DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
SERMAYEYE OLANAK EMEKÇİLERE YIKIM PROGRAMI OVP
Kürdistan
AKP hükümeti peş peşe yayınlamış olduğu programlarla, işçi ve emekçi yığınların yaşamlarını çekilmez hale getiriyor. Hükümet İMF’nin talimatlarını yerine getirmek için Orta Vadeli Program yayınladı. Her şey patronlar için.2010 özelleştirme; peşkeş yılı. AKP Hükümeti, özelleştirmeleri önümüzde yıl bitirmeyi planlıyor. Devlete ait bütün işletmeler hedefte. İşçi ve emekçileri daha sert günler bekliyor.
Nitekim  açıklanan ÖVP programı öncelikle özel sermayeyi teşvik hedefliyor ve söyle diyor:
 “Özel sektör öncülüğündeki büyümeyi desteklemek,… böylece ülkemizin refah düzeyini artırmak.”
Bu sözler “Orta Vadeli Programın Temel Hedefleri” başlığı altında, harfiyen bu biçimde yer alıyor. ABD’den Çin’e kadar uzanan geniş bir coğrafyada, krize karşı alınan önlemlerin içinde devlet harcamalarının altyapı yatırımlarına ve sermaye stokunun yenilenmesine yönelmesi kritik bir öncelik taşımaktadır. Bu tür çözüm arayışlarına hiç ilgi duymayan uşaklar takımı, ulusal gelirin yüzde 17.5’ine inmiş olan bir sermaye birikimi ortamında hâlâ “özel sektör öncülüğünde büyüme” klişesini tekrarlıyorlar.
“Yapısal reformları hayata geçirmek; …esnek istihdam biçimlerinin yaygınlaştırılması, …sağlık hizmet ve harcamalarının etkinleştirilmesi,…tarımsal desteklerin yeniden düzenlenmesi”
Program’ın “temel hedefleri” arasında tekrarlanan “yapısal reformlar”a gelince, Türkiye’nin emekçileri bu palavraların en olduğunu gördüklerinden dolayı , “başımıza yine neler gelecek” diye endişelenirler. Eski zamanlarda “reform” terimi, halktan yana toplumsal dönüşümler için ilerleme anlamında kullanılırdı. Bugünlerde, işçi ve emek halk karşıtı her değişikliğin adı “reform” oldu.
“Yapısal reformlar”ın kapsamı, daha sonra içeriği açıklanmadan sıralanıyor: Düşündükleri, şüphesiz, sağlık hizmetlerinin piyasalaşması ve kır emekçilerine dönük desteklerin tırpanlanması doğrultusunda olacaktır. Niyetleri, “esnek istihdam” formülünde açığa çıkıyor. Bu ifadeyle, işgücü piyasalarında emeği sermayeye karşı koruyan tüm kurumsal, yasal düzenlemelerin adım adım tasfiyesinin hedeflendiğini artık herkes bilmektedir.
“Büyümenin kademeli bir biçimde potansiyel düzeyine yükselmesini sağlamak”
Bu ifadedeki kritik terim, “potansiyel büyüme” kavramıdır. AKP, orta vadede, Türkiye ekonomisinin büyüme hızını “potansiyel büyüme” oranına çıkarmayı hedefliyor. Bilmeyenlere söyleyelim: Neo-liberal dönemde Türkiye ekonomisinin potansiyel büyüme hızı yüzde 4.5 civarında olmuştur. AKP de bununla yetiniyor; potansiyel büyümeyi, daha bir eşiğe çıkarmayı düşünmüyor. Sermaye birikimini, tasarruf oranlarını, teknolojik gelişimi planlayarak büyüme hızını yukarı çekmek gibi bir perspektifi yok.
  Esasen Orta Vadeli Program’da 2012’ye kadar öngörülen büyüme hızlarının gerçekleştiği varsayılırsa, 2003-2012 döneminin tümü içinde Türkiye ortalama olarak yılda sadece yüzde 3.5 oranında büyümüş olacaktır. İşte AKP gözlükleriyle Türkiye ekonomisi: On yılda yüzde 3.5 büyüme ve sonraki yıllarda bunu sadece bir puan (yüzde 4.5’e) yükseltme hedefi…
“Kamunun elektrik dağıtımı ve şeker üretimi alanlarından tamamen çekilmesi, telekomünikasyon ve liman işletmeciliklerindeki payının azaltılması”
Geçmiş özelleştirmelerin büyük çoğunluğunda olduğu gibi, bu “reform” başlığı, AKP hükümetinin  yandaş takımına kaynak aktarma çabalarının bir halkasıdır. İki yıl sonrasında bütçe açığına katı sınırlar koymayı hedefleyecek olan “mali kural uygulaması”na kaynak sağlamanın bir yolu, burjuvazinin vergilenmesi değil, kamu varlıklarının satışı olacaktır. Sözü geçen özelleştirmelerin bu hedefe de katkı yapması umuluyor.
Yani özelleştirme hedefinde ne ararsan var. Bütün devlet işletmeleri peşkeşin hedefinde. Özelleştirmelerin başını Türkiye Elektrik Dağıtım, şeker fabrikaları, limanlar, telekomünikasyon, otoyol ve köprüler çekiyor. Halk Bankası, THY ve Petkim'in kalan yüzde 10'luk hissesinin de satışında ise konjonktüre göre hareket edilecek.
 Dahası, Orta Vadeli Program’da programın ruhuna yön veren, İşbirlikçi tekelci sermayenin daha çok sömürü için ihtiyacıdır. İşsizlik ise sadece bir “tehdit” olarak görülmektedir.
OVP’de, emekçileri doğrudan ilgilendiren diğer bir vurgu da gelir kaynaklarıdır.
Programda yeni gelir kaynağı olarak, “vergi kayıp ve kaçaklarını önlemek” diye bilinen ve en yalama önlem söylendikten sonra sadede gelinmekte; “yerel yönetimlerin öz gelirlerini artıran ve sağlık harcamalarını sınırlandırmaya yönelik düzenlemeler yapılacağı” açıkça ilan edilmektedir.
Bundan emekçilerin anlaması gereken ise:
OVP ile yerel yönetim hizmetlerine; elektrik, su, doğal gaz, ulaşım, öteki tüm belediye hizmetlerine yeni vergi ve zamların yolu açılmıştır.
OVP ile hastanelerdeki muayene “katkı payları”ndan ilaca kadar emekçilere yeni yükler getirilmektedir. Bunun da özel hastanelerden başlayarak muayene ücretlerinin artırılması ve ilaç katkı paylarında yüzde yüzlük artışlar biçiminde olacağı şimdiden açıkça duyurulmuştur.



Açıkça anlaşılmaktadır ki, OVP’den emekçiye düşen; işsizlik, düşük ücret, aldığı hizmetlerin pahalılaşması ve sağlık gibi en temel alanda yüzde yüze varan yeni katkı paylarıdır ki bunların, tüm eğitim, ulaşım, iletişim gibi kamu hizmet anlarını kapsayacağı da bu programın ruhunda vardır.
Ve orta Vadeli program, emekçilerin için  yeni zamlar ve vergiler demektir. AKP hükümeti ve sermayenin yeni saldırılarına geçit vermemek için birleşik mücadeleyi geliştirmek ve sendikaların duyarsızlığına karşı mücadele etmek aciliyet taşıyor.
 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Kürdistan

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.11 Saniye