 |
|
AKPNİN YÖK’ÜDE İŞLEMEZ HALE GELDİ

1980 faşist darbesiyle üniversitelerin başına oturtulan ve yüksek öğrenimin MGK’sı rolünü oynayan faşist YÖK en çok hedef tahtasına konulan ama bir türlü değiştirilemeyen kurum olmuştur. Hemen her parti programına YÖK’ü değiştirmeyi alış olmasına rağmen hükümet olduklarında YÖK’e dokunmak bir yana YÖK’ün savunucusu olmuşlardır. Kuşku yok ki AKP YÖK’e tepkiyi kendi YÖK’ünü yaratarak ortaya koymuştur. Egemen sınıf klikleri bilek güreşini bir noktada ; “Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) ve Öğrenci Seçme Sınavı (ÖSS) üzerinde yapmaktadırlar. AKP hükümeti eğitim sistemini daha fazla dincileştirerek kendi kadrolarına yer açmak için YÖK’e atamayla elde ettiği etkinliği hemen her alana yaymaya ve uzun erimde üniversiteleri tümüyle ele geçirmeyi amaçlıyor. Ne ki buna karşı ulusal laikçi Kemalist güçler engel olmaya ve AKP’nin etkinliğini yaymasını önlemeye çalışıyorlar. Danıştay üzerinde yaşanan bilek güreşi bu gerçeği gösteriyor. Üniversiteleri sistemin dayanakları haline getiren ve bilimsel, özerk demokratik, parasız eğitim yerine üniversiteleri adet bir ticarethaneye dönüştüren devrimci, demokrat ve Kürt yurtsever öğrencileri temizleyerek yada baskıyla susturarak kışla kültürünü dayatan YÖK,üniversiteleri faşist, şeriatçı ve gerici güçlerin adeta kadro yetiştirdiği ve faşist gericiliğin merkezleri haline getirildi. Devrimci ve ilerici düşüncelere üniversitelerde YÖK yaşam hakkı tanımadı.İdare*polis işbirliğiyle üniversiteler askeri kışlaya dönüştürüldü. Faşist diktatörlük 80 öncesinin intikamını almak için her türlü kirli yolu denedi ve bananeci, duyarsız ve toplumsal sorunlarda uzaklaşmış, sistem tarafından kolayca yönlendirilecek bir gençlik kuşağı yaratıldı. Buna başarı için her yol mubahtır diyen Özal gençliği demek yeridir. Üniversiteler faşist baskı,terör ve yasalarla,yasaklarla zaptu rapt altına alındı ama egemen sınıf klikleri üniversiteleri ele geçirmek ve kendi politik çıkarlarına manivela yapmak için büyük bir mücadele yürütüyorlar. AKP YÖK’te ağırlığını ortaya koyduktan sonrası her şeyin bitiğini ve artık istediği doğrultuda düzenlemeler yaparak imam hatiplerin kolay yoldan üniversiteye katılımının önünü açmak için YÖK eliyle a bazı düzenlemelere yöneldi.
AKP ilk elde tabanına verdiği sözü yerine getirmek için İmam Hatiplere üniversite yolunu açacak kat sayı düzenlemesinin ele alınmasını istedi ve YÖK’te öyle yaptı. Sanki üniversitelerde her şeyi çözen YÖK, bu seferde sıraya meslek liselerinin üniversiteye kolayca girmelerini sağlayacak kat sayı düzenlemesini almıştı . Aslında burada amacın üniversiteleri faşist gerici bir zihniyetle yöneten YÖK’ü değiştirmek değil, kendi politik çıkarları doğrultusunda düzenlemeler yapmaktı. Durum böyle olunca YÖK’ün katsayıyı düşürerek imam hatiplilere kolay yoldan üniversiteye açma planı kararı danıştay tarafından iptal edildi. YÖK yeni düzenleme yaptı bunu da Danıştay iptal edince katsayı krizi, aslında YÖK’ün ve haliyle bir hesaplaşma haline gelen ÖSS türü giriş sınavı sisteminin tıkanmış olduğunun ilanıdır. İster Danıştay’ın belirlediği gibi eski koşullarda, isterse YÖK’ün “yasaya hile yaparak” sınavı kendisine ve AKP Hükümeti’ne rant sağlayacak bir malzemeye dönüştürme girişimleri başarıya ulaşmış olsun, bu sınav, geçen yıl olduğu kadar bile bir artık pek bir itibar ve güvenilirliği kalmamış olacaktır. Aslında ÖSS kendi başına bir sistem değildir; piyasacılıkla, dershane sistemiyle, zapturapt altına alınmış ve devlet ve hükümetler tarafından yönetilip yönlendiren ticari üniversite anlayışıyla bir bütündür. Bu yüzden de Danıştay’ın katsayı değişikliğinin iptali, aslında sistemin tıkandığını; sistemin kendi kurumlarıyla yasalarının, yasalarla öğrencilerin, gençliğin çıkarlarının açıkça çatıştığını gözler önüne sermiştir. Bu yüzden de, “YÖK’ün kararı mı doğru Danıştay’ın kararı mı?” etrafında bir tartışmanın hiçbir anlamı kalmamıştır. Bunun için; öncelik faşist YÖK’ün kaldırılması, üniversitelerin; kendi seçtikleri yöneticiler tarafından yönetilen, özerkliğin, bilim özgürlüğünün olduğu, piyasanın sanayi tekellerinin bağışlarına ihtiyaç duymayan bir mali özerklikle birleştirilen, laik ve demokratik bir ortamı olan kurumlar haline gelmesi, ÖSS ve aynı mantıkla yapılacak sınav sisteminin kaldırılması ve ilköğretim ve ortaöğretimde devlet okullarının teknoloji ve bilimin sağladığı bütün imkanlara sahip hale getirilmesi, günün ihtiyaçlarına uygun kaliteli bir eğitim verilerek her öğrencinin sınavsız üniversiteye gireceği bir eğitim sistemi oluşturulması mücadelesini büyütmek gerekir. Elbette bunlar aynı zamanda, dershane sisteminin kaldırılması, özel okulların ve parasını verenin üniversite diploması aldığı yükseköğrenim sistemine son verilmesi anlamına da gelmektedir. YÖK ve ÖSS’nin tıkanması ve sistemin tümüyle çöküşe gittiğinin anlaşılmış olması, bunlardan siyasi, ekonomik rant sağlayan egemen güçlerin bu kurumları ortadan kaldıracakları anlamına gelmez. Bu ancak parasız, demokratik, bilimsel eğitimden çıkarı olan kesimlerin mücadelesiyle mümkün olacaktır. Gelinene durumda YÖK’ün ve ÖSS’nin böyle açıkça tıkanması; geçen yıl gençlerin yürüttüğü “Hayat üç saatlik sınava sığmaz” talebini, şimdi daha bir bilinçle ve “ YÖK’lü ve ÖSS’li faşist gerici eğitime hayır”, “Parasız, bilimsel demokratik eğitim istiyoruz” taleplerini daha yüksek sesle haykırmayı gerektirmektedir. Dahası, böyle bir mücadelenin pratik sonuçlar vermesi için koşullar da son derece uygun hale gelmiştir. egemen sınıflar arası bilek güreşinin derinleştiği ve YÖK tıkandığı ve sorunlara yanıt veremez halde olduğunu yakıcı olarak bir kez daha ortaya çıktığı ortamda, her iki mücadeleyle birleştirerek parasız, demokratik, bilimsel eğitim mücadelesini geliştirmek ve bu doğrultuda gençliği mücadelesini örgütleyip ileriye taşımak, oldukça önem kazanmıştır.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|