DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
BÜYÜK KOMPLO YADA DEVRİM İÇİNDE KARŞI DEVRİM- Kitap Tanıtımı-
Kültür Sanat
Komplo sözcüğü, gizli yıkıcı planlara sahip olma ve gerçekleştirme anlamına yani, bunun kişi ya da topluca işlenmesi anlamınıda içerir.

“Sovyetler Birliği'ne Karşı Büyük Komplo;1917-1947 yılları arası Sovyetler Birliği'ne karşı girişilen faaliyetlerin özellikle bu boyutunu uluslararası burjuvazi ile, ülke ve parti içindeki burjuva, küçük burjuva unsurlar tarafından "topluca" gerçekleştirilmeye çalışılmış olmasını anlatırken ,okuyucunun önemli bir gerçeği kavrayabilmesinide kapıyı açıyor. Sınıfla mücadelesi basitçe patronlar ve işçiler arasındaki mücadele ile sınırlı değildir; bütün bir dünya,devletler arası ilişkleri, kurumları ve kişileri kapsayan,çok yönlü,çok kutuplu ve karmaşık bir mücadeledir.

Dünyada ilk işçi devleti olan Sovyetler birliği,sınıflararası mücadelenin,dünya çapında sistemler arası bir mücadele biçimini almasınada yol açtı. Bütün ülkelerin işçileri tarihde ilk kez, kendi sınıf kardeşlerinin, Rusyada egemen sınıf haline geldiklerini, toplumsal hayatın, bütününü etkileyen ve yöneten bir güç olarak iktidara yerleştiklerini gördü. Bu yalnızca her ülkededeki işçiler, büyük bir bir ülkeyi yönettebileceklerini, köylülüğün ve diğer emekçilerin, her türlü sömürü ve baskıdan kurtularak özgürleşecekleri olanakları yaratabileceklerini göstermekle kalmadı ve aynı zamanda bütün ülkelerin burjuvalarına da, işçi iktidarınını sadece korkulu bir kabus olmadığını, maddi olarak geçekleşebileceğini de göterdi. İşçi sınıfı iktidarı, yeryüzünde işçilerin hakim olduğu büyük bir coğrafya parçası yarattı. Böylece, dünyanın toplumsal coğrafyasını da, işçilerin ülkesi ve burjuvaların ülkeleri olarak böldü.

Bunun en önemli sonuçlarından birisi, sömürücü sınıfların bütün dünyanm efendisi olduğunu ve sonuna kadar öyle kalacağını propganda eden burjuvaların da, işçi iktidarının ancak çok uzak bir gelecekle belki gerçekleşebileceğini "tahmin eden “sosyalist" teorisyenlerin de yanıldığını kanıtlamasıydı.



Ekim Devrimi, burjuvazinin yeryüzündeki egemenliğinin bu dünyanm kaden olmadığını, işçi iktidarının bugün ve bizzat işçilerin elleriyle kurulabileceğini dosta düşmana gösterdi. Devrimin bütün ülkelerin işçileri, ezilen halklar ve uluslar üzerinde heyecan ve yaratan ve etki doğuran , devrimci dalgayı yükselterek burjuvazinin iktidarını dünya çapında tehdit etmesi kaşısında, dünya burjuvazisi, bunun bir rastlantı olduğunu, kısa zamanda yıkılacağını, böylece işçilerin ve halklarm üzerinde yaşadıkları hayattan başka bir hayati gençekleştiremeyeceklerini, inandırıcı bir biç imde ortaya koyma savaşımına girişti. Bunun en kestirme yolu, Sovyetler Birliği'nde kurulan isçi iktidarının yıkılması, Çarların, burjuvaların siyasi vc ekonomik iktidarının en kısa zamanda yenidcn kurulmasıydı. Bu amacın gcrçckleştirilmesi için, dünya burjuvazisi, tam anlamıyla "topluca" bir saldırıya girişti. Elindeki bütün imkanlarla, devletleriyle, siyasi panilcriyle, "yardım" dernekleriyle, "kültür" kuramlarıyla, Sovyetler Birliği'ne karşı yapılabilecek her şeyi yapmaya çalıştı.

