|
|
KIBRISA EMPERYALİST ÇÖZÜM DAYATMASI SÜRÜYOR
Amerikan ve İngiliz emperyalistleri kendi çıkarları doğrultusunda halkların iradesinin hiçe sayıldığı Kıbrıs’ta yarım kalmış emperyalist çözüm planını ısıp yeniden gündeme getirme planı yapıyor.AB’nin etkisinin sınırlandırılması amacınıda taşıyan ve TC devletinin Taksim politikasına çanak tutan gerici çözüm Kıbrıs halklarının önüne sunulmasının hazırlıkları yapılıyor. Türkiye, BM’ye sunduğu planla, “Taksim” politikasına uluslararası resmiyet kazandırmaya çalışıyor. ABD ve İngiliz emperyalizmi de Türkiye’nin önerisine destek veriyor.Aslında Ada üzerinde ABD ile AB emperyalistleri arasında egemenlik kavgası sürüyor.Türk ve Yunan egemen sınıfları bu emperyalist egemenlik mücadelesinde uşaklık rolünü oynuyorlar ve iç politikada gerici politik duruşlarına destek sağlamanın aracı haline getirmeye çalışıyorlar Kıbrıs sorununu
Devletin Kıbrıs konusundaki diplomasi trafiği geçtiğimiz günlerde yeniden hız kazandı. Dışişleri Bakanı Abdullah Gül’ün, 25 Ocak’ta yaptığı basın açıklaması ile AKP Hükümeti’nin Kıbrıs eylem planını ortaya koymasından sonra girişimler arttı. İsviçre’nin Davos kasabasında yapılan Dünya Ekonomik Forumu’na katılan Başbakan Tayyip Erdoğan, konuyu Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan’la görüşürken, İngiltere Dışişleri Bakanı Jack Straw, Kıbrıs’ı ziyaret etti. Her iki tarafı da ziyaret eden Straw, daha sonra Türkiye’ye geldi ve görüşmelerde bulundu. Bu arada, eylem planına ilişkin Gül’ün 20 Ocak’ta BM’yi bilgilendirdiği duyuruldu. Tayyip Erdoğan da Rusya Devlet Başkanı Putin’le bir telefon görüşmesi yaparak, destek istedi. Diğer taraftan Annan’ın da Kıbrıs’ta taraflara yeni bir görüşme süreci için mektup yolladığı açıklandı. Bu yoğun diplomasi trafiğinin arkasından Türkiye’nin Kıbrıs konusunda atağa geçtiği görülüyor. Eylem planını açıklayarak, yeni bir görüşme sürecinin başlaması için girişimlerde bulunan Türkiye, AB ile müzakereler başlamadan önce, müzakere sürecinin önemli konularından biri olan Kıbrıs konusunda konumu güçlendirmeye çalışıyor. Türkiye’nin bu girişimleri BM, ABD ve İngiltere tarafından da destekleniyor. Diğer taraftan Yunanistan ve Rum tarafı ise Türkiye’nin açıkladığı eylem planına tepkisini açıklarken; BM, ABD ve İngiltere’nin tutumundan rahatsız olduğunu da gizlemiyor. AB, Türkiye’nin, Gümrük Birliği anlaşmasını, aralarında Kıbrıs’ın da bulunduğu 10 yeni üyeyi kapsayacak şekilde genişleten ek protokolü imzalamasının ardından hava ve deniz limanlarını resmen Rum tarafına açmasını istiyor. 3 Ekim 2005’te alınan bu kararın, 2006 yılı içinde uygulamaya geçmesini bekliyor. AB’ye üyeliğinin, işbirlikçi tekelci burjuvazisinin yönelimleri bakımından stratejik bir yerde durduğu koşullarda, Türkiye’nin bu istekten kaçmasının olanağı yok. Türkiye’nin, işgalci ve ilhakçı “Taksim” politikasının çökmesi demek olan bu durum, fiili olarak Kıbrıs Cumhuriyeti’nin tanınması anlamına da geliyor aynı zamanda. Türkiye’nin ilhakçı ve işgalci “Taksim” politikası, Annan Planı denilen emperyalist çözüm kapsamında önemli