DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
DÜNYA FUTBOL KUPASI VE GERÇEKLER
Haberler
Profesyonel futbol hem emekçileri  aldatma ve hayaller içinde uyutmada ve hemde yüksek kar marjı bakımından son yılların gözde sporları arasında yer aldı.Dört yılda bir yapılan  Dünya Futbol Kupası Almanyada yapılıyor. Almanya-Kosta Rika maçıyla başlayan olana dünya kupası bir ay sürecek.bir aylık süre içinde emekçiler temel sournlardan uzaklaştılarak tekellerin daha fazla kar etmesi ve emekçilerin beyinlerinin dumura uğratılması  için  futbolla yatılıp Futbolla kalkılacak.Büyük emperyalist tekeller  ceplerini şişirirken emekçilere   hayaller kalacak
Bilindiği gibi ayakla oynanan bir etkinlik olarak bakıldığında tarihi 2000 yıllık bir sürece yayılan, bildiğimiz şeklini almış haliyle 150 yıllık bir tarihi geçmişten bahsedebilecekfutbol; günümüzde, yüz bin kişilik stadlarıyla, TV teknolojisinin yardımıyla oluşan milyarlarca kişilik izleyicisiyle, ekonomik ve sosyal bağlarıyla önemli bir sektör haline gelmiştir. Sadece milyonlarca kişinin ilgisi nedeniyle bile siyaset ve ekonomiyle iç içe geçmiş olan bu futbol, aynı zamanda bu kişilerin toplumsal sorunlarını kaçınılmaz şekilde içerisinde barındırıyor.




Faşist  diktatörlüklerin halkı uyutmak için “beşik” olarak nitelediği futbol, şimdi burhuva kapitalist  sistemin uyuşturucu ve soygun  pazarı haline gelmiş durumda. Profesyonel  futbolla siyaset ilişkisi de bu noktada başlamaktadır. Kitleleri futbolla uyuşturma projesi, dünya üzerinde kurulan burjuva demokras ve empeyalist kapitalizin  hakimiyetiyle biçim değiştirmesine rağmen güçlenerek varlığını korumakta ve yayılmaktadır.

Peki futbol ile emperyalist  kapitalizmin bu yakın teması nereden kaynaklanıyor.
Faşist iktatörlüklerce  yönetilen rejimler içerisinde de,burjuva  diktatörlüğü  rejimlerde de aynı ilgiye maruz kalan futbol, bu rejimler içerisinde değişik şekillerde kullanılarak ve kendisine olan bu ilgiyi arttırarak koruyor. Faşist diktatör Franco,İspanyada  3F (futbol, fado, fiesta) formulüyle nasıl sistemi ayakta tutmayı başardıysa; İngiliz burjuva  demokrasisi de farklı araçlarla geniş işçi kesimi ve emekçileir futbol üzerinden kimliklendirerek futbol tapınaklarında uysallaştırabiliyor.

Profesyonel futbol, kitlelerle kurduğu bu “uyuşturma” ilişkisi nedeniyle, bir spor dalı olarak fazlasıyla eleştiriye maruz kalıyor.olaya doğru bakmka gerekiyor  asıl sorun, genelde düşünülenin tersine, futbolun kendi başına sorun üreten bir mekanizma olmasından çok, zaten varolan toplumsal sorunların ancak futbol gibi bir tiyatro sahnesinde görülebiliyor olmasıdır.

Genelde futbola sosyolojik boyutuyla, baktığımızda  seyirlik ve dostluk ilişkilerini geliştiren amatör bir spor dalı olarak doğmuştur gö.Ama bu durum profesyonellikle tamamen değişmiş ve burjuva kapitalist sistemce  emekçileir   aldatmada “uyuşturucu” etkisi, bir spor haline dönüştürülmüştür.Buda aslında  burjuva kapitalist sistemin  ister burjuva demokrasi olsun ister faşist diktatörlük, kendisini var etmek ve yeniden üretebilmek için birşeyleri “uyuşturmak” zorunda olmasından kaynaklanır. Sistem, uyuşturmak yerine “uyandırmak”, başka bir deyişle “bilinçlendirmek” yoluyla besleniyor ve bu kavramlar üzerine inşa ediliyor olsaydı, futbol, sadece kitlelere olan yakın teması nedeniyle bile -fakat bu sefer övgüyle- baş rolü oynuyor olacaktı. Ama  profesyonel futbo uyandırma değil uyutma aracı rölünü oynamaktadır..

Peki profesyonel futbol niçin emperyalist kapitalist  demokrasilerinin, kapitalizmin ilgi ve çalışma alanı, önemli bir tüketim ve  kar getiri pazar haline gelmiştir? Emperyalist kapitalist sistemin  ekonomisi olan kapitalizm, insanların  tüketim alışkanlıklarını hem miktar olarak hem de tarz olarak “yenilemek” üzerine kurulmuştur. Sistem, çevresinin tüketim alışkanlıklarını yenilemediği sürece çökme tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bu nedenle devamlı yeni bir sanat tarzı, yeni bir mimari, yeni bir şarkı, yeni bir şov, yeni kahramanlar vb.bulmak zorundadır. Bu “yenileme” projesini bazen insanların beğenilerini değiştirerek, bazen de hazırdaki beğenileri bir sektör haline dönüştürerek gerçekleştirir.