Devrimin ilk yıllarında, bu saldırı, büyük ölçüde, ydulan Rus burjuvazisinin vc devletinin kalıntılarına dayanılarak sürdürüldü. Çarlık ordusunun kalıntıları , Kolçak, Denikin, Wrangel gibi gcrici generaler eliyle yeniden toparlanıp devrime karşı saldırıya geçirdi. Burjuva devletten arta kalan bürokratlar, teknisyenler, uzmanlar eliyle casusluk, yıkıcılık ve sabotaj eyfemleri düzenlendi. Ancak ülke içinde devrim, zaferle ilerlemeye devam etti, burjuvuzi için, artık, eski düzenin kalıntılarıyla yıkıcılığı sürdürdürülmesi olanağı kalmadı. Burjuvazi, Rusya'da silahtan, siyasi araçlardan ve mülkiyetten arındırıldıkça, uluslararasi burjuva yıkıcılık faaliyeti de, kendisine hizmet etmek üzere, bizzat devrime önderlik eden parti içinde işbirlikçiler bulmaya onlar araclığıyla amacını gerçekleştirmeye, yöneldi.

Devrim, hiç kuşkusuz, düz bir çizgi izlemez ve yıkılan sistemin arkasında bıraktığı problemler üst üste yığılarak, bizzat devrrimini yapan işçi sınıfı içinde de, işçii sınıfı partisinin kadroları arasında da izlenen yol hakkında umutsuzluklar ve kuşkular besleyenlerin ortaya çıkmasına sebep olabilir. Yıkılan sömürücü sınıfların ideolojisi öe içten bağlı kalmış, olanlar, mülk sahibi sınıflar içinden çıkarak devrimci işçi sınıfının saflarına katılmış, parti kadrolarının bir bölümü, sosyalizmin gerçekleştirilmesi için tutulan yoldan geri dönmeyi, uluslararası burjuvazi ile uzlaşarak bir süre daha beklemeyi, veya bir başka program izleyerek sosyalizmin gerçekleşmesini önlemeyi isteyebilirler. Bunlar, Sovyet Devriminin hemen ertesinde görülmeye başlamışlar ve bir iç; tartısmayı ve mücadeleyi devrimin gündemine sokmuşlardır. Sovyet Devriminin yıkılmasına umut bağlayan uluslararası burjuvazi, bu unsurları, daima "yararlanılabilir" çatlaklar olarak görmüş ve yıkıcılık faalyetlerinde artık bu unsurlardan yararlanmıştır.

Sosyalizmin en büyük güvencesi olan marksist-leninist parti içinde, marksizm-leninizme aykırı, ondan ayrılmayı ifade eden oportünist, revizyonist ve reformist görüş, sahipleri, böylece emperyalist burjuvazinin karşı devrimci araçları haline gelmişlerdir.

Bu da gösteriyor ki, parti içinde burjuvazinin görüş, ve özlemlerinin gerçekleşmesine aracılık edenlerin, mutlaka doğrudan doğruya burjuvazinin paralı ajanları olmaları gerekmiyor. Her bir partinin dünya görüşü, işçi sınıfına karşı ödev ve sorumluluklarının bilinci, kendisinin işçi sınıfı içindeki yerini doğru değerlendirip değerlendiremediği, marksizm-leninizmi kavrayış ve uygulayış düzeyi, her partinin sosyalizm mücadelesi içinde izleyeceği çizgiyi etkiliyor ve ünlü örnek Troçki'de olduğu gibi, bazan önemli görev ve sorumluluklar yüklenmiş partilerin de, dünya görüşlerinin burjuvaziye yakınlığı ve sosyalist devrim programlarına uzaklığı nedeniyle dolayısıyla işbirlikçiler haline gelmesine yol açabiliyor.

