22) Endüstriyel sabotaj
1934 Aralığında, partinin Leningrad il başkanı ve Merkez Komitesinin en önemli isimlerinden biri olan Kirov’un öldürülmesi, gizli bir örgütün varlığını ortaya çıkaran bir soruşturmaya yol açtı. Bu örgüt partiyi ve hükümeti şiddet yoluyla ele geçirmek için komplolar hazırlıyordu. Daha açıkçası, 1927’de kaybettikleri politik mücadeleyi, devlete karşı şiddet yöntemleriyle kazanmayı umuyorlardı. Temel olarak da endüstriyel sabotaj, terörizm ve yolsuzluktan yararlanıyorlardı. Muhalefetin yönlendiricisi Troçki bu eylemleri dışarıdan yönetiyordu. Endüstriyel sabotaj Sovyet devletine korkunç zararlar verdi, birçok makineyi tamiri imkânsız bir hale getirdi. Madenler ve fabrikalarda çok büyük üretim düşüşü yaşandı.
Sorunu 1934 yılında ilk ortaya koyanlardan biri, Sovyetler Birliği’yle başmühendis olarak çalışmak üzere sözleşme yapan yabancı uzmanlardan Amerikalı mühendis John Littlepage oldu. Littlepage 1928-1937 arası on yılını maden endüstrisinde, özellikle de altın madenlerinde çalışmakla geçirdi. 1939 tarihli Sibirya Altınının Peşinde adlı kitabında şunları yazdı: “Uzak durabildiğim sürece Rusya’daki politik oyunların inceliklerine hiç ilgi duymadım, fakat işim gereği Sovyet endüstrisinde ne olup bittiğini incelemek zorundaydım. Sonunda Stalin ve arkadaşlarının, en kötü düşmanlarının hiçbir şeyden memnun olmayan devrimci komünistler olduklarını anlamalarının oldukça uzun sürdüğüne kesin kanaat getirdim.”
Littlepage kişisel deneyiminin, hükümeti devirmek için endüstriyel sabotajı deneyen büyük bir komplonun var olduğunu ortaya koyan resmi açıklamalarla onaylandığını da yazdı. Daha 1931’de Ural ve Kazakistan bakır ve kurşun madenlerinde çalışırken sorunun varlığını hissetmişti. Bu madenler, ağır sanayi ikinci başkanı Piyatakov’un yönetimindeki büyük bir sanayi kompleksinin parçasıydı. Madenler hem üretim hem de çalışan işçilerin güvenliği açısından felaket bir durumdaydı. Littlepage sabotajın iyi örgütlendiği ve sanayi kompleksinin başından kaynaklandığı sonucuna vardı.
Littlepage’in kitabı Troçkist muhalefetin bu karşı-devrimci eylemler için gerekli parayı nereden bulduğunu da anlatıyor. Gizli muhalefetin çoğu üyesi yabancı fabrikalara verilen makine siparişlerinde konumlarını kullanarak, ödenen ücrete göre çok kalitesiz makinelerin alınmasını sağladılar. Yabancı üreticiler fiyat farkını Troçki’nin örgütüne veriyor, Troçki ve Sovyetler Birliği’ndeki komplodaki suç ortakları bu fabrikalara sipariş vermeye devam ediyorlardı.
23) Hırsızlık ve yolsuzluk
Bu iş Littlepage tarafından 1931 ilkbaharında madenlere asansör almak üzere bulunduğu Berlin’de fark edildi. Piyatakov tarafından yönetilen Sovyet heyetinde Littlepage asansörlerin kalitesini kontrol edecek ve alımı onaylayacak uzman olarak bulunuyordu. İşe yaramaz kalitesiz asansörlerle ilgili bir sahtekârlık tespit etti, fakat bunu Piyatakov’a ve diğer heyet üyelerine ilettiğinde soğuk bir şekilde karşılandı, sanki bu olayı gizlemek istiyorlar hatta bu alımları onaylaması için ısrar ediyorlardı. Littlepage bunu kabul etmedi. Önce bunun basit bir yolsuzluk meselesi olduğunu ve heyet üyelerinin asansörleri satan şirketten rüşvet aldığını düşündü. Fakat büyük 1937 duruşmaları sırasında Piyatakov troçkist blokla bağlantısı olduğunu açıklayınca, Berlin’de şahit olduğu bu olayın basit bir rüşvet meselesi olmadığını anladı. Elde edilen para Sovyetler Birliği’nde bulunan gizli muhalefetin sabotaj, terörizm, yolsuzluk ve propagandayı içeren faaliyetlerini finanse etmede kullanılıyordu.
