DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
ALEVİLERİ EHLİLEŞTİRME AMAÇLI ALEVİ KURULTAYLARI FİYASKOYLA SONUÇLANDI
Özgür Kürsü
AKP hükümetinin Alevi açılımı çerçevesinde 2008 yılında başlattığı kurultaylar serisi tamamlandı ve hazırlanan rapor, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sunuldu. Kürt, Ermeni vb. Açılımı gibi Alevi açılımının da sahte ve Alevi hareketini AKP’ye bağlama amaçlı olduğu kısa zamanda açığa çıkmıştı. Ne ki kurultaylar  sonunda hazırlanacak ve bir anlamda AKP hükümeti için yol haritası niteliğini taşıyacak raporda, Alevilerin sorunlarına gerçekten çözüm bulmaktan uzak bir yaklaşım sergileneceği ve kurultayların Aleviler için devletin bir tuzağı olduğunu vurgulamış ve kurultayları Alevi derneklerinin protesto ederek katılmamaları gerektiğini vurgulamıştık.
Gelinen aşamada açıklanan raporun içeriği, hiçte  şaşırtıcı değildi. Önraporda ifadesini bulan ve çözüm gibi gösterilen üstelik 7. Çalıştay da uzlaşma ile çıktığı iddia edilen öneriler de, Alevilerin asimilasyonunu hedefleyen, insan hak ve özgürlüklerinin sınırını Diyanet İşleri Başkanlığında cisimleşen ve devlet yönetiminin her aşamasında kendini hissettiren “ Sünni egemen devlet” başladığı yerde bitiren, tamamen Sünni bakış açısının egemenliğinin ürünüdür. Raporun içeriğinden de görüldüğü gibi Aleviler, Alevi Kurultayın’ında “bütün inanç ve mezheplere eşit mesafede durması gereken” bir devletin hükümeti ile değil, yönetim erkini elinde tutan sünni  ulema ile oturmuş gibidirler ve rapor da doğal olarak sünni mezhebin egemen zihniyet dünyasını yansıtmaktadır.
Zaten, AKP hükümeti daha kurultaylar serisini başlatmadan önce bir yol haritası belirlemiş, sonra bu yol haritasına uzlaşma kılıfı giydirerek, Türkiye’de milyonlarca Aleviye sorunların çözüleceği aldatmacası ile yanaşmıştır.
Raporun içeriğine hakim olan sünni egemen mezhebin bakış açısının ve güvenlik konseptinin izlerine bolca rastlanmaktadır.
“Aleviliği çerçevelendirme sorunları” başlığı altında görüldüğü gibi Alevilik tanımlanmış, laikliğe aykırı Diyanet İşleri Başkanlığı’na dokunulmamış tam tersine sahte laiklik uygulamasına Aleviler de ortak edilmek istenmiştir. “Katılımcılar, Diyanet İşleri Başkanlığı’nın İslam’ın tüm yorumlarını da içine alacak şekilde orta ve uzun vadede özerk bir yapıya kavuşması gerektiğini vurgulamışlardır” denilerek, aslında hiç de olmayan bir uzlaşma varmış gibi gösterilmiş, hükümet, sünni kesimi kamu olanaklarıyla finanse etme uygulamasını güya Alevileri de sisteme dahil ederek güvenceye almak istemiştir.
Zorunlu din dersleriyle ilgili sunulan öneriler de mevcut uygulamanın sonuçlarını daha da ağırlaştıracak niteliktedir. Raporda, mevcut durumda halen uygulamalı din eğitimi olan “din kültürü ve ahlak bilgisi” öğretimine devam edilmesi istenilmekte, bu derse ilave olarak “yeni bir alanın” devreye sokulabileceği belirtilerek bu yeni alan “isteğe bağlı din eğitiminin verilmesi” şeklinde tanımlanmaktadır. Yani hükümet, Alevi çocukları için asimilasyon aracı ve sistematik işkenceye dönüşmüş olan uygulamayı artırarak iki din dersi önermektedir ki, bu asla kabul edilemez.
Madımak Oteli’nin müzeye dönüştürülmesine ilişkin talebin “tehlikeli bulunması” ise başlı başına feci bir bakış açısıdır. Binanın yıkılarak parka dönüştürülmesi önerisi AKP hükümetinin Sivas katliamını hafızalardan silme, unutturma düşüncesinin bir ürünüdür. Sivas’ı unutturmanın bir parçası olarak Madımak Oteli’nin yıkılması istenilmektedir. Biz biliyoruz ki, o bina yıkıldığında, parka dönüştürüldüğünde birkaç yıl sonra o parkın adı da belediye meclis kararlarıyla değiştirilecek, böylece katliamın izi yok edilmiş olacaktır.