"Büyük Komplo", bu konuda, özellikle günümüzde yeniden canlandırılan tartışmalara ışık tutan bir çok belgeyi içeriyor. Troçkistlerin ve Troçki'nin itibarının iade edilmesiyle, kendi sosyalizmden dönüş çabaları arasında doğru bir ilişki kuran bugünkü revizyonistlerin tarihi karartmaya çalışan bütün ifadelerine, bu kitapta, zamanında verilmiş cevaplar bulunabilir.

Günümüzde sosyalizmin yıkılışını kutlayanlar, bu yıkılışı tamamlamak için son bilimsel kalıntıları da temizlemeye çalışanlar, elbirliği ile, yalnızca bugünü ve geleceği değil, geçmişi de tahrif ve tahrip ediyorlar. Sosyalizme karşı düzenlenen komplocu girişimlerin, bugün, sosyalizmin ve sosyalizmi inşa etmeye çalışan bolşevik parti önderlerinin hatası gibi sunulduğuna tanik oluyoruz. Günümüzdeki gelişmeler açısından bakılınca, bugün sosyalizmi revizyonist tahribata uğratılan ve artık Sovyetler Birliği ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinde yıkılmasından sorumlu olan herkesin ağızbirliği ile "Stalin'in hatalarından" sözetmesinin anlamı daha açık görülüyor: Bu suçlamalar, "sosyalizmin kurulması çabasına hiç girilmemeliydi" anlamına geliyor. Stalin, Sovyetler Birliği'nde işçi sınıfı ve halkın büyük desteği ile, bütün enerjisini ve zamanın bu savaşa adadığı bir sırada da, muhaliflerinin aynı suçlamalarıyla karşı karşıyaydı. Zinovyev, Buharin, Troçki ve diğerleri, her söyledikleri ve yaptıklarıyla, Stalin'in karşısında, bugünkü çocuklarının talebini dile getiriyorlardi: Sosyalizm kurulmamalıdir!

"Büyük Komplo", bu bakımdan, yalnızca uzak geçmişteki bir otuz yılın öyküsü değildir, aynı zamanda günümüz olaylarının da bir açıklamasıdır.

İncelenen olay ve belgeler hakkında, kitabın yazarlan,çeşitli tanıklara, değerlendirme, yorum vc açıklamaları için başvurmakla, bu arada komünist ya da sosyalist olmayan bir çok politika, bilim ve sanat insanın görüşlerini aktarmaktadır. O yıllarda, emperyalist burjuvazinin devrim've sosyalizm aleyhindeki propagandasının, dünya kamuoyu üzerindc küçümsenemez bir etkisi bulunuyordu ve buna karşı, doğrularını savunulup anlaşılması için pek çok güçlük söz konusuydu.Yazarlar, bu güçlüğü, kamuoyunda "sözü dinlenir" olarak kabul eden ünlü şahsiyetlere başvurarak aşmayı denemelerdir. Kitapta, yer yer, görüşlerini başvurulan "tarafsız" burjuva bilim, sanat ve politika insanları hakkında abartılı değerlendirmeler ve övgülere rastlanabilmektedir. Okuyucu, bu noktada, yazarların sosyalist Sovyetler Birliği'ne içten sempati duyan ve Stalin'in dünya çapındaki devrimci prestijinden büyük ölçüde etkilenene iki İngiliz aydını olduğunu hatırlamalıdır.

Yazarların bu özelliği, özellikler "komplo" kavramı eksen alınarak yazılmış bu kitapta, önemli bir perspektif eksikliğine de yol açmaktadır.

Tarih, hiç bir zaman, komplocularla komploya konu olanların şematik bir çatışması olarak anlaşılamaz. Suikastler, darbeler, sabotajlar, kışkırtıcılık ve ajan faaliyetleri büyük sınıflar mücadelesinin çok çeşitli ve çok yönlü ilişkileri içinde boygösteren burjuva tipde araçlardır. Ve tezlerin içerikleri, ancak genel sınıf mücadelesinde mücadeleye katılanların politik ihtiyaç ve planları açıklanabilir. Bu temel sorun dikkate alınmadıkça, yalnızca komplonun nedenleri anlaşılmaz olmakla kalmaz, komplonun nasıl alt edildiği, suikast, sabotaj ve kışkırtmalara rağmen devrimin nasıl ayakta kaldığı ve sosyalizmin inşasında nasıl başarılar elde edildiği de anlaşılamaz.

