 |
|
SİNCAN OLAYLARI VEGERÇEKLER

Çin’in Sincan bölgesinde Uygur Türklerine yönelik katliam açmalı saldırıların yoğunlaşması ve baskılara karşı ABD ve AB batı emperyalistlerinin de desteğiyle 184 kişinin katledildiği ve yüzlercesinin yaralandığı Sincan olayları gözleri bir kez daha Çinin Sincan bölgesine çekti. İşin ilginç olanı AKP, MHP, BBP, SP vb. faşist gerici güçlerin ve şeriatçı gerici medyanın Sincan olaylarını bahane ederek devrime ve sosyalizme ağzı salyalı saldırıya geçmeleri ve Çin’in komünist olmasından tutunda, ateist olmasına vb. kadar gerçeklerle hiç bir bağı olmayan hayali değerlendirmelerle iğrenç saldırlar bir birini kovaladı. Sincan olayları bahane edilerek faşist şeriatçı güçler Türk İslamcı gericiliği kışkırtmada bir silah olarak kullanmaya kalkıştılar. Başta şunu vurgulamalıyız ki Çin hiç bir zaman sosyalist olmadığı gibi Mao’nun devrimci Çini ile de bugünkü emperyalist kapitalist Çin’in hiç bir ilişkisi yoktur. Buradan hareket ettiğimizde olayları gerçekçi değerlendirmeli ve Sincan da ki olayları bir noktada Çin’in zoraki birlik dayatmasıyla bağlı olduğunu ve bunun Sincan olaylarının temelini oluşturduğunu söylemeliyiz. Sincan da Uygur Türkleri emperyalist ve gerici güçlerce sürekli olarak kaşınan bir sorun olagelmiştir. Keza Uygur Türklerine yönelik katliam ve zulmü bahane eden faşist şeriatçı güçlerin iş Kürt sorunu olunca nasıl faşist inkarcı ve imhacı bir çizgide durarak iki yüzlü bir konumda durdukları görülüyor. Sincan bölgesinde zora ki birliğe karşı çıkmak ve Uygur Türklerinin sorunlarının tam hak eşitliği temelinde çözümü için mücadele etmenin ve Çin’in emperyalist saldırganlığının karşısında durmak bir şey olaylara sağlıklı bir mevzide yaklaşmak ve çifte standartan uzklaşma başka bir şeydir. Haliyle Sincan olaylarını doğru kavramak ve gerçkleri teryüz eden yaklaşımların karşısında durmak gerekiyor. Birkere durumu kavramak için Uygur Türklerinin yaşadığı Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nde gerçek durumunu yakından tanımaktan yarar var. Güneyde Tibet Özerk Bölgesi, Güneydoğuda Çinghay ve Gansu eyaletleri, doğuda Moğolistan, kuzeyde Rusya, kuzeybatıda Kazakistan ve batıda Kırgızistan, Tacikistan, Afganistan, Pakistan ve Hindistan kontrolündeki Keşmir bölgesiyle komşudur. 1.646.700 km2 yüzölçümü ile coğrafik olarak Çin’in en geniş yönetim yeri Sincan Uygur bölgesidir. 1949 Devrimi’nden sonra, Mao’nun önderliğinde kurulan ve Çin Halk Cumhuriyeti’ne bağlı Sincan Uygur Bölgesi’ne ‘özerklik’ verilmiş olup başkenti Urumçi’dir. Sincan Özerk Bölgesi’nin nüfus yapısı da oldukça değişkendir. Yaklaşık olarak 20 milyon nüfusunun yüzde 45’i yani 8.5 milyonu Uygur, yüzde 40’ı yani 7.5 milyonu Hun Çinliler, geriye kalan nüfusun yüzde 15’ini de Kazaklar, Huiler, Kırgızlar, Oyratlar, Tungşanlar, Tacikler, Şibeler, Mançular, Tuçailer, Ruslar Miaolar, Tibetler, Çunaglar, Tatarlar, Salarlar gibi azınlıklar oluşturmaktadır. Yani Sincan bölgesi sadece Uygurlardan oluşmuyor. Uygurlar ile Hun Çinlilerin nüfusu nerdeyse birbirine yakındır. Genel olarak da 20 etnik grup yaşamaktadır. Nüfus yoğunluğu dikkate alındığında, Sincan Özerk Bölgesi’nin resmi dili Standart Çince olup diğer azınlıklar da kendi dillerini kullanmaktadırlar. Bir bakıma eğitim dili esas olarak Çince ve Uygurcadır. Çin Halk Cumhuriyeti’nin Özerk Bölge yasasında, “Azınlık öğrencileri okutmayı esas amaç yapan okullar (sınıflar) ve diğer