerimizi, bizlere devrettikleri mücadele bayrağı altında yüce görevlerimizin erleri olarak, devrime ve halka bağlılık andımızla bir kez daha anıyoruz. Bugün devrim ve komünizm şehitlerimizi anarken, şehitlerimizin bizlere emenati örgütümüzü gözbebiğimiz gibi koruyarak, şehitlerimizin bizlere armağanını onura yaşayarak, devrim ve sosyalizm savaşımında alnımız ak, başımız dik bildiğimiz yolda sapmadan yürüyebiliriz. Şehitlerimizin davası, proletarya enternasyonalizmini yol gösterici ilke olarak alma, yalnızca yerkürenin Türkiye ve Kuzey Kürdistan parçasında devrimin ve sosyalizmin ve komünizmin zaferi için mücadele etmekle kalmaz, tüm dünyada her türlü gericiliğin yıkılması, sınıfsız ve sömürüsüz bir toplum düzeninin kurulması için de savaşma, savaşanları destekleme davasıdıır. Şehitlerimizin yolu yolumuz, davaları davamızdır. Şehitlerimizi andığımız bugün insanlık, emperyalist barbarlığın ve vahşetin çizmeleri altında ezilmeye devam ediyor. Emekçi yığınlar savaşların, işkencenin, korkunun ve açlığın tahakkümü altında ‘ölümden beter’ bir yaşama razı edilmek isteniyor. Emperyalistler ve onların işbirlikçi uşakları istiyorlar ki yer küremiz milyarlarca işçinin, emekçinin, kadının ve çocuğun hapsolduğu ‘yaşarken ölenler mezarlığı’na dönüşsün ve geleceğe dair bütün umutlar yere gömülsün; adalet ve özgürlük arayanların ışıkları sönsün; devrim,sosyalizm ve insanlık adına ne varsa bütünüyle çürütülsün...Dahası emperyalizm ve işbirlikçi egemen sınıflar geleceksizliğin ve idealsizliğin, bir karabasan gibi işçilerin ve emekçileri üzerine çöksün ve proletarya ve emekçi halklar için dünya, çıkışsız umutsuzluk olsun ve dayatılan kadere boyun eğsin. Evet emperyalistler ve uşakları kan içiçiler, işçi ve emekçilere, daha fazla sömürü, yıkım ,savaş dayatıyorlar. Ama tarih ve teori, proletarya ve ezilen halklar için başka bir şey söylüyor gelecek hakkında. Spartaküsden Osmanlı İmparatorluğuna isyan bayrağını çeken Şeyh Bedreddin- Baba İshaka; sömürgeciliğe karşı Latin Amerika da, Asyada, Afrika da yağa kalkan ezilen ulus ve halkların direnişine; Paris Komününde kahramanlığı; Çarlığı ve emperyalistleri dize yere seren Sovyet halklarının Ekim sosyalist devrimimine; Hitler faşizmini tarihini derinliklerine gömen, Arnavutluk, Bulgaristan ve Doğu Avrupa halkalırn ayağa kalkarak devrimleri devrimleri zafere taşımasına; Çin devriminde , Laos, Vietnam, Kuzey Kore, Küba, Nikaragua halkalarının emperyalist sömürgeci zincirleir kıran devrimlerine; Ortadaoğuda 50 yıldır İsrail siyonist evletinin katliam ve kuşatmasına akarşı süren direnişinden, Kürt ulusunun faşist MGK diktatörlüğünün inkar ve imha dayatmaısına karşı , özgürlüğü ve onuru için ayağa kalktığı Kürt direşine, Kolombiya da, Filipinler de, Nepal da susmak bilmeyen silahlı Afganistan da, Irakta emeperyalist işgale karşı süren direnişler ve dünyanın dört bir yanında yokulluğa, sefalete, faşist kuşatma ve saldırlara karşı grevler, direnişler ve değişik eylemler, işçi ve emekçiler için başka bir gelecek olduğunu gösteriyor
Emperyalist ve işbirlikçi, faşist gerici zorbalar sanıyorlar ki, tarih, onların kölelik düzenleriyle bitiyor. Zannediyorlar ki , proletarya ve emekçi halkların bir dönem geriye düşen mücadelesi, onların kendi tarihlerini unutmalarına yol açacak. Çünki şunu biliyoruz ki geçmişi olmayanların gelecekleri de olamaz. Bu nedenle onlar, sömürülenlerin ve ezilenlerin emekçilerin yanlızca bugünlerini değil, geçmişlerini de yıkıma uğratmak için ellerinden gelen herşeyle saldırıyorlar. Ama başaramıyorlar ve başaramayacaklar! Tarih tanıklığının da gösterdiği gibi, işçilerin ve emekçilerin geçmişten geleceğe devrimci yürüyüşü hep sürmüştür ve sürecektir. Şehitlerimizin izlerine basarak yürüdüğümüz tarih yolu, bizi er ya da