DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
ÖRGÜTÜ SAHİPLENMEK DEVRİMİ SAHİPLENMEKTİR
Analiz Polemik
“ İktidar için mücadelesinde proletaryanın, örgütten başka silahı yoktur” ( Lenin)
Toplumsal sorunların çözümünde, örgüt, örgütlenme ve örgütlenerek mücadele etme sorunu anahtar sorun bir sorundur.
  Örgütlenmiş bir zor olarak, burjuva devlete karşı, ancak örgütlenmiş bir güç karşı koyabilir, alt edebilir. Bu anlamda toplumsal mücadelede örgüt/parti tayin edici bir öneme sahiptir. Ancak örgüt/parti bireylerde oluşacağına göre, örgüt kitlesinin etrafında sımsıkı kenetlenerek örgütü sahiplenmesi, örgütün kitlelerin içinde gelişip güçlenmesinin zeminini güçlendirir. Örgüt ve örgütleme bir birini tamamlar ve koşullandırır. Örgütü sahiplenmek ve ona sarılmak, onu gözbebeği gibi koruyarak, proletaryanın kurtuluş kavgasında bir silah olarak kullanmak, kullanmayı bilmek gerekir. Çünkü proletaryanın kurtuluşu için mücadelesinden örgütünden başka silahı yoktur ve tüm örgütlenmeler içinde, ancak öncü kurmayı varsa iktidar mücadelesi verebilir. Örgütü sahiplenmek aynı zamanda, örgüt olmanın da bilincidir.
 Örgütü sahiplenmek, komünistler açısından devrimi ve sosyalizmi sahiplenmektir. Örgütü sahiplenme burjuva mülkiyetçi bir sahiplenmeyle, burjuva örgütler gibi mevki kazanmayı hedefleme ile taban tabana zıttır, komünistler açısından proletaryanın kurtuluş mücadelesinin çıkarları söz konusu olduğu içinde kolektiflik söz konusu. Yani burada “ ben” değil, “ biz” olgusu öne çıkmaktadır. “Benim örgütüm”, “ bizim örgütümüz” derken de proletaryanın kurtuluş  silahı olan öncü örgütü yani komünist hareketi anlıyoruz.
 Çeşitli platformlar da, her günkü devrimci çalışmanın çeşitli alanlarında örgütü sahiplenmede “ benim örgütüm” denmesinde belli başlı hatalar vardır. Bu hataların başında grupçuluğa düşme kaygısı, mütevazilik ve örgüt bilincindeki zayıflık ve geriliktir. Bu vb gerekçeler örgütü sahiplenmemeyi haklı çıkaramaz.
Grupçuluk örgütün menfaatlerini, devrimin ve genelin menfaatlerinin önüne çıkartmaktır ki, bizim böyle bir sorunumuz olmaz. Oysa , örgütü sahiplenmek,” benim örgütüm”, “bizim örgütümüz” demek, grupçuluk değildir. Nasıl ki, işçi kitle örgütleri olarak, işçilerin kendi sendikalarına sahip çıkması ne kadar doğruysa,  komünistlerin de kendi örgütüne sahip çıkması, elinde bir bayrak olarak taşıması da bir o kadar doğrudur ve daha çok zorunludur.
 Siyasal iktidar mücadelesinde, örgütü/partisi olmadan proleter kitlelerin, politik mücadelesi devrimcileştirilemez, devrim ve proletarya diktatörlüğü dönemine kadar ilerletemez. Komünist hareket için kitleleri harekete geçirmek tek başına yetmez. Dahası, harekete geçen kitlelerin bilgisini, becerisini, yaratıcılığını mücadelenin hizmetine sunarak kitlelerin devrimi, örgütünü sahiplenmesini, propaganda etmesini, etle tırnak misali örgütte bütünleştirmesini mutlaka sağlamak gerekiyor. Örgütün maddi bir varlık haline gelmesi için bu, gereklidir, zorunludur.
Örgüt bilinci yeterince gelişmemiş ve " bizim örgütümüz " demeyi yeterince özümsememiş bir kadro, örgütü kitlelere götüremez/taşıyamaz. Kitleleri proleter devrimci çizgide siyasallaştıramaz, onları burjuvazinin etkisinde kalmaya mahkum eder.  Oysa , öncü olmak iddiasındaysak, bugün elimizde, mücadelemizde örgüt olmadan, proletaryanın kurtuluş mücadelesinde zafere asla ulaşamayız. Öncelikle kurmay örgütü, kitleler içerisinde maddi bir güç haline getirmek gerekiyor. Ve bunu yapmada mutlaka iddialı olmalıyız. Yıllardır, faşist teröre rağmen ve iki yenikli döneminden geçerek kavganın ateşini hala yaşıyorsak, bu inançlı olduğumuzun bir sonucudur. Ama inanç tek başına yeterli mi?
Hayır, asla ! İddialı olmak da gerekiyor. Doğru bir mücadele hattında yürümek, devrimin zorluklarını omuzlayarak ileriye taşımak, yani devrimi partinin önderliğinde örgütlemek, temel bir görev olarak önümüzde durmaktadır.