buna şartları uygunluk gösteren eğitim kurumlarında azınlıkların dillerinde eğitim yapılmalıdır” diye yasal güvence vardır. Bu yasa fiilen uygulanmaktadır. Ayrıca Uygurların yaşadığı bölgelerde dağ, ırmak, ova, il, ilçe, köy isimleri iki dilden birden kullanılmaktadır. Bölgede Uygurca, Çin’de devlet dili düzeyinde, diğer ülkelerde ise konuşma ve yazı dili düzeylerinde kullanılmaktadır. Uygur Türkleri kendi okullarında, anadilleriyle eğitim yapmaktadırlar. İlkokuldan başlamak üzere bu uygulama vardır ve uygulanmaktadır. Bölge’nin ayrı bir parlamentosu ve hükümeti bulunuyor. Bölgeye ilişkin birçok kararlar, doğrudan hükümet parlamentosunda alınmaktadır. Bütün etnik azınlıkların parlamentoda temsilcileri var. Ayrıca kendi içerisinde 8 otonom bölgesi bulunuyor. Çin devriminden sonra, bölgedeki etnik azınlıkların özgürce yaşayabilmesi, yani ‘özerlikler’ anayasal güvenceye alındı. Örneğin Uygurların kimliklerinde Çinlidir yazılmaz, tersine Uygur olduğu yazılıdır. Uygurlar mevcut siyasal hakların yeterli olmadığını, bunların çok daha kapsamlı geliştirilmesi gerektiğini belirtiyorlar. Bunlar içinde mücadele etmenin yanlışıda yoktur. Neki çarpıtmaların önüne geçmek için durum tespiti önemlidir. Uygur kimliğinin resmi olarak kabul edilmesinden eğitime veya yerel yönetimlerden temsil edilmesine kadar önemli bir özerklikleri var. Halkların öz kimlikleriyle kendilerini özgürce ifade etmeleri gerekir. Peki, aynı mantık ve istemler, Türkiye söz konusu olunca neden geçerli olmuyor. Uygurlar için istenenler neden Kürtler için istenilmiyor. Kürtlerin istediği taleplere bakıldığında bugün Çin merkezi hükümetinin Uygurlara verilenlerle hemen hemen eş değerdedir. Uygur Türkleri için ayağa kalkanlar, aynı durumda Kürtlerin demokratik ve insani talepleri için neden yüzde yüz tersi bir tutum almakta ve inkarcı ve imhacı çizgide ısrara etmektedir.. 8 milyon nüfusuyla siyasal, kültürel, kimliksel ve yönetimsel alanda birçok haklara sahip Uygurlar için istenilen taleplerin aynısı, Orta-doğu’da 30 milyonluk Kürtler için istenilmiyor.
Erdoğan, “ Türkiye’de yaşayan Uygur kardeşlerimizin ve bu acıyı yüreğinin derinliklerinde hisseden halkımızın da haklı olarak bu olaylara tepki verdiğini, büyük bir endişe içinde olduğunu görüyorum... Sağduyunun hakim olması, sorumluların hesap vermesi ve gereken tedbirlerin evrensel insan hakları çerçevesinde bir an önce alınması gereklidir.” Peki aynı Erdoğan, sorun Kürtler olduğunda neden öldürmekten ve zulmetken başka bir şey düşünmüyor. En sıradan demokratik insani talebi olan ‘Anadilde eğitim’ istemini dile getiren Kürt çocuklarının öldürülmesi ve tutuklama talimatını vermeniz iki yüzlülük değil mi? Çatışma’da yaşamını yetiren bir ‘Uygur çocuğu’ için üzülürken, Kürt çocuğunun kurşunlanması talimatını vermenizin veUygurlara yönelik katliama karşı çıkarken, Kürtlere yönelik katliam yapmanız sizlerin ne kadar iki yüzlüolduğunuzu gösteriyor. Gerçekler yaşamın kendisidir ve asla gizlenemezler. Uygurlara yönelik ortaya konulan tutum aslında devletin ve ve resmi devlet politikaısnda ısrarlı olanların ikiyüzlü durumunu yakıcı olduğu olarak açığa seriyor. Uygulara uygulanan baskı ve zulme karşı olduğumuz gibi Kürdistanda Kürtlere uygulanan inkar ve imha baskısını da karşı çıkılarak gerçekler teslim edilimiş olur. Bundan ötesi lafı güzah olmaktan öteye bir anlam ifade etmeyecektir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|