|
|
YENİ İNSAN KOMÜNİST İLKELERİ ETE KEMİĞE BÜRÜNDÜRENDİR
Yeni toplumun temel dinamiği insan olduğu üzerine hem fikiriz. Bu sorunun nasıl çözülmesi gerektiği üzerine tartışıyoruz. Ustalardan bolca alıntılarla sorunu açıklamaya çalışıyoruz. Lenin, Stalin, E. Hoca, Dimitrov aşağı-yukarı aynı şeyleri söylemişler. Che, Castro, Mao'da yeni insan ve yeni toplumsal ilişkiler üzerine sayfalarca yazıp-çizmiş. Teorik açılımda fazlalık var eksiklik yok. Ama tüm bu teorinin güzelliğine karşın yeni insan yaratmada neden istenilen başarı yakalanamıyor. Kültür devrimi pratikte yeterince uygulanmıyor. Bir dönem üzerine titrenen şeyler, bir dönem sonra adeta sıradanlaşıyor ve unutuluyor. Sürekli aynı coşku, ilgi ve duyarlılık sürdürülemiyor. İnsanlar kendilerini yenilemede ve kapitalist dünyanın her türlü saldırılarına ve etkisine karşı cepheden savaş açarak, devrimci olarak ilerlemede pek olumlu gelişmeler yakalanamıyor. Parti kitle ilişkilerinde yeniliği sağlayamayan politikalar, yığınlardan uzaklaştmayı sağlıyor. En basit yönetme aracı olan ve sosyalist demokrasinin, yeni insanı yaratmasının sigortası olan Sovyetler, Konseyler örgütlenmesinde ısrar edilmiyor. Bir süre sonra üzerine titrenilen ilke ve kurallar bir yana bırakılıyor ve bir çok şey bir avuç yöneticinin insafına terk ediliyor. Altan baskı ve denetim kurulamadığından, kongre yada konferansların sürelerinin uzadığı yada resmi geçit haline geldiği durumlarda, ideolojik-siyasal ve örgütsel çürüme başlıyor. İnsanlar arası ilişkilerde menfaat- mevki ve ayrımcılık öne çıkıyor. Devrimci politikasının temiz özü, burjuva sızıntılarıyla önce etkileniyor, lekeleniyor, sonrada kirleniyor. Devrimci politikanın kirlendiği, abartıcılığın, palavranın ve sübjektivizmin moda olduğu bir ortamda temiz devrimci kadroların yetişmesi ve burjuvazinin her türlü etkilerine karşı, devrimci kalkanla direniş yaratılması olanaksızdır. Yeni insan öncelikle kendilerini ortaya koyuşlarında, araştırıcı-inceleyici olmalarında, yanlışa yanlış, doğruya doğru demelerinde ve tek başına kalsa bile, çirkinliğe ve burjuva yozlaşmacılığına boyun eğmeyerek, iyiyi ve güzeli savunmaktan geri kalmayan, geleceğin temizlenmesi olduğunu ortaya koymalarında ifadesini bulur. Bu alanda olumlu olumsuz bir çok örneklere tanık olduğumuzdan, "her dönemin adamı olan" ama hiç bir dönem bağımsız kişiliğe sahip olmayan, bu fikir üretme yeteneği olmayan "yeni insan"ları da tanıyoruz. Devrimci kişilik sorgulayıcıdır. Çok yönlü araştırıcı ve fikir üretmede bir dizi unsurları iç bağlantıyla ele alarak sonuca gidicidir. Bu konuda geleneğimizin en olumlu örneklerinden İrfan Çelik'i verebiliriz. İrfan, sağdan soldan aşırılmış bilgilerle fikir oluşturup buna göre davranan yeni insanlardan değildi. O olguları bilimsel olarak irdelemeye anlamaya çalışır ve gelişmeleri karşılıklı incelemeyerek sonuca giderdi. Devrimci ilkelere göre kişileri ya da organları pratiğin verisine göre değerlendirir ve ikna, eğitim, değişim ve dönüşümü önde tutardı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar, sorgular ve sonuca gitmeye yönelirdi. Tek yönlü bilgi yada duyumlara, dedikodu ve yalanlara dayanarak bir devrimci önder yargıya varamaz. O zor olanı seçer yani devrimci olanı, araştırıcı, sorgulayıcı ve bağımsız düşünmeyi önde tutar. Ama olumsuz önderlere de tanık olduk. Dün ak dediğine iki gün sonra kara diyenlerle karşılaştık. Ciddi bilgisi, belgesi ve araştırması olmadan, fikir oluşturup üfürenlerle yüz yüze kaldık. Bir dönemler başkalarını yeterince araştırıcı, sorgulayıcı olmamakla eleştirenler, bugün aynı şeyleri kendileri yapar bir duruma geldiler. Dün devrimcilere şiddet kullanılmasına ilke olarak bakanlar, bugün şiddetin şampiyonluğunu yapıyorlarsa, burada yeni insan, ilke ve kurallara göre sosyalizmi benimsemiş bir zihniyet çıkar mı ortaya? Hayır. Yeni insan önce kendi inandığına ve doğrulara sahip çıkan insan demektir. Kendisiyle barışık olmayanların toplumla barışık olmaları düşünülemez. 10 yıl birlikte yaşayıp, herşeyini paylaştığın insanları, yolları ayrıldı diye, karşı devrimci olarak ilan etmek, şiddet uygulanacağını savunmak ne kadar ilkeli ve tutarlı bir durumdur. Devrimci kişilik sözü ile özü, teorisi ile pratiği bir bütün olan, tutarlı kişilik demektir. Lafta iki ton doğru söyleyip ama buna uygun hareket etmeyen bir zihniyet, devrimci olabilir mi? Tutarlı kişilik yakalanabilir mi? Hem yanlışlara karşıyım diyeceksin, hem de yanlışların ve devrimciliğin kirlendiği yerde kulaç atacaksın ve bunun adı da devrimcilik olacak. Bir yerde sürü görülecek ve güdülecek kişiliksiz şahsiyetler olarak damgalanacak, diğer yandan büyük devrimci laflar edeceksin. Bunlar tamda bir biriyle tezatlık oluşturan şeylerdir.
