DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
OYAKBANK’TA SATILDI SERMAYENİN MİLLİYETİ DİNİ YOKTUR
Politika Haber
Ordunun 1960’ların başında kendi personeli arasında yardımlaşma amacıyla kurulan ve devletin “yürü kulum” demesiyle devletin kolları arasında 40 yıl içinde hızla büyüyerek, Türkiye’nin en büyük holdingleri arasında yer alan OYAK’a bağlı OYAKBANK Avrupa’nın en büyük tekellerinden birisi olan Hollanda’nın İNG bankasına satıldı. Ulusal ekonomi ve ulusla sermaye” demagojisiyle bir çok şirketi ucuzdan kapatan ve devlette en fazla desteği alan OYAK son 20 yıl içinde devsel gelişmeler yaşamış ve hemen her alan da faaliyet süren bir konuma gelmiş, özelleştirmelerde nemalaşmıştı. Tüm bunlar OYAK’ın Türk menşeli bir holding olarak gösterilerek, “halkı sömürecekse Türk şirketleri sömürsün” milliyetçiliğiyle “milli orduda milli sermaye ve banka” yaratması beklenmişti.

Ne ki faşist gerici güçlerin sırtlarını dayadıkları Genelkurmay “sermayenin milliyeti, dini, imanı olmaz” sözüne bağlı kalarak, hızla büyüttükleri OYAK’ yüksek karla emperyalist tekeller satmaktan sakınca görmedi. Çünkü generallerin ulusallık,emperyalist sermayeye karşı olmak vb. gibi bir hedefi olmadığı gibi onun bizzat hizmetinde olan bir ordudur. Bu bakımdan generallerin emperyalist sermayeye ile içli dışlı hareket etmeler ve çıkarları neyi gerektiriyorsa ona göre hareket etmeleri Onların, ulusalcı sözlerinin ne kadar yalan ve sahte olduğunu gösteriyor başka bir şeyi değil.

Keza emekçileri aldatmak ve yedeklemek amacıyla "Vatan, millet, bayrak, ulus devlet elden gidiyor" diye ortalığı velveleye veren generallerin başını çektiği “ulusalcı” faşist gerici güçlerin emperyalizm ve mali sermayesine sıkıca bağlanan bağımlılık gibi bir dertlerinin olmadığı, asıl dertlerinin işbirlikçi faşist rejimlerini "ulusalcılık" ambalajına sararak restore etmek olduğu bir kez daha gözler önüne seriliyor.



Başta generaller olmak üzere büyük sermayenin bazı kesimleri, özelleştirmeleri ucuz yoldan OYAK da peşkeş çekerek "yabancıya gitmeyen ulusalcı ordu sermayesi" olarak nasıl da bir "ulusal burjuvazi yaratılması" vaat ediyorlardı. Her ne kadar OYAK Türk menşeli olsa da başta Fransa olmak üzere sayısız emperyalist tekellerle çok yönlü işbirlikçi ortaklığı, borç, kredi bağımlılığı, silah alım ve ihale, kara para aklama, özelleştirmeleri ucuza kapatması, devlet ihalelerini kapatması bakımdan her ipte oynayıp sermayenin büyütürken bazı “ulusalcı” geçinene Kemalist kesimlerce OYAK, Sümerbank ve bir dizi başka bankayı, Erdemir'i yutarken "yabancıya gitmedi, OYAK aldı" diye adeta zil takıp oynamışlardı. Fakat bazı bankaları, Erdemir gibi bir devi yutmak, tüm ordu ve bağlantılı personelin maaşlarının yüzde 10'unu "yasa zoruyla" koymak, devlet ihalelerini kolay yoldan kapmak, vergiden muaf olma ki kışlalardan Oyakbank dışındaki tüm banka şubelerini ordu eliyle çıkarmak kadar kolay değildi.

Bu kadar kısa zaman içinde sınırsızca büyümek, emperyalizm ve mali sermayesine başvurmadan, bağımlılık ilişkilerini daha da derinleştirmeden mümkün olmaz ve sürdürülemezdi de. Devletin özelliklede ordunun desteğini kullanarak son dönemde özelleştirmelerden en yağlı parçaları kaparak muazzam bir hızla büyüyen, en büyük 10 ve en karlı 3 işbirlikçi holding arasına giren OYAK bankacılık alanında hızlı bir büyüme gösterdi. Ama,riski en düşük ama bir koyup beş almada kar marjı oldukça yüksek olan bankacılık alanına yabancı sermayenin ciddi bir ilgisinin olduğu ve son bir yılık dönemde bir çok bankanın el değiştirmesiyle bankacılık alanında yabancı tekellerin egemenliğinin yüzde elli düzeye ulaştığı görülüyor.

OYAK Genel Müdürü Coşkun Ulusoy, daha önce "Canla kurulmuş, başla devam etmiş stratejik kurumların özelleştirilmemesi gerektiğini", özeleştirilerse de Türk sermayesine satılmasını söylemiş ve şirketleri, bankaları satın alan yabancıların, yabancı devletle ilişkileri var. Yani bizim devletimiz satıyor, yabancı devletler alıyor. Bir Türk olarak bu beni üzüyor. Eğer özelleştirilecekse ve satılacaksa Türk firmaları almalıdır demişti..

Bu konuşma üzerine "OYAK Türk’tür, Türk kalacaktır" diye slogan atan OYAK bayileri coşmuş, Ulusoy'u omuzlarda taşımıştı. Eh böylesine bir "ulusalcılık" ile Türkiye'nin gurur duymaması mümkün müydü? Şimdi aynı Ulusoy, kıvırıp, "OYAK ordunun malı değil. Oyakbank’da sadece ordu mensuplarının parasal işlemleri yapılıyor" diyerek durumu kurtarmaya çalışarak “ ben yabancı sermayeye karşı değilim” sözleriyle paranın ulusu, dini, imanı olmayacağını bir kez daha gösteriyordu. Milliyet gazetesinden Güngör Uras'ın da belirttiği gibi;

 

Silahlı Kuvvetlerin her türlü iç ve dış (açık veya kapalı) silah alımları, silah ve mühimmat ödemeleri, ithalat işlemleri Oyakbank’dan geçmektedir. Bundan sekiz yıl önce alınan bir karara dayalı olarak karargâhlarda sadece Oyakbank faaliyet gösterebilmektedir. Silahlı Kuvvetler mensuplarının maaş ödemeleri, kredi kartları, bireysel kredileri, konut krediler, taşıt kredileri Oyakbank'ın tekelindedir.

 

OYAKBANK’ın satışının ardından Kemal Yavuz, Osman Özbek gibi bir dizi emekli general, “Biz şerefli Türk subayları olarak Oyakbank’ın yabancıya satılmasını kabul edemeyiz” türünden açıklamalar yaptılar. Ama general eskilerinin "şeref" dedikleri şey daha fazla kar getirisi olsa gerek. Her şeylerini emperyalizme bağımlılık ve oradan gelecek desteğe bağlayan, bin bir yoldan emperyalizme bağımlı olan bir TC devleti ve ordusunun holdinglerinin bağımsız kalması ve emperyalist sermayeye kafa tutması beklenemezdi. OYAKBANK’ın Hollanda banka tekellerinden İNG’ ye 2.8 milyar dolar gibi büyük bir meblağa satılması, ordunun nasıl sermaye alanında büyüdüğünü ve emperyalist sermaye ile içli dışlı olduğunu, sermayenin milliyeti,dini ve imanı olmadığını gösteriyor.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Politika Haber

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.07 Saniye