geç insanlığın büyük düşü sınıfsız, sömürüsüz, savaşsız komünizm hedefine taşıyacaktır. Şehitlerimizin bize bıraktıklarında ,yanlızca feda ruhu içinde ölümü gülerek kucaklamayı değil, aynı zaman da yeni yaşamın örülüşüne de görüyoruz. Çünkü şehitlerimizden devraldığımız devrim bayrağı; işçilerin,emekçilerin yüreği, aklı ve iradesiyle tarihe dönüştürülmeye devam eden sosyalizm gerçeğinin kendisidir. Umutlarımız kadar gerçektir şehitlerimizin ölümsüzlüğü. Çünkü onların yaşamı devrimciydi, eskiyi yıkıp yeniyi kurma gerçekliğin hedefliyor ve kolektif bir ruhla örülmüştü.. Onun içindir ki, bedenlerini toprağa, yaşamlarını tarihe bırakanlar asla ölmez. Ocak ayı şehitlerimizi bir kez daha andığımız kavga ayıdır. Sömürülen ve ezilenlerin, sömürenlere ve ezenlere karşı nesiller boyunca süren ve biriken devrimci mücadele mirasıyla beslenen bu nehri, tüm yüreğimiz ve bedenimizle taşımalıyız. Yüreğimiz, aklımız ve irademiz şehitlerimizin anıları, yaşam deneyimleri ve bize bıraktıklarıyla dolmalı, ve onlardan her bakımdan öğrenmeli ve Onların erdemleriyle donanmalıyız. Devrimin ve devrimciliğin en yüce insani erdemleri ve duyguları, şehitlerimizin anıları nezdinde mücadelemizde yeniden yeşermeldiir. Böyle olmalı; çünkü devrim uğruna yaşamanın ve mücadele etmenin önemini daha iyi özümseyebilmek için ihtiyacımız var, Onların yaşamlarından ve kavgalarından öğrenmeye. Burjuva kapitalist toplumsal sistemin ilişkileri bencilleştirici, bireycileştirici, yabancılaştırıcı mülkiyetçiliği kışkırtılcılığına karşı komünistler olarak yoldaşlık sevgisinin paylaşımcı, dayanışmacı, özgürleştirici kolektif gücünü dikebilmek için Onlardan öğrenmeliyiz. Kan emici işbirlikçi kapitalistler gözümüzün içine baka baka yalan söylüyor. Onların medyası, partileri, generalleri, polis şefleri, valileri yalan söylüyor. Çektiğiniz bunca yoksulluk, bunca acı, bunca çile, bu faşist zulüm, bu kapitalist sömürü, bu faşist şovenist histeri ve emperyalist yağma ve boyunduruk kaderimiz değildir. Hepsini yerin yedi kat dibine gömmek, insani ve özgür bir hayat kurmak emekçilerin ellerindedir. Dahası işsizliğe, yoksulluğa, sömürüye ve zulme isyan etmek en kutsal haktır. Özgürlük, adalet, halkların eşitliği için kavga vermek en büyük onurdur. İnsanın insana kul olmayacağı bir dünya uğruna ölüme meydan okumak en büyük yiğitliktir. İşte tüm bu amaçlar için ileriye atılan ölümü gözleriyle güneşi içen şehit yoldaşlaırmızı anıyor ve onlardan öğrenmeye çalışıyoruz. Sözün anlam yitimine uğradığı, baskı, sömürü ve Kürt emekçilerine yönelik ezme ve linç girişiminin yaygınlaşmaya çalışıldığı, yoksulluk ve sefaletin derinleşerek sürdüğü koşullarda komünist şehit yoldaşlarıı anmak daha bir önem kazanıyor..Çünkü Onlar umuttur ve hep dolaştı lar ülkemizin semalarında. Derler ki; ilk insanlar pek konuşmazlarmış. Konuşmamaları da öyle dil bilmedikleri veya çok ilkel olduklarından değilmiş. Doğa ile o kadar özdeşlermiş ki, tüm doğa ile ortak dil kullanırlarmış. Buda en derinden birbirlerini hissetmekmiş. Tüm doğa; hayvanlar, bitkiler ve insanlar aynı frekanstan anlarlarmış birbirlerini. Daha sonra insanlar önce doğayla sonra da birbirleri ile aynı frekanstan ayrılmışlarmış. Ama birbirlerini anlamak için sözü yaratmışlar. Elbette, ilk insanın sevda tohumunu, sadeliğini, güzelliğini taşıyanlar da varlıklarına devam etmişler. Hem söze anlam kazandırmak ve hem de kaybedilen insanı tekrar aramaya koyulmuşlar. Bunun için tek amaçları kire pasa bulaşmamakmış. Derileri soyulsa da, çarmıhlara gerilseler de, kuyulara doldurulsalar da boyun eğmezlermiş tıpkı Kaypakkaya yoldaş gibi.Volkan gibi patlayıp önce ölüm, sonra yaşam olanlar da varmış. Taşarlarmış yürekten yüreğe. Her volkanda daha bir arınır, direnişte daha bir kanatlanır, her