Örgüt Saflarında Proletarya Dışı Sınıf1arın Etkilerine Karşı Mücadele

Bir örgütün sağlıklı işleyebilmesi için, demokratik-merkeziyetçilik ilkesi temelinde kurulması, çalışmalarında kolektivizmi ve inisiyatifi birleştirmesi, örgütün daha sağlıklı bir bünyeye sahip olması amacıyla eleştiri ve özeleştiri silahını çalıştırması ve tüm bunların gerçekleştirilebilmesi için de demirden bir disiplin oluşturması zorunludur. Bu özellikleri tek tek incelediğimizde, örgüt için önemlerini ve işlevlerini açıklamaya çalıştık. Leninist bir örgütü bunlarsız düşünmek mümkün değildir. Ancak tüm bu özellikleri en iyi bir biçimde birleştirebilen bir parti, gerçek anlamıyla proletaryanın öncü ve örgütlü müfrezesi olabilir. Örgütlenmiş bir partide aynı zamanda bir otorite olayından da söz etmek gerekir. Bu özelliklerin birleştirilmesi örgütlenme demekse, örgütlenme de otorite demektir .çünkü, üyeler kendi iradelerini, partinin genel çıkarlarına tabi kılmak zorundadırlar -ki, bu da bir otorite tanıma, otoritenin kurulması olayıdır. Hiç koşulsuz, üyeler bu otoriteye uymak zorundadırlar. Ve onu zayıflatan, güçsüz kılan davranışlardan özellikle kaçınmalıdırlar. Fakat, proletarya partisine yalnızca işçiler arasından üyeler gelmez. Değil parti, proletaryanın kendisi de diğer emekçi sınıflardan Çin Seddiyle ayrılmış değildir. Diğer emekçi sınıflar proletaryayı çepeçevre sarmışlardır. Lenin'in dediği gibi, 0, küçük üreticiler denizinde bir adacık gibidir. Her gün, her saat onların baskısı altındadır. “Meta üreticileri proletaryayı küçük-burjuva öğelerle dört bir yandan çevirir. bunlarla proletaryanın içine sızan; bunlarla proletaryayı baştan çıkarır. proletarya içinde küçük- burjuva karaktersizlik, bölücülük, bireycilik ve gayretten korkuya dönüşü sürekli olarak canlandır.)İşte bu durum kendisini proletaryanın örgütü içine de yansıtır. Proletaryanın bünyesine küçük-burjuva sızmalar olur ve bunlar parti içerisindeki her türlü olumsuzluğun kaynağını oluştururlar. Proletarya partisi üzerinde ve içinde baskısını hissettiren bu küçük-burjuva etkilere geçmeden önce, bu sınıfın karakter ve ruh haliyle ilgili bazı belirlemeler yapmak gerekmektedir. Marksist-Leninist ustalar, proletaryanın sınıf mücadelesi sorununu, onun örgütünün nasıl olması gerektiğini incelerken, özellikle küçük-burjuvazi üzerinde durur ve proletaryanın dikkatini bu sınıf üzerine çekerler. Marx ve Engels'in, küçük-burjuvazinin nasıl bir sınıf olduğuna ilişkin ünlü incelemeleri vardır. Bu iki usta, özellikle anti-emperyalist demokratik devrim sırasında ve sonrasında küçük-burjuvazinin devrim karşısındaki tutumunu çok detaylı olarak dile getirmiş ve onun eylemdeki ruh halini ortaya koymuşlardır. Yine, Lenin, küçük-burjuvazinin örgüt konusundaki tavrını çok çeşitli eserlerinde incelemiş ve proletaryanın örgüt anlayışını ortaya koyarken küçük-burjuvazinin örgütlenememe ve örgütsüz kalma eğilimini dahice sergilemiştir. Küçük-burjuvazi devamlı dağılma ve bölünme halindeki bir sınıftır. Onun üzerinde, üstte büyük burjuvazinin, altta ise proletaryanın sürekli baskıları mevcuttur. Kapitalizm merkezileştikçe, sosyal, ekonomik ve benzeri bunalımlar derinleştikçe o iflas eder. Dükkanın, tarlasını, memuriyetini yitirir. Küçük-burjuvazinin ekonomik alandaki bu istikrarsızlığı onun eylemine de yansır; çabuk kızar, sert ve kısa çıkışlarda bulunur; bu şekilde kendi iflasım önlemek ister. İşte, onun iflas karşısındaki bu tutumu ideolojik ifadesini anarşizmde bulur. Ciddi, uzun vadeli program ve örgütlenmelerden değil, ani çıkışlardan, darbelerden yanadır. 