Susurluk’tan Şemdinli’ye uzanan kontrgerilla çeteleri Generallerin gösterdikleri istikamet doğrultusunda hareket ederek devrimcilere ve Kürt emekçilerine gözdağı vermeye devam ediyor. Veli Küçükten Korkut Eken’e uzanan kelle kulak avcısı kontracılar, her şeyi devlet adına yaptıklarını ve kuvayi’ci, millliyeci, Vatan Per ver kuvvetler vb. adı ne olursa olsun hepsinin ayak izleri de devlete çıkıyor. Devlet kanatları altında besleyip büyüttüğü ve gerekli olduğunda kullandığı kontrgerilla çetelerini, provokasyon ve ortamı terör ize etmek ve faşist baskı ve saldırıları artırmak için harekete geçiriyor. Ankara’da-Ulus’ta patlayan bomba bu kez de Diyarbakır’da patlatıldı. Her patlatılan bomba herhangi bir araştırma yapılmadan devrimci ve Kürt yurtseveri hareketlere yüklenerek, emekçi yığınların bilinci bulandırılmaya ve faşist baskı ve saldırılar- Kuzey Kürdistanda süren operasyonlar ve sınır ötesi operasyon hazırlığının sıcak tutulması gibi.-meşru kılınmaya çalışıyor. Ne ki TC devletinin ve emir kulu Mehmetçik medyanın yalanları ve maniplesi bir yana Danıştay’da, Cumhuriyet gazetesin de patlayan bombaların ve silahların arkasında izleri orduya ve susurlukçu kontrgerillaya uzanan çeteler çıkıyor.
Geçenlerde İstanbul-Ümraniye'de bir gece konuda ele geçirilen cephaneliğin arkasında Kuvayi Milliye Derneği'nin kurucularından eski astsubay Oktay Yıldırım çıktı. Oktay Yıldırım’la birlikte iki kişi daha gözaltına alınarak tutuklanırken, esasta Oktay Yıldırım’ın ilişkide olduğu kontracıların üzerine bir kez daha gidilmeyerek, olayı üzeri kapatılmaya çalışıldı.
Medyaya yansıdığı kadarıyla, Trabzon’dan arayan kimliği belirsiz bir kişi Ümraniye Jandarma ekiplerine bir evde patlayıcı madde bulunduğunu bildirir. Adresin polis sorumluluğunda olması nedeniyle ihbar hemen polise bildirildi. Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekipleri belirlenen adrese gece yarısı operasyon düzenler. Baskında 27 adet el bombası, TNT kalıpları ve künyeler bulunur. Evde bulunan Mehmet Demirtaş ve Ali Yiğit isimli 2 kişi gözaltına alındı. Büfe işleten ve akraba olan iki kişi patlayıcılarla ilgili olarak polise verdikleri ifadelerinde, “Biz bunları emekli astsubay Oktay Yıldırım’dan aldık” derler. Gözaltına alınanların Trabzonlu olması dikkatleri yine dikkatleri bir kez daha bu kente çevirir. Hatırlanacağı gibi, daha önceden Trabzon’daki Rahip Santro ve Trabzon’dan örgütlenen Hrant Dink cinayetlerinin failleriyle, onların Alperen Ocakları’nın müdavimleri olmasıyla da Malatya’daki üç Hıristiyan’ın katledilmesi olayları da aynı noktada birleşmişti. Tarihsel bakımdan da ilişkiler Susurluk skandalına kadar uzanmakta; Susurluk’un “dokunulmaz” failleri, bugün de çete organizasyonunun kumanda merkezinde durmaktadırlar.Yani; Cumhuriyet’in bombalanmasından Danıştay saldırısına, Hrant Dink cinayetinden Atabeyler çetesine, Malatya katliamına kadar son yılların bütün karanlık eylemleri, Ümraniye’deki evden çıkan bombalar ve bu bombalar etrafında birbiriyle ilişki kuran emekli subay ve astsubaylar ile onların etrafında tetikçilik yapan, lojistik destek veren “siviller” de birleşmektedir. Ve olayların içinde yer alan kişilerle JİTEM’in kurucusu ya da elemanı olarak adı geçen kimi emekli Veli Küçük gibi generallerin fotoğraf kareleri içinde yayınlanmakta, onlarla aynı mekanda ve aynı çevrelerle ilişki içinde oldukları da bilinmektedir. Ümraniye’de evde yakalanan cephanelikle ilgili polis, Oktay Yıldırım’ı da gözaltına aldı. Kuvayi Milliye Derneği Kurucular Kurulu Üyesi ve İstanbul Şubesi Başkanı olan Yıldırım, polisteki ifadesinde bombaları kendisinin verdiğini kabul etti. Oktay Yıldırım, patlayıcıları Hasdal’da ki askeri birliğin çöplüğünden aldığını da ileri sürdü.
