DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
YA­ŞA­SIN KO­MÜN, YA­ŞA­SIN DEV­RİM
Devrimci Teori

Ar­ka­daş­la­rım,
Ye­ni bir yı­la gi­ri­yo­ruz. Bu­gü­ne dek bur­ju­va­zi bi­ze, ye­ni bir yı­la eğ­le­ne­rek, ku­mar oy­na­ya­rak, iç­ki içe­rek… ya­ni, ger­çek so­run­la­rı­mız­dan ola­bil­di­ğin­ce uzak, tüm so­run­la­rı­mız­dan ka­ça­rak gir­me­yi öğ­ret­ti ve öğüt­le­di. Rad­yo­su, TV’si, ba­sı­nı ile biz­le­ri hep bu yön­de ko­şul­lan­dır­dı. Geç­mi­şi unut­mak, çe­liş­ki­le­ri­mi­zin üs­tü­nü ört­mek, hiç­bir şey üze­rin­de cid­di­yet­le dü­şün­me­den, he­sap­laş­ma­dan ye­ni yı­lın yo­lu­nu tut­mak.

Biz, bir yı­lın bit­mek, ye­ni bir yı­lın baş­la­mak üze­re ol­du­ğu bu ge­ce, öy­le yap­ma­ya­ca­ğız; bur­ju­va­zi­nin tu­za­ğı­na düş­me­ye­ce­ğiz.

Biz, bi­lin­ci­mi­zi ken­di sı­nıf çı­kar­la­rı­na hiz­met doğ­rul­tu­sun­da bi­çim­le­me­ye ça­lı­şan bur­ju­va­zi­ye, si­ya­si ik­ti­dar or­ta­ğı top­rak ağa­lı­ğı­na ve yar­dak­çı­la­rı­na he­sap so­ra­rak, her tür­lü yoz et­ki­ler­den sil­ki­ne­rek yan­lış­la­rı­mı­zı, za­af­la­rı­mı­zı, ek­sik­le­ri­mi­zi cid­di­yet­le ele ala­rak, ye­ni yı­la he­sap­laş­ma te­me­lin­de adım ata­rak gir­mek is­ti­yo­ruz. Bay­ram­lar­da, do­ğum gün­le­rin­de, ev­li­lik yıl­dö­nüm­le­rin­de de böy­le yap­ma­lı­yız. Çün­kü biz, an­cak ha­ta­la­rı­mı­zı doğ­ru sap­ta­ya­bi­lir­sek, ha­ta­la­rı­mız­dan kur­tul­ma doğ­rul­tu­sun­da ce­sa­ret­li dav­ra­na­bi­lir­sek, he­de­fi­mi­zi bir pro­le­ter dev­rim­ci­si­ne ya­ra­şır bi­çim­de ta­yin ede­bi­lir­sek hal­kı­mı­za ya­rar­lı ola­bi­le­ce­ği­mi­ze ina­nı­yo­ruz. Geç­miş­le he­sap­laş­ma­dan ye­ni yı­lın yo­lu­nu tu­ta­ma­yız.