0, sinirlenir, eleştirir, yıkmak ister ama yerine yenisini koyamaz. Küçük-burjuvazi, her ne kadar kendisinin yıkımına yol açan büyük burjuvaziye zaman zaman tepki duyup, karşı çıkma eğilimi gösterse de ona karşı sonuç alıcı bir mücadele de geliştiremez.Çünkü, ona her zaman muhtaçtır ve küçük mülkünü yaşatabilmek için büyük kredinin varlığı gereklidir. Bu nedenle, büyük burjuvaziyle ciddi bir kavgaya tutuşmak istemez, işi reformlarla halletmek ister. Daima barışçı mücadeleden yanadır. Silahlı mücadeleyi, keskin sınıf savaşımını yadsır. Orta yolcudur; burjuvazi ile proletarya arasında yalpalar durur , ne orada ne diğer yerde kendisine kalıcı bir yer edinemez. Burjuvaziye bakar ki, 0, gelişmesi önünde engeldir, proletaryaya bakar ki, o da, sert bir sınıf mücadelesinden yanadır. Ve kuracağı düzende kendisinin fazla gelişme şansı yoktur; bu durum küçük-burjuvaziyi ''iki cami arasında beynamaz'' denilen şaşkın konuma sokar. Sınıf mücadelesi gelişip, sokaklar cenk meydanına dönüştü mü, dükkanını kapatmak zorunda kalır, çünkü rahat yaşamı, düzeni bozulmaktadır. Bundan dolayı, ''sivriliğe'' karşıdır, proletaryayı ''anarşist'' olmakla suçlar, morali sürekli bozuktur. Çünkü,sosyal, ekonomik ve siyasal dalgalanmalar onun küçük mülküne ve kariyerine, küçük mülkü ve kariyerindeki dalgalanmalar ise moraline yansır .İnancını ve bağlılığını uzun süre koruyamaz. Daima hayalcidir; gerçeklerin ona bir türlü vermediğini, 0, hayalinde arar ve orada bulmaya çalışır .Gerçeklerle yüz yüze gelmek istemez. Geldiğinde ise, çarpılmışa döner, feryad-ı figan eder. Çabuk ajite olur; bir bakar ki proletarya birkaç eylem koydu, başarı kazandı, 0, hemen proletaryanın saflarına dalar .Proletaryanın işleri iyi gittiği müddetçe, 0, proletaryadan yanadır ve hatta öyle ki, davaya proletaryadan daha çok bağlı olduğunu iddia eder. Mitinglerde konuşur, keskin sloganlar atar, kitlelere önderlik eder, proletaryayı savaşa çağırır ve üzerine toz kondurtmaz. Ama bir de proletarya yenilgiler almaya başladı mı, eskinin legal, barışçıl ortamı yok oldu mu, işte o zaman herşey tersyüz olur, küçük-burjuvazi için herşey biter. Hemen, köşeyi dönmenin yol ve yöntemlerini arar, adeta oksijeni tükenmiş havadaymış gibi debelenmeye, boğulmaya başlar. Ard arda alınan yenilgiler, darbeler onun inancım zayıflatır, cesaretini kırar, moralini bozar. Çünkü, işler eskisi gibi değildir; barışçıl mücadele koşulları yoktur, mitingler, söylevler yapmak mümkün değildir, zorluklar ve ölüm gelip kapıya dayanmıştır. İşte, 0, dünyanın nasıl bir dünya olduğunu o zaman anlar ve ''ben ne yaptım?'', ''nasıl oldu da bu işe bulaştım?'' diye saçım-başım yolmaya, proletaryaya küfretmeye başlar. Hatta daha da ileri giderek burjuvazi saflarında yer