DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
ORTAK ÇALIŞMA YASASI
İşçi Memur
ORTAK ÇALIŞMA YASASI EMEKÇİ SINIF HAREKETİNE YENİ BİR SOLUK OLABİLİR

Faşizm ve sermayenin İMF’nin öncülüğünde işçi ve emekçi yığınlara yönelik başlatmış olduğu top yekun saldırı dalgasına  emekçilerinde birleşik  bir irade ile karşı koymaları büyük önem taşıyor.


Bunun içinde değişik kanallarda mücadele eden  emekçi yığın örgütlerinin  saldırı dalgasına karşı ortak bir  duruş içinde olmaları ve zaman geçirmeden bunların ortak çalışma koşullarının yaratılması gerekiyor. Faşizm ve  sermayenin  saldırı dalgasının önünü almak, ancak böylesi ortak bir çıkışın ve duruşun örgütlenmesiyle olanaklı olduğunu görerek, bunun için  yığınlar içinde ortak çalışma  ve düşmana karşı  ortak vuruşta  güçlerin birleştirilmesi gerekiyor. Bu sorun  KESK’in son genel kurulunda ele alınarak tartışıldı. Elbette ortak  çalışma yasasının doğru olarak ele alınması ve emekçi memur hareketini ehlileştirmenin ve  uzlaşmacı sendikacılığa kapaklanma yerine, emekçi güçlerin bileştirilerek  mücadelenin ileri taşınmasında ve durgunluğun kırılmasında bir çıkış yapılması gerekiyor.
 
 Her ne kadar hala  grevli, toplu sözleşme hakkı kabul edilmemiş olsa da KESK, zorlu mücadeleler içinde geçerek ve  emekçi memur hareketinin  kitlesel ve militan gücüne dayanarak, işçi hareketinin gerilemeye başladığı bir dönemde tarih sahnesine çıktı. Netaşla başlayıp bahar eylemleriyle süren bahar eylemlerinin  mücadelesini devralarak sermayenin saldırısına karşı  alanlara çıktı.  
Keza 1995’te toplanan 1. Tüzük Kurultayı, KESK’i mayalayan bu tarihsel gelişim içinde bir dönüm noktası oldu.  Çünkü, Tüzük Kurultayı,  emekçi memur hareketinin tepe noktasına işaret ettiği kadar,  düşüşe geçişin de başlangıcıydı. Hareket, bu kurultayda daha gelişkin bir kurumsal kimliğe (KESK) büründü. Ancak bu gelişim, ortak örgütlenme fikrinin bir kenara bırakılması pahasına mümkün olabildi. Oysa ortak örgütlenme fikri, emekçi memur hareketinin varoluş dinamiklerinden biriydi.
 
Emekçi memur hareketinin,  bugün içine yuvarlandığı kriz, sadece bu olgu ile açıklanamaz, ama ‘95 baharıyla boy veren kriz durumun bu koşullar altında ortaya çıktığını tespit etmek gerekiyor. Açık ki, “memur” sendikacılığı ve işyerleri temelinde sıkı bir örgütlenmenin yaratılmaması vb.  harekete dar geldi ve emekçi memur hareketi,  zamanla kendi sınırlarını çizdiği anlayışın esiri oldu. Önce kitle dinamizmi gevşedi,  sonra da hareket  tavsadı. Var olanla yetinme yada geçiştirmeci yaklaşımlar KESK yönetimince benimsenerek yukarıdan aşağıya egemen kılındı . Bu dönemde 4-5 Mart vb.  gibi kritik  çıkışlar yaşansa da, ancak bunlar genel geriye gidişat ve statükoyu koruyucu  gidişatı değiştiren anlar olmadı, olamazdı.  

Yeni ve daha güçlü bir çıkış için, önce bu var olanla yetinen ve  DİSK’e ayak uydurmaya çalışan uzlaşmacı ve bürokratik zihniyeti  atmak, statükocu  yaklaşımı aşmak gerekiyordu. Ancak KESK’e yön veren hakim bürokratik  sendikal anlayışlar, bu gerçeği yıllarca görmezden geldi. Ta ki son kongreye kadar. Son KESK Kongresi’nde,  “Sınırsız örgütlenme, grev ve toplu sözleşme içeren Ortak Çalışanlar Yasası’nın çıkartılması için mücadele” kararı alındı. Anlaşılan, artık onlar için de tüm yollar kapanmıştı.
 