Sev­gi­li ar­ka­daş­la­rım, ne­den bu­ra­da­yız, hiç dü­şün­dü­nüz mü?
Ge­rek si­ya­si, ge­rek­se top­lum­sal suç­lar­dan ol­sun, bu­ra­da bu­lun­ma­mı­zın te­mel ve ta­yin edi­ci ne­de­ni, sö­mü­rü­ye, in­sa­nın in­sa­na kul­lu­ğu­na da­ya­nan, var­lı­ğı­nı emek­çi kit­le­ler ve ge­niş halk yı­ğın­la­rı üze­rin­de bas­kı ku­ra­rak ko­ru­ya­bi­len köh­ne­miş, ya­rı sö­mür­ge, ge­ri ka­pi­ta­list dü­ze­nin biz­zat ken­di­si­dir. Bu dü­zen­de suç iş­le­me­mi­zin top­lum­sal, eko­no­mik, si­ya­sal, psi­ko­lo­jik bü­tün ko­şul­la­rı var­dır. Bi­zi yar­gı­la­yan­la­rın, hiç­bir za­man ger­çek suç­lu­la­rı, ya­ni su­çun esas kay­nak­la­rı­nı yar­gı­la­ma­yı dü­şün­me­dik­le­ri­ni bi­li­yo­ruz; dü­şü­ne­mez­ler­di de. Çün­kü on­lar —bir­kaç is­tis­na­nın dı­şın­da— ge­nel­lik­le dü­ze­ni ko­ru­mak­la —do­la­yı­sıy­la ken­di var­lık­la­rı­nı korumakla— gö­rev­li­dir­ler. On­lar, ta­vuk ça­la­nı aşa­ğı­la­ya­rak “hır­sız” di­ye suç­lar­ken, bir ka­lem oyu­nu ile mil­yon­la­rı yu­ta­nı “be­ye­fen­di” di­ye se­lam­lar­lar. On­lar, baş­lık pa­ra­sı ve­re­me­di­ği için kız ka­çı­ran ada­mı “na­mus düş­ma­nı” di­ye dam­ga­lar­ken, lüks ran­de­vu ev­le­rin­de pa­ray­la “na­mus” sa­tan­la­rı “say­gı­de­ğer” ola­rak ni­te­ler­ler. On­lar, bir öf­ke anın­da is­te­me­den adam öl­dür­müş in­san­la­rı “ka­til” di­ye la­net­ler­ken, ci­na­yet şe­be­ke­le­ri­ni yö­ne­ten­le­rin, kit­le kat­li­am­la­rı dü­zen­le­yen­le­rin önün­de esas du­ru­şa ge­çer­ler. Ama biz­ler, en ağır ce­za­la­rın al­tın­da, en do­ğal in­sa­ni hak­la­rı­mız­dan yok­sun olan biz­ler, bi­zi bi­çim­le­yen, su­ça iten, suç­lu ol­ma­ya zo­run­lu kı­lan dü­ze­ni, emek­çi kit­le­ler­le bir­lik­te yar­gı­la­ya­ca­ğız ve mut­la­ka la­yık ol­du­ğu ce­za­ya, ida­ma mah­kûm ede­ce­ğiz.

Bu yet­ki­yi kim ve­re­cek bi­ze?
Bu yet­ki­yi, halk, ken­di bi­lin­ci­nin ve kol­la­rı­nın gü­cüy­le, ör­güt­lü ve di­sip­lin­li mü­ca­de­le­siy­le, pro­le­tar­ya­nın ve onun dev­rim­ci par­ti­si­nin ön­der­li­ğin­de ka­za­na­cak­tır. Biz­ler de, hal­kın bi­rer par­ça­sı ola­rak, bu yet­ki­nin ka­za­nıl­ma­sı ve ic­ra­sın­da inanç­la yer ala­ca­ğız. Bu, beş gün­lük, on gün­lük bir mü­ca­de­le so­ru­nu de­ğil, ha­ya­tın bü­tün cep­le­le­rin­de ve­ril­me­si ge­re­ken uzun bir mü­ca­de­le so­ru­nu, ya­ni ke­sin­ti­siz dev­rim so­ru­nu­dur. Ce­za­ev­le­ri de bu cepheden biridir ve bizler de bu ceh­pe­ler­de sa­va­şı ih­mal et­me­mek zo­run­da olan er­le­riz.

So­ru­nun esa­sı şu­dur:
Ya dev­rim yo­lu­nu se­çe­ce­ğiz… ya da, bu dü­ze­nin bas­kı­la­rı­na, hak­sız­lık­la­rı­na bo­yun eğe­rek, şu ya da bu bi­çim­de tes­lim ola­rak ya­şa­ma­yı se­çe­ce­ğiz. Bu çe­şit bir se­çiş, yok ol­ma­nın bir bi­çi­mi­dir.