alır, proletaryaya karşı savaş açar ve ''sen beni de yakacaksın'' diye yeri göğü inletmeye başlar. Küçük-burjuvazinin yaşamı ve ruhundaki bütün bu özellikler, değişik biçimlerde de olsa, etkisini, saflarına sızdığı proletarya partisi içinde de gösterir. Bunu, zengin tecrübelerle dolu Rus Bolşeviklerinin mücadele deneyimleri temelinde, çok. kısa ve genel hatlarıyla ele alıp inceleyelim ve küçük-burjuvazinin proletarya partisi içinde neler yapmak istediğine değinelim. Lenin, Rusya'da kitlelerin taleplerine cevap verebilecek, proletarya’nın sınıf savaşımını her şart ve dönemde güçlü bir şekilde yönetecek profesyonel bir partinin yaratılması mücadelesini devrimci görevlerin başına koyar ve böyle bir örgüt yaratmak için yoğun faaliyetler yürütür.Böyle bir örgüt yaratmada karşısına dikilen engellerden biri de küçük-burjuvazidir. Bu sınıfın temsilcileri, ne pahasına olursa olsun, proletaryanın devrimci örgütünün yaratılmasına engel olmak isterler. Önceleri, ''eleştiri özgürlüğü'' slogan etrafında ve ''ekonomizm'' anlayışı doğrultusunda çeşitli akımlar gelişir ve bunlar, Marksizmi devrimci özünden boşaltmayı, işçi sınıfının bilimsel hareketi içerisinde oportünizmi geliştirmeyi amaçlarlar. İşçi sınıfına yanlış yol ve yöntemler gösterirler. Özellikle, en tehlikeli bir eğilim olarak şekillenen ''ekonomizm'', işçi sınıfına, politik mücadeleyle uğraşmamasını, bu an- lamda da politik örgütler kurmamasını, sadece iktisadi mücadeleyle uğraşıp liberal burjuvazinin arkasından gitmesini öğütler. Kendiliğindenciliği, kitle kuyrukçuluğunu, dar ve amatör çalışmayı göklere çıkarır; denenmiş önderlerce yönetilen, disiplinli ve gizli çalışan profesyonel bir örgütün gerekliliğini yadsır. Lenin; bu küçük-burjuva akımının proletaryanın mücadelesi açısından ne denli tehlikeli olduğuna dikkat çeker ve ''Ne Yapmalı?'' da ''Ekonomizm''in muazzam bir eleştirisini yaparak yenilgiye uğratır. Bu eleştiriler temelinde, örgüt konusundaki dahice görüşlerini ortaya koyar. Ancak bu teorik belirlemelerle Lenin'in profesyonel bir örgüt yaratma yolundaki uğraşı bitmemiştir. 0, düşüncede ortaya koyduğu görüşlerini pratikte de gerçekleştirme çabasına girişir .0 dönemde toplanan RSDİP 11. Kongresi, Lenin'in, profesyoneller örgütü ilkelerini, onun pratik temellerini geliştirmesi ve bunu tüm partiye egemen kılması açısından önemli bir platformdur. Bilindiği gibi, bu kongre çeşitli konulan tartışır, ama bunlardan en önemlisi, devrimci bir partinin nasıl olması gerektiğidir.İşte bu noktada parti içindeki küçük-burjuva eğilim rolünü etkin bir şekilde oynamaya başlar .Bir yandan Lenin'in önderliğinde gerçek bir profesyonel devrimciler örgütü yaratmak isteyen proleter eğilim, diğer yanda ise, Martov'un önderliğinde laçka, disiplin ve otoriteden uzak bir amatörler örgütü yaratmak isteyen küçük-burjuva eğilim yoğun bir mücadeleye tutuşurlar. Her ne kadar tartışmaların üzerinde yoğunlaştığı nokta, tüzüğün birinci maddesi ise de, gerçekte tartışılan, üzerinde mücadele edilen, örgüt anlayışıdır. Lenin, tek bir merkezden yönetilen, sağlam bir disipline sahip, karar ve eylemde irade birliğini gerçekleştirmiş, profesyonel devrimcilerden