|
|
TC DEVLETİNİN NAMUSUNU KURTARMA YADA KURTLAR VADİSİ IRAK
Önce dizisi yapıldı ve bu yetmezmiş gibi bu kezde TC devletinin başına geçirilen çuvalın intikamını almak için son günlerde “Kurtlar Vadisi Irak” filmiyle pekiştilmeye çalışıldı.Filim daha gösterime girmeden yoğun bir propoganda bombardımanıyla trüklüğün büyüklüğü proppoganda edilmeye çalışıldı.Nihayetinde Şubat ayında gösterime giren filmin galasına giden gazeteciler, film üzerine izlenimlerini köşelerinde ballandırarak köselerinde yazdılar.Başbakan,eşi ve bakanları filmini özle konuklarıydı ve kafalarındak TC devletinin askerlerini canandırmışlarıdı ve böyle bir filim yapanları kutluyorlardı.Çünkü yenilmiş Türk’lüğün Irak’daki gücü gösteriliyor ve Amerikalılar derdeste edilerek intikam alınıyordu.Filimi izleyen gaztecilerin anlatımlarına bakıldığında filme gitmeye gerek kalmıyor
Dahası gazeteciler kendilerinden geçerek filimi en ince ayıntısına kadar aktarıyorlar. Böylece filime gitmeden hakkında epeyce ayrıntılı bilgilere sahip olmak işten bile olmuyor.Filmde esas kurgu “Amerikalılardan çuvalın rövanşı”nın alınması üzerine kurulmuş. Gerçekler farklı, film farklı denilip geçilebilir. Ancak filmin yarattığı etki ve üzerine yapılan “politik tahliller” film ve verdiği iddia esilen mesajlar üzerinde dikkatle durulması gerektiğini gösteriyor. Çünkü ülkenin içinden geçtiği sürece, bölgedeki duruma, uluslararası ilşkilerdeki gelişmelere bakılınca, sadece bir film, ya da dizi diye geçiştirilemeyecek bir durum var ortada.Çünkü tartışılan sanat değil, düpedüz politikanın kendisidir.Yani film üzerinde Irak’ta TC devletinin politikasının ne olması tartışılıyor ve mesajda bu noktada veriliyor. Film üzerine ilginç değerlendirmelerden birisi Can Dündar’dan geldi. Can Dündarın film üzerine yazdığı yazısının başlığı “Saflara Hoş Geldin Polat” idi. Yazının üstünde ise “Kurtlar Vadisi Irak Türk sağının Amerika’dan kopuşunun müjdecisi” üst başlığı yer alıyordu. Dündar, Türk sağının geleneksel Amerikancılığını, Amerika bağlantılı -beslemesi- “Özel Kuvvetler” ve bunların “Polatları” yetiştirip eğittiğinden, ama bunlara, “bir gün geldi, artık size ihtiyacımız yok” dendiğinden söz ediyordu. Böylece bir yol ayrımına gelinmişti. Dündar’a göre filmde ortaya konulan anti-Amerikancılık, Türk sağının otuz yıl sonra doğruyu bulması olarak yorumlanmakta. Dündar’ın ifadesi ile söylenecek olursa, film “Türk sağının Washington’dan kopuşunun simgesi olarak tarihe geçecek”tir. Peki bu yorum ne kadar gerçekçi yada geçerlidir? Önce şu soruyu sormak gerekiyor. Türk sağı adına politika yapan partiler için böyle genel bir değerlendirme yapılabilir mi? AKP genel olarak sağı temsil ediyor ve üstelik bu sağcılığı dinle de harmanlamış durumda. AKP politikalarında anti-Amerikancılığın olduğundan söz edilebilir mi? Aklı başında hiç kimse böyle olduğunu iddia etmeyecektir ,çünkü AKP Amerikancılıkta kendinden öncekileri yarı yoldaa bırakacak bir uşaklık içindedir. Ama AKP’nin, ABD ile arasında mesafe bulunduğu konusunda bir kanı yaymada usta olduğunu -savundukları tezkerenin, reddini bile lehlerine kullanmayı bildiler!- teslim etmek gerekir. Ama gerçek şu ki AKP sadece ABD ile değil, İsrail’le de iyi ilişkilere sahiptir. Diğer partiler faşist gerici MHP, DYP, ANAP gibi partilerdir. Bu partiler zaman zaman ABD’nin Türkiye ve bölgeye ilişkin şu ya da bu politikasının yanlışlığından söz edebiliyorlar.Buda TC devletinin çıkarlarıyla uyumlu olmayan Kürt,Kıbrıs ve Yunanistanla olan sorunlarladır.Onun dışındakilerde ABD ile bu faşist gerici partileirn her hangi bir farklılıkları olmadığı bilinmelidir,aksine ABD bağlılıkta bu partileirnde sicilleri kirlidir.Durm böyle olunca bu burjuva düzne partilerinin ağa babaarı Amerika karşıtlığı içinde