Dev­rim yo­lu­nu se­çen­ler ise zor, fa­kat şe­ref­li yo­lu se­çen­ler­dir. Dev­rim yo­lu­nu se­çen­ler, ha­ya­tın her ala­nın­da ve ya­şa­mın her anın­da dev­rim düş­ma­nı olan sı­nıf güç­le­ri­ne ve on­la­rın ide­olo­jik, kül­tü­rel, si­ya­sal ve top­lum­sal et­ki­le­ri­ne, alış­kan­lık­la­rı­na kar­şı, gü­nün ko­şul­la­rın­ca be­lir­le­ne­cek olan mü­ca­de­le araç­la­rı­nı kul­la­na­rak sa­vaş­mak zo­run­da­dır­lar. Sa­vaş­ma­dı­ğı­mız bir an, sa­va­şı ya­vaş­tan al­dı­ğı­mız bir an, bi­zi ezen­le­re tes­lim olu­ruz, on­la­rın iş­le­ri­ni ko­lay­laş­tır­mış, on­la­ra yar­dım et­miş olu­ruz. Mü­ca­de­le­de ta­raf­sız­lık ol­maz. Biz ta­ra­fız ve dev­ri­min em­ret­ti­ği so­rum­lu­luk ve gö­rev­le­ri har­fiy­yen ye­ri­ne ge­tir­mek­le yü­küm­lü­yüz. İçin­de bu­lun­du­ğu­muz ko­şul­la­rın es­ne­me­ye, gev­şe­me­ye ta­ham­mü­lü yok­tur.

Ar­ka­daş­lar,
Dev­rim bir ölüm ka­lım sa­va­şı­dır. Şu söz­le­ri­mi anım­sa­yı­nız!.. “Biz, ya­şa­ya­nın var­lık ne­de­ni, ge­li­şe­nin ge­liş­me ne­de­ni, yo­k ol­ma­nın ve ölü­mün ka­çı­nıl­maz ne­de­ni ol­ma­lı­yız. Bu te­mel il­ke, bi­ze, gün­lük ya­şa­yı­şı­mız sü­re­cin­de, her ola­ya, du­ru­ma ve iliş­ki­ye, bi­linç­li ola­rak bak­ma­yı, seç­me­yi, mü­da­ha­le­yi, uy­ma­yı ya da uy­ma­ma­yı eme­re­der.”

Bu­ra­da, in­san un­su­ru­nu ve in­san ira­de­si­ni top­lu­mun ob­jek­tif ko­şul­la­rın­dan ko­puk ele al­dı­ğım sa­nıl­ma­sın. Biz, ne­yin var­lık ve ge­liş­me ne­de­ni, ne­yin yo­kol­ma­sı­nın ve öl­me­si­nin ka­çı­nıl­maz ne­de­ni ola­ca­ğız?

Açık­tır ki, bu so­ru­nun ce­va­bı, dev­ri­min dost­la­rı­nı ve düş­man­la­rı­nı sap­ta­ya­rak ve­ri­le­bi­lir… ge­li­şen sı­nıf güç­le­ri­ni kav­ra­ya­rak ve­ri­le­bi­lir.

Ye­ni yı­la gi­rer­ken dost­la­rı­mı­zı ve düş­man­la­rı­mı­zı ye­ni­den anım­sa­ya­lım.