oluşan bir parti örgütünü ileri sürer ve savunur. Martov ve şürekası ise, bunun tam tersine, merkeziyetçilik ilkesinin rafa kaldırıldığı, disiplin ve otoriteden uzak, karar ve eylem birliğini içermeyen, her isteyenin girebileceği bir amatörler örgütünü ileri sürer ve savunur. Lenin, burada parti içinde küçük-burjuva öğenin, aydının örgüt ve mücadele konusundaki tutumunu net bir şekilde ortaya koyar. Aydınların sınıf karakterleri gereği, otorite ve disiplinden uzak oldukların; örgütlenmeyi değil, örgütsüzlüğü savunduklarını; oysa, proletaryanın örgütten başka bir kurtuluş silahının olmadığım belirtir ve şöyle der: “Proletarya örgütten ve disiplinden korkmaz... Proletarya, örgüt denetiminde çalışmamak için örgüte girmek istemeyen değerli profesör ve öğrencileri parti üyesi sayma tasası çekmez... Örgüt ve disiplin ruhuyla kendi kendini eğitmeyi gerekseyen proletarya değil, partimizdeki bazı aydınlardır. ) Küçük-burjuvazi Kongre'de ağır bir yenilgiye uğrar, ancak proletarya çizgisine karşı mücadelesinden vazgeçmez. Partinin en yüce otoritesi olan Kongre'nin kararlarını çiğner; partiyi kongre dışından çeşitli oyunlarla ele geçirmeye çalışır,çoğunluğun aldığı kararlara boyun eğmez, ''demokrasi'' ve ''özgürlük'' ister. Onların istediği demokrasi, partiyi her türlü düşmanca sızmaya ve saldırıya açık hale getirecek, onu zayıflatacak bir demokrasidir . Özgürlük dedikleri ise, parti içinde herkesin her istediğini yapma özgürlüğüdür. Onlar,disiplini bir boyunduruk aracı olarak görürler ve partiyi büyük bir fabrikaya benzetip, çarkın dişlisi olamayacaklarını ve bunda direneceklerini ilan ederler. “...Kendisini yığın örgütünün ve yığın disiplinin üstünde 'seçkin kişi' sayan burjuva aydının ruh hali burada en açık biçimiyle ortaya çıkıyor... Aydın bireyciliğine tüm.proleter örgütü ve disiplini toprak köleliği rejimi gibi görünmektedir.,” Görüldüğü gibi, küçük- burjuva öğeler, temel olarak demokratik merkeziyetçiliğe, parti otoritesi ve disiplinine, azınlığın çoğunluğun iradesine boyun eğmesine ve parti kararlarının uygulanmasına karşı çıkmakta, partiyi bu noktadan vurmaya çalışmaktadırlar .Ve üstelik yetenekli bir sınıf olan Rus küçük- burjuvazisi bütün bu anlayışlarının teori seviyesine çıkarmakta güçlük de çekmemiştir. Küçük-burjuva öğe sadece örgüt konusunda mı proletaryaya baskıda bulunur, onu etkilemeye çalışır? Elbette ki hayır. 0, aynı zamanda, ideolojik, politik, stratejik ve taktiksel konularda da proletarya partisinin anlayışını bulandırmaya gayret sarf eder. Rusya'da burjuva demokratik devrimin gündemde bulunduğu ve proletarya partisinin taktik çizgisini belirleme göreviyle karşı karşıya olduğu bir dönemde, Lenin, proletaryanın devrimci taktiğini çizerken; parti içerisindeki küçük-burjuva kesim ise, devrimde işçi sınıfının önderliğini reddeden, onu, liberal burjuvazinin kuyruğuna takan bir taktik belirleyerek bunu partiye egemen kılmaya çalışır. Amaçları, sınıf mücadelesini rayından saptırmak, proletarya partisini ömrü boyunca muhalefette bırakmaktır. Devrimci mücadelenin daha da sertleştiği ve giderek ard arda darbelerin alındığı,legal çalışma ve örgütlenme imkanlarının