Bir komünist kadro, her şeyden önce ideolojik siyasal çizgisini biçimlendiren, bu çizgiyi maddeleştiren, maddi bir olgu haline getiren örgütüne sahip çıkmalı ve gözbebeği gibi korunmalıdır. Bir örgüt, bir kadro şahsında içselleşmelidir, ete, kemiğe bürünmelidir. Kadro ve örgüt bit bütündür. Bir kadro nerdeyse, örgütü de orda olmalıdır. Yani bir kadro, gittiği yere örgütü de götürmeli; götürdüğünü hissettirerek örgütü, beyninde bilincinde ve pratik çalışmasında taşımalıdır. Bir kadro, mitinglerde, yürüyüşler de, forum ve kutlamalarda, gece ve panellerde militan bir ruhla örgütün çizgisini, politika ve taktiklerini yansıtarak, örgütü propaganda ederek, örgütün sesini, mesajlarını kitlelere taşımalıdır. Bunlar,  bir kadronun temel görevleri arasındadır.
Bir komünist hareket yaptıklarıyla yığınları etkileyebilir. Bu nedenle yaptıklarını tanıtmak zorundadır. Bu, aynı zamanda, değişik alanlardaki deneyleri aktarmak açısından gereklidir.     Eğer bir komünist hareket eylemlerini, kazanımlarını, olumlu yanlarını kendi basının da, kadroları arasında, kitleler arasında, kitleler içerisinde propaganda edemiyorsa, burada bir eksiklik var demektir. Veya yaptıklarını küçümsüyorsa ve hafife alıyorsa, başkalarının arasında belirsizleştiriyorsa burada örgütünü, kendisini küçümseme vardır, kendine güven eksikliği vardır. Buna kimsenin hakkı yoktur. Bu kazanımlar bedel ödenerek kazanılıyor ve

  Elde edilen  her kazanım değerlidir. Yoldaşlarımızın özverili, devrimci çabasının bir ürünüdür. Ve bizi amacımıza yakınlaştırır. Hareket saflarında yansıyan başarı ve kazanımlarımızı küçümseyen, görmeyen, hafife alan tavır ve davranışlar, küçük burjuva ruh halinin yansımalarıdır. Harekete ve kendine özgüven duygusunu aşındıran, kötümserlik ve moral bozukluğu yayan, çürütücü etkiler yapan bu duruma karşı sistemli bir biçimde mücadele edilmeli, asla hoşgörü ve geçiştirici davranılmamalı, kazanımlara değer verme, harekete baplılık ve özgüven duygusu geliştirilip teşvik edilmelidir.
   Propagandanın önemi ve değeri, her zaman tartışılmaz önemdedir. Kitleler, daha çok bu propagandaya ve bu propagandanın etkisine bakarak karar verir, olumlu yönde etkilenirler. Ancak bu durum, bir kadro için de geçerlidir. Bir kadro, kendi örgütünün yaptıklarını, kazanımlarını, kitle üzerindeki etkisini gördükçe şevki artar, canlanır. Ve her zaman kazanım bayrak yapılarak yol katledilir. Oysa,bilinir ki, yapılan bir çok sey, yaratılan bir çok değer, kendi sınırları içinde kalıyor ve her günkü mücadelede bir kazanım olarak istenmiyor. Kazanımlar sürekli propaganda edildiğinde ve ileriye taşıdıkları oranda bir anlam kazanırlar.. Bugün önemli olan bu eylemliliklere sımsıkı: sarılıp, ileri ki mücadelelere sürekli taşımak ve bu bilinçle sahip olmak ve bu eylemlilikleri çeşitli araçlarla kitlelere ulaştırmaktır. Örneğin, kaset, video bant, kart, resim vs. gibi araçlarla, ama bunlar daha etkili hale getirilerek propaganda edilmeli ve elden ele dolaştırılarak, kadroların elinde kitlelere yönelik bir propaganda malzemesi olarak değerlendirilmelidir. Bu çalışmada, örgütü ve mücadelesini kitlelerin elinde güçlü bir silah haline getirmenin önemli araçlarından biridir.
Komünist hareket her günkü çalışmasında kendisini bir adım ileriye taşıyarak, kitlelerin elinde bir bayrak olmayı, bunu yığınları devrime seferber etmek için değerlendirmeyi amaçlar. Bu ise sahiplenme gerektiriyor. Örgüt ruhunun sahiplenilmesi de bu anlama gelir. Bir örgüt sınıf mücadelesinin sıcak pratiği içinde oluşur. Ve nice değerler üzerinde yükselir. Burada şehitlerin kanı ve canı vardır. Burada komünist bilincin ve binlerin yaratıcı gücü vardır. Bunlara sahip çıkılmalıdır. Örgütü oluşturan ve var eden kadrolardır.
 Örgüt, onu oluşturan, onu var eden kadroların sahiplenmesiyle gelişir güçlendir. Örgütüne sahip çıkmayan bir kadro, mücadelede kararsızlıklar taşıyor demektir. Şurası açık olarak kavranmalıdır.
 Komünist bir örgüt, kendi tarihini kendisi yapar, ancak verili koşullar içerisinde tarihin, yani, sınıf mücadelesinin kendisine yüklediği ve omuzlamakla yükümlü olduğu görevleri, büyük bir sorumluluk bilinciyle yerine getirdiği oranda bu tarih, gerçek bir tarih olur. Bir kadronun tarihteki rolü, mensubu olduğu örgütün mücadelesiyle gerçekleşir. Çünkü kapitalizmin kor gücü karşısında bir hiç olan birey, ancak örgütü mücadele yoluyla ücretli kölelik düzenine karşı, onu tasfiye etme ve tarihini ilerletmede rol oynayabilir. Bir kadronun varlığı, örgütüyle özdeş ise, bir kadro her günkü mücadelesinde, bulunduğu her alanda örgütünü bir adım ileriye taşıyarak onu bayrak yapmalıdır.