Biz, fe­odal ka­lın­tı­la­rı ve bir sö­mür­ge­yi bağ­rın­da ta­şı­yan, em­per­ya­liz­me ba­ğım­lı ka­pi­ta­list üre­tim iliş­ki­le­ri­nin ege­men ol­du­ğu, ya­rı sö­mür­ge bir ül­ke­nin ço­cuk­la­rı­yız. Ül­ke­miz çok ulus­lu bir ül­ke­dir. Önü­müz­de­ki dev­rim, ya­rı sos­ya­list ka­rak­ter­li, anti em­per­ya­list halk dev­ri­mi­dir. İş­çi­ler, köy­lü­ler, şe­hir kü­çük­ bur­ju­va­zi­si, or­ta bur­ju­va­zi­nin em­per­ya­liz­me kar­şı du­ra­cak ke­sim­le­ri, ezi­len Kürt ulu­su ve di­ğer azın­lık mil­li­yet ve halk­lar, ba­ğım­sız­lık­tan ya­na olan her­kes dev­ri­min güç­le­ri­dir. İş­çi sı­nı­fı, ide­olo­jik, po­li­tik ve ör­güt­sel alan­lar­da dev­ri­min ön­der gü­cü­dür. İş­çi-köy­lü it­ti­fa­kı dev­ri­min te­mel gü­cü­dür. Demok­ra­tik dev­ri­mi, sos­ya­list dev­ri­me ulaş­tı­ra­cak olan da bu it­ti­fak­tır.

Gö­re­vi­miz, em­per­ya­liz­mi, sos­yal em­per­ya­liz­mi ve on­la­rın fa­şist, re­viz­yo­nist, ge­ri­ci iş­bir­lik­çi­le­ri­ni ye­nil­gi­ye uğ­rat­mak, fe­oda­lizm­den kay­nak­la­nan her tür­lü ge­ri­ci­li­ğe ve hal­kın ge­li­şen mü­ca­de­le­si­ni çar­pı­tan re­for­miz­me, özel­lik­le de “Üç Dün­ya Te­ori­si”ni sa­vu­nan sağ opor­tü­nist re­for­mist çiz­gi­ye ha­yat hak­kı ta­nı­ma­mak, “sol” opor­tü­nist si­ya­set­le­ri mah­kûm et­mek ve sı­nıf­sız top­lu­mun ko­şul­la­rı­nı ya­ra­ta­cak sos­ya­list dev­ri­min yo­lu­nu aça­cak olan de­mok­ra­tik halk dik­ta­tör­lü­ğü­nü kur­mak­tır.

Ül­ke­miz­de dev­ri­min düş­man­la­rı bun­lar­dır. Düş­man­la­rı­mı­zı be­lir­le­dik­ten son­ra, bun­lar ara­sın­da kim­le­ri bi­rin­ci pla­na ala­ca­ğı­mı­zı da doğ­ru sap­ta­mak zo­run­da­yız.

ABD em­per­ya­liz­mi ve Rus sosyal emperyalizmi, bu iki sü­per dev­let, ge­rek bi­zim, ge­rek­se bü­tün dün­ya halk­la­rı­nın baş düş­man­la­rı­dır. Baş düş­man­lar­la bi­linç­li iliş­ki­ler için­de olan, var­lık­la­rı­nı on­la­rın var­lı­ğı­na bağ­la­yan fa­şist­ler ve sos­yal fa­şist­ler de baş düş­man­la­rı­mız­la bir­lik­te ele alın­ma­lı­dır­lar. Ve esas ola­rak, he­de­fi­miz bu iki sü­per dev­let ol­mak­la bir­lik­te, di­ğer em­per­ya­list­ler ve ge­ri­ci güç­ler mü­ca­de­le­nin dı­şın­da tu­tu­la­maz­lar.

İki baş düş­man­dan, ül­ke­miz için asıl dar­be, ABD em­per­ya­liz­mi­ne ve on­la­rın çı­kar­la­rı­nı sal­dır­gan bir bağ­lı­lık­la sa­vu­nan fa­şist­le­re vu­rul­ma­lı­dır.

Fa­şiz­me ve ABD em­per­ya­liz­mi­ne kar­şı mü­ca­de­le an­cak ve an­cak, Rus sosyal emperyalizmi­ne ve re­viz­yo­niz­me kar­şı tu­tar­lı bir mü­ca­de­le te­me­lin­de ba­şa­rı ka­za­na­bi­lir. Bu an­lam­da, re­viz­yo­niz­me ve sosyal emperyalizme kar­şı mü­ca­de­le, te­mel ol­mak zo­run­da­dır.

