 |
|
SENDİKAL ÖRGÜTLÜLÜK VE EYLEM ÖZGÜRLÜĞÜ ÖNÜNDEKİ TÜM ENGELLER KALDIRILMALIDIR

Uzun dönemdir el altında bekletilen 2821 Sayılı Sendikalar Yasası ve 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi Grev ve Lokavt Yasası’nda değişiklik yeniden gündemde. 2003 yılında planlanan ve 2004 yazında Meclis Genel Kurulu’nda kabul edilen değişiklik tasarıları, bugüne kadar bekletildi. Avrupa Birliği (AB) müzakerelerinin başlaması ile birlikte yeniden ele alınan tasarılar, Katılım Ortaklığı Belgesi ve AB İlerleme Raporu’nda belirtilen hususlar ile Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) itiraz ettiği noktalarda yapılan bazı değişikliklerle birlikte hazır hale getirildi.
2821 Sayılı Sendikalar Yasası’nın 23, 2822 Sayılı Yasanın da 22 maddesi yeniden düzenleniyor. Tasarılarda, AB’ye uyum kapsamında kimi lehte düzenlemeler yapılmasına rağmen, sendikal örgütlenme, grev ve TİS hakkına dönük sınırlamalar aynen korunuyor. Her iki yasaya da ruhunu veren 12 Eylül faşist yasakları,sendika düşmanlığı ve gerv korkusudur. 2821 Sayılı Sendikalar Yasası’nda yapılması planlanan değişikliklerden en önemlisi, eski yasaya göre 28 olan işkolu sayısının 17’ye indirilmesi. Bu; işkolu değişikliğine uğrayan sendikaların kendilerini feshetmesini, yeni işkolları temelinde yeni sendikaların kurulmasını ve birleşmelerini zorunlu kılıyor. Bu durum, uygulamada birçok sendika bürokratının da oturduğu zeminin kayması, koltuğundan olması anlamına geliyor. Türk-İş, Hak-İş gibi suyun başını tutan kimi konfederasyonlar, bu değişikliğe şimdiden seslerini yükseltmeye başladılar bile. Taslaktaki bir diğer önemli düzenleme ise; sendika üyeliğinin noter aracılığıyla yapılmasının korunuyor olması. Yeni düzenlemeye göre, noter şartı korunuyor fakat ücrette %75 indirim yapılması öngörülüyor. İşçilerin sendika üyesi olabilmek için notere ödedikleri ücretin yüksekliği, sendikalaşmayı fiilen engelleyen bir durum oluşturuyor. Yasanın bu haliyle kabul edilmesi halinde, üyelik ve istifa masrafları işçilerin ödeyebileceği bir düzeye çekilmiş olsa da, sendikalara üyelikte noter zorunluluğu, kesinlikle kaldırılması gereken bir düzenleme olarak işçi sınıfının mücadelesinin konusu olmaya devam ediyor. Tasarıdaki bir diğer önemli düzenleme ise sendika yöneticilerine hapis cezasının getiriliyor olması. Sendikalar Yasasının 37. maddesinde belirtilen “Sendikalar amaçları dışında faaliyette bulunamazlar. Siyasi partilerin adı, amblem, rumuz ve işaretlerini kullanamazlar” hükmüne aykırı hareket eden yöneticilere altı aydan bir yıla kadar hapis cezası getiriliyor. “Amaçları dışında faaliyette bulunma” iddiası, kuşkusuz faşist rejim ve sermayenin, sınıf sendikacılığı yapan, mücadeleci sendikacıları yıldırma amaçlarına geniş bir olanak sağlıyor, işçilere devrimci ve sosyalist bilinç taşıyan sendikacıların zindan tehdidiyle korkulup sindirilmeis amaçlanıyor . 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’nda Yapılması Planlanan Değişiklik Tasarısı’nda temel olan düzenleme, barajın %5’e düşürülmesi. Mevcut düzenlemeye göre, herhangi bir sendikanın bir işyerinde örgütlenerek toplu iş sözleşmesi imzalayabilmesi için işyerinde çalışan işçilerin %50+1’ini sendikaya üye yapması, bulunduğu işkolunda ise o işkolunda çalışan işçilerin %10’unu örgütlemiş olması gerekiyor. 