 |
|
EMEKÇİLERİ ALDATMADA LEŞ KARGALARI SAHNEDE

Faşist MGK diktatörlüğü yıllardan bu yana sivil ayak zorluğu çekmesi ve istediği bir partiyi bir türlü örgütleyememesi yada işaret ettiği partilerin başarılı olamaması, her dönem tek bacak üzerinde yürümek zorunda kalması Kemalist Cumhuriyeti koruyup kollamak adına emekçiler yeni tuzaklar kurulmasını gündeme getirdi..Halk düşmanlığında tescilli yaptıkları yapacaklarının teminatı olan faşist Demirel’den Yılmaz’a ,Ecevit’lere uzanan geniş bir kesim düzenin ayakta kalması için yeni oluşumlara,ittifak arayışları tartışmaları birden gündeme oturdu.Kendileri yolsuzluk ve vurgunluklardan dolayı başka ellerce kurtulan ve halka zulümden ve sömürüden başka birşey vermemelerin edeniyle ,ağır yenilgi alarak ortalıklarda görünmeyen ahı gitmiş vahı kalmış ‘akil adamlar ‘, “demokratik ve laik cumhuriyeti korumak “ adına “sağ-sol ayrımı yapmadan” AKP’ye karşı bütün “laik cephenin” birleşmesini istiyorlar. Emekçilerin çözüm bekleyen iş,ekmek ve özgürlük istemlerini bir yana iterek,AKP’nin önünü kesebilmek hesabıyla yürütülen “laik cumhuriyet ittifak cephesi” yada yeni parti arayışı çabaları,aslında AKP karşısında politik alternatif arayışından çoktan düzenden umudunu kesen ve gittikçe sayıları her geçen gün artan emekçilerin düzen içinde yeni yüzlerle yada eski yüzlere yeni maksaj yaparak, gözünü boyayarak sisteme arka kapıdan yeniden bağlanması amaçlanmaktadır
Ama bu işin başını çekenlerin sicilleri hiçde temiz değildir. Çünkü yıllardır faşist diktatörlüğün savunusuna soyunan ve laik cumhuriyeti koruma vb.demegojisiyle generallerin gölgesinde halkı yedeklemeye çalışanlar, yıllardır emekçilerin sırtında kene gibi yapışarak her türlü olumsuzluğun mesebbidirler.Bu bakımdan politik bakımdan yeni adına söylecekleri birey olmadığı gibi ölmüş atı kırbaçlamaktan öteye yapacakları bir şeyde yoktur. Ecevitlerin başını çektiği “laik cumhuriyeti korumak için” sağ ve sol bütün partilerin ittifak önerisi daha için başında ölü doğmuştur.CHP,DYP,MHP böyle bir öneriye sıcak bakmadıkları gibi tartışmaya gerekli dahi bulmamışlar ve herkes kendi partisinin şemsiyesi altında seçimlere girilmesini açıklamıştır.Buradan olarak Ecevitlerin ,artık sağ sol ayrımını ortadan kaldıran bütün faşist gerici partileri ortak bir şemsiye altında toplama çağrısı ciddiye alınmadan rafa kaldırılmıştır.Aslında esas sorun AKP’nin karşısındaki sağ ve sosyal-demokrat partilerin bir arayış içinde oldukları bir gerçek.AKP’nin bir dönem daha emekçileri aldatmada seçimlerde ABD ve işbirlikçi tekelci sermayece kullanılması gerçekliği işbirlikçi tekelci sermaye cephesinde yeni bir parti arayışını zorunlu kılmıyor.İşbirlikçi tekelci sermayenin esas kaygısı emekçilerin tepkisini emip düzen içinde eritebilecek güçlü bir sosyal-demokrat muhalefet boşluğudur.Bu bakımdan sermayenin politika simsarları ve işbirlikçi tekelci sermayenin goy goycuları daha çok bu alnadaki boşluğun doldurulmasına dikkat çekiyorlar.Emekçileri aldatıp yedeklemek için hem AKP’ye alternatifin düzen partileri içinde hazılanması ve hemde emekçilerin birikmiş öfkelerini indirmek içinde sosyal yanıda olan partilerin güçlenmesini salık veriyor. Dahası veriler AKP hükümetinin ipliğinin pazara yeterince çıktığı ve emperyalist ağababaları ve yerli işbirklikçilerin yeni yüz arayışlarına pekde gereksinim duyduklarını göstermiyor .