ölçüde çözülmüş ve gerilemişti. Ancak bu durum, Türkiye’nin geleneksel politikadan vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Türkiye, AB’ye üyelik sürecinde artık tıkanmış olan bu politikayı revize etti. Kıbrıs’ta yapılan referandumlar sonrasında, Rum tarafının Annan Planı çerçevesindeki çözüme “hayır” oyu vermesiyle Annan Planı, sonuca ulaşamadı. Ancak TC devleti bu durumu, ‘Rum tarafının çözüm yanlısı olmadığı’ demagojisiyle diplomatik bir koz olarak kullanma yoluna gitti. Gelinen aşamada AB’nin yaptırımları sonucunda Türkiye, fiili bir durum olarak olsa da Rum tarafını tanıma aşamasına geldi. -Hala içten ciddi karşı çıkışlar olsa da,özlelikle genaraller ,CHP,MHP vb. gibi güçler- TC devleti, uzun zamandır bunu kabul etmiş durumda. Ancak bunun karşılığında bir şeyler de almak istiyor. Kıbrıs’taki işgalci ve ilhakçı çıkarlarından kolay yoldan vazgeçmeye hiç niyeti olmayan Türkiye’nin son diplomasi atağı ve açıkladığı eylem planı, tam da bunun ifadesi. “Limanları tek taraflı açmayız” sözünde ifadesini bulan bu politikaya, karşılığında KKTC üzerindeki ekonomik ve siyasi izolasyonun kaldırılmasını istiyor. TC devleti bu amaçla, sürecin AB yaptırımları çerçevesinden çıkıp, yeniden BM eksenli bir emperyalist çözüm planı kapsamına girmesini zorluyor. Böylelikle Kıbrıs sorununun, AB üyelik sürecinde bir engel olmaktan çıkmasını da planlıyor. Türkiye’nin Kıbrıs eylem planının ana çerçevesi budur.İşgalci ve ilhakçı TC devleti, bu isteğini AKP hükümeti yetkilileir Abdullah Gül ve Tayyip Erdoğan aracılığıyla BM’ye iletti. Bu plan çerçevesinde, Mayıs ayında Türkiye ve KKTC ile Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin BM arabulucuğunda yeniden masaya oturması ve görüşmelere başlamasını istiyor. Yine Türkiye, Rum tarafının uzlaşmazlığını söyleyen ve 2004’ten beri Güvenlik Konseyi’nde Rusya tarafından engellenen Genel Sekreter raporunun ele alınmasını da talep ediyor. Böylece TC devleti emperyalist ABD ve ingilterenin ihtiyaçlarına yanıt olna Kıbrıs planını öne sürerek hem kendi konumunu güçlendirmeyi ve hemde Rum ve Yunan egemen sınıflarını köşeye sıkıştırmayı hedefliyor.Neki bu öneride Kıbrıs halklarının birleşik demokratik bir Kıbrıs Cumhuriyetinin kurulmasını amaçlamadığı gibi Ada halkalrının iradesi hiçe sayılarak emperaylsitler ve uşaklarının çıkarları merkezde tutuluyor.Halkaların iradesini hiçe sayan ve onları yok sayan bir Kıbrıs çözümünün Ada halkaları için gerçek ve kalıcı barışçıl çözüm olmayacağı açıktır. Buradan olarak,emperyalist ve uşaklarının egemenlik kurma kavgasına sıkışmış bir Kıbrıs çözümünün Ada halkları arasında ayrışma ve çelişkileri derinleştirmekten öteye bir sonuşç yaratmayacağını bilerek Kıbrıs Kıbrıs halklarınıdır ve kalıcı ve barışçıl çözümüde halklar sağlayacaktır gerçekliğinden hareketle,Ada’da işgalci emperyalist ve gerici güçler tüm askeri güçlerini ve ellerini çekerek Kıbrıs’ın çözümü Adada yaşayan halkların iradesine bırakılmalıdır.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
|
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|