Polis baskını sırasında ele geçen malzemelerin MKE yapımı olduğu ve ordu tarafından kullanıldığı belirtildi. Ancak patlayıcı ve el bombalarının hangi birliğe ait olduğu henüz tespit edilemedi.zaten bunun önemi de yoktur. Kontracı ordu ile içli dışlı çalıştıkları için cephaneliğe ulaşmaları pek de zor olmamaktadır. İşin daha da önemlisi ele geçirilen el bombalarının geçen yıl Cumhuriyet Gazetesi’ne düzenlenen saldırıda kullanılan el bombaları ile aynı özellikte olduğu da tespit edildi. Yakalanan bombalardan üç tanesi eksik çıkıyordu ve bunlarda faşist şeriatçı Danıştay eyleminin tetikçilileri tarafından Cumhuriyet gazetesine yönelik eylemde kullanılmıştı. Cephaneliği üstlenen Oktay Yıldıran ordudan resen emekli olmuş bir subay ve Kürdistanda faaliyet yürütmüş. Resen emekli olunca da devleti koruma ve kollamak için Kuvyai Milliye Derneğinin başkanı olmuş ve bu derneğin sitesinde yazıları yayıp, militarizmi ve eleştiren yazılar yazan aydınların mahkemelerinde provokasyon gösterileri düzenleyerek kışkırtılıp görevleri yaptığı bu eylemlerde Yıldırım, Veli Küçük, Kemal Kerinç’siz ve Muzaffer Tekin’le ile birlikte hareket ettiği görülüyor
Ümraniye’de ele geçen cephanelerle ilgili gözaltına alınan Oktay Yıldırım’ın aynı zamanda özel kuvvetlerde görev yaptığı, Danıştay’a yönelik saldırıda adı geçen Muzaffer Tekin’i intihara teşebbüs edip yaralandığında sık sık hastanede ziyaret etmişti. Tekin’in 10 yıllık arkadaşı Oktay Yıldırım, gelişen olayların Tekin’e karşı bir komplo olduğunu iddia etmişti. Yıldırım, ’Muzaffer Tekin, Atatürk ilkelerini ve onun ideolojisini yaşam biçimi haline getirmiş bir insandır. Muzaffer Tekin’in isminin konuşulması, onun nezdin de Türk ordusuna, vatanını sevenlere yapılmış bir komplodur’ demişti.
İşin ilginç olanı, Danıştay eyleminin tetikçisi faşist Şeriatçı Alparslan Arslan’la “kuvvacı” astsubay, yine Danıştay saldırısı sırasında adı geçen Muzaffer Tekin adlı emekli yüzbaşı da birleşmektedir. Bu emekli yüzbaşı ve etrafındaki emekli astsubay ve subayların ilişkileri, bir yandan Danıştay saldırısı ve Cumhuriyet’e atılan bombaların failleriyle, öte yandan Atabeyler ve Sauna çeteleriyle Trabzon’dan başlayarak yayılan linç girişimlerine önderlik edenlerle birleşmektedir. Bütün bu ilişkileri de gösteriyor ki laikçi milliyetçilerle, şeriatçı milliyetçiler yanı kulvarda birleşmekte ve arkasında TC devletinin korunup kollanması faşist milliyetçiliği çıkmaktadır. Kontrgerilla için laiklik ve şeriatçılık işin çeşnisidir esas olan 16. Türk Devletinin ayakta tutulması, yıkıcı ve bölücülere karşı mücadele edilmesidir. Bunun devlet şeriatçı da, laikçi, milliyetçilerde aynı amaç için kullanmaktan sakınca görmez. Nitekim Danıştay’a saldıranlarla Hrank Dinki katledenlerin Veli Küçük, Korkut Eken ve Muzaffer Tekin’inin etrafında buluşmaları da bunu işaret ediyor..
Aslında Trabzon’daki linççi, suikastçı organizasyondan Cumhuriyet gazetesine ve Danıştay’a saldıranlara,Ankara-Ulus’ta ve Diyarbakır’da patlayan bombalara kadar tüm çete organizasyonları, tek bir merkezden yönetilmektedirler. Ve bu merkez de JİTEM’cilere, onlar üstünden de “özel harp” organizasyonu yani işin başında Genelkurmay başkanlığı durmaktadır. Peki sadece iki yılda basında yere dökülen kanıtların gösterdiği bu tabloyu; savcılar, polis, devletin öteki ilgili kurumlar bilmez mi, görmez mi? Biliyorlar elbette. Fazlasını da biliyorlar. Ama kimi bu İstanbul-Ümraniye’de, emekli bir astsubayın evinde bulunan el bombaları ve öteki patlayıcılar, son birkaç yıldır ortaya çıkan ama üstü örtülen çeşitli çete organizasyonları arasındaki bağlantı açıkça devleti ve genelkurmayı işaret etmektedir. Kontrgerilla örgütlenmesi ile emekçileri yıldırma ve korkma amacını güden MGK diktatörlüğü,Susurluktan Şemdinli’ye uzanan kontrgerilla çetelerini ve tetikçilerini koruyup kollayarak, kontracı çetelerin ortada cirit atmasına yol açıyor. Emekçiler kontracı çetelerin dağıtılması ve MGK’nın lağvedilmesi hedefiyle mücadeleyi geliştirip ileriye taşımadıkları sürece, kontracı çetelerin provokasyon, cinayetlerinden ve zulmünden kurtulmak söz konusu olamaz