 |
|
YENİ SAYI. KASIM. 76. 2009

Ulus devlet sorunu elbette yalnızca akademik bir tartışmanın konusu
değil. Bu nedenle ulus devletin ne olduğundan ziyade, devleti
yönetenlerin ulus devletten ne anladıkları ve devletin nasıl bir
sınıfsal öze sahip oldukları son derece önemli. Onlara göre bugün
Türkiye Cumhuriyeti bir ulus devlettir ve böyle devam etmek zorundadır.
Cumhuriyetin diğer olmazsa olmazları da üniterlik ve laikliktir. Sorun
geniş anlamda devlet kurmuş ulusların varlığı ve devletlerin sorunu ise
elbette bugün dünyada pek çok “ulus devlet” bulunmaktadır. Halile TC
devleti de bunlardan birisidir.Her ne kadar TC devleti bağımsızdır
palavrası atılsa da gerçektende bu devletlerin ekonomisi İMF’ye,
politikaları AB ya da ABD gibi büyük emperyalist devlete
bağlanmıştır. Haliyle, durum emperyalizme bağımlı olursa “ulus
devlete” halel getirmez. Yeter ki elleri altında hükmedebilecekleri,
üzerinde istedikleri gibi at sürebilecekleri bir ulus olsun! Nitekim
konuyu daha somut anlama adına politik iktidar ipini elinde bulunduran
ordunun başı Genelkurmayın açıklamalarına kısa bir göz atmak
yeterlidir sanırız. Genelkurmay Başkanı Başbuğ ilk göreve
başladığında , “Bugün küreselleşmenin bazı baş aktörleri de,
küreselleşmenin olumsuzluklarına karşı koymak için kendi ulusal
yapılarını korumaya ve güçlendirmeye çalışmaktadır. Bu durumun ABD’de
ve AB’ye üye ülkeler arasında da yaşandığını görmezden gelemeyiz...
Küreselleşmeye toptan karşı çıkmak gerçekçi değil. Önemli olan ulusal
devlete zarar vermeden küreselleşmenin içinde yer almaktır. ABD bunu
çok iyi yerine getiriyor. ‘Küresel düşün, ulusal hareket et’ düşüncesi
önemlidir... Önemli düşünürlerden Habermas’ın ‘Uluslar üstü
kuruluşların oluşturduğu uluslararası sahnede ve küresel oyuncular
arasında ulus devletler hâlâ en önemli oyunculardır’ şeklindeki
ifadesi, ulus devletlerin önemini doğrulamaktadır... “Ulus devlet
yapımızın temelinde vatandaşlık düşüncesi vardır... Devlet içinde
entelektüel tartışmaların yapılabilir olması, devleti ayakta tutan
unsurların tartışmaya açılması anlamına gelmez... Bölücü terör
hareketinin temelinde etnik milliyetçilik vardır... Bu görüş, ulus
devlet yapısını hedef almaktadır. Her konuyu tartışabilme özgürlüğü,
devletlerin varlığını riske sokacak konuları içermez” iyordu. Genelkurmay
başkanı kısa bir dünya turu atıyor ve sonunda asıl meramına geliyor;
yani Kürt sorununa. Bu nedenle “ulus devlet” bugünkü statüko ve bu
statüko kesinlikle bozulmamalı! Yani TC devletin üniter yapısı ve
Türkçü özelliğine dokunulmamalıdır. Önce birkaç hatırlatma yapmak
yarar var. ABD, AB’nin büyük devletleri -Almanya, Fransa, İngiltere,
İtalya vb- için “ulus devlet” 19. yüzyılın sonunda kalmış bir
gerçekliktir. Feodal parçalanmışlıklara son vermişler, ulusal pazarı
birleştirmişler, kendi uluslarını inşa etmişlerdir. Bu devletlerin ulus
adına kendi ülke sınırları içinde yapacakları bir şey kalmamış, diğer
ulusları sömürmek ve bağımlı kılmak üzere emperyalist politikalara
yönelmişlerdir. Bu nedenle devletleri de artık tarihteki “ulusal
devletler” değil, emperyalist devlettir. Ulus adına değil, dev
emperyalist tekellerin çıkarları uğruna dünyanın her tarafını kana ve
gözyaşına boğmaktadırlar. Şurada petrol için, orada doğal gaz için,
öbür tarafta altın vb. için, diğer bir tarafta diğer başka çıkarlar
için... Halka bunları örnek göstermek, onların bu çıkarları uğruna
onlara uşaklık yapabiliriz anlamından başka bir şeyi ifade
etmemektedir. Böyle bir ulus devlet savunucusunun, “küresel düşünme”
gereği, onların ülkenin ekonomisine, siyasetine egemen olmasından bir
şikayeti yoktur. Çünkü savunulan burjuvazinin egemenliğini teseis eden
ve sürdüren faşist gerici “ulusal devlet” değil, sadece bağımlı bir
devlettir. Bu durumda her nasılsa bir devletimiz olsun, halkın üzerinde
at koşturalım demek daha gerçekçi değil mi? Kürt sorununa gelince;
Kürtler demokratik ve eşit haklar talep ediyorlar. Türk ulusuna tanınan
hakların aynısının Kürt ulusuna da tanınmasını istiyorlar. Bundan doğal
birşeyde olamaz. Soruna Kürt halkının talepleri noktasından
bakıldığında, istenenin demokratik, özgür ve eşit koşullara sahip olmak
olduğu rahatlıkla görülebilmektedir. Ama devleti yöneten faşist gerici
işbirlikçi egemen sınıflar ne diyor; ‘ İMF’ye, NATO’ya, ABD’ye, AB’ye
gücümüz yetmez, onlara karşı ulusal devleti savunamayız ama Kürtlere
gücümüz yeter, ulus devleti onlara karşı savunabiliriz’ diyorlar. Bu
durumda savunulan egemen sınıfların ulus adına emekçi yığınların
kandırılmaya çalışıldığı burjuva sömürücü sınıflara hizmet eden ulus
devleti oluyor.
Dahası , Türkiye de ulus devlet büyük emperyalist devletlerin bölgedeki çıkarlarını savunan uşak devlet oluyor. Kuşkusuz ulus devletler henüz tarih olmamıştır. Ama, bir başka ulusu yok sayması ve zoraki egemenlik altında tutmasından uzak kalarak, demokrasi ve özgürlüğü kazanması yolunda ilerlemesi gerekiyor. Bugün burjuvazinin sınıf damgasını taşıyan, işçi ve emekçileri ezip, sömürü ve baskı altıda tutan, Kürt ulusunun ulusal gerçekliğini inkar ederek bir avuç asalak Türk burjuvazisinin egemenlik aracı olan ulus devlette ne demokrasi ve özgürlüklerinde bahsedilebilir nede emperyalizmin ekonomik, politik, askeri bağımlılık zincirini kırmaktan Aslında ulus devleti koruma ve kollama tartışması faşist TC devletini koruma kollama ve kürt ulusunun ulusal ve demokratik haklarını reddetmenin gerekçesi yapılıyor. Bundan öte tartışmalar sadece boş laftan değil, gerçekleri gizlemekten ve halka mevcut statükonun sürüp gitmesini kabul ettirme çabasından başka bir şey değildir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|