ateşte daha bir güzelleşirlermiş. Aslında komünizm için ölümsüzleşen şehitlerimi, özgürlük için ateş topuydular. Onlar hem uçurum kelebeği kadar narin ve soylu, hem de volkan kadar öfkeli, isyankâr ve ateşte yaşam tutacak kadar büyüktüler . Peki, neden şehitleirmiz gibi en devrimin en yüreklileri en önde düşerler! Neden yaşamı anlamlandıracaklar erken terk ederler bu yaşamı? Neden doğa en güzel sanatıyla yarattıklarını ilk adaklar arasında sunar? Neden en çirkin pislikleri, en güzel ürünleriyle temizler? Neden acı ve sevinç iç içedir, umut ve gelecek gibi. Neden ve neden? Aslını sorarsan bulur bazı sorular cevaplarını, ama yürek kaldıramaz. Bilir asırların çarpıklığını, ancak bu narin canlar düzeltir. Ama bedelini kaldıramaz ki… Kimler çağırdı sizleri? Halayınızı kimler izledi? “Üzülmeyin benden sonra…” kavgayı harlayın demiştiniz ve söylediğinizi unutmadan kavgayı daha sıkı ördük ve sizinin izinize takılıp yolunuzda yürüdük inatla ve ısrarla. Kendilerine, kavgaya küsenler, yarı yolda düşenler oldu ve diri kalmaya çalışanlar oldu. Ama devrim bayrağınız asal lekelenmedi ve hep yükseklerde tutuldu şehit yoldaşlar. Devrim özveri ve bedeller üzerinde yükselir. Hiç bir şey komünizm uğruna yapılan özveriden daha yüce olamaz. Bilimsel sosyalizmin büyük ustaları, enternasyonal proletaryanın önderleri Marks, Engels, Lenin, Stalin, Roza, Liebknecht, Enver Hoca, ,Dimitrov, devrimci önderlerden Mao Zedung, Che Guevera, coğrafyamızın komünist hareketinin kurucuları ve yapıcıları Mustafa Suphi, Ethem Nejat , İbrahim Kayapkayaya ve yoldaşları… ‘71’ devrimci hareketinin önderleri Deniz Gezmiş , Mahir Çayan … Devrimci dayanışmanın simgesi Kızıldere şehitleri, Nurhak Şehitleri, Kürt özgürlük direnişini canlarıyla ateşleyen Mazlum Doğan, Mahsun Korkmaz … Devrimci hareketimizin daha nice kahramanları, Hıdır Aslanlar, Erdal Erenler, Necdet Adalılar…Atilla Ermutlu , Bedriler, Sabahatlar, Sinanlar…Baba Erdoğanlar, Süleyman Cihanlar, Mehmet Demirdağlar. Mehmet Fatih Öktülmüşler, Komünist hareketi ete kemiğe büründüren; İbrahimler, Ali Haydarlar, Meraller. İrfanlar, ,Münirler, Ali Aktaşlar, Maksutlar, Cennetler, Kilis şehitleri, Toromanlar, Kemaller, AliEkberler, … Yaşamlarıyla komünizm kavgamızı ete kemiğe büründüren Ekremler, Hasanlar, Mustafalar … O ateşten doğmuş ve o ateşte kendilerini yaratmışlardır. Bayrak bayrak dalgalanmaktadırlar kavgamızın en başında. Evet, yoldaşlarımızı anmak onları anlamaktan geçer. Yukarıda söylenenler göz önünde tutularak, bütün yoldaşlarımız azimle birer Kaypakkaya, İrfan, Meral, Yücel, Ali Aktaş, Toraman, Kemal, Ali Ekber vb.olma tutkusuyla ŞEHİTLERİMİZİ ÖLÜMSÜZLEŞTİREBİLİRİZ. Şehitlerimiz, örgütümüzün, devrim ve sosyalizm kavgamızın yüz akıdır, sönmeyen meşalelesidir. Sevgili şehitlerimizin, Suphi'lerin, İbo'ların, Merallerin, İrfan'ların, Münirlerin,Yücelerin, Aktaşların, Altıların, Kemallerin, Ali Ekberlerin , Neclaların, Cennetlerin, vb. anıları önünde bir kez daha söz veriyoruz ki, zafere dek kavgamız durmayacaktır. Devrim ve sosyalizm kavgası zaferle taçlanıncaya dek, ihtilalci bir ruhla. Marksizm-Leninizmin aydınlık yolunda, proletarya ve yığınları sürekli örgütleyecek, yönetecek, hiç bir zaman baş eğmeyecek; oportünizme, revizyonizme, reformizme ve her renkten anti-proleter, anti-Marksist akımlara karşı ideolojik mücadelemiz sürecek, erdemleriniz, kavganız hep bizlere yol gösterecektir. Zor günlerimizde olduğu gibi, zafer günlerimizde de hep aramızda, yüreğimizde ve yanıbaşımızda görevlerimizi denetler olacaksınız. Bütün sıcaklığımızla, kavgada yoldaşlığımızla yanımız da ve kavgamızdasınız. Devrim ve Komünizm Şehitleri Ölümsüzdür Yaşasın Devrim ve Sosyalizm Mücadelemiz Faşizme Ölüm Halka Özgürlük Yaşaşın Proletarya Enternasyonalizmi
|
|