ÖZEL KADIN ÇALIŞMASINDA NE ANLAŞILMALIDIR?

Emekçi kadınların devrim ve sosyalizme kazanılması ve
örgütlenmesi sorunu temel bir sorun olmaya devam ediyor. Elbette
öncelikle emekçi kadın çalışması işçi çalışması gibi oldukça zor
ve sabır isteyen ve iğneyle kuyu kazar gibi bir çalışma olarak
ele alınıp kadar ve tabanın bu konularda yeniden yeniden
eğitilmeleri ve burjuva bilinç çarpıtılmışlığının aşılması
gerekiyor.
Sorunun doğru olarak tanımlanmaması yada bilinmemesi yanlış ve
sapmacı eğilimler koşullanmakta yada kolay yola sapılarak, emekçi
kadınların devrim ve sosyalizm için örgütlenmesinde geriye düşülmekte
ve geleneksel bazı eğilimlere teslim olunmaktadır. İşte bu
alandaki olumsuzluklar bir yerde de kadınların mücadelesi ve
örgütlenmesi perspektiflerinde doğru olarak özümlenmemesinden
odaklaşıyor:Buradan emekçi kadınların kazanılması ve örgütlenip
mücadeleye seferber edilmesinde özel kadın çalışması ve
örgütlenmesi sorunun bir kez daha ele alınarak aydınlatılması
gerekiyor.
Bugün genel mücadelenin geriye düşüşü ve devrimci hareketin
dibe vurmasının devam etmesi daha fazlasıyla emekçi kadınların
örgütlenmesi ve mücadeleye seferber edilmesi sorununda da kendisini
ortaya koyuyor. Devrimci hareketin ve kitle mücadelesinin canlanması ve
yeniden yükselişinde toplumun yarısını oluşturan emekçi kadınları
örgütlenmesi, devrimci demokrasi, özgürlük ve sosyalizm kavgasın
katılmaları yaşamsal bir önem olarak olarak kendini
dayatıyor. Geniş kadın kitle hareketinin oluşması açısından,
kadının, toplumsal yaşamın tüm alanlarında, öncü örgüt
dahil, özel örgütlülük içine çekilmesi, sınıf mücadelesinin somut
ve temel bir ihtiyacı olarak ortaya çıkıyor.
Bilindiği üzere, kadının bir cins olarak baskı altına alınmasının ve
sömürülmesinin kökleri binlerce yıl öncesine dayanıyor. Kadın, ilk
sosyal işbölümü ortaya çıktığında ezilmeye ve ikinci plana atılmaya
başlıyor. Kadının köleleşmesi, özel mülkiyetin geliştiği, toplumun
sınıflara bölündüğü ve sınıf uyuşmazlıkları üzerinden devletin doğru
zamanla aynı döneme denk gelir.
Üretim aletlerinin henüz gelişmediği, ihtiyaçların ev içi üretim
yoluyla sağlandığı dönemlerde, kadının kendini tamamen ev
işlerine vermesi, toplumsal karakterde bir işti ve kadına
üstünlük sağlıyordu.
Üretim aletlerinin gelişmesi, bu aletlerin kullanımında kaba kuvvetin
gerekliliği ve kadın doğurgan özelliği nedeniyle üretime aralıklı
katılması sonucu, kadının ev işleri, artık erkeğin üretken emeği
yanında hesaba katılmaz oldu. Önemli olan erkeğin çalışmasıydı;kadının
çalışması yalnızca bir destekti. Toplumsal gelişmeyle değişen bu
durum, kadının bugüne değin uzanan sömürüsünün ve ikincil konumda
bulunmasının nedenlerindendir. Altyapıdaki bu değişim, kendisini
üstyapıda (yönetim biçiminde) zorunlu olarak, analık hukukunun
yıkılışı, babalık hukukunun kuruluşu olarak gösterdi. Böylece erkeğin
kadının üzerindeki hegemonyasının son engeli de kalkmış oluyordu.
Bu kadın cinsinin tarihsel büyük yenilgisiydi.
Kapitalizm, kendinden önceki toplumlardan farklı olarak kadını ev
köleliğinin yanı sıra, ücretli köleler ordusu içine de çekti.
Kapitalist üretimin toplumsal karakteri bunu zamanla zorunlu kıldı.
Kapitalizm, öncelikle feodalizmin temel özelliği olan ev ekonomisini
yıkarak büyük sanayii aracılığıyla üretimi toplumsallaştırdı. Kadın da
(ucuz işgücü olarak) bu toplumsal üretim içindeki yerini aldı.
Kapitalist toplumda kadının yaptığı ev işi, özel iş olma
özelliğine kavuştu; kapitalist topluma özgü olan meta ilişkisi
çerçevesinde değer verildi. Bir başka deyişle, emek piyasasına
çıkamayan ev işi artık para etmiyordu. Ve kadının bu işi yapmaya mecbur
olmasının yanılıra, para getiren bir başka işi de yapma
zorunluluğu ortaya çıkıyordu. Bu şekilde kadının biri özel (ev
işi), diğeri sosyal (ücretli iş) olmak üzere iki tür emek
harcaması sadece kapitalizme özgü bir sömürü biçimidir. Bu her ne
kadar çifte sömürü olsa da, kadının, anaerkil ailenin
yıkılışından beri ilk kez toplumsal üretime yeniden dönüşünü sağladı.
