DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
KURTULUŞ ŞANS OYUNLARINDA DEĞİL DEVRİMDE
Haberler
Krizde en çok etkilenen ve işsizliğin derin çukuruna itilen işçi ve emekçiler, suya düşenin yılana sarılması gibi modern kumar olan şans oyunlarına umut olarak sarıldığını gösteriyor. Gelecek kaygısı yaşayan ve açlıkla mücadele içinde olan milyonlarca emekçi çareyi daha çok şans oyunlarına yönelmekten buluyor.
Bilindiği üzere, işçi ve emekçilerin yüzlerce yıllık tarihinde her ağır sömürü ve ezilmişlik döneminde umut yada çare mucizelerde aranmıştır. Kaldı ki ezilen ve sömürülen  sınıfların kurtuluşu mucizelere değil örgütlü ve bilinçli mücadelesiyle bağlıdır. Ne ki işçi ve emekçi yığınların örgütsüz ve dağınıklık içinde oldukları dönemler, işçi ve emekçileri bir yandan kutsal değerler olarak dine bağlılığı geliştirdiği öte yandan mücizelere bel bağladığı ya da tam tersi yozluğun en kaba hali olan fuhuş, alkol, kumar kendine daha fazla yaşam alanı bulduğu dönemler olmuştur.
Dahası , işçi ve emekçiler cennet vaadiyle bu dünyada yaşadıklarına boyun eğdirildi ve sonuçta işçi ve emekçiler günlerini sahte zevklerle geçirip köleliklerini göz ardı ettiler.
Dünden  bugüne bu alanda esasta değişen bir şey olmadı. Dönüp bakılsa geçmişte yaşananların şartlara uygun olarak evrimli hallerini görürüz bugün. Düşünün ki bir yandan milyonlarca emekçi geçine bilmek için çöplüklerde ekmek toplarken öte yandan bir avuç zengin bir gecede milyonları eğlenceye akıtmaktan geri kalmıyor. Keza aynı ülkede Kürtleri, devrimcileri linç etmek için  binler heyecanla toplanabilmektedir. Bu tezatlığı bünyesinde var eden kapitalizmin işleyiş yasalarıdır. İşçi ve emekçilerin sömürünün en katmerli halini yaşadığı bu coğrafyalarda sınıf kimliği ve bilinçten uzak işçilerin sistemi sürdürmesinin nedeni buradadır. İşçi ve emekçiler kurtuluşu şans oyunlarında değil de kendini iktidara taşıyacak, ürettiği gibi yöneteceği devrimdedir.
Burjuva her türlü şans oyununu piyasaya sürerek emekçileri mucizelere bağlayarak kendi sorunlarının çözümünün kendi örgütlü bilinçli savaşımda geçtiğini gerçeğini gizlemeye çalışıyor. Geçen yıl, Milli Piyango, Sayısal Loto, Şans Topu, On Numara, Süper Loto, Hemen Kazan oyunlarına 1,7 milyar lira yatırılarak umut aranmış.
İSMMMO’nun derlediği verilere göre, Spor Toto Teşkilatı Müdürlüğü bünyesindeki İddia ve Spor Toto oyunlarının hâsılatı 2,3 milyar lirayı bulurken, Türkiye Jokey Kulübü’nün at yarışlarından elde ettiği toplam hâsılat 2,1 milyar lira olarak gerçekleşmiş. Böylece, krizin de etkisiyle işsizler ordusunu 3,4 milyon kişiye ulaştıran Türkiye’de, bahis ve şans oyunlarına geçen yıl yatırılan toplam tutar 6,1 milyar lirayı aşmış.
İşin ilginç olanı ise, 2002 ile 2008 yılları arasında vergiler dâhil toplam 8.7 milyar lira hasılat elde eden Milli Piyango İdaresi, 2001 krizinden sonra en yüksek hasılatı yüzde 18’lik artışla geçen yıl elde etmiş olması.
İSMMMO Başkanı Yahya Arıkan, verilere ilişkin değerlendirmesinde, 2003-2007 yıllarını kapsayan beş yıllık dönemde talih oyunlarına 12,1 milyar TL harcandığını anımsatarak krizin etkili olduğu sadece iki yılda neredeyse bu rakama yaklaşıldığına dikkat çekiyor. Ekonomik koşulların biraz daha rahat olduğu 2007’ye göre kriz yılı 2008’de artış oranının yüzde 20’yi bulduğunu belirten Arıkan, bu tablonun hem ‘umutta kriz olmadığına’ hem de ‘krizin şans oyunlarına ilgiyi patlattığına’ aynı anda işaret ettiğini söyledi.