Bu ne de­mek­tir?
Bu de­mek­tir ki, dev­ri­min düş­man­la­rı­na kar­şı mü­ca­de­le­de: Bi­rey­ler, grup­lar, par­ti­ler, ken­di iç­le­rin­de­ki sı­nıf mü­ca­de­le­si­ni te­mel ala­rak, re­viz­yo­nist, re­for­mist, opor­tü­nist et­ki­ler­den, her tür­lü bur­ju­va alış­kan­lık ve eği­lim­ler­den, fe­odal dav­ra­nış bi­çim­le­rin­den, şo­ve­niz­min et­ki­le­rin­den, li­be­ra­liz­min et­ki­le­rin­den kur­tul­mak için, bi­lim­sel sos­ya­liz­min ön­cü­lü­ğün­de sa­vaş­ma­lı­dır­lar.

Kir­li bir sa­bun, el yı­ka­nır­ken te­miz­le­nir ar­ka­daş­lar. Biz­ler de olum­suz­luk­la­rı­mız­dan, an­cak iş gö­re­rek, ya­ni dev­rim­ci mü­ca­de­le için­de yer ala­rak te­miz­le­ne­bi­li­riz. Kir­li bir sa­bu­nu su­yun al­tı­na tu­tun, te­miz­len­me­di­ği­ni gö­re­cek­si­niz. Pis­lik­ler­le kay­naş­mış sa­bun, an­cak eli­mi­zi yı­kar­ken te­miz­le­nir. Baş­lan­gıç­ta eli­miz de pis­le­nir, fa­kat so­nun­da hem sa­bun hem de eli­miz te­miz­le­nir. Biz­ler de, sa­de­ce te­orik ça­lış­ma ya­pa­rak, oku­ya­rak arı­na­ma­yız. Böy­le bir tu­tum Troç­kist kad­ro eği­tim an­la­yı­şı­dır. Su ile el yı­ka­ma ha­re­ke­ti bir­le­şe­cek­tir. Ya­ni te­ori ile pra­tik bir­leş­ti­ril­me­li­dir. Te­ori­nin kav­ra­nıp kav­ran­ma­dı­ğı pra­tik­te bel­li olur. Te­ori­nin kit­le­le­ri eği­tip eğit­me­di­ği de kit­le ha­re­ket­le­ri­nin ni­te­li­ğin­den bel­li olur.

Bu ko­nu­da, eleş­ti­ri-öze­leş­ti­ri te­mel si­la­hı­mız­dır. An­cak öze­leş­ti­ri te­me­lin­de, öze­leş­ti­ri­mi­ze uy­gun dav­ra­nış­la­rı­mız te­me­lin­de eleş­ti­ri­ye hak­kı­mız var­dır.

Sil­ki­ne­lim… üze­ri­miz­de­ki pis­lik­le­ri ata­lım… ya­rı­na ge­li­şe­rek, arı­na­rak ha­zır­la­na­lım. Gün­lük gö­rev­le­ri­mi­zi kü­çüm­se­me­ye­lim … en kü­çük gün­lük gö­rev bi­le, dev­ri­min ha­zır­lı­ğın­da rol oy­nar. Ör­ne­ğin, bu­la­şık yı­ka­mak­la, yor­ga­nı­mı­zı yüz­le­mek­le, bir ar­ka­da­şı­mı­za kü­çük bir yar­dım yap­mak­la dev­rim ara­sın­da can­lı bağ­lar var­dır. Te­orik söz­ler et­mek, düz­gün ko­nuş­mak, si­ya­si gö­rüş­ler ko­nu­sun­da bel­li bir oran­da bil­gi sa­hi­bi ol­mak ye­ter­li de­ğil­dir. Nö­be­ti­mi­zi de iyi tut­ma­lı­yız. Hüc­re­mi­zi te­miz tut­ma­lı­yız, ki­tap­la­rı­mı­zı ko­ru­ma­lı­yız, yer­le­re tü­kür­me­me­li­yiz, çay bar­dak­la­rı­nı ge­li­şi gü­zel or­ta­lı­ğa bı­rak­ma­ma­lı­yız, ar­ka­daş­lar­la iyi ge­çin­me­li­yiz, TV’ye kar­şı uya­nık ol­ma­lı­yız. Hem “Çar­li’nin Sür­tük­le­ri”ne hay­ran ol­mak, hem de “em­per­ya­liz­me kar­şı­yız abi” de­mek bir­bir­le­riy­le çe­li­şir… Hem Aj­da Pek­kan’a, Emel Sa­yın’a ağ­zı­nın su­yu­nu akı­ta­cak­sın, son­ra kal­kıp “biz bur­ju­va ide­olo­ji­si­ne kar­şı­yız abi” di­ye­cek­sin. Kim in­sa­nır si­ze? Bu söz­ler be­nim bir ku­la­ğım­dan gi­rer, öbür ku­la­ğım­dan çı­kar… ken­di­mi­zi al­dat­ma­ya­lım.

