Erken Genel Seçim", Türkiye'nin gündemine, egemen sınıfların ağır siyasi ve ekonomik sorunlarla yüzyüze olduğu koşullarda, işçi sınıfının , emekçilerin artan hoş nutsuzluğu ve Kürt Ulusal Kurtuluş hareketinin yükselen muhalefetine karşı yeni saldırıların , sözde yeni hükümetler aracılığıyla gerçekleştirilmesini sağlamak amacıyla sokuldu.
rken Genel Seçim", Türkiye'nin gündemi , emekçilerin ve Kürt Ulusal hareketinin tepkisini, tekelci burjuvazi ve onun siyasal aygıtları(devlet ve siyasal partiler) seçimler aracılığıyla, işçi, emekçi ve Kürt yığınlarının değişik biçimler ve düzeylerde tepki ve öfkesini, parlamentarist yöntemlerle eritmek ve düzenin sınırları içinde tutmak için seçim ortamının yaratacağı siyasal etkiyi ve olanakları kullanıyorlar.
Her seçim döneminde, olduğu gibi, burjuvazinin taktiklerine karşı işçi sınıfı ve emekçi halkın tutumunun ne olması gerektiği, Kürt ulusal hareketinin bu politik ortamda kendisine nasıl bir yol seçeceği, devrimci komünistlerin, devrimci demokrasi güçlerinin başlıca tartışma konusunu oluşturmaya devam ediyor.
Seçimlerde taktik sorunu, bugüne kadar iki biçim etrafında tartışılmıştır: Boykot ve devrim perspektifini, burjuva parlamentonun niteliğini gözardı etmeksizin, seçime katılma.
Bu iki taktikten hangisinin tercih edileceğine, objektif kriterlere bakarak karar vermek gerekir . Ekonomik ve politik durum, işçi ve emekçi kitlelerin ruh hali, bilinç ve örgütlülük düzeyi ile içinde bulunulan süreçte bu kitlelerin yürüttükleri mücadelenin kapsam ve düzeyi, gelişme yönü ve bunun karşısında da egemen sınıfların genel durumu, karşılıklı güç ilişkileri, hangi taktiğin kullanılacağına karar verirken gözetilecek faktörlerdir .Bütün bu faktörler , devrimci ve demokratik hareketin ilerletilmesi, stratejik iktidar hedefine yaklaşılması perspektifi ile değerlendirilmelidir
Faşist diktatörlüğün at değişimine ihtiyaç duyduğu ve burjuva düzen partilerinin inandırıcılıklarını her geçen gün yitirdikleri ve çelişkilerin derinleştiği, buna karşılık, halk muhalefetinin toparlanıp ileriye doğru hamle yapamadığı dağınık bir dönemden geçiyoruz. Keza, bu muhalefetin başını çekerek onu genel bir iktidar nedeniyle mücadelesine dönüştürmesi özlenen işçi sınıfı hareketi, henüz sendikalizmin sınırlarını aşamamış, parlamentarizmin etkisinden kurtulamamıştır .Sınıf hareketi, gerek talepleri, gerekse mücadele biçimleri bakımından, siyasal özgürlük ve siyasal iktidar hedefine yönelmiş değildir. Kürt ulusal kurtuluş mücadclesi ile Türkiye işçi sınınıfı hareketi arasında olması gereken birlik, işçi sınıfının bilinç ve örgütlülük düzeyinin düşüklüğü nedeniyle henüz sağlanabilmiş değildir. Bu durum karşısında, seçim taktiği olarak boykotun değil, seçimler dolayısıyla oluşmuş bulunan ortamdan çcşitli araçlarla yararlanmanın ve devrimci seçim blokuyla devrimci bir seçeneğin yükseltilmesi seçimlerde daha elverişli koşullar yaratacaktır.
Boykot, günümüz koşullarıda, işçi ve emekçi yığınların taleplerinin içeriğini ve mücadele biçimlerinin düzeyini yükseltmeyecek, aksine, burjuvazinin çeşitli partilerinin demagojik propagandasına meydanı tümüylc boş bırakacak ve yığınların muhalefetinin burjuva siyaset kanallarına akıtılmasının kolaylaştırılması ve burjuva muhalefet partileri içinde eritilmesi için egemcn sınıfların kullandıkları alanı genişletecektir .
