|
|
EGEMENLİK MÜCADELESİ VE ASİMETRİK SAVAŞ PALAVRALARI
ABD emperyalizmi TC devletini kendi emperyalist politikalarına kayıtsız koşulsuz destek olması için dizayn ederken bir dediğini iki yapmayan AKP hükümetine destek olup generaller ve etrafında kümelenen güçleri dize getirmek ve tümüyle teslim almak için yoğun bir çaba gösteriyor. AKP ile başını generallerin çektiği ve politik iktidar ipini elinde tutan asker ve üst bürokrasi kliği arasındaki bilek güreşi değişik biçimler altında sürüyor. Kah uzlaşma kah bir birinin gözünü oyma şeklinde süren bu mücadele işçi ve emekçileri çözüm bekleyen temel sorunlarından uzak tutmada önemli aldatıcı işlev görüyor. Hemen her gün bir AKP hükümetini yıkmaya yönelik hazırlanan komplo planıyla gündem değişiyor. ABD merkezli bu komplo planlarında AKP mağduru oynayarak gerçekler gizlenmeye çalışılıyor. Darbelerden Erdoğan’a-Arınç’a suikastlara kadar hergün AKP hükümetini yıkma amaçlı örgütlenmeler açığa çıkarılıyor ve failleri açıklanıyor ve ihbarlar bir birini kovalıyor. Bir kere gerçeğin görülmesi gerekiyor ki, ordunun darbe yapmasını gerektiren politik koşullar olmadığı gibi sistemi tehdit eden yakın bir devrim tehlikesi de yoktur. Yeni bir darbe için devrimci kitle hareketi ve devrimci bir krizin olması gerekiyor. Mevcut halde zaten generaller politik iktidar ipini ellerinde tutuyorlar. Böylesi bir ortamda generallerin kendi bindikleri dalı kesmek için yeni bir darbe yapma gereksinimleri gerçekçi olamaz. İkincisi AKP hükümeti iktidarı ele geçirecek durumda değildir ve parlamento da çoğunluk olarak Türkiye de iktidar olmak anlamını da gelmiyor. Devlette egemen olmak için devletin temel iki temel kurumu olan ordu ve üst bürokrasinin ele geçirilmesi gerekiyor. İşte bu nedenledir ki , ABD emperyalizmi küreselleşmeye ayak uydurmada sorun yaşayan statükocu kliği darbeleyerek AKP’nin önünü açarak TC devletini her bakımdan ABD’nin savaş arabasına bağlamak istiyor. Sıklıkla AKP’ye karşı darbe, suikast vb. ihbarlarının artması ve bu ihbarlarının kaynağının tespit edilememesi Generallerin başını çektiği klikle AKP ve etrafında kümelenen klik arsında yoğun bir güç mücadelesi yaşandığı gösteriyor. Nitekim Özel Kuvvetlere bağlı iki subayın Başbakan Yardımcısı Arınç’a suikast yapacakları yönlü ihbarda bulunulması ve iki subayın gözaltına alınması ve ardından Özel Kuvvetler Komutanlığının merkezinin günlerce aramaya tabi tutulması , iki klik arasında süren kirli savaşın geldiği boyutu gösteriyordu. Genelkurmay iki subayın gözaltına alınması ve ardından Özel Kuvvetler Komutanlığının aranması nedeniyle bilindik açıklamalar yapmaktan geri kalmadı: “TSK’ya karşı asimetrik psikolojik savaş yürütülüyor!” Söz konusu ihbarın ABD’den yapılmış olmasını, TSK’nın yıpratılmaya çalışılmasının kanıtı olarak gösteriyorlar. Peki, bunların hepsinin doğru olduğunu kabul etmiş olsak bile, sormak gerekiyor Özel Kuvvetler Komutanlığı Seferberlik Tetkik Kurulu’nun önceli olan ‘Özel Harp Dairesi’ ne zaman ve nasıl kuruldu? Özel Harp Dairesi, Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından sonra oluşturuldu ve burada çalışan subaylar ABD’de eğitildi. Bunlar, TSK’nın ‘gayri nizami harp’ten sorumlu birlikleri. Üstelik 2008’de Genelkurmay’ın, gayri nizami harpten sorumlu ‘Seferberlik Bölge Başkanlıkları’nı 12’den 24’e çıkarma kararı aldığı ve mevcut ‘düşman’ tanımının kapsamını genişlettiği yönünde haberler de basında yer almıştı. Yani, ihbarın ABD’den yapılması asılsızlığını değil, derin ilişkileri göstermesi