Genel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin yaklaşması egemen sınıf klikleri ve burjuva düzen partileri arasındaki çelişkileri daha fazla su yüzüne çıkarıcı oldu. Emekçi yığınları yedekleme için her sınıf ve kesim kendi bulunduğu çizgide hareket ederek yığınları zehirleyip bir kez daha nasıl ezip sömüreceğinin hazırlığını yapıyorlar. Hemen her seçimlerde olduğu gibi yaklaşan genel seçimlerde egemen sınıf klikleri ve partleri arasında it dalaşı artmış durumda. Bu seçimlerde Cumhurbaşkanlığı seçiminin öncelikli olması ve AKP’nin kendi adayını seçtirmede-başbakan Erdoğanı köşke çıkartma çabası- devletin asıl sahipleri ve arkasında duran partiler ile AKP arasındaki çelişkileri dahada artırıcı oldu. Aslında ortdada danışıklı yaşanana bir dövüş var. Çünkü başbakanlığa oturan ve önemli yetkileri olan Erdoğanın Cumhurbaşkanlığına oturmasının önünde her hangi bir rejim açısından tehlike yoktur.
Buradan olarak esas üzerinde fırtına koparılan olay sahte laikçilerle takiyeci şeriatçı AKP’nin arasında süren iktidarda pay kapmak olduğunu söylemek hiç yanlış olmayacaktır. Faşist gerici klikler arasında bu kadar gürültü koparılmasının ardındaki esas neden emekçilerin bilincini bulundurarak sisteme bağlamak ve ölümü göstererek sıtmaya razı etmektir.Yoksa emekçi kitlelere dayatılan sahte laikli-şeriat ekseninde saflaşmada emekçilerin hiç bir çıkarları yoktur.İşçi sınıfı,emekçi yığınlar ve Kürtlerin hakları ve iştemleri söz konusu olduğunda bu bir birinlerine kanlı bıcaklı olan faşist şeriatçı gerici güçler ortak hareket etmede ve TC devletini savunmada geri durmamakta, hatta devlete sahip çıkmada birbirleriyle yarışmaktadırlar. Onun içindir ki faşist gerici klikler arasında süren egemenlik savaşımında duruşumuz açık ve net olmalı ve her iki gerici kliğin halk düşmanı oldukları bilinci içinde hareket ederek kendi bağımsız devrimci politikalaırmız zemininde yüryrek demokrasi ve özgürlük düşmanı güçlere karşı mücadele etmeli ve tuzaklarını boşa çıkarmalıyız.
Kuşku yok ki, işbirlikçi tekelci sermayenin faşist gerici, şoven milliyetçi ve sosyal demokrat temsilcileri (partiler, kurumlar, basın vs.) arasındaki güç ve iktidar kavgasının daha fazla kızıştığı önemli konularını, ABD’nin stratejik çıkarlarıyla “uyum”un “sınırları” ve “koşulları”, onun Irak-Ortadoğu ve Orta Asya politikaları kapsamında üstlenilecek rol, AB ile ilişkiler, Kıbrıs ve Ege sorunu, Kürt sorunu ve “laiklik-şeriatçılık çelişkisi” oluşturmakla birlikte, Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerin zamanlaması “güç denemesinde özellikle öne çıkarılmış durumda. 2007 baharında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi ve aynı yıl içinde yapılması beklenen “genel seçimler”, burjuva laisizminin sözde savunucuları gericiler cephesiyle takiyeci şeriatçılar arasındaki en önemli gerginlik konularından birini oluşturuyor. Bu gerginlik giderek sertleşiyor. ‘Taraflar’ın yürüttükleri propaganda geniş küçük burjuva kesimler başta olmak üzere emekçi halk kitleleri içindeki bölünmenin halkın aleyhine daha fazla derinleşmesine hizmet ediyor. Süreç ise bir tür 28 Şubat süreci sanki: Genelkurmay ve generaller yeni bir hamlenin komuta merkezindedirler ve RP’nin ıslah edilmesi ve etkisizleştirilmesi ve bundan yararlanarak ilerici aydınları, “sol”-”sosyal demokrat” parti, örgüt ve çevreleri, “modern yaşamdan yana ve laisizmi savunan” küçük burjuva kesimlerin ve genel olarak ortaçağ karanlığına sürüklenmekten ürken tüm kesimlerin yedeklenmesi hedefli 28 Şubat müdahalesine benzer bir müdahale sürecinden geçildiği ama bunun daha inceltilmiş halde yapıldığıı bir gerçek. Sözde laik ve sözde cumhuriyetçi “millici güçler” ile İslam inancını istismarda sınır tanımayan AKP ve destekçisi burjuva kesimler arasında ‘yeni bir mevzi savaşı’ yaşanıyıor ve burada emekçiler yedeklenmeye çalışılıyor.