Böylece ortaya çıktı ki Batı burjuva basınının çok sevdiği Zinovyev, Kamanev, Piyatakov, Radek, Tomski, Buharin ve diğerleri Sovyet halkı ve parti tarafından kendilerine emanet edilen mevkileri, devletin parasını çalmak ve bu parayı sabotajlar düzenleyip Sovyet sosyalist toplumuna karşı savaşacak sosyalizmin düşmanlarıyla işbirliği yapmakta kullanıyorlardı.
24) Bir darbe planı
Hırsızlık, sabotaj ve yolsuzluk kendi başlarına ciddi suçlardı ama muhaliflerin eylemleri daha da ileri gitti. Komünist Parti Merkez Komitesi’nin en önemli üyelerinin katledilmesiyle başlayan, tüm Sovyet yöneticilerinin ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir darbe komplosu hazırlandı. Darbenin askeri işleri Mareşal Tuhaçevski tarafından yönetilen bir grup general tarafında yönetiliyordu.
Kendisi de troçkist olan, hem Stalin hem Sovyetler Birliğine karşı birçok kitabın yazarı Isaac Deutscher’e göre, darbe Kremlin’e ve Moskova, Leningrad gibi büyük şehirlerin en önemli karargâhlarına yönelik bir askeri operasyonla başlayacaktı. Gene Deutscher’e göre, komplo Tuhaçevskiyle birlikte ordu politik komiseri Gamarnik, Leningrad komutanı General Yakir, Moskova askeri akademisi komutanı General Uboreviç ve bir süvari komutanı olan General Primakov tarafından yönetiliyordu.
Mareşal Tuhaçevski eski çar ordusunda bir subayken devrimden sonra Kızıl orduya katılmıştı. 1930’da, subayların %10’u (yaklaşık 4.500 kişi) eski çar subaylarındandı. Birçoğu burjuva görüşlerini değiştirmemişler ve harekete geçmek için fırsat kolluyorlardı. Bu fırsat muhalefetin darbe hazırlamasıyla ortaya çıktı.
Bolşevikler güçlüydü, ama sivil ve askeri komplocular daha güçlü hale gelmek için büyük çaba harcadılar. 1938’de kamuya açık yargılanmasında Buharin’in yaptığı itiraflara göre, troçkist muhalefetle Nazi Almanyası arasında karşı-devrimci darbe başarılı olursa Ukrayna’yı kapsayan geniş toprakların Almanya’ya bırakılmasını içeren bir anlaşma yapıldı. Darbeyi destekleme karşılığında Nazi Almanyası’nın payı bu olacaktı. Buharin anlaşmadan, bu konuda Troçki’den direktif alan Radek aracılığıyla haberdar olmuştu. Sosyalist devleti yönetmek ve savunmak için yüksek sorumluluk verilen bu komplocular sosyalizmi yıkmaya çalışıyordu. Her şeyden önce, bu olanların Nazi tehlikesinin zaman geçtikçe büyüdüğü ve Nazi ordularının Avrupa’yı tehdit etmeye, Sovyetler Birliği’ni de işgal etmeye hazırlandığı 30’lu yıllarda olduğu akılda tutulmalıdır. Komplocular kamuya açık bir yargılamanın sonucunda vatana ihanet suçundan ölüme mahkûm edildiler. Sabotaj, terörizm, yolsuzluk ve cinayetten, ülkenin bir kısmını Nazilere hediye etmekten suçlu bulunanlar başka bir şey bekleyemezdi. Bunlara masum kurbanlar olarak demek, gerçekten abartı olur.
