DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
LOZAN ANLAŞMASI KÜRT ULUSUNUN ULUSAL HAKLARININ GASPIDIR
Özgür Kürsü
Lozan Antlaşmasının 87. yıl dönümü çeşitli etkinliklerle kutlandı. Yine  devlet erkanı, Atatürkçü Düşünce Derneği, CHP, ve Kemalist aydınlar hemen tümü aynı içerikli açıklamalarla Lozan Antlaşması’nı bağımsızlık ve özgürlüğün sembolü olarak propaganda ederek, gerçekleri çarpıtmaya devam ettiler. İddia edildiği gibi Lozan Anlaşması Türk, Kürt, Çerkez, Laz ve diğer halkların bağımsızlığını ve özgürlüğünü ilan eden ve bunu pratiğe süren bir anlaşma değildir. Lozan Antlaşması, emperyalistlerin ihtiyaçlarına göre düzenlenmiş ve Kürt ulusunun ulusal haklarının yok sayıldığı ve Kürdistan’ın ikinci kez bölünerek en büyük bölümünün Türkiye sınırlarına dahil edilerek, Kürdistan’ın masa başında emperyalistlerin istemlerine göre parçalanmasının ifadesidir. Bu bakımdan Kemalistlerin iddia ettikleri gibi Lozan Antlaşması bağımsızlığın ve özgürlüğün tescili değil, emperyalistlerin istemleri doğrultusunda yeni TC devletine verilmiş bir destektir.
  Daha da önemlisi emperyalist güçlerce -İngiltere ve Fransa- Lozan Antlaşması stratejik bir öneme sahip Kürdistan’ın bölünüp, parçalanması ve zengin petrol yataklarının bu yolla denetim altında tutulmasıdır. Bilindiği gibi 1919’da İstanbul’unda işgaliyle Türkiye ( Osmanlı ) bütünüyle emperyalistlerce işgal edildi. Bir yandan İngilizler, diğer yandan Fransız ve İtalyanlar, yine İtalyanların desteğiyle, Yunanlıların işgaliyle Türkiye emperyalist işgale uğramıştı.
 Emperyalizmin işgaline karşı başlayan Türk Ulusal Kurtuluş mücadelesi, başta Kürt halkı olmak üzere diğer halkların da desteğiyle 1922 yılında zafere kavuştu. 20 Kasım 1922’de Lozan görüşmeleri başladı. İnönü Türklerin ve Kürtlerin temsilcisi olduğunu iddia ettiği, M. Kemal’in 24 Ocak 1923’de “Kürtlere muhtariyet verilecektir” dedi€i meclise milli kıyafetlerle gelmeleri istenen Kürt milletvekillere “biz Türklerden ayrılmak istemiyoruz” telgrafların çekildiği sürecin ardından 23 Temmuz 1923’de imzalanan Lozan Antlaşması Kürdistan’ı bugünkü İran, Irak, Suriye ve Türkiye sınırları içinde dört parçaya ayırdı. Lozan Antlaşması, 1919’da Paris’te, İngiltere, Fransa ve Amerika arasında varılan anlaşmanın bir biçimde tekrarından ibaretti. Tek fark bu anlaşmada Ermeni devleti hedefinin öldürülmesi ve Kuzey Kürdistan’ın parçalanmasında Amerika’nın yerini yeni TC’nin almasıdır.
Lozan Antlaşması’na M. Kemal’in temsilcileri İnönü, Kürtleri’de temsilen katıldığını iddia ediyor ve onlara muhtariyet hakkı tanınacağını söylüyordu. Nitekim Lozan Antlaşması’nın 38. maddesinde “ Türk hükümeti bütün Türkiyelilerin (Türkiye sakinlerinin) doğum, millet, ırk ve din farkı gözetmeksizin hayatlarını ve hürriyetlerini korumak için de taahhüt eder” ve devamla anlaşmanın 39. maddesinde “Her Türk vatandaşının, gerek hususi ve ticari münasebetlerde gerekse din, basın veya her çeşit yayınlarda ve gerek umumi toplantılarda, herhangi bir dili, hür olarak kullanmasını kısıtlayacak hiç bir kanun çıkarılmayacaktır” diyorsa da, Kürtler bu kırıntılardan hiç yararlanmadıkları gibi, 1924’de Kürtçenin yasaklanması, M. Kemal’in Kürt sorununa ve Kürt halkına karşı nasıl eşitçe bir davranış çizgisi içinde hareket ettiğini de ortaya koyuyordu.
M. Kemal Lozan Antlaşması’yla bağımsızlığı ve özgürlüğü kazanmadı, ama Kürt ulusu ulusal hak ve istemlerini kan ve barutla ezerek, bölüp parçalayarak ve zorla kendisine bağlamasını başardı. Bilindiği üzere M. Kemal güçte olsa anti-emperyalist bir mücadele sonucu, emperyalist işgale son vererek TC’yi ilan etti. Fakat İngiliz ve Fransız emperyalizmiyle el altında anlaşan M. Kemal ekonomik olarak emperyalist zincirin dışına çıkmayı başaramadı. Osmanlılardan kalan emperyalist borçları M. Kemal’in yeni Türk cumhuriyeti ödemeyi kabul etti ve yine var olan az sayıdaki sanayi tesisleri ve işletmeleri Fransız, İngiliz ve Alman emperyalistleri işletmeye devam ettiler. M. Kemal önderli€indeki Türk Ulusal Kurtuluş Hareketi politik olarak işgale son vererek yeni Türk cumhuriyetini ilan etmişti.
 Fakat ekonomik olarak emperyalist ekonomik zincirin dışına çıkmayı başaramamıştı. Türk ulusal burjuvazinin önderliğinde gelişen bu ulusal kurtuluş hareketi, her şeyiyle emperyalizmi ülkeden söküp atmayı hedeflemiyordu.     
 Nitekim TC’nin ilanıyla sınırlı emperyalistlerle el altında uzlaşan yeni Türk cumhuriyeti, Türk ve Kürt ulusu ve diğer ulusal azınlıktan milyonlarca işçi ve emekçinin bağımsızlık ve özgürlük düşünü gerçekleştirmiyordu.


Demek ki Lozan Antlaşması’yla TC Kürt ulusunu zorla kendi topraklarına katarak ilhak ve işgal altına alarak, Kürt ulusunun kendi kaderini tayin hakkını gasp etmiştir. Türk ulusuna tanınan -devlet kurma hakkı- Kürt ulusuna tanınmadığı gibi, Kürt gerçeği sürekli inkar edilerek, Kürt emekçileri katliamdan geçirilerek asimilasyonu hız kazanmıştır.
 Lozan Anlaşması’nda kabul edilen kırıntılar bile, Kürtler için fazla görülmüş ve TC’nin egemenliğini sağlamlaştırmasına bağlı olarak Türk şovenizmi körüklenerek Kürt gerçeği reddedilmiştir. “ Bir başka ulusu ezen ulus özgür olamaz ” belgisi TC’nin Lozan Antlaşması’yla bir kez daha yakıcı olarak kanıtlanmıştır. Kürt ulusu Türk ulusal kurtuluş savaşında, Türklerle omuz omuza savaşma, kanını döküp, canını vermesine rağmen, savaşın bitiminde, Kürtlere baskı ve zulümden başka bir şey düşmemiştir.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Özgür Kürsü

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.10 Saniye