Kendisine önderlik etmede problemli olan, kendisiyle ve toplumla barışık olmayan "yeni insanların" önderlik ettiği bir savaşımda ve sosyalizmde uzun yılları kapsayan sağlam yeni insan tipi yaratılamaz. Duruma göre hareket eden ve bir yerlerde beslenen insan tipiyle, devrimci hareketin yenilenmesi ve kendisini ortaya koyması olanaksızdır. Kendi gücüne dayanarak ilerlemeyi başaramayan ve doğruya doğru, yanlışa yanlış diyerek tutum almasını bilmeyen bir yaklaşımda, yeni insan tipi çıkmaz ve partide, devlette yozlaşma ve bürokratizm engellenemez. Teoride her şeyin öznesi yığınlar olmasına karşın, pratikte böyle olmuyor. Yönetenler-yönetilenler arasında açı gittikçe kapatılması ve sıradan emekçilerinde yönetime katılması gerekirken, belli bir dönemden sonra bütün bunlar unutuluyor. Rusya'da olduğu gibi, Rusya Merkez Sovyetlerin Kongre toplama süreçleri uzuyor ve bir dönem sonra kongreler toplanmaz oluyor. Bunu SBKP(B)'nin düzenli toplanan kongrelerin bir dönem sonra toplanmasının unutulmasında görüyoruz. 1939-1952 döneminde tek bir kez bile olsa parti kongresi toplanmıyor. Hadi diyelim ki,1939-1945 dönemi sıcak savaş dönemi. Bundan dolayı kongre toplanmıyor. Peki savaşın sona erdiği 1945-52 arasında neden kongre toplanmıyor. Yığınlar ve parti kadro ve tabanı, politikadan uzaklaşıyor, adeta ilgisizleşerek, bürokratizmin güçlenmesinin zemini yaratılıyor. Kruşçevler-Brejnevler bir gecede parti yönetimini ele geçirdiler ve taban-kadrolar buna ciddi bir karşı çıkışta bulunmadığı gibi, revizyonizmin iktidarı gasp etmesine adeta göz yumdular. Stalin'in yakın silah arkadaşları bir gecelik saray darbesine, devrimci bir iradeyle karşı duruşu örgütleyemediler. Revizyonizmin ekmeğine yağ sürdüler ve süreç içinde ya boyun eğdiler ve kişiliksizleştiler yada tasfiye edildiler. İşin ilginci bugüne kadar yozlaşan ve oportünizme kapaklanan partilerde bürokratizme ve Leninizmin ayaklar altına alınmasına iktidar partilerinde ciddi karşı çıkışlar örgütlenemedi ve bütün gelişmeler yığınlardan, kadrolardan gizlendi. Sosyalist alaniyet laftan öte bir anlam ifade etmedi. Enver Hoca'nın partisini emperyalizmin önünde diz çöktüren Ramiz Alia kliğine Necmiye Hoca ve diğerleri yüreklice karşı koyuşu örgütleyemedi ve sorunları kitlelere taşıyarak çözme yolu tutulmadı. Yığınlardan kopmuş ve onların "yap işi al maaşı" memur zihniyetin egemen olduğu yerde, ne kültür devrimi gerçekleştirilerek, sürekli sistemli bir değişim, dönüşüm yaşandı, nede geleceği kuracak yeni insan yaratıldı. Sosyalizm yeni insan yaratıp ve yaratılanları dimdik ayakta tutma başarısı gösteremediği için, Lenin'in, Stalin'in, Enver Hoca'nın büstleri yerlerde süreklenirken, bu karşı-devrimci saldırılara kendiliğinden karşı duran bir devrimci girişim örgütlenemedi. Hep her şeyi yukardan bekleyen ve en iyisini onlar bilir diyen bürokratik zihniyete göre yetişen kadro ve insanlar, haklarını gaspa yönelen aynı insanları takip ederek, kendi iplerini çektiler. Tıpkı bugün birçok akımın saflarında ne için ve neden sorusunu kendisine sormadan davranan bir zihniyetle hareket edildiği gibi. Bu sorgulama ve yargılamadan uzak, kendi ayakları üzerinde durma yerine başkalarına dayanarak emek hırsızlığıyla ayakta kalmaya çalışan zihniyette yüründüğü sürece, ne yeni insan yaratılır ne de yeni insanın omuzlarında yükselen sosyalizm kurulup, ayakta tutulabilir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
|
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|