Önem­li nok­ta­lar­dan bi­ri de, ar­ka­daş­la­rı­mız­la, es­ki ar­ka­daş­la­rı­mız­la iliş­ki­le­ri­mi­zi dev­rim­ci­leş­tir­me­liyiz. Mek­tup ya­za­bi­le­ce­ği­miz her ye­re mek­tup yaz­ma­lı ve on­la­rı bi­linç dü­zey­le­ri­ne gö­re eğit­me­ye, uyar­ma­ya ça­lış­ma­lı­yız. Ken­di de­ney­le­ri­mi­zi on­la­ra ulaş­tır­ma­lı­yız. Mah­kûm­lar için­de ör­nek in­san­lar ol­ma­lı­yız. Çe­liş­me­le­ri­mi­zi dev­rim­ci­le­re ya­ra­şır bi­çim­de çöz­me­li­yiz.

Ar­ka­daş­lar,
İyi­ce araş­tı­rır­sa­nız gö­re­cek­si­niz ki, ki­şi­sel sür­tüş­me­le­rin özün­de ya­tan şey, bi­rey­sel yer kap­ma hır­sı­dır. Dı­şar­da ve içer­de, her tür­lü grup­çu eği­lim­le­re kar­şı, bir­li­ği ve par­ti­yi sa­vun­ma­lı­yız. Par­tiy­le bi­zim iliş­ki­miz ne ola­bi­lir de­me­yin; şu gün, dev­rim için mü­ca­de­le, par­ti için mü­ca­de­le de­mek­tir.

Ar­ka­daş­lar,
Grup­lar da ken­di iç­le­rin­de sı­nıf mü­ca­de­le­si­ni te­mel al­ma­lı, pro­le­ter dev­rim­ci ha­re­ke­te ters düş­tü­ğü an­dan iti­ba­ren grup du­var­la­rı­nı par­ça­la­ma­lı­dır­lar. Grup çı­kar­la­rı­nı dev­ri­min çı­kar­la­rın­dan üs­tün tut­mak, dev­rim­ci bir ta­vır ola­maz. Grup­la­rın har­cı olan ka­ri­ye­rizm, im­ti­yaz has­ta­lı­ğı, şo­ven duy­gu­lar ye­nil­gi­ye uğ­ra­tıl­ma­lı, bir­li­ğin, kay­naş­ma­nın, par­ti­nin yo­lu­nu aça­cak ide­olo­jik, te­orik ve pra­tik ça­lış­ma­la­ra önem ve­ril­me­li­dir. Grup­lar, grup­çu eği­lim­le­re kar­şı sa­va­şır­ken, her şey­den ön­ce, ken­di iç­le­rin­de­ki grup­çu eği­lim­le­re kar­şı da sa­vaş­ma­lı­dır­lar ki baş­ka grup­la­rı eleş­ti­ri­ye hak­la­rı ol­sun. Bi­rey­ler de ken­di bi­rey­ci yan­la­rı­nı eleş­tir­me­li­dir­ler ki baş­ka­la­rı­nın bi­rey­ci yan­la­rı­nı eleş­ti­re­bil­sin­ler.
Bir bütün ola­rak dev­rim­ci ha­re­ket, an­cak par­ti­nin in­şa edil­me­siy­le ön­der­li­ğe ka­vu­şa­bi­lir. Her tür­den opor­tü­niz­me, re­viz­yo­niz­me, re­for­miz­me ve çe­şit­li za­af­la­ra kar­şı mü­ca­de­le te­me­lin­de par­ti in­şa edi­le­bi­lir. İn­şa sü­re­cin­de, geç­mi­şin mü­ca­de­le­si ve olum­lu mi­ra­sı­na sa­hip çı­kıl­ma­lı­dır. Par­ti de, ken­di iç mü­ca­de­le­si­ni tu­tar­lı ver­di­ği öl­çü­de arı­na­bi­lir ve kit­le­ler­le bağ­lar ku­ra­bi­lir, kit­le­le­re ön­der­lik ede­bi­lir.