Raporda, “dedeliği, yeni koşulları da dikkate alan bir düzenek içinde “ihya edecek” özgün bir düzenlemeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu çerçevede eğitim kurumları yeniden inşa edilebilir” denilerek, dedelerin eğitimine vurgu yapılmaktadır. Ancak aynı raporda “Alevi toplumundaki rolleri bilinmekle beraber yasalar dedeliğin misyonunun sürdürülmesine izin vermemektedir” ifadesi kullanılmaktadır. Buradan da anlaşılıyor ki, hükümet işine geldiği zaman yasaların arkasına sığınmaktadır. Aslında burada kastedilen yasaların izin vermediği değil, sünni bakış açısının yasakladığı durumdur. Tıpkı cemevi-cami değerlendirmelerinde olduğu gibi, cemevinin ibadet yeri olmadığına dair iddia gibi, dede de Alevilerin inanç önderi olarak kabul edilmediği için yasaların yasak dairesine rahatlıkla sokulmaktadır. Bu hükümetin zihniyetinde Alevi dedesi olamaz, devletten maaş alan imamlaşmış bir dede makbuldür.
Raporun sünni ulemanın bakış açısıyla yazıldığının en kuvvetleri bölümlerinden biri de cemevleriyle ilgili olan bölümdür. Raporda “Cemevlerinin bir statüye kavuşturulması konusunda herhangi bir görüş ayrılığı olmamıştır. Ancak bu mekânların birer ibadethane olarak tanımlanması konusunda Alevi olmayan katılımcılar da kaygılarını ifade etmişlerdir” denilmektedir. Bu ifadeden de anlaşıldığı gibi cemevleriyle ilgili tanımlama, onun işlevine ilişkin değerlendirmede fikri dikkate alınan taraf Aleviler değil, Alevi olmayanlardır. Yani, devlet ve AKP hükümeti sünni ulema Alevilerin ibadet yeri cemevlerinin niteliğine karar verme hakkını kendilerinde bulmaktadırlar. Nitekim rapora hakim anlayışın, Başbakanın milletvekilleri ile yaptığı görüşmede kendi milletvekillerine " Cemevleri ibadethane olamaz" diye çıkışan anlayış olduğunu göstermektedir. 
Aslında Alevi kurultayları Alevileri AKP’ye yedeklemek, Aleviliği de sünnilik içinde asimile etmek amaçlıydı ve haliyle önerilerin Alevilerin sorunlarına çözüm olamayacağı gibi dahada derinleştireceğini göstermektedir. Raporun uzlaşma ürünü olarak değerlendirilmesi de koskoca bir yalandır. Olsa olsa ortada AKP yandaşı alevi toplumunun inançsal, duygusal, düşünsel ve siyasi dünyasından kopmuş sözde alevi kuruluşlarının bir uzlaşısı vardır.


2009 8-9 Kasım Alevi Mitinglerinde sokaklara dökülen yüz binlerce alevinin şiar edindiği demokratik talepleri,Alevi emekçilerinin temel talepleridir. Elbette Alevilerin özgürleşmesi kurulu faşist düzenin parçalanması,demokratik ve özgür bir Türkiye’nin kurulmasıyla bağlıdır. Alevilerin istemlerinin hiç birisi yerine getirmemiş ve bugünde bu talepler varlığını korumaktadır. Peki Aleviler ne istiyorlar?
1- Diyanet işleri başkanlığı laikliğe aykırıdır, kaldırılmalıdır.
2- Cemevleri, Alevilerin ibadethanesidir olarak kabul edilsin;
3- Zorunlu din dersleri kaldırılsın
 4- İnsanlığın vicdanında bir yara olan Madımak Oteli müze olsun;
İlerici Alevilerin bu istemleri, demokrasi ve özgürlük mücadelesinin ileriye taşınmasıyla bağlı bir olgudur. Alevi burjuvazisinin alevi hareketini bölüp parçalayarak devletin kanatları altına çekerek, asimilasyon ederek sisteme bağlama ve ilerici ve demokratik yanlarını törpüleyerek aleviciliği geliştirmeye yönelik tuzaklara karşı ilerici ve demokratik Alevi kurumları karşı durmalı, devrimci hareket demokratik alevi hareketiyle aynı kulvarda buluşmak için daha çok çaba göstermelidir.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Özgür Kürsü

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.08 Saniye