12 Eylül darbesinin ardından yapılan düzenlemeyle, sendikal örgütlenmenin önüne dikilen bu baraj sistemi, örgütlenmenin önünde ciddi bir sorun oldu. Bu yasayla, muhalif sendikaların kurulması, sınıf sendikacılığı anlayışının yeşermesi bizzat engellendi. Yeni yasa taslağında işkolu barajı %5’e çekiliyor. İlk bakışta kısmi bir kazanıma denk düşüyor gibi görünen bu düzenleme de, tasarıların genel mantığına uygun olarak formüle edilmiş. Baraj %5’e düşürülüyor, ancak 28 işkolu 17’ye düşürüldüğü için, işkolu başına düşen işçi sayısı da artıyor. Buna, Kamu Personel Rejimi tasarısıyla 1,5 milyon memurun işçi statüsüne alınması da eklenince, barajın yüzde 5’e inmesinin örgütlenme açısından olumlu etkisi daha da sınırlanıyor. Gerçek bir sendikal örgütlenmeden söz edebilmek için, işyeri ve işkolu barajının tamamen kaldırılması gerekiyor. Yasa tasarısında grev ve lokavt yapılamayacak işkolları daraltılırken; termik santralleri besleyen linyit üretimi, üretimi nafta veya tabii gazdan başlayan petrokimya işleri, noterlik hizmetleri, bankacılık ve kamu kuruluşlarınca yürütülen şehir içi deniz, kara ve demiryolu ve diğer raylı toplu yolcu ulaştırma hizmetleri ise grev ve lokavt yasağının kaldırılması planlanan işler olarak belirtiliyor. Bakanlar Kurulunun herhangi bir grevi 60 gün süreyle ertelemesi uygulaması aynen devam ederken, bu erteleme kararı için Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı’na önceden Danıştay’dan görüş alma zorunluluğu getiriliyor. “Milli Güvenliği tehdit” ettiği gerekçesiyle yapılacak ertelemeler içinse somut veriler sunulması koşulu getiriliyor. Bu düzenlemeler , yasada göstermelik baız yumuşamalara yaratsa da; 12 Eylül’ün getirdiği grev yasaklarını tümüyle ortadan kaldırmadığı gibi lokavtıda yasaklmaıyor. 12 Eylül’ün faşist yasakçı zihniyeti olduğu gibi korunuyor. Hak grevi yasak, dayanışma grevi yasak, siyasi grev yasak, genel grev yasak vb.. Grev, sadece toplu sözleşme dönemlerinde yapılabiliyor. TİS görüşmelerindeki anlaşmazlık sonucu greve gidebilen işçiler, TİS görüşmelerinden doğan haklarının ihlal edildiği durumlarda hak grevine gidemiyor. 2821-2822 sayılı yasalar, grev ve örgütlenme özgürlüğü önünde engel olmaya ve bu haliyle işçi sınıfının mücadele gündemi olarak kalmaya devam ediyor. Faşist yasalara karşı yürütülecek mücadele, bu yasalara ruhunu veren Anayasa’nın 53. ve 54. maddeleri ile 4857 sayılı İş Yasasını da kapsamalıdır. Grev hakkı ve örgütlenme özgürlüğü, geniş bir sendikal örgütlenme atağı ve fiili-meşru mücadele ile kazanılabilir ve korunabilir . Çalışanların ortak örgütlenmesini ve mücadelesini engelleyen faşist yasaklar; 2821-2822 sayılı yasalarda, başta noter şartı ile işyeri barajı olmak üzere, sendikal faaliyet önündeki büyün yasal, fiili ve bürokratik engeller kaldırılmalıdır.Dayanışma grevi, hak grevi, siyasi grev ve genel grev yasallaşmalı, Bakanlar Kurulu’nun ‘erteleme’ adı altındaki grev yasaklama yetkisi tamamen kaldırılmalı ve lokavt yasaklanmalıdır.Bütün bunların yakalanması iise başta öncü işçiler ve senidikaların ortak bir paydada birleşerek sendikal örgütlüklük ve gern özgürlüğü için mücadele etmeleri ve ermayenin sınıf hareketini denetim altında tutan faşist engeleri tümden darbelenmelirdir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|