olduğundan söz etmek hiçde doğru olmayacaktır. Özellikle Kürt sorununda ABD ile anlaşılması durumunda, ABD ile canciğer kuzu sarması olmaya hazırdırlar. Hadi bunu geçelim, bu partiler ABD olmazsa, diğer bir büyük devlete veya devletler grubuna bağlanmaya ve hizmet sunmaya her hazır ve nazırdırlar. Faşist sağcı ve şeriatçı diye bilinen, kendisini milliyetçi muhafakar olarak tanımlayan ve ezici çoğunluğu alt sınıflara mensup kitleler açısından ise sorun farklıdır ve onlar gerçekten anti-Amerikan duygulara sahiptirler ve diğer büyük devletlere de kuşkuyla bakmaktadırlar. Ülkedeki ve dünyadaki olayların gelişimi, bu kitlenin gözünü açmakta ve onları eğitmektedir. Ancak bu kitlenin anti-Amerikan duyguları, kendisini “milliyetçi muhafazakar ” diyen faşist gerici MHP ,Ülkü Ocakları gibi parti ve örgürlerce -bunların karanlık ilişki ve bağlantıları devam etmektedir- bazı güçler tarafından kullanılmaktadır. Yukarıdaki faşist gerici sağcı partilerle de bağlantılı olan bu güçler, Kürt düşmanlığını körüklemekte, Amerikan karşıtlığının yönünü çevirmeye çalışmakta, bu kitleler içinde sağlıklı bir anti-emperyalist yurtseverliğin gelişmesini engellemek istemektedirler. Bunların halka sunduğu gerçek, içeriğinden boşaltılmış soyut bir bayrak ve vatan sevgisinden başka bir şey değildir. Bilindiği üzere Türkiyede Amerikan karşıtlığı kimse için bir sır değildir. Bu karşıtlık özellikle Afganistan ve Irak’ın ABD tarafından işgal edilmesi ile daha da yaygınlaştı. Başa çuval geçirmeye giden sürecin, kitlelerin baskısı altındaki Meclis’in, neredeyse ülkenin ABD tarafından askeri işgali sayılabilecek tezkereyi reddetmesi ile başladığı da bilinmektedir. Meclis içerde oturumunu sürdürürken, Ankara sokaklarındaki yüzbinler, kitlesel tepkilerini ortaya koyuyorlardı. Bu kitlelerin kendilerini “yatıştıracak”, “duygularını tatmin edecek” kahramanlara ihtiyaçları yoktu. Kitleler tarihi yazıyorlardı. Ki ülke ABD sultasından kurtulacaksa, bu kurtuluşu sağlayacak emekçi kitlerler olacaktır.Tarih idealize edilmiş “kahramanlar” tarafından yazılmaz. Eğer öyle olsaydı, başlarına çuval geçirilen Polat’tan daha iyi eğitilmiş Özel Kuvvetler Komutanlığı mensupları orada herhalde farklı tutum alırdı. Oradaki teslimiyet sadece askeri değil, politiktir aynı zamanda Tarihin nasıl yazılabileceğine -tam neyi kastetmiş olduğunun fazla bir önemi yok- ilişkin açıklamalardan birisi, dizinin eski kahramanlarından Çakır’dan geldi. Kendisine “neden filmde yoksunuz?” diye sorulmuş. Çakır’ın verdiği yanıt ise şöyle olmuş: “Öyle ABD, Irak gibi konular, Çakır’ın meselesi, savaşı değil.” Doğru söze ne denir? Irak halkı savaşıyor gerçekleştirmesine, karanlık oyunlar çevirmesine karşı çıkıyor. Bu halklar kendi bağrında sanal kahramanlar değil, Karayılanlar, Şahinler, Efeler, Denizler ,Mahirler,İbrahimler çıkardı. Kısaca ifade edecek olursak, 70 milyon başlarına çuval geçirilmesine karşı çıkmıştı. Başına çuval geçirilenler ise bu halkı değil, onu faşist gerici maceralara sürüklemek isteyenleri temsil ediyordu. Yetmiş milyonun başına çuval geçirilemez, bu halk ise, hem başlarına çuval geçirilmeyi sineye çekenleri, hem de ABD ile ilişkileri düzeltmeye çalışanları asla affetmez.Şunun altı bir kez daha çizilmesi gerekiyor ki Türk’üyle, Kürdüyle Türkiye halkları ABD ve diğer emperyalist büyük devletlerin bölgede sömürgeci işgalleri sürdüdükleri ve halklara yakma ve yıkmaktan başka birşey vermediklerinin açık ortada durduğu koşullarda açıktan Amerikanseverliği elbette yapılamaz .Birileri bunu kendi uşaklığını temizlenemenin bir gösterisi halinede getirebilir.İşte sanalda Irak da ABDde intikamını alan “Kurtlar Vadisi Irak’da” filmide böylesi bir politik rol oynuyor.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
|
|