Bir komplonun başarıya ulaşmasını belirleyen şey, yalnızca onu gerçekleştirmek isteyenlerin gücü, becerisi, komplo planlarının inceliği, keskinliği değildir. Komplonun yöneldiği hedefin nitelikleri de en az onu uygulayanlarin ki kadar önemlidir ve asil belirleyici olan çoğu zaman budur. Komploya konu olan kurumların , kişilerin, ülkelerin dayandıkları dinamik güçler, aynı zamanda komployu altetmenin de güçleridir. Ve bunlar ne kadar güçlü, sağlıklı, yaratıcı ise, komplo o kadar başarısız kalmaya mahkumdur.

İngiliz, Amerikan, Fransiz, Alman vs. emperyalist komploların, yıllarca Sovyetler Birliği'ni hedef almış,, ama değil yıkmak, sarsamamıştır bile.

Ama bir kez, politik aygıttırlar iktidar, parti, yığın örgüleri içten çözülmeye, devrimci politikalar üretme etkinliğinden uzaklaşmaya başladığında, kısacası, bir bütün olarak karşı oldukları sınıfın poliükaları karşısında dayanıksız, acılarla dolu ve devrimci içeriktcn yoksun hale geldiğinde, artık sabotajların, suikastlerin, darbeci girişimlerin ve kışkırtıcılığın yapamadığını, bünye kendi kendisine yapmaya başlar.

"Karşı-devrim içinde Karşı-devrim", işte tam bu noktada, Polanya örneği üzerinde, komploların hedeflerine ulasabilmesinde, bizzat parti ve devlet aygıtındaki çatlakların, çürüklerin, işçi sınıfı ve halktan kopmanın yolaçtığı zayıflık ve hastalıkların oynadığı rolü açıkca ortaya koymasıbakımından, "Büyük. Komplo"da eksik kalan perspektifi geliştirmeye yardımcı olacak niteliktedir.

"Karşı-devrim İçinde Karşı-devrim", Spiro Dede tarafından yazılmış ve 1983'te Tiran'da yayımlanmıştır. Eski Doğu Avrupa ülkelerindeki "değişimin" kökleri, nedenleri ve eğilimleri hakkında, tarihsel bilgi ve siyasi yorum açısından son derece önemli değerlcndirmeleri içeren bu kitapta, yalnızca Polonya İşçi Partisi'nin değil, Sovyetler Birliği de dahil olmak üzere, bütün eski sosyalist ülke partilerinde, devlet ve toplum hayatinda ortaya çıkan burjuva nitelikle genel akım ve eğilimlerin sonuçta yıkıma neden olan şeylerin, marksist-leninistler tarafindan önceden ve büyük bir kesinlikle öngörüldüğü belgeleniyor. "Büyük Komplo'nun derlediği verilerle bu öngörü arasında okuyucu tarafından kurulacak ilişki, sosyalizmin tarihi bakımından olduğu kadar devrimci mücadeleden bugün edinilmesi gereken bakış derinliği için de ufuk açıci niteliktedir, olacaktır.

Spiro Dede, tam bir açıklıkla, Polonya ve diğer Doğu Avrupa ülkelerinin geriye dönüş ve çöküş sorununa ışık tutarken, yeniden bir devrimci sosyalist yükselişin imkanlarını da gösteriyor. Spiro Dede, kapitalist dünyanın sevinç çığlıklarına aldırmadan, bir yandan yıkılanın sosyalizm değil, kapitalist toplumsal ilişkilerin bir biçimi olduğunu gösteriyor, diğer yandan bu yıkıntılar içinden yeni ve güçlü bir proleter hareketinin gelişeceğine dair işaretleri tespit ediyor.

Son söz, henüz söylenmiş değildir.



 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Kültür Sanat

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.14 Saniye