Boykot taktiğinde ısrar edenler, -İşçi Köylü, Çağrı, Mücadele Birliği açıktan Yürüyüş dergisi ise utangaç boykotçular olarak yığınların gerçekliğini anlamaktan uzak ve kendi çalıp kendi oynayan öncülerin durumuna uygun düşen boykot taktiği belirlediler- ve dönemin özelliklerini, burjuvazi ve faşist gericilikle işçi sınıfı, halk ve demokrasi arasındaki güç ilişkilerini ve bunların karşılıklı konumlanışlarının doğurduğu siyasal ortamın ihtiyaçlarını yeterince ve doğru olarak değerlendirmiş değillerdir. Ülkede, demokrasi ya da burjuva demokratik hak ve özgürlüklerin bulunmaması, faşizm koşulları, her dönemde geçerli olabilecek mekanik ve değişmez bir taktik yorumunayol açıyor. Aynı mantık, mücadelenin ilerletilmesi için taktiğin bir araç olduğunu, buna hizmet ettiği sürece her platformdan yararlanılabileceğini görmediği için, tersine çevrilmiş bir biçimde, burjuva demokrasinin bulunduğu koşullarda da , sürekli olarak scçimlere katılmayı önerebilecektir. Parlamentonun gerici bir kurum ve "burjuvazinin ahırı" olarak niteliğinin tespit 'edilmesi ve onun bir kurum olarak reddedilmesi ve en gerici kurumlar içinde çalışarak mevziler ve kürsüler elde edilmesi için mücadele edilmesi, birbiriyle çelişen şeyler değildir .Zamanı ve yeri geldiğinde, koşullar gerektirdiğinde, bizzat burjuvazi tarafından açılmış olanakları, burjuvaziye karşı bir silah olarak kullanabilmeyi bilmek gerekir.
Burjuvazi bakımından genel olarak parlemento seçimleri, bir hükümetin yerine hangisinin geçeceğini tespit etmekten ibaret değildir. Bu, yalnızca seçimlerin görünüşteki amacıdır. Bu türden seçimlerin, burjuva siyasal egemenliğin sosyal dayanaklarının sınanması, seçimleri araç olarak kullanarak burjuva hükümetler arkasındaki yığınsal gücün sağlamlaştırılması ve daha geniş bir sosyal tabana oturtulması ve bu tabanın yenilenmesi gibi daha kapsamlı amaçları da vardır. Bir başka deyişle seçimler, sınıflar mücadelesi içinde biçim kazanan, sosyal değişim dinamiklerinin sistem içindeki konumlarının korunup korunmadığını, bunların sistem dışına kayma eğilimlerinin bulunup bulunmadığını ölçmek için de imkan taşırlar .Bu anlamda da seçimler, politikayla uğraşan, iktidar için mücadele eden her sınıf için, en basit deyimle ''kendi güçlerini sınamak'', sosyal ve siyasal etkisinin boyutlarını görmek fırsatını verirler . Ancak seçimlerin yarattığı siyasal ortam, bu ölçmenin ve sınamanın, sıradan bir anket ve değerlendirme süreci gibi geçmeyeceği, karmaşık ve çok yönlü bağları olan, etkileşmeleri içeren bir sosyal ve siyasal süreç haline gelmesine yol açar. Burjuvazi açısından, siyasal egemenliğin temellerinin ve başlıca kurumlarının korunması için köklü yığın eyleminin engellenmesine hizmet edecek bir çarpık ''demokrasi'' bilincinin yığınlara şırınga edilmesinin yolları açılırken, halk muhalefetinin güçleri için de, bunun tersine çevrilmesinin imkanları doğar. Burjuvazi, kendi tasarılarını ve iktidar planlarını halk yığınlarının ilgilendiği, halk yığınların katıldığı ve onayladığı bir süreç olarak göstermek için seçimleri kullanmak için, erken, işçi sınıfı ve emekçi halk da, kendi programlannı oluşturacak, geliştirecek ve kendi yığınlarının bunlara sahip çıkmasını sağlayacak girişimleri, aynı ortamda ve aynı süreçle gerçekleştirebilir. İyi örgütlenmiş, ısrar ve inatla, cesaretle sürdürülecek bir seçim kampanyası, gencllikle devrimci politik propaganda ve ajiuısyonun olağan koşullarda ulaşamadığı yığınlara, siyasal ilginin en yüksek olduğu bir arıda ve siyasal etki gücünün en fazla olabileceğii koşullarda, devrimin ve demokrasinin programını ilerletebilmek için yeni ve olağan koşullarda elde edilemeyecek mevziler kazandıracaktır. Böyle bir faaliyet, bugüne kadar genllikle kendisini burjuva politik saldırılar karşısında savunma durumunda hissetniş olan devrimci harekete, dolaysız siyasal ilişkiler zemini üzerinde burjuvaziyc saldırma imkanı verecek, bu faaliyetin başarısı oranında da burjuvaziyi savunma durumuna sokabilecektir.