 Propaganda, ajitasyon, örgütlenme ve eylem alanında, örgüt propagandası özel bir yer tutmalıdır. Öncü kurmayın sloganları dalga dalga kitleleri sararak, beyinlere ulaşmalıdır. Edilgenlik üreten, mütevazilikle grupçu olmama adına, örgütü ve örgütün faaliyetlerini propaganda etmeme tutumu, örgüt bilincindeki geriliktir. Örneğin, bir gecede, mitinge, yürüyüşte, veya yasadışı bir eylem anında kitleler, diğer pratik faaliyetlerin, yanı sıra atılan sloganlarla, mesajlarla seslenebilecek ve etkileyecektir. Yarışmacı, grupçu olmayanların kaygısıyla, geri tutum takınmak, aslında kitlelere ulaşmanın yollarını kendi elimizle tıkamak anlamına geleceğinden, ileri sürülen “ gerekçeler” bu anlamda doğru gerekçeler değildir, reddedilmelidir.
Komünist bir örgüt, siyasal iktidar mücadelesinde kendisi öncü olarak görür ve bu iddiasında da her zaman kararlı olacaktır. Ancak bu, asla söylemde kalmamalıdır. Öncülük,kağıt üzerinde değil,, hayatın her alanında, mücadelenin her cephesinde öncülüktür. Öncü örgüt, kitlelerin elinde bir silah olduğu ölçüde gerçek anlamda bir öncü olma misyonuna sahip olacaktır. Onun tarih yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla, onun, kitlelerin öncüsü olma misyonuna sahip olacaktır. Onun tarihi yazımı, kitlelerin sahip çıkmasıyla, onun kitlelerin öncüsü olma sayesinde olacaksa, bura uygun bir çizgi mutlaka tutturulmalıdır. Eğer bir örgüt, kendi mücadelesini, kendi eylemliliklerini, kendi kazanımlarını iddialı bir şekilde alanlarda, meydanlarda, fabrikalarda, yayın organlarında sahiplenemiyorsa, propaganda edemiyorsa, bu, o örgütün siyasal iktidar mücadelesinde, iktidar savaşkanlığında zayıflıklar, eksiklikler var demektir. Burada sorun, bir örgütün kendisine olan güvenidir. Kendisini devrimin önderi, kitlelerin önderi olarak görme sorunudur.
Komünist bir örgüt her şeyden önce kendisini, kadrolarını ve kitleri sahiplenmelidir. Ve bu sahiplenme kadro ve kitleler tarafından sahiplenilmesini de koşullandır. Proletaryanın öncü örgütü olarak komünist hareket, proletaryanın iktidar savaşımında kendisine biçilen öncü role uygun olarak, devrimin kendi çizgisinde ifade etmelidir. Ve bu çizginin oluşumundan sonra, tayin edici olan kadrolardır. Ve kadro her zaman örgütüyle övünmeli ve göğsünü gere gere, 'benim örgütün', "bizim örgütümüz" diyebilmelidir.
Ve bundan dolayı diyoruz ki; bir devrim örgütü olarak komünist hareket, kendi değerlerine, kendi kazanımlarına sahip çıkarak, her günkü mücadelede kendisini sürekli üretmeli ve en iyi, en etkin bir şekilde kitleler içerisindeki siyasal etkisini geliştirme/ güçlerdirme perspektif ve pratiğine bağlı olarak, kendisini en etkin bir şekilde ifade ederek, kendi kimliğine uygun bir siyasal pratiği ve bu görevle yükümlü olmalıdır.



 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Analiz PolemikÖzgür Kürsü

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.15 Saniye