DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
AKP’NİN YALANLARI TUTMUYOR EKONOMİ BÜYÜDÜ AMA YOKSULLUK ARTTI
Politika Haber
 Yalanlarla emekçi yığınların gözüne  kül serpmeye devam eden AKP hükümetinin palavraları yine devlet kurumlarının açıklamalarıyla  açığa çıkıyor. Kriz atlatıldı, dünyanın en hızlı büyüyen ekonomisine sahibiz, ekonomi yıllık olarak yüzde 9. 9 düzeyinde çıktığı iddiaları bir birini kovalamış ve günlerce bunun üzerine  burjuva ekonomistleri ve çanak yalayıcısı köşe yazarları  yalan bombardımanı yapmışlardı. Neki yalancının mumu yadsıdan önce söndü.

 Zaten tartışmalı olan bu sanal büyüme değerlendirmeleri tümden inandırıcılıktan uzaktı  .  DİE’nin açıkladığı bu rakamlar,  maalesef  uşaklıkta sınır tanımayan AKP hükümeti ve  dolayısıyla da İMF’nin istediği ölçüler içerisinde düzenlenerek açıklandığı için hiç bir inandırıcı yanı da yoktur. Öyle ki DİE’nin açıkladığı bu rakamlar, neden inandırıcı bulunmadığını kanıtlar niteliktedir.
 
 Nitekim Mayıs ayında DİE’nin yoksulluk ile ilgili açıkladığı rakamlar bu kurumun verilerine göre bile yoksulluk ve açlığın iddia edildiğinin  aksine toplumu tümüyle sararak artmaya ve derinleşmeye devam ettiğini gösteriyor. Keza durumu olduğundan daha iyi gösterme kaygısı içinde olan DİE,  2005 yılındaki tablonun daha kötü olduğuna inanmış olacak ki, 2003 yılı verilerini açıklamakla yetinmektedir. Buda 2005 yılının yoksulluk verilerinin daha da arttığını gösterir başka bir şeyi değil.
 
 DİE yoksullukla ilgili yapılan açıklama  rakamlarına göre;2003 yılında Türkiye’deki yoksulluk oranı yüzde 26.96’dan yüzde 28.12’ye, yoksul sayısı ise, 18 milyon 441 binden 19 milyon 458 bine yükselmiş durumdadır! Kırsal kesimlerde yaşayanların yoksulluk oranının yüzde 37.13’e, kentte yaşayanların yoksulluk oranının ise yüzde 22.13’e yükseldiği ifade edilmektedir. Bu verilere göre ülke nüfusunun üçte birinin yoksulluk ve açlık sınırında yaşadığı itiraf edilmektedir. Peki ekonomide gerçekten büyüme yaşanıyorsa yoksulluk rakamlarının ters oranlı seyretmesi gerekmiyor mu?Yani toplumda yoksulluğun aşağı çekilmesi gerekmez miydi?

 2002 yılının karşılaştırmalı açıklanan rakamlarına göre kırsal kesimde açlığın daha çok arttığı görülmektedir.  IMF programlarının uygulanması sonucu tarımsal çöküşün yaşandığı ülkemizde, 2002 yılında kırsal kesimdeki açlık çeken insan sayısı yüzde 2. 01’den yüzde 2. 15 oranına yükseldiği ifade edilmektedir.   

 Yine,  DİE’nin açıkladığı açlık ve yoksulluk sınırı rakamlarını, Türk-İş’in açıkladığı rakamlarla kıyasladığın da  baskılama oranını görmek mümkündür.  

 DİE, dört kişilik bir ailenin açlık sınırını 180 YTL, yoksulluk sınırını 463 YTL olarak açıklarken; Türk-iş açlık sınırını 528 YTL, yoksulluk sınırını bin 604 YTL olarak açıklamaktadır. Bir yanda sermayenin taleplerini karşılar nitelikte veri sunan DİE, öte yanda ise emekçilerin ve yoksul halk kesimlerinin içinde bulunduğu yaşam koşullarını yansıtan tabloyu ortaya koyan Türk-iş’in açıkladığı rakamlar bunlar.  

 İki kurum arasındaki oransal sapmaya bakıldığında, açlık sınırındaki sapma oranı yüzde 193, yoksulluk sınırı rakamlarındaki oransal sapma yüzde 246‘dır.
 
 Açlık sınırındaki sapmayı esas aldığımızda,  açlık sayısının 2005 yılı verilerine göre, 19 milyon 458 binden daha yüksek olduğu görülecektir.  

 Son zamanlarda yaşanan gelişmelere bakıldığında gerçeklerin, DİE’nin açıkladığı rakamlardan daha ürkütücü boyutta olduğunu tanıtlamaktadır.
 
 Nitekim medya objektiflerine ve sayfalarına düşen haberlere şöyle  kısa bir göz atmak bile, açlık ve yoksulluğun  nasıl  derinleşerek sürdüğünü gösteriyor. Haber başlıklarından bazıları;bir yurttaş Ankara’da yolun ortasına oturarak ceketini satılığa çıkardı,  R. Tayyip Erdoğan’ın bulunduğu  toplantıda bir yurttaş böbreğini satılığa çıkardığını belirten  pankartı açtı, AKP grup toplantısında konuşan bir kişi başbakanın konuşmasını keserek; “Sayın Başbakan’ım açım ben, aç” diye bağırdı, hastane parasını ödeyemediği için çocuğunu hastanede bırakıp kaçtı, işsiz bir baba cinnet geçirerek  eşini ve çocuklarını öldürdü vb.  Aslında bütün bu örnekler, yaşamı toz pembe gösterenlerin suratına vurulan birer şerbettir.
 
Dolayısı ile gelişmeler durumu çarpıtarak olduğundan iyi gösterilmeye çalışan  DİE’yi kendi kendisiyle çelişkiye  düşürecek kadar ciddidir. Büyümenin;ekonomide, adil gelir paylaşımında, işsiz sayısının azalmasında değil;aksine,  açlık sınırında yaşayanların her geçen gün artmasında,  kişi başına düşen borcun artmasında,  işsizlikte, sefalette,  yolsuzlukta, yoksullukta yaşandığı örnekleriyle görülmektedir. Demek ki emekçileri aldatma ve gözlerine kül serperek uyutma amaçlı öne sürülen ekonomi büyüdü  iddialarının yalan olduğunu , kimler için büyüme ve kimler için yoksulluk yarattığını gizleyemeyecek biçimde ortaya koyuyor. İşçiler ve emekçiler, ürettikleri ve yarattıkları halde her gün daha fazla açlık ve sefalet içine  itildiklerinin esas sorumlusunun burjuva kapitalist düzen olduğunu görüp bilince çıkararak  buna karşı mücadele etmeye tutuşmadığı sürece, mevcut gelir dağılımındaki adaletsizliğin emekçiler aleyhine derinleşerek süreceğini bilmeliyiz.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.09 Saniye