Futbol, bu “yenileme” zorunluluğuna dayanan uygarlığın arayıp da bulamadığı sonsuz sayıda “yeni” sunar. Futbol, yani maç, sonsuz kere tekrarlanır, sonsuz kere duyguları değiştirir, sonsuz kere insanlara yeni umutlar sunar. Daha da önemlisi, insanlara sonsuz sayıda kendisini bir şeylerle özdeşleştirme şansı verir, futbolun kahramanları hiç bitmez mesela. İşte bu uçsuz bucaksız bereketli toprak futbol, serbest piyasa ekonomisinin kanunları gereği, Franco’nun faşist diktatörlük rejimindeki gibi sistemin kendisini döndürmesi için bir öğe haline gelmiştir. Futbol; forma satışları, televizyon gelirleri ve markalaştırılmış futbolcularıyla endüstrileşmiş, ayrıca sistemin günah keçisi de olmuştur. Şöyle ki; sistemin “kaybeden” kitlesi, futbol maçlarındaki taşkınlıklarıyla göze çarpar ve bu durum, bazı soğuk kanlı yaklaşımlar dışında genelde futbolun doğasındaki birtakım öğelere bağlanır. Oysa rekabet kültürünün ve bu kültürün-kaybeden kitlelerinin- şiddet eğilimlerinin kaynağı , futbolun içine doğduğu serbest  piyasanın belirlediği yaşam tarzıdır.

Peki nedir “kaybedenler”i futbola çeken? Futbolda vücut bulan geniş kalabalıklar, kapitalist olan sistemin kaybedenleri olarak yine aynı sistemin sosyal, siyasi ve ekonomik kokuşmuşluk, adaletsizlik ve güvenilmezliğinden kaçarak kendilerini futbolun “adil düzen”i içine bırakmışlardır. Futbol; beyaz çizgileri, önceden cetvelle çizilmiş sınırları, dünyanın her yerinde geçerli olan evrensel dili, sizi hiçbir zaman terketmeyeceğini bildiğiniz “meşin” yuvarlağı, sonsuz kere tekrar ve taklit edilebilirliğiyle bir adil yaşam similasyonudur. Sistemin içinde var olmaktan fazlasını ifade eden, milyonlarca insanın her sabah aynı “adil düzen” arzusuyla aşık olduğu bir yaşam mücadelesidir futbol.
Fakat bunun yanı sıra,burjuva faşist ve gerici  diktatörlüklerin ve kapitalizmin futbola yüklediği tarihsel misyon nedeniyle çoğu zaman adı para, şike ve uyutmayla anılacak olan bir sektördür. Sportif yanından çok artık bir ticari organizasyon haline gelen Dünya Kupası’ndan asıl olarak tekeller ve onların siyası temsilcileri kazançlı çıkıyor.
Nitekim Dünya Kupası’na 15 uluslararası tekel sponsorluk yapıyor. Bunlar: Adidas, Anheuser-Busch, Avaya, Coca-Cola, Continental, Deutsche Telekom, Emirates, Fujifilm, Gillette, Hyundai, Mastercard, McDonald’s, Philips, Toshiba ve Yahoo. Her bir tekel sponsorluk karşılığında FIFA’ya 40 milyon Avro’ya varan miktarda ödemede bulunacak.
Bunlara ek bir de yedi “ulusal sponsor” bulunuyor: Energie Baden-Württemberg, Obi, Hamburg-Mannheimer Versicherung, Postbank, Oddset ve Deutsche Bahn AG. Bu “ulusal sponsorlar” da FIFA’ya toplam 60 milyon Avro ödeyecek. FIFA, maçların televizyonlardan yayınlanması karşılığında da 2.8 milyar İsviçre Frangını kasasına koyacak.
Aynı firmaların, “zarar”ı gerekçe göstererek binlerce çalışanını kapı dışarı ettiğini, başta Uzak Asya olmak üzere, dünyanın birçok ülkesinde çocukları çalıştırdıkları, azgın bir sömürü üzerinden kesenin ağzını açarak sponsor olduklarını burada belirtmeye gerek yoktur Sponsorluk adı altında FIFA’ya milyonlarca Euro verilirken, bunun çalışanların sırtından yapıldığı açık bir gerçekliktir.
 Aynı sektörde yer alan binlerce tekelin kendi arasında yaptığı kıyasıya “sponsorluk şampiyonası”nı kazanan 15 uluslararası, 7 ulusal tekel, şimdi şampiyonluğunu keyfini çıkarmaya, cepten çıkardığı parayı toplamaya çalışacak.
Bu arada dünyanın bütün kıtalarında tekeller ve onların iktidarları Dünya Futbol Kupasını fırsat bilerek işçi ve emekçileri daha fazla aldatıp,sömürecek ve  egemenliklerini pekiştirme aracı yapacaklardır.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Haberler

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.16 Saniye