Bu durum, kadının kurtuluş mücadelesinin başlamasının nesnel
temelini oluşturdu. Kapitalizm, kadını üretime çekmesine karşın
"evinin baş hizmetçisi, çocuklarının zorunlu bakıcısı, kocasının
her türlü ihtiyacını karşılamak zorunda" olarak konumlandırmaya devam
etti. Bu görüşleri benimsetmek için tüm araçlardan (okul,
basın, radyo, TV vb. )yararlandı. Bu bakış açısıyla tüm toplumu
işledi, işliyor. Kadına hep bu imaj çerçevesinde roller benimsetiliyor.
Kısaca aktardığımız, kadının yaşadığı bu tarihsel süreç, doğal
olarak özel kadın karakterini ve özel kadın psikolojisini oluşturdu.
Babasının, kocasının ve nitekim patronunun buyruğu altında yaşayan
kadın;uysal, bağımlı, tek başına ayakta duramayan, özgüvenden
yoksun bir kişiliğin simgesi oldu. "Kadın cinsiyetinin toplumdaki özel
konumunun özel bir kadın psikolojisi yarattığı tarihi gerçeğini de
geçiştiremeyiz. Doğa tarafından cinsiyet olarak verilenle,
toplumsal kurumlar ve koşullar tarafından yaratılan birbirine
bağlanmaktadır. Nasıl ki, somut yaşam koşullarından dolayı küçük köylü
kitlelerinin özel psikolojisini hesaba katmak zorundaysak, aynı şekilde
en geniş kadın kitlelerinin psikolojisini de hesaba katmak zorundayız".
(Clara Zetkin, Kadın Sorunu Üzerine, Inter Yayınları, s.
143-144)
Konuyu biraz açalım:Ekonomik, toplumsal ve siyasal yaşamın bütün
verileri, kadınların asırlar boyu ikincil, bağımlı ve köle konumunda
bırakılmışlığını kanıtlar. Buradan çıkarılacak temel sonuç da aynıdır .
Kadınların bu durumu, onların eğitilip harekete geçirilmesi söz konusu
olduğunda, erkeklerle kıyas kabul etmez yoğunlukta bir çabayı,
ilgiyi, daha iyi bir ifadeyle ''Özel bir çalışmayı" gerektirir. İşçi
kadını sendikal mücadeleye, hele de siyasal mücadeleye çekmek için,
aynı sınıfsal konumdaki erkeğe göre daha özel yöntemlerle çalışmak
gereklidir.
Kadına kendi özel durumunu kavratmadan, erkek cinsiyle eşitsizlik
uçurumunu görüngüleriyle sergileyip, bu duruma karşı, bu durumu
aşmasını sağlayacak özel yöntemler uygulamadan, pozitif ayrımcılık
içine girmeden kadınların devrim için kitlesel seferberliği
sağlanamaz.
Her günkü yaşam içinde gerçekleşen bu olguyu tespit ederek yola çıkmak gerekiyor.
Aynı fabrikada aynı işte çalışan işçi kadınla işçi erkek arasındaki
farkı göz önüne getirelim. Birincisi, eğitilmemişken, ikincisi az
çok eğitilmiştir. Birincisi, toplumun kadına yüklediği özel
görevler nedeniyle, fabrikalardaki 8 saatlik işgününe, bir
8 saat daha evde çocuk ve koca bakımı, yemek, bulaşık, çamaşır,
ütü vb. işini eklemek zorunda. Bu durumda, 8 saat
fabrikada, 8 saat evde çalışan kadına ancak uyku saati kalıyor.
Erkek ise, fabrikadaki 8 saatlik işgününün dışındaki zamanını
gezmeye, gazete okumaya, politik-sendikal çalışmalara ya da başka
etkinliklere ayırabilecektir.
Diyelim ki, kadına da kendisine ayırabileceği zaman kalıyor. O
zaman da, kadına yaşadığımız toplumun değer yargıları ve
kurallarına göre düşen alternatifler; komşu-akraba ziyaretleri,
dikiş-nakış ve alışveriştir .
Kadın, erkek gibi toplum yaşamının daha aktif alanlarına giremez.
Çünkü erkeğe bağımlıdır. Erkek ise, kahveye,
sendikaya, partiye, derneğe vb . yerlere gidebilir;hem de
kadına ihtiyaç duymadan.
Birincinin alternatifleri bitmez tükenmez ev işi, bireysellik ve dar
dünya işleri iken; ikincisinin alternatifleri toplumsaldır,
siyasaldır.
Birinci, bu konumda iken, ikinciye herhangi bir alanda, konuda aynı kulvarda yarışa da giremez.