 İşte rakamlar “yasal kumarın” geldiği noktayı gösteriyor! Bir de bunun özel bahis siteleri ayağı var. Devletin dolaylı kontrolündeki bu sitelere de katılım azımsanmayacak kadar yüksek. İşçi ve emekçilerin cebinden çıkan paraların çok sınırlı bir kısmının geri dağıtıldığı bu organizasyonlara milyarlarca TL akıtılmakta. Krizle birlikte tüm dünyadaki şans oyunlarına katılım %9 oranında artış görülüyor. Kuşku yok ki, bu oranın en büyük paydası bizim gibi emperyalizme bağımlı yarı-sömürge ülkeler. Çünkü ülke bazında bakıldığında artışın %23 civarında olduğunu görüyoruz.


 Şans oyunları! Umudun tam ortasından geçen yerdir şans. “ Ya şansın döner de bu kölece hayattan bir kurtulursan...” ile başlayan hayallerin toplamı. Aslında tamamı sayısal hesap ve ihtimallere dayalı bir oyunda şans ifadesi ne kadar gerçekçidir ki! Her yıl ortalama 2 kez en büyük ikramiye döneminde matematiksel hesaplaması yapılarak bilmem kaç küsur kupon yazılırsa kesin kazanılacağı haber yapılır. İnsanların umudunu bağlayan milyarlarla alınacak evlerin, arabaların listesi sıralanır. Hayal aleminde bir üst sınıfta olmak aslında yaşam şartlarının öteki bir avuç insan gibi iyi olması düşüncesiyle kuşatılır insanlık. “İnsanlık” diyoruz çünkü bu yasal kumarın içine girdikçe bireyselleşir, daha fazla verip daha fazla almayı ister. Bu da onun özündeki paylaşımın ve kolektifliğin sonudur.
Sabah akşam kafa yorulur kazanmanın yollarını bulmak için. İddia ekli gazetelerin arasından tercih yapılır, yorumlarına güvenilen adamlar üç kez okunur. Fabrikanın önde gelen iddiacılarına (bu kümedekiler en az iki kez 1.000 TL üstü kazanmışlardır) son kez kupon gösterilir ve para toplanıp yatırılır. Kupon yatana kadar hayali ile yaşanır. Kupon boşa düşünce paramparça yırtılır, yırtılır ki giden hayallerin izi etrafta kalmasın. Böylece yeni bir kupon doldurmak için umut olsun. Ama kazanmanın şansı asıl diğerinin kaybetme şansına bağlıdır! Çünkü sana gelen para bilmem kaç işçi ve emekçinin hayalidir. Herkesten gelenlerden sen toplamışsındır bu sefer. Diğer seferlerde senden gidenleri başkasının topladığı gibi! Kazanılan parayla o ana kadar kaybedilen paranın muhasebesi yapıldı mı?
Milyonlarca işçi ve emekçinin maaşından kırpanlar, attığı adımı vergilendirenler aslında bu dolaylı yolla yine işçi ve emekçileri soymaktadır. Kime ne kadar dağıtıldığını TRT’deki o komik programlardan görebilirsiniz. Eğitime ayrılan payla, orduya ayrılan payın oranına girmiyoruz bile. Bu adaletli şans oyunlarından kim kazanır? Her yıl ikramiyenin birilerine vurduğunu düşünürsek herkes mi? Ya da herkesi vurduğunu düşünürsek kimse mi? Sistemin esasıyla sürdüğünü gören bir göz için “kimse” doğru cevap olacak.
Bu köhnemiş sistemin çürümüş oyunları onun sonunu ötelemekten başka ne işe yarar ki! Uyuşturan ve umudunu boşluğa bağlayan bu oyunlar aslında işçi ve emekçiler için “çağın vebası”dır. Bu salgın öyle büyük bir sorun ki tek başına içine sürüklenip bırakamamaktan değil, başkalarını çekmesiyle tam bir veba! Bu vebadan da ancak işçi sınıfının esaret zincirlerinin kırıldığı, köleliğin bittiği devrim günü kurtulur. Devrimi örgütlemek için daha sıkı devrimci çalışmalara yönelmeli ve  kurtuluşun emekçilerin kendi kollarından geçtiği bilincini taşımalıyız emekçilere.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Haberler

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.07 Saniye