25) Daha fazla yalan
Batı propagandasının Robert Conquest aracılığıyla Kızılordu temizliği üzerine ne yalanlar uydurduğuna bakmak ilginç olur. Conquest Büyük Terör adlı kitabında, 1937’de Kızılordu’da 70.000 subay ve komiser bulunduğunu, bunların yarısının (15.000 subay ve 20.000 komiser) siyasi polis tarafından tutuklanıp idam edildiğini ya da ömür boyu çalışma kamplarına gönderildiğini yazdı. Kitapta yer alan diğer şeyler gibi bu iddianın da gerçekle bir ilgisi yoktu. Tarihçi Roger Reese, Kızılordu ve Büyük Temizlik adlı kitabında ordu içindeki 1937-38 temizliğinin gerçek boyutunu gösterdi. Kızılordu ve hava kuvvetleri subay ve siyasi komiserlerinin sayısı 1937 yılında 144.300 iken 1939’da 282.300’e yükselmişti. 1937-38 temizliklerinde 34.300 subay ve siyasi komiser atıldı. Bununla birlikte 1940’ta bu kişilerin 11.596’u geri alındı ve mevkilerine döndü. Demek ki 1937-38 temizliklerinde 22.705 subay ve siyasi komiser atıldı (yaklaşık 13.000’i subay, 4.700 havacı subay ve 5.000 siyasi komiser), Conquest’in söylediği gibi tüm subay ve siyasi komiserlerin yarısı değil %7,7’si. Elimizdeki tarihsel verilere göre bu %7,7’den bir kısmı ihanetten hüküm giymiş fakat büyük çoğunluğu sivil hayata dönmüştür.
Son bir soru. 1937-38 büyük duruşmaları bize ne anlatıyor? Örnek olarak, gizli muhalefette çalışan en üst düzey parti görevlisi Buharin’in duruşmasını ele alalım. Yargılamanın tamamına katılan dönemin ABD Moskova büyükelçisi ünlü hukukçu Joseph Davies, Buharin’in tüm duruşmalar süresince serbestçe konuştuğunu ve kendini savunabildiğini ifade etmişti. Davies, Washington’a yazdığı mektupta, duruşmalara katıldıktan sonra sanığın suçlu olduğuna inandığını, diğer diplomatların da aynı şekilde, ciddi bir komplonun açığa çıkarıldığını düşündüğünü yazmıştı.
26) Tarihten öğrenelim
Üzerine binlerce yalancı makale ve kitap yazılan, olayları çarpıtan yüzlerce film çekilen Stalin dönemi Sovyet ceza sistemi tartışmasından önemli dersler çıkartılabilir. Olgular bir kez daha burjuva basınında sosyalizm hakkında yayınlanan söylentilerin büyük çoğunluğunun yanlış olduğunu ortaya çıkarmıştır. Sağcılar, basın, radyo ve televizyon sayesinde hayatımızı yönetebilir, kafa karıştırabilir, doğruyu çarpıtabilir ve birçok insanın bu yalanlara inanmasını sağlayabilir. Sağcıların yaydığı her hikâye tersi kanıtlanana kadar yanlış sayılmalıdır. Tedbirli davranmak için sayısız neden var. Rus araştırma raporlarında yanlışlıkları tamamen açığa vurulmasına rağmen sağcılar son elli yıldır söylenen yalanları aynen yeniden üretiyor. Sağ tarihsel mirasını devam ettiriyor: aynı yalanı doğru kabul edilene kadar defalarca tekrarlama. Batıda Rus araştırma raporları yayınlanınca, çeşitli ülkelerde, bu araştırmalara gölge düşürmek ve eski yalanları yeni doğrularmış gibi halka sunmak için bir sürü kitap yazıldı. Bunlar baştan sona komünizm ve sosyalizmle ilgili yalanlarla dolu iyi pazarlanan kitaplardır.
Sağcı yalanlar bugünkü komünistlerle mücadele edebilmek için tekrarlanıyor. İşçilerin kapitalizm ve neo-liberalizme alternatif bulamamaları için tekrarlanıyorlar. Bunlar geleceğe dair bir hedefi, sosyalist toplumu, gösterebilecek tek grup olan komünistlere karşı kirli savaşın bir parçasıdır. Eski yalanlarla dolu yeni kitapların basılmasının nedeni budur.
Tüm bunlar, sosyalist bakış açısına sahip herkese yeni bir görev yüklüyor. Komünist gazeteleri burjuvazinin yalanlarına karşı savaşan işçi sınıfının gerçek gazeteleri haline getirme sorumluluğunu üstlenmeliyiz! Bu şüphesiz bugünün sınıf savaşında önemli bir görevdir ve yakın gelecekte yeniden ortaya çıkacaktır.
İsveç KPML(r) üyesi Mario Sousa tarafından 1998 yılında yazılmıştır.
Stalin Arşivi çeviri birimi tarafından Türkçeleştirilmiştir. (Şubat 2006) .Son