Her yönüyle baskı altında tutulan, önce ev kadını ve ana olarak
konumlandırılan kadın, doğal olarak, sendikal, akademik ve
toplumsal mücadeleye karşı ilgisiz kalacak ve mücadele alanında da
geriliğini koruyacaktır.
Özetlersek;bu durumuyla, erkek cinsiyle arasındaki eşitsizlik uçurumunu
aşıp aynı düzeyde ve eşit olarak ekonomik, politik ve toplumsal
yaşamda yer alması olanaklı olamaz. Bu durumun kendisine karşı
savaşım da çalışması eşitsiz bir konumdan yürütülecektir.
Bir kadın ile bir erkek işçinin konumlarının karşılaştırılması,
kadının özgürleşmesi ve kadın kitlelerinin devrime çekilmesini
hedefleyen öncü örgütün politikalarına yol göstericidir.
O zaman, kadın çalışmasına ilişkin, bu gerçeklere denk düşen bir
politika belirlemek gerekir. Bu politika, kadınların özel
konumlarından yola çıkmalı, özel konumun aşılmasını sağlayacak
zenginlik ve yoğunlukta, kadına özel bir yaklaşım
sergileyebilmelidir. Clara Zetkin'in sözünü ettiği özel
yaklaşım, kadının özel konumunda yola çıkmaya denk düşüyor.
örgütün kitle çalışmasının yarısı, kadın çalışması olmalıdır. Çalışma
özel yöntemlerle, özel bir programla yürütülmelidir. Bu haliyle,
partinin çalışması, kadınları partinin eşit üyeleri yapmak için,
işin gereklerine uyan özel örgütlenmeler de yaratmak zorundadır.
Örgütün yığınlar içindeki hücrelerden değişik düzeydeki örgüt
komitelerine, merkez komitesine varıncaya kadar bütün birimlerinde
kadın komisyonları ve kurulları oluşturmalıdır.
Bu kurullar ve komisyonlar, kendi alanlarında belli bir özerkliğe
ve inisiyatife sahip olmalıdır. Partinin kitle çalışmasının tüm
sorunları ve somut görevleri bu kurulların da parti organları olarak
sorunları ve görevleri olmalı;ek olarak bu kurullar, kadının özel
konumundan yola çıkarak, özel bir kadın çalışması da yapmalıdırlar.
Genel demokratik kadın hareketinin komünist öncüleri bu kurullar
olmalıdır .
O halde, her iki açıdan da, kadına özel bir yaklaşım ve kadın
için özel bir çalışma gerekir. Özel kadın çalışmasının temel
nedeni, kadının erkek karşısındaki olağanüstü eşitsiz durumudur.
Bu eşitsizlik durumunda kadınları, hem kendi kurtuluşları
için, hem de devrim ordusunun yarısı yapabilmek için, çok özel
bir ilgi, pozitiz ayrımcılık, çok özel bir çalışma, çok özel bir
yaklaşım gereklidir. Böylesi özel bir çalışma örgütün kitle
çalışmasının yarısı ve emekçi kadın kitlelerini savaşıma çekme
mücadelesinin önemli bir parçası olarak kavranmalıdır.
Kadın sorununu, teorik olarak doğru kavramış, kadınların devrim
mücadelesine katılması gerekliliğini hararetli bir biçimde savunan
demokrat, komünist ve devrimci çevreler;özel kadın çalışmasından
bahsedildiği anda ''bölücü'', "feminizmin etkileri" vb.
türünden temelsiz eleştiri ve suçlamalar da getiriyorlar. Aslında
bu yaklaşımın politik dar görüşlülük olarak değerlendirilmesi ve
eleştirilerek mahkum edilmesi gerekiyor.
Özel kadın çalışmasını doğru olarak anlamayarak "bölücü'' eleştirisi
yapanların bu yaklaşımlarının ne kadar temelsiz olduğunu,
ülkemizdeki işçi ve emekçi kadın kitlesinin genel durumu yeterince
ortaya koyuyor. Çünkü bugün ülkemizde, geniş bir işçi ve emekçi
kadın kitlesi var. Bu geniş emekçi kadın kitlesi, yazılı, yazısız
kuralların ve çok yönlü baskıların altında ezilmekte,
sömürülmektedir. Bu durum, onlar için özel çalışmanın
zorunluluğunu doğurmaktadır. Onların somut durumu, sorun ve
taleplerinden yola çıkarak yürütülecek çalışmanın devrimci mücadeleye
kazandırdığı katkıyı görmemek ya da görmezden gelmek, politik körlüğü
ifade eder. Ve bu kadınlar, mücadelenin bir çok alanında,
devrim ve sosyalizm kavgasına ve ulusal mücadeleye aktif bir biçimde
katkılarını biliyoruz ve yaşıyoruz. Buradan da açıkça görüleceği gibi,
özel kadın çalışmasının bölücülükle uzaktan, yakından bir ilgisi
olmadığı gibi, tersine mücadeleyi canlandıran, yaygınlaştıran bir rol
oynayacağını bilerek özel kadın örgütlenmesi ve
mücadelesini geliştirmeye özel olarak yüklenmek ve zor olanı
başarmak zorundayız.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|