bakımından dikkat çekicidir. Nihayetinde yakalanan subaylarda Arınç’ın adresinin ne aradığı ve bunlar yakalandıktan sonra o kağıdın neden imha edilmeye çalışıldığı soruları hala yanıtsız. Bu işi ABD’nin kendiside örgütlemiş olmaz mı. Bütün bunlar olanak dışı olan şeyler değildir. Türkiye’nin NATO’ya üye olmasından sonra ‘Özel Harp Dairesi’ adıyla oluşturulan ‘kontrgerilla’ örgütlenmesi, bugün ‘Seferberlik Tetkik Kurulu’ üzerinden yürütülüyor. Bu yüzden Arınç olayından sonra, Özel Kuvvetler’in Seferberlik Dairesi Ankara Bölge Müdürlüğü’nün özel yetkili savcı tarafından aranmasıyla ülkenin karanlık geçmişine ait birçok olayın aydınlanabileceği beklentisi ortaya çıkmıştı. Ama bu gelişmelerle eş zamanlı olarak Başbakan Erdoğan, Genelkurmay Başkanı Başbuğla iki kez içeriği açıklanmayan bir görüşmeler yaptı ve Erdoğan kurumları bir birine karşıymış gibi göstermeyin diyerek orduyla hükümetin uyum içinde olduğunu açıklıyordu. Yani Erdoğan-Başbuğ arasında yapılan bu görüşmelerin ardından özel harpçi Orgeneral Sabri Yirmibeşoğlu’nun “mükemmel bir organizasyon” olarak açıkladığı 6-7 Eylül olaylarından 1 Mayıs 1977’e, 1978 Maraş olaylarından darbelere ve Bölge’de 25 yıl sürdürülen özel savaşta yaşanan binlerce kayıp, cinayet ve katliama kadar ülke egemenlerinin gizli tarihinin sayfalarının ortaya çıkmasının önüne geçildi.
Her fırsatta AKP’yi bir ‘demokrasi savaşçısı’ olarak sunmak için canla başla çalışanlar bir kez daha yanıldı. AKP, demokrasinin değil, egemenlik mücadelesinde kendini daha güçlü var etmenin ve devlet yönetimine daha fazla rol almanın derdindedir. AKP, Ergenekon davası sürecinde de bu aynı yaklaşımı takınmıştı. Başbakan Erdoğan ve partisi, kendilerine karşı darbe hazırlığı iddiaları konusunda aslan kesilirken, iş Ergenekon sanıklarının darbecilere dokunmadığı gibi Kürdistan’daki karanlık icraatlarının açığa çıkarılması meselesine gelince üç maymunu oynamaya başlamışlardı. Son olayda da aynı tablo yaşandı. Egemen güçler arasındaki çatışma, sisteme zarar vermeyecek şekilde ‘kontrollü’ olarak yürütülmeye çalışılıyor. AKP, kendisini mağdur göstermeye, demokratik çabalarının baltalanmaya çalışıldığı izlenimi oluşturmaya çalışıyor ama gelişmeler ülkede 60 yıldır halka ve demokrasi güçlerine karşı provokasyonlar, cinayetler tertip eden kontrgerilla örgütlenmesinin açığa çıkarılmasına doğru ilerleyince yapılan gizli görüşmelerle sürecin önüne geçmeye çalışıyor. Cumhurbaşkanı Gül, devletin bu çatışan odakları arasındaki uzlaşmanın sözcülüğünü yapıyor: “’Orduyla ilgili olarak tasvip etmeyeceğim şekilde yayınlar yapılıyor. Öyle şeyler oluyor ki, mesela, ‘Vay efendim, Diyarbakır Emniyet Müdürü’nü (Gaffar Okkan suikastını kastediyor) biz kendimiz vurmuşuz gibi. Bazı şeyler çok ölçüsüz yapılıyor. Bunlar doğrusu rahatsız edici şeyler. Beni de çok rahatsız ediyor. Yok devletin yatak odasına girildi gibi ifadeler doğru şeyler değil.” AKP’nin demokratikleşmenin önünü kesiliyor, Genelkurmay’ın “bize karşı asimetrik psikolojik savaş yürütülüyor” diye velvele koparmaları boşuna değil. Çünkü 60 yıldır halka karşı işlenen suçların eskisi gibi halktan gizlenme koşulları giderek azalıyor yada güçleşiyor. Çeşitli milliyetlerden işçileri emekçiler, güçlerini birleştirerek demokrasi ve özgürlükler için mücadele katıldıkça, bu ülkenin makus tarihi değişecek ve egemen sınıf kliklerinin tahtaravalli oynamaları son bulacaktır.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
|
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|