büyük oranda ortadan kalktığı, parti üzerinde otokrasinin baskılarının yoğunlaştığı Rusya'daki o yaman yıllarda, parti içindeki küçük-burjuva öğeler daha da soysuzlaşarak, çürümüşlüğün, yozluğun batağına yuvarlanırlar. Devrim davasına ihanet ederler. Onların bu durumu Bolşevik Partisi Tarihi'nde şöyle dile getiriliyor: “1905 Devriminin yenilgisi 'devrimin yol arkadaşları arasında çözülme ve yozlaşmayı da yanında getirdi. Aydınlar arasında düşmanlığı ve manevi çöküş özellikle derinleşti. Devrimin coşkun bir yükseliş gösterdiği sıralarda, burjuva çevrelerden gelip devrim saflarına katılan 'yol arkadaşların ', gericiliğin at oynattığı günlerde partiden uzaklaştılar. Bunlardan bir kısmı, açıktan açığa devrim düşmanı olanların safına geçti. Bir kısmı da işçi sınıfının ayakta kalabil miş legal derneklerine yerleşerek, proletaryayı devrim yolundan saptırma, proletaryanın devrimci partisini gözden düşürme yolunda çaba harcamaya başladılar. Bir zamanlar devrime katılmış olan bu 'yol arkadaşları ' devrimden ayrılıp uzaklaşırken. gerici/erin gözüne girme yolunu aramaya koyuldular. Bu küçük-burjuva öğelerin bazıları yollarını o kadar şaşırır, o kadar korkuya kapılıp teslimiyete kayarlar ki, işi Marksist felsefeyi eleştirmeye, Marksist bir parti içinde din ideolojisini yaymaya, halkı sadece Allahın kurtarabileceğini savunmaya kadar götürürler.”Manevi çöküş ve inançsızlık, kendi/erini marksist sayan, ama hiçbir zaman Marksist mevzilerde kesinlikle yer almamış bulunan bir kısım parti aydınlarına da bulaştı. Bunlar arasında Bogdanov, Bazarov, Lunaçarski ( 1905 yılında Bolşeviklere katılmışlardı), Yüşkeviç ve Valentinov (Menşevikler) gibi yazarlar vardı. Bunlar aynı zamanda Marksist teorinin felsefi temellerine, yani diyalektik materyalizme karşı, Marksizmin biçimsel ve tarihsel temellerine, yani tarihsel materyalizme karşı bir 'eleştiri' yürütüyorlardı. Bu eleştirinin, alışılmış biçimlerde yapıla gelenlerden ayrımı, açıkça ve dürüstçe değil, Marksizmin temellerini 'savunma' bayrağı altında, üstü örtülü ve iki yüzlüce yapılmasındaydı. Bunlar, Marksist olduklarını i/eri sürüyorlar, ama Marksizmi bazı temel ilkelerinden uzaklaştırarak, 'reformdan ' geçirmek istiyorlardı. Gerçekte bunlar Marksizme düşmandılar, çünkü, Marksizme düşman olduklarını sözde ikiyüzlüce yadsıdıkları halde, kendilerine ikiyüzlüce Marksist demeyi sürdürdükleri halde, Marksizmin teorik teme//erini sarsıp yıkmaya çalışıyorlardı. Bu derece ikiyüzlülükle yürütülen eleştirinin tehlikesi, saf parti işçilerini aldatma amacına yöneltilmiş olmasında, saf işçileri doğru yoldan saptırma hünerine sahip olmasındaydı. Marksist teorinin teme//erini sarsıp yıkmayı hedef alan bu eleştirinin ikiyüzlülük derecesi ne kadar arttıysa, parti için taşıdığı tehlike de o ölçüde büyük oldu. Çünkü, bu eleştiri, iki yüzlülüğü ölçüsünde partiye karşı, devrime karşı gerici güçlerin açmış olduğu genel seferberlikle kaynaşıyordu. Marksizmden ayrılıp uzaklaşmış olan bazı aydınlar yeni bir din kurmanın zorunlu olduğunu vaaz edecek kadar ileri gittiler. ) Bu ''tanrı kurucular'', proletarya partisi içinde, küçük-burjuva ideolojik sapmanın en bariz