İç mü­ca­de­le, gö­rü­le­ce­ği gi­bi te­mel­dir ve zin­cir­le­me bir­bi­ri­ne bağ­lı­dır. Çe­liş­me­ler ya­sa­sı, iç çe­liş­me­le­rin ta­yin edi­ci ol­du­ğu­nu öğ­re­tir. Ken­di için­de si­ya­si ve ide­olo­jik ya­kın­lı­ğı olan un­sur­lar, grup­lar, pra­tik ey­lem te­me­lin­de, bir­bir­le­ri­ni sı­na­ya­rak, mü­ca­de­le için­de bir­le­şe­cek ve par­ti­yi ya­ra­ta­cak­lar­dır. Bi­zim ama­cı­mız da bu­dur: Par­ti­nin ya­ra­tıl­ma­sı­na ça­lış­mak, kat­kı­da bu­lun­mak, ko­lay­laş­tır­mak ve onun ça­lış­kan bir un­su­ru ol­mak.


Ar­ka­daş­lar,
Dev­rim is­te­yen­ler par­ti­yi is­te­me­li­dir­ler, bu uğur­da ça­ba­la­rı­nı bir­leş­tir­me­li­dir­ler. Bu­nun için de, şu gü­nün ko­şul­la­rın­da, atac­ğı­mız her adı­mı bu doğ­rul­tu­da de­ğer­len­dir­me­li­yiz.

Ar­ka­daş­lar,
Bu ge­nel doğ­ru­lar ışı­ğın­da ken­di­mi­ze dö­ne­lim. Bu­gün, ken­di ara­mız­da te­mel ala­ca­ğı­mız he­def­ler ne­ler­dir? Lüm­pen eği­lim, alış­kan­lık, de­ğer yar­gı­la­rı, tu­tum ve dav­ra­nış bi­çim­le­ri, ça­lış­ma­mız ve ge­liş­me­miz önün­de­ki en bü­yük en­gel­ler­den bi­ri­dir. Bu en­ge­li kök­lü bir bi­çim­de aşa­ma­dan dev­rim­ci saf­lar­da, dev­rim­ci adı­na la­yık adım­lar ata­ma­yız.
İkin­ci­si, ki­şi­sel sür­tüş­me­le­rin özün­de ya­tan yer kap­ma duy­gu­la­rı­nın, bir­li­ği­mi­ze ver­di­ği za­rar­lar­dır. Bu tu­tum, te­miz­lik so­rum­lu­su, mut­fak so­rum­lu­su, ses­siz­lik so­rum­lu­su vb. çe­şit­li gö­rev­de­ki ar­ka­daş­la­ra, çe­şit­li bi­çim­ler­de tep­ki gös­te­ri­le­riy­le açı­ğa çık­mak­ta­dır. Bu dav­ra­nış­lar di­sip­li­ni bo­zu­yor. Olum­suz bi­ri­kim­le­rin ço­ğal­ma­sı­na yol açı­yor.