Kısacası, seçimler , bir yandan, burjuvaziye siyasal egemenliğinin sosyal ve idoolojik temellerini yeniden gözden geçirme, sağlamlaştırma ve sürekli kılma imkanını vcrirken, işçi, sınıfı vc emekçi halka da, bu temellerin göründüğü kadar sağlam olmadığını, kendi eylcmi ve iktidarı için de sosyal bir zemin bulunduğunu görmc ve gösterme yolunu açar; bu alan üzerinde kendi güçlerini seferber etmek yeni ve değişik çalışma ve mücadele biçimlcri geliştirmek, yeni taraftarlar kazanmak ve kadrolarını eğitmek için kendini sınamasını, tecrübe kazanmasını sağlar . Her seçim döneminde halk yığınları, çeşitli burjuva partileri arasında bir tercihe zorlanır ve çok büyük bir seçmen kitlesi, daima ''başka scçeneği olmadığı için'' kötünün iyisine oy vermek zorunda kalır. Partilere derin çıkar bağları ile bağlanmanış, geleneksel taraftar kimliğinin dışında kalan ve büyük bir halk çoğunluğunu oluşturan her seçmen, özellikle programları ve siyaset anlayışları arasındaki görünüşteki farklılıkların da gitgide azaldığını gördüğünde burjuvu siyasal partilere tüm umutsuzluk ve kopuş duygusuyla bakmaya başlanıştır. Halk yığınları, burjuva siyasal partilerden hiç birinin diğerinden daha iyi, daha ileri yada daha sorun çözücü olmadığına inanmaya başlamıştır. Bu, halktan genel bir hal alan hoşnutsuzluğun, sisteme karşı bir muhalefet, sistemden bir kopuş için potansiyel haline geldiğinin göstergesidir. Burjuva propaganda merkezlerinin ''depolitizasyon'' olarak adlandırdığı şey , aslında burjuva siyasete karşı ilgisizlik ve burjuva siyasal kurumlarından umut kesmiş olmaktan başka bir şey değildir.
Am bu umut kesme devrimci bir örgütlenme etrafında buluşmuyorsa o durumda politikadan uzaklaşmak ve ilgisizleşmek anlamına gelir ki, bunun oldukça tehlikeli bir gelişme olduğu görülmeldir.
Seçimlerde devrimci bir alternatif yaratarak güçlü bir devrimci alternatifi yüksletmek ve politikaya ilginin arttığı bir oratamda, yığın mücadelesinin gerilerde seyrettiği, devrimci bir önderlikten uzak, dağınık ve lokal eylemlerden çıkamadığı koşullarda Yürüyüş dergisinin utangaç boykot taktiği ve İşçi-köylü,Çağrı ve Mücadele Birliği derh gi çevrelerinin Türkiye gerçekliğinden kopuk hayalci ve öncü savaşçı yaklaşım üzerinden yükselen pasifist ve adeta yığınları burjuva düzen partilerinin zehirli propogandasına terkeden boykotçu yaklaşımları mücadeleyi ileriye taşımadığı gibi önemli bir devrimi ortamı heba etmeyi koşullamıştır. Bir çok bakımdan eleştirilmesi ve mahkum edilmesi gereken yanlar taşımasına karşın, faşist karşı devrimin işçi, emekçi ve Kürt özgürlük hareketine karşı haçlı seferi açtığı ve laiklik-şeriatçılık dayatmaları içinde yığınların sıkıştırıldığı ortamda seçimlere katılarak yığınların devrim ve sosyalizm alternatifi etrafında birleştirilmesi bakımından “Bir Umut” ittifakında buluşmak gerekiyordu. Ama grupçuluk, ben merkezci yaklaşımlar ve kitle mücadelesinin resmini çekmedeki sorunlardan dolayı ortaklaşalık yalanamadı ve devrimci hareket çok parçalı davranıştan kutulamadı. Elbette devrimci hareket içinde en ciddiyetsiz konuma düşenler ise lafta keskin ama pratikte edilgen konumda ileriye gitmeyen açık yada gizli boykotçu;Yürüyüş, İşçi-Köylü,Mücadele Birliği ve Çağrı çevreleri oldu. Boykotçu takımı açıklamalar ve değerlendirmeleiryle kendi tabanını dahi ikna edme başarılı olamayanları yaşamdan kopuk yaklaşımlarıyla emekçileri iknada başarılı olması beklenemez.