Lenin sıklıkla “İktidar için mücadelesinde proletaryanın, örgütten başka silahı yoktur" der. Bu ne anlama gelir? Aslında proletarya örgütlü ve bilinçli değlilse kapitalizm karşısında bir hiçtir.Bu bakımdan 12 eylül faşist darbesinin ardından örgütlü olma ve örgütlü hareket etme bilincinin ve pratiğinin örselendiği ve darbelendiği uzun süreçde örgüte sahip çıkmanın, aynı zamanda emekçilerin için kendi geleceklerine ve devrime sahip çıkmak anlamaına geldiği yeteerinci anlaşalamadı.bunun sonucu olarakda örgütüsüzlük kutsatdı ve devrimci örgütlenmeler öcü gibi gösterilmeye çalışıldı .Kuşku yokki bunda devrimci hareketin ciddi hataları ve uluslarası alanda devrim ve sosyalizmin ciddi prestij kaybına uğramasınında önemli etkisi oldu.
Bugün, her renkten oportunist ve revizyonistler her zamankinden daha çok örgütsüzlüğün ve kendiliğindenciliğin teorisini yapmaktadırlar. Yorulmuş, umutsuz ve her anlamda tükenmişlerden oluşan bu oportunist ve revizyonistler, devrimci hareketin içerisinde bulunduğu zor dönemde (her yenilgi döneminde olduğun gibi!) örgütsüzlüğün teorisini yaparak, her şeyi düşmana teslim edip birer entellektüel olarak masa başlarında "bir gün işçi ve emekçiler ayaklanır" hayallerini kurmakta ve aydınlığa soyunmakta geri durmamaktadırlar.
At izinin it izine karıştığı günümüzde, örgütü sahiplenmek tasfiyeciliğe karşı devrim için mücadeleyi sahiplenmektir. Çünkü, yukarıda da belirtildiği gibi "proletaryanın, örgütten başka silahı yoktur." Bu silahı bırakmak davaya ihanettir!
Peki Nedir örgüt? Örgüt, genel anlamda belirli bir hedef için şu yada bu ölçüde amaçlı, kararlı, bilinçli bir biçimde kurulan toplumsal gruplaşmalardır. Örneğin bir hastane, okul, parti, dernek bir örgüttür, işçi ve emekçilerin sömürülmesine hizmet eden burjuva devlette bir örgüttür.
Toplumsal sorunların çözümünde, örgüt, örgütlenme ve örgütlenerek mücadele etme sorunu kilit bir sorundur.
Örgütlenmiş bir zor olan, burjuva devlete karşı, ancak örgütlenmiş bir güç karşı koyabilir/altedebilir. Bu anlamda toplumsal mücadelede örgüt/parti tayin edici bir öneme sahiptir. Ancak, örgüt/parti bireylerden oluşacağına göre, örgüt kitlesinin, etrafında sımsıkı kenetlenerek örgütü sahiplenmesi, örgütün kitleler içerisinde gelişip güçlenmesinin zemini güçlendirir. Örgüt ve örgütleme birbirini tamamlar, koşullandırır. Örgütü sahiplenmek, ona sarılmak onu gözbebeği gibi koruyarak, proletaryanın kurtuluş kavgasında bir silah olarak kullanmak, kullanmayı bilmek gerekir. Çünkü proletaryanın, kurtuluşu için mücadelesinde örgütten başka silahı yoktur. Ve tüm örgütlenmeleri içinde, ancak öncü kurmayı varsa, iktidar mücadelesi verebilir. Örgütü sahiplenmek, örgüt olmanın bilincidir de.
Örgütü sahiplenmek, komünistler açısından devrimi ve sosyalizmi sahiplenmektir. Örgütü sahiplenme burjuva mülkiyetçi bir sahiplenmeyle, burjuva örgütler gibi mevki kazanmayı hedeflemeyle taban tabana zıttır, komünistler açısından proletaryanın kurtuluş mücadelesinin çıkarları söz konusu olduğu için de kollektiflik söz konusudur. Yani, burada "ben" değil, "biz" olgusu öne çıkmaktadır. "Benim örgütüm", "bizim örgütümüz" derken de proletaryanın kurtuluş mücadelesinin önderi olan örgütü anlıyoruz. Komünist hareketi anlıyoruz.