Üçün­cü­sü, li­be­ra­liz­min, az ya da çok bü­tün ar­ka­daş­lar­da ken­di­ni gös­ter­me­si­dir. Mao’nun li­be­ra­lizm­le il­gi­li ma­ka­le­si­ni ye­ni­den ve ye­ni­den oku­ma­lı­yız.

Dör­dün­cü­sü, ace­le­ci­lik, sek­ter tu­tum ve ta­hak­küm bi­çi­min­de ken­di­ni gös­te­ren “sol” has­ta­lık­lar­dır.

Be­şin­ci­si, ba­zı ar­ka­daş­lar­da gör­dü­ğü­müz kıs­kanç­lık duy­gu­la­rı­dır. Bu duy­gu­lar, bur­ju­va re­ka­bet­çi­li­ğin­den kay­nak­la­nan, pro­le­ter duy­gu­la­ra ters dü­şen duy­gu­lar­dır. Ba­zı ar­ka­daş­lar, ba­zı ar­ka­daş­la­rın ça­lış­ma­la­rı­nı ve ge­liş­me­le­ri­ni, mev­ki­le­ri­ni haz­me­de­mez­ken, ba­zı mev­ki sa­hi­bi ar­ka­daş­lar da, ge­li­şen ar­ka­daş­la­ra giz­li tep­ki­ler gös­ter­mek­te­dir­ler. On­la­ra te­pe­den ba­kı­yor­lar. Te­pe­den ba­kan bir in­san dev­rim­ci ola­maz, bu­nu ka­fa­nı­za iyi­ce so­kun. Ba­zı ar­ka­daş­lar da, eği­tim ça­lış­ma­la­rı­na ön­ce­den baş­la­mış ol­ma­yı, ba­zı ko­nu­la­rı bi­li­yor ol­ma­la­rı­nı üs­tün­lük ara­cı bi­çi­min­de de­ğer­len­dir­mek­te­dir­ler. Bu yan­lış­tır. Ye­ni baş­la­yan bir ar­ka­daş, es­ki bir ar­ka­da­şı ge­çe­bi­lir.

Al­tın­cı­sı, ba­zı ar­ka­daş­lar­da gör­dü­ğü­müz gö­nül­süz­lük be­lir­ti­si­dir. Gö­nül­süz­lük, özün­de dev­rim is­te­me­mek­tir. Hem dev­rim is­te­mek, hem de gö­nül­süz dav­ran­mak bir­bir­le­riy­le çe­li­şir.

Ar­ka­daş­lar,
Ye­ni yı­la, ha­ta­la­rı­mı­zı kav­ra­ma­ya ça­lı­şa­rak gi­re­ce­ğiz. Ar­ka­daş­la­rı­mı­zın öze­leş­ti­ri­le­ri­ni can ku­la­ğıy­la din­le­ye­lim ve eleş­ti­ri­le­ri­mi­zi en ya­rar­lı ola­cak bi­çim­de su­na­lım.

Ye­ni yıl­da, spor ça­lış­ma­la­rı­nı, eği­tim ça­lış­ma­la­rı­nı üst dü­zey­le­re çı­kar­ta­ca­ğız ve bir­li­ği­mi­zin si­ya­si ve ide­olo­jik te­mel­le­ri­ni de­rin­leş­ti­re­ce­ğiz.

Siz­le­re gü­ve­ni­yo­rum.
Ya­şa­sın Ko­mün!..
Ya­şa­sın Dev­rim!..

YILMAZ GÜNEY

31 Ara­lık 1977’de Ka­se­ri ce­za­evin­de, “Yıl­ba­şı Ge­ce­si”nde Ko­mün ar­ka­daş­la­rı önün­de ya­pı­lan bu ko­nuş­ma da­ha son­ra Güney Der­gi­si’nde ya­yın­lan­dı.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Devrimci Teori

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.07 Saniye