Bir yanda halk kitlelerinin dini duygularını ve bilim ve aklın yol göstericiliğine aykırı önyargılarını istismar eden AKP ; halk kitlelerinin iradesi üzerine ikiyüzlü söylemi sürdürüyor ve diğerlerini bu iradeyi çiğnemekle suçluyor. Öte yandan başını Genelkurmay, Cumhurbaşkanı, CHP, MHP ve bazı diğer parti, örgüt ve kesimlerin çektiği ‘taraf’ ise, bu birincileri “cumhuriyeti, değerlerini ve ülkenin çıkarlarını tehlikeye atmak ve şeriatçılığı örgütlemek”le suçlayarak, herkesi “bu tehlikeye karşı birleşmeye” çağırıyor..
Bir tarafda AKP’nin, işbaşına geldiğinden bu yana devlet bürokrasisini dini temelde yeniden örgütlemeye girişenlerin bin türlü manevrası ve ABD ve AB desteğini arkasına alarak mevzilerini güçlendirmeye çalışması; öte yanda laisizm ve cumhuriyetin sözde savunuculuğu adına devlet dinini dayatan ve ülke ve halkın çıkarlarına aykırı politikaları “bağımsızlık ve demokrasi” adına uygulamayı elden bırakmayangenerlalein arkasında safa girip faşist diktatörlüğü tahkim etmeleri . Halk kitlelerinden istenen ise bu “iki taraf” etrafında olmak üzere kamplaşma, bölünme ve yedeklenmedir!
Bu “yönetim kavgası”; güç ve iktidarın elde tutulması ya da daha fazla ele geçirilmesi kavgasının, ülkenin bağımsızlığını sağlama, demokratik siyasal sistem inşası, Kürtlerin ulusal tam hak eşitliğinin tanınması, işçi ve emekçilerin ekonomik-sosyal hak ve taleplerinin savunulması ve geliştirilmesi, gerçek bir örgütlenme ve düşünce özgürlüğünün sağlanması, Anayasa ve yasaların baştan aşağı demokratik temelde ve halkın talep ve hakları yönünde değiştirilmesi, asgari ücret ve ücret ve maaşların işçi-emekçi ailesinin tüm gereksinmelerinin karşılanmasına yetecek miktarda belirlenmesi, sağlık ve eğitim ve barınma başta olmak üzere tüm hizmetler alanının halkın çıkarlarına uygun düzenlenmesi, komşu ülkelerle dostane ilişkilerin karşılıklı iç işlere karışmama ve uluslararası tekellerle emperyalistlerin provokasyon ve sabotaj politikalarına yedeklenmeyecek tarzda belirlenmesi, emperyalistlere karşı bağımsızlıkçı bir politika izlenmesi, üs, liman ve toprakların emperyalist kullanımına son verilmesi, tekellerin sömürü ve yağmasının sınırlandırılması, temel zenginlik kaynaklarının ulusallaştırılması vb. talep ve istemlerle bir alakası yoktur. Aksine sürdürülen ve emekçilerin de yedeklenmesi hedeflenen “it dalaşı” tüm bu hak, talep ve hedeflere karşı bir politikada ısrarı içermekte, bunun kimler eliyle sürdürüleceğinin belirlenmesini amaçlamaktadır.
Bu ise, işbirlikçi faşist gericiliğe ve onun hangi türden olursa olsun temsilcisi tüm kesimlere karşı ve burada belirtilen taleplerin elde edilerek demokrasi ve özgürlüğün kazanılması için tüm devrimci,demokrat ve ilerici güçlerin birlikte hareket etmesini ve güçlerini birleştirmesini dayatıyor. Faşist gericiliğin tüm kesimlerine ve dayatılan sahte gerici bölünmelere karşı çeşitli milliyetlerden emekçilerin etkili-geniş ve birleşik devrimci hareketinin örgütlenmesi ve örülmesi ancak böyle başarılabilir ve emekçi halklarıın çıkarları ancak bu durumda somut ve güçlü bir biçimde savunulmuş ve faşist gerici klikler arasındaki çatışmada kendi duruşumuzu netçe ortaya koymuş oluruz. Emekçi yığınların sahte laiklik-şeriatçılık biçiminde bölünmesinin önüne ancak bağımsızlık, demokrasi ve sosyalizm mücadelesini geliştirip ve gerci kliklere karşı ortak savaşımı ileriye taşıyarak gbarikat örebiliriz. Bunun içinde devrimciler görevlerine daha sıkıca sarılarak, emekçilerin faşist ve dinci gericilerce yedeklenmesi planlarına geçit vermemelidirler.