Çeşitli platformlarda, her günkü devrimci çalışmanın çeşitli alanlarında örgütü sahiplenmede "benim örgütüm", "bizim örgütümüz", denmesinde belli başlı hatalar vardır. Bu hataların başında grupçuluğa düşme kaygısı, mütevazilik ve örgüt bilincindeki zayıflık ve geriliktir. Bu ve benzeri "gerekçeler" örgütü sahiplenmeyi haklı çıkaramaz. Grupçuluk, örgütün menfaatlerini, devrimin (veya genelin) menfaatlerinin önüne çıkarmadır, ki bizim zaten böyle bir sorunumuz olamaz. Oysa, örgütü sahiplenmek, "benim örgütüm", "bizim örgütümüz" demek, grupçuluk değildir. Nasıl ki, işçi kitle örgütleri olarak, işçilerin kendi sendikalarına sahip çıkması ne kadar doğruysa, komünistlerin de kendi örgütüne sahip çıkması, elinde bir bayrak olarak taşıması da, bir o kadar doğrudur ve daha çok zorunludur.
Siyasal iktidar mücadelesinde, örgütü/partisi olmadan proleter kitlelerin, politik mücadelesi devrimcileştirilemez, devrim ve proletarya diktatörlüğü dönemine kadar ilerletilemez. Komünist hareket için, kitleleri harekete geçirmek tek başına yetmez. Dahası, harekete geçen kitlelerin bilgisini, becerisini yaratıcılığını mücadelenin hizmetine sunarak kitlelerin devrimi, örgütünü sahiplenmesini, propaganda etmesini, etle tırnak misali örgütle bütünleşmesini mutlaka sağlamak gerekiyor. Örgütün maddi bir varlık haline gelmesi için bu, gereklidir, zorunludur.
Örgüt bilinci yeterince gelişmemiş ve "bizim örgütümüz" demeyi yeterince özümsememiş bir kadro, örgütü kitlelere götürmez/taşıyamaz. Kitleleri proleter devrimci çizgide siyasallaştıramaz, onları burjuvazinin etkisinde kalmaya mahkum eder. Oysa, öncü olmak iddiasındaysak, bugün elimizde, mücadelemizde, örgüt olmadan, proletaryanın kurtuluş mücadelesinde zafere asla ulaşamayız. Özellikle kurmayı örgütü, kitleler içerisinde maddi bir güç haline gelme getirmek gerekiyor. Ve bunu yapmada mutlaka iddialı olmalıyız.yıllardır, faşist teröre rağmen ve iki yenilgi döneminden geçerek kavganın ateşini hala yakıyorsak, bu inançlı olduğumuzun bir sonucudur. Ama inanç tek başına yeterli mi? Hayır, iddialı olmak da gerekiyor..
Bir komünist kadro, her şeyden önce ideolojik siyasal çizgisini biçimlendiren, bu çizgiyi maddeleştiren, maddi bir olgu haline getiren örgütüne sahip çıkmalı ve gözbebeği gibi korumalıdır. Bir örgüt, bir kadro şahsında içselleşmelidir, ete ve kemiğe bürünmelidir.Kadro ve örgüt bütündür.Bir kadro neredeyse, örgüt de orada olmalıdır.Yani, bir kadro gittiği yere, örgütü de götürmeli: götürdüğünü hissettirerek örgütü, beyninde, bilincinde ve pratik çalışmasında taşımalıdır. Bir kadro mitinglerde, yürüyüşlerde, gervelrde, kutlamalarda, gece ve panellerde militan bir ruhla örgütün çizgisini, politika ve taktiklerini yansıtarak, örgütü propaganda ederek, örgütün sesini, mesajlarını kitlelere taşımalıdır. Bunlar, bir kadronun temel görevleri arasındadır. Aksi halde örgütü savunma ve içselleştirme bilincini geliştirmek ve onun bir yürtücüsü olmak söz konusu olamaz ve örgüt bilincini ileriye taşınamaz.