Özünde aynı sınıfın parçaları olan ücretli işçiler ve emekçi memurlar, devlet tarafından yasalarla ve statü farklılıklarıyla birbirinden koparılmış ve  adet birinin  rakibi durumuna getirilmeye çalışılmıştı. Egemen sınıf uzlaşmacı sendikal zihniyetin de meşrulaştırdığı bu ayrım, neoliberal saldırganlık ile daha da dallanıp budaklanmıştır;taşeron-kadrolu, 657’ye bağlı-sözleşmeli vb.  Bu ayrılıklar,  sendikal hareket için artık tayin edici bir konuma gelmiştir.  Bahsi geçen krizde çıkış için, fiili meşru mücadele çizgisini yeniden dirilmek  kadar, toplumsal tabanını genişletmek de bir zorunluluktur.

Devletin çektiği yasal sınırlar içinde kalınarak, sermayeye karşı etkili bir mücadele yürütülmesi mümkün olduk güçtür.  Hatta,  taşeronları ve sözleşmelileri örgütlemeden, gerçek anlamda bir greve imza atmaktan dahi artık söz edilemez. Son dönem grev denemeleri bunu açık bir şekilde gösteriyor. Dünyanın pek çok ülkesinde filiz veren yeni sendikal deneyimler bu gerçeğe ışık tutuyor. İtalya’da COBAS, Bolivya’da COB ve daha niceleri. . .

Ortak Çalışanlar Yasası,  sermayenin esnek çalışma, üretimi parçalama,  işçileri bölme saldırılarına karşı emekçilerin ortak talebidir ve karşı duruşu olarak şekilleniyor. Aynı işkolunda yer alan farklı sendikaların birleştirilmesi, ayrı statülerde bulunan çalışanların aynı sendikada buluşturulması, örgütsüz işçilerin örgütlenmesi stratejisinin adıdır.  İşçi sınıfının,  kesimsel farklılıkları aşması ve sermayenin karşısına tek yumruk çıkması büyük önem taşıyor.
 
 Ama bunun için  tartışılan  ortak örgüt ile ortak çatı, iki farklı şeydir.  KESK’in kongresine konu olan tartışma,  adı konulmamış olsa da,  şimdilik “ortak çatı” ile sınırlıdır. KESK ve DİSK’in birleşmesi isteğini yansıtmaktadır.  Oysa ortak örgütlenme fikri,  bunu da kapsayan, daha geniş bir yeniliği anlatmaktadır. Özel sektörde çalışan işçilerden,  sözleşmeli veya taşeron personele, şu an memur statüsünde bulunan emekçilerden işsizlere kadar tüm emekçilerin aynı sendikalarda bir araya gelmesi ve emeğine sahip çıkmasıdır.
Ama çatı girişimi bile,  verili koşulları değiştirmeye dönük pozitif bir çabadır. Bu yüzden anlamlıdır.  Önemsenmelidir. Böyle bir girişim,  her şeyden önce her iki konfederasyonun tabanında heyecan yaratacaktır.  Örgütlenme isteğini kamçılayacaktır. Ama daha da önemlisi,  altı doldurulduğu takdirde pekala ortak örgütlenmenin ilk nüvelerinden olabilir. Mesele, bu çatının yüzünü geniş emekçi yığınlara döndürebilmek,  fiili meşru mücadele çizgisinde derinleşebilmektir.  

Bu birliktelik, kuşkusuz KESK’in DİSK’leşmesini de getirebilir. DİSK’leşme yolunda ilerleyen KESK,  koşar adım bu karanlığa gömülebilir. KESK’te gelenekselleşen  statükocu bürokrat sendikal anlayışın  egemenliğindeki  yönetiminde bu olasılık hiç de uzak değil. Ancak KESK dahil hiçbir sendikal güç, sermayenin saldırılarına karşı ortak duruş içinde olmaktan uzak duramaz . Ortak örgütlenme, ve birlikte vuruş  sendikal hareketin ve sınıf hareketinin ileri doğru hamle yapmasında  önemli bir çıkışın adımı olabilir. Bu yüzden ortak örgütlenme, KESK ve DİSK’le başlayarak diğer mücadeleci güçleri de kucaklayacak  bir şekilde gelişimin önünü açıcı rol oynayabilir.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.10 Saniye