Üstelik AKP hükümetinin her ne kadar generallerle yer yer sorunları olsada , generallerin en rahat ve uyum içinde çalıştıkları ve istediklerini ikircimsizce yaptırdıkları hükümetlerin başından geliyor.Buradan olarak Kemalist Cumhuriyetle bir sorunu olmadığını sıklıkla dile getiren ve ılımlı islamcı politikalarını uygulama olanağı yakalamaya çalışan AKP’nin önünün, daha dün sandıkta iflas etmiş parti ve liderlerin öncülüğünden “laik cumhuriyet” bir cepheyle kesileceğini düşünmek kadar politik körlük olamaz. Şunun altı bir kez daha çizilmesi gerekiyor ki, Türkiye’de burjuva politikayı yukarıdan aşağıya doğru şekillendirmek isteyen güçler, Cumhuriyet’in kuruluşundan bu yana üzerinde en çok oynanan değerleri, kendileri açısından hep bir manivela olarak görmeye koşullanmış durumdalar. Ne var ki, Türkiye siyasal yaşamı, zorlama kutuplaşmalarla seçimlerde istenilen sonucun alındığını gösteren çok fazla örneğe tanıklık etmiş değil. Aksine bu türden kutuplaşmalar halkta tepki yaratıyor. Başbakan Erdoğan’ı, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na taşıyan 27 Mart 1994 Yerel Seçimleri ve hemen sonraki seçimler de bunun kanıtlarıyla dolu. “Adil Düzen” sloganı ile kendisini diğer bütün düzen partilerinden ayırarak, düzenin mağdurları için bir umut olacağını propaganda eden RP, karşısında yaratılan kampa rağmen önce yerel yönetimlerde iktidara geldi, daha sonra da hükümet oldu. RP’nin yükselişi, aksini öngören birçok kamuoyu araştırma şirketini de boşa düşürmüştü. AKP’yi hükümete taşıyan süreçte de, daha önce başbakanlık yapmış liderlere ve hükümet olmuş partilere duyulan güvensizliğin etkili olduğu biliniyor. Elbette buna, RP’den AKP’ye uzanan geleneğin yaptığı taban çalışmasından, yoksulluğu öne alan propaganda söylemine ve gecekonduları, yoksul semtleri boş bırakmayan propaganda yöntemi,yereldeki iktidar olmaları vb. başka etkenle birlikte açıklamak mümkün.Keza, RP ve AKP, “Milli Görüş”ün kemik tabanı ile sınırlı dini propagandayı aştığı ölçüde başarılı oldular. Dolayısıyla bu gelişim çizgisini gözetmeyen bir yöntem ile bugün AKP’nin önünün alınacağını ve bununda laik cumhuriyet elde gidiyor sloganıyla başarılacağını söylemek kadar gerçek dışı bir olay olamaz. Kendi cumhurbaşkanlık süresini, o kadar uğraşmasına rağmen uzatamamış olan Demirel’in ‘akil adamlığı’nda CHP etrafında bir birlik yaratmak ya da önceki seçimlerde halkın barajın altına gönderdiği eski liderlerin etrafında AKP’nin ‘sağı’nı, AKP’ye karşı birleştirmek emekçilerin çözüm bekleyen sorunlarına hiç bir çare olamayacaktır.Aksine böylesi bir çaba ,halkın nezdinde AKP’yi bir dönem daha tercih etmeye itecektir. Keza, AKP’ye karşı birlik oluşturma çabasındaki güçler şu ana kadar “laiklik Cumhuriyet”ten yana olmak ya da ona karşı olmak dışında ciddi hiç bir politik söylem de geliştirilebilmiş değil. Cumhuriyet’ten yana olmak ve onu korumak adına öne sürülen faşist gerici dayatmaların nasıl bir ters etki yarattığı, geçmişte Demokrat Parti’nin daha sonrası RP ve son olarakda AKP’nin hükümete taşınması süreçleride de görülmüştür. İş ,ekmek ve özgürlük sorunları içinde kıvranan halk yığınları, ‘çağdaşlık’ adına her bakımdan emekçilere baskı,zulüm ve katmerli sömürüyü reva gören TC devletinin korunup kollanması ve statükonun sürüp gitmesi dayatmaları hiç bir dönem kabul görmemiştir.Aksine ters etki yapmıştır.Bu tarihsel gerçeğin, bugün tersine dönmesi için de hiçbir ciddi neden gözükmüyor.Bu bakımdan piyasaya sürülen yeni parti senaryoları,eski liderlerin parlatılması ,laik cumhuriyeti koruma görüntüsünde ittifak çağrıları vb. tümüyle emekçi yığınları altarak sisteme sıkıca bağlama çabalarıdır.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|