2007 yılı geçerli olacak milyonlarca işçi ve ailesini ilgilendiren asgari ücret, 28 aralık 2006da 2007 yılı için geçerli olacak zamları açıklandı. Kamuoyunda "simit zammı" olarak hicvedilen asgari ücret zamları, uzun pazarlıklara rağmen günlük 75 Kuruş olarak belirlendi. Buna göre, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Murat Başesgioğlu, yaptığı açıklamada, 2007 yılının ilk 6 ayında asgari ücretlerin yüzde 6 artırılarak net 403.03YTL'ye, yılın ikinci 6 aylık diliminde de yüzde 4 artırılarak 419.15 YTL'ye çıkarıldığını duyurdu.
3 milyon asgari ücretli çalışanı, aileleriyle birlikte Türkiye nüfusunun 13-14 milyonluk bölümünü etkilediği tahmin edilen asgari ücret zamlarının, son iki yılda enflasyon karşısında yüzde 14'lük bir gerileme yaşadığı DİSK'in yaptığı basın açıklamasında kaydedildi. DİSK'in yaptığı açıklamada, günlük 12 simit ve 12 küçük bardak çay karşılığı çalışıldığını ve yapılan son zamlarla simitin 1 artırıldığı belirtildi. Ülkenin sosyal ekonomik koşulları ve çalışanlarının taleplerinden kopuk, IMF'nin yönlendirmeleri sonucu sınırlı tutulan bu zamma karşılık , emekçiler mücadeleerini sürdürecekler
Türkiye İstatistik Kurumu'nun verilerine göre 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı 600YTL, yoksulluk sınırı ise 2 bin YTL olarak belirleniyor. Bu koşullar altında, asgari ücret açlık sınırının dahi oldukça altında kalıyor oluşu, AKP hükümetinin, asgari ücretin tanımını değiştirerek asgari ücreti geçinme ücreti olmaktan çıkartarak, meşru bir zemin oluşturuyor.
Böylece dört kişilik bir ailenin geçimi anlamına gelen asgari ücretin tüm şişirme ve yalanlara karşın AK hükümeti ve patronların işbirliğiyle yalnızca 23 YL artmış olması,işbirlikçi tekelci sermaye ve emireri AKP hükümetinin asgari ücrette azami sefalete devam dediğini bir kez daha ortaya koymuş oldu.Yani işçiler patronların reva gördükleri ücret artışı yalnızca günde 0.75 YTL olmuştur.
“İşçi, ailesiyle birlikte insanca yaşamalıdır” sözleriyle ortalıkda caka atan başbakan Erdoğan milyonlarca işçi ve ailesini ilgilendiren asgari ücretin insanca bir yaşamı sağlama düzeyine çıkarılması istemlerine kulak asmayarak patronların köle ücret dayatmalarına ortak olmuş ve işçi düşmanı niteliğini bir kez daha tanıtlamıştır.
Her ne kadar asgari ücret, “İşçinin, ailesiyle birlikte insanca yaşamasını sağlayacak temel ücret” olarak ifade edilmesine karşın bugüne kadar patronlar ve hükümetler hiç de bu tanıma uygun hareket etmediler. Hükümet, işveren ve işçileri temsilen beşer kişi olmak üzere, 15 kişiden oluşan komisyonda asgari ücret, birkaç istisna dışında, hep hükümet-işveren oyları ile belirlendi. Bu belirlemelerde “bilimsel verilerin, işçinin geçim şartlarının” dikkate alınması vb.zorunluluğuna ise hiç uyulmadı.
Patron örgütü TİSK’in yeni başkanı “asgari ücretin tümüyle kaldırılmasını” isteyerek işe başlamışken, IMF’nin başkan yardımcısı “Asgari ücretin çok yüksek olduğundan, işsizliği, kayıtdışılığı körüklediğinden” söz edebiliyordu.
Son dönemde yine patronlar ve hükümet tarafından Bölgesel Asgari Ücret uygulaması gündeme getirildi. Çalışma Bakanı Murat Başesgioğlu, bölgesel ücretin önümüzdeki yıllarda uygulanmaya başlanacağını açıkça söyledi. Bu, zaten açlık ve yoksulluk sınırının altında olan asgari ücretin, özellikle Kürt bölgelerinde bölgelerinde daha da düşük olmasının önünü açacak. Sendika ağalarının seyirci kaldığı ve hemen herşeyin İMF’nin işbirlikçi tekelci sermayenin gereksinimlerine göre düzenlendiği Türkiye gerçekliğinde, işçiler ve emekçilerin insanca yaşayabilmeleri için örgütlenerek mücadele etmelerinden başka bir yolun olmadığı ortada duruyor.