DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
ÖRNEK ÜLKE ALMANYADA SEFALET DİZ BOYU
Dış Politika
Dünyanın en zengin ilk 8 ülkeleri arasında yer alan Almanyada işsizlik,yoksulluk ve sefalet aratarak sürüyor.Hatırlanacağı gibi  Almanya bu yaşlı kıtanın en zengin, müreffeh, sosyal ülkesi olarak görünüyordu. Zaten, AB’ye göç eden ya da etmek isteyen vatandaşların önemli bir bölümü, Almanya’nın temsil ettiği bu refahtan, bir parçanın da kendisine düşeceğini umut ediyorlardı. Türkiye’de de, AB üyeliğiyle ekonomik sosyal koşulların iyileşeceğini, refahın artacağını, bolluğun geleceğini, işsizliğin azalacağını düşünenlerin sayısı hiç de az değil.Almanya gibi ülkeler  emekçiler için  kurtuluş için örnek ülke olarak gösteriliyor.
İkinci Dünya Savaşı’ndan sonra hızla yeniden yapılanarak hızla toparlanan emperyalist  Almanya’da, verilen mücadelenin de önemli etkisiyle, halkın refah düzeyi genel olarak diğer ülkelere göre daha iyi sayılabilirdi. Savaş sırasında adeta taş üstüne taş bırakılmazken, dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olmak elbette önemliydi.
Ama, son birkaç yıldır Almanya’nın eski Almanya olmadığına dair pek çok şey yazılıp çiziliyor. Sonradan, AB’ye üye olan Akdeniz ve Doğu Avrupa ülkelerinin vatandaşları ülkelerinin Almanya’daki refah düzeyine ulaşmayı beklerken, Almanya’nın refah düzeyi onların seviyesine doğru hızla ilerliyor.Yani Almanyada yaşam koşulları her geçen gün dahada kötüleşiyor.


AB’ye eleştirel bakan, karşı çıkanların uzun süreden beri dile getirdiği, Almanya gibi zengin AB ülkelerindeki refah düzeyinin giderek geri ülkelerin seviyesine düşmekte olduğu gerçeğini artık sermaye de kabul etmeye başladı.
Nitekim geçen muhafazakâr çizgideki “Die Welt” gazetesinin manşetten verdiği “Almanya refahta geriye düşüyor” başlıklı haber bunun en somut ifadesi. Deutsche Bank’a bağlı bir araştırma kurumu tarafından hazırlanan rapora göre, ekonomik koşullar bu şekilde devam ettiği takdirde, Almanya’daki refah düzeyi 2008’de İspanya’nın, 2014’te İtalya’nın, 2020’de de Yunanistan ve Portekiz’in gerisine düşecek. Böylece, “sosyal adaletin” kalesi diye bakılan AB’nin en zengin ülkesinde kişi başına düşen milli gelir, Akdeniz ülkelerinin de altında olacak.
AB ülkeleri arasında refah düzeyine göre bir lig kategorisi çıkarılırsa; Almanya, Fransa, Belçika, Hollanda, Lüksemburg İngiltere ve bazı Kuzey Avrupa ülkelerinin “birinci lig”i; Yunanistan, İspanya, Portekiz, İtalya “ikinci ligi”, 1 Mayıs 2004’te birliğe aday olan Doğu Avrupa ülkeleri ise “üçüncü ligi” ifade ediyor.
Sadece Almanya’nın değil, İngiltere ve Fransa’nın da yakında “küme düştüğünü” ilan etmesi gerekiyor. Çünkü bu ülkelerdeki sosyal standartlar hızla geriliyor ve yoksulluk,gelir dağılımdaki adaletsizlik derinleşerek sürüyor.
Araştırmacılar bununla da kalmayarak, Almanya’nın durumunu ucuz işgücü cenneti olan Uzak Asya ülkeleriyle de kıyaslıyorlar ve aradaki uçurumun giderek kapanmakta olduğunu ifade ediyorlar.
Gerici çevreler ve Deutsche Bank uzmanları, Almanya’daki refah şartlarının gerilemesini götürüp, Doğu Almanya’nın sırtına yıkıyorlar. Bundan 16 yıl önce, Doğu Alman yurttaşlara kapitalist Federal Almanya’nın bir “refah cenneti” olduğunu propaganda eden tekelci sermayenin borazanları, şimdi refah düzeyinin gerilemesine “birleşmenin faturası” olarak gösteriyorlar. Birleşmeyle birlikte Doğu Almanya’da yüzde 20’lere varan işsizlik ve yoksulluğun kendi burjuva kapitalist sistemlerinin eseri olduğunu ise akıllarına getirmek bile istemiyorlar.
Neki tekelci  sermaye borazanlarını bile AB’nin “refah kriterleri”nin bir zamanlar en iyi olarak görülen zengin Almanya’ya göre değil, yoksul Güney ve Doğu Avrupa ülkelerine göre şekillenmekte olduğunu kabul etmeye başladılarsa, bu onların milyonlarca emekçiye vaat ettikleri “refah cennetinin” emekçiler için cehenneme dönüşmekte olduğunu ve AB’nin emekçiler için kurtuluş reçetesinin tümüyle yalan olduğunu gösteriyor.
Elbette Almanyada refah düzeyinde küme düşmenin, topyekun bir yoksullaşma sürecine girdiği biçiminde anlaşılmasın. Emekçi halkın geçim zorlukları giderek artarken, işsizlik ve yoksulluk had safhaya ulaşırken, tekeller karları katlanarak sürüyor.
Son verilerle bakmak gerekirse, kişi başına düşen ortalama gelir azalmaya devam ederken, halkın yüzde 10’dan fazlası yoksulluk sınırının altındaki yaşamaya mecbur edilmiş. Yüzde 2’lik bir azınlık ülkedeki servetin yüzde 30’unu elinde tutarken, halkın yüzde 50’si toplam servetin yüzde 5’iyle yetinmek durumunda.
Gelişmeler, sosyal refah düzeyinin düşürülmesi konusunda toplumun ikna edilmesi konusunda geniş bir kampanya sürecinin başladığını gösteriyor. “Büyük koalisyon”u oluşturan partilerin yöneticileri ve bakanları “sosyal devlet”in sırtında çok yükün olduğunu söyleyerek, bunun yeniden şekillendirilmesini istiyorlar. Halkı kötü koşullarda yaşamaya alıştırmaya ve durumu kabulendirmeye çalışıyorlar.
”Büyük Koalisyonu” izlemiş olduğu politikalar, daha önce belki çok açık bir şekilde görülmeyen keskin sınıfsal çelişkiler artık Almanya’da da daha keskinleşeceğini. Bu da, emekle sermaye arasındaki çelişkilerin ve çatışmanın derinleşmesine, toplumsal sorunların büyümesine neden olacaktır. Yani tekelci seermaye için artık emperyalist ülkerde de  rahatça hareket etmeve eskisi her şeyi süt liman götürmesininde  zor olacağını gösteriyor.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Dış Politika

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.07 Saniye