örneğidir.Lenin, bu sapmaların, partiye ve işçi sınıfına zarar vermesini engellemek ve parti üzerinde burjuva düşünce ve felsefesinin etkilerini ortadan kaldırmak için o ünlü ''Materyalizm ve Ampirio- Kritisizm'' adlı eserini yazar. Ancak, küçük-burjuvazinin saldırıları yeni maskeler altında sürdürülmeye devam eder. Parti içinde yeni hizipler ve gruplar boy verir .Likidatörler ve Otzovistler bunlardan sadece iki tanesidir . Bütün bu gruplar, devrimci partinin açık veya gizli düşmanlığını yaparlar, partiyi tasfiye etmek ve doğru taktiklerini çarpıtmak amacım güderler. “Menşevikler, devrimin yeni bir yükselişi olanağına inanmayarak panik içinde geri çekiliyorlar, parti programının devrimci isteklerinden ve partinin devrimci sloganlarından utanç verici bir biçimde vazgeçiyorlar ve proletaryanın devrimci, gizli partisini dağıtmak, ortadan kaldırıp yok etmek istiyorlardı. )Proletarya çizgisine düşman bu küçük-burjuva gruplar, düşmanca faaliyetlerini, kendi aralarında bloklar oluşturarak proletarya eğilimini boğma çabasına kadar yükseltirler. Özellikle, partinin büyük baskılara maruz kaldığı, gericiliğin hükmünü katmerli bir şekilde icra ettiği bu gerici yıllarda, parti içindeki küçük- burjuvazinin nasıl bir rol oynadığı, nasıl bir karaktere büründüğü açığa çıkmış bulunmaktadır. O bilhassa böyle dönemlerde, örgütü tasfiye etmek ister, sadece ideolojik-felsefi alanda değil, örgütsel alanda da düşmanla uzlaşıcılığı savunur, proletaryayı uysal olmaya çağırır. Morali bozulur ve inancım yitirir, proletaryanın ufkunu karartmaya çalışır, onun mücadeleyi daha güçlü ve sağlıklı esaslar üzerinde geliştirmesini sabote eder,örgütü ele geçirmek için çeşitli dolaplar çevirir. İdeolojide, felsefede, örgütte ve ahlakta, kısacası, hayatın her alanında büyük bir çöküntü içerisine girer. Lenin, özellikle bu yıllarda, partinin devrimci ideolojisini, felsefesini, politikasını ve örgütsel varlığını korumak, parti üzerindeki her türlü proletarya dışı sınıf etkilerini ortadan kaldırmak için yoğun bir mücadele yürütür. Partiyi her alanda daha da proleterleştirerek, güçlendirmeyi ön plana alır. Küçük-burjuvazinin gerçek yüzünü amaç ve hedeflerini teşhir eder ve parti saflarını bunlardan önemli oranda arındırır. Ama, elbette ki, küçük- burjuvazinin ve genel olarak da proletarya dışı sınıfların parti üzerindeki etkileri bütünüyle ortadan kaldırılamaz. Burjuva düzeni yaşadıkça bu mümkün değildir. Hatta sosyalizmin zaferinden sonra da, eski düzenin kalıntıları parti üzerinde şu yada bu düzeyde etkilerini gösterirler. Bilinmektedir ki, devrim sırasında ve sonrasında, küçük-burjuva etkileri bu sefer de kendilerini daha değişik biçimlerde gösterirler. Sosyalist devrimin olabileceğine, sosyalizmin inşa edilebileceğine inanmazlar. Devrimin yapılacağı günü ihbar eder, proletaryayı sosyalist devrimi yapmaktan alıkoymaya çalışır ve onun geleceğe olan inancını karartmak isterler. Troçki'ler, Radek'ler, Kamenev'ler, Zinovyev'ler, Zasuliç'ler bu zincirin halkalarıdırlar. Bunlar işi, partiyi içten komplolarla yıkmaya kadar götürürler, emperyalist burjuvazinin parti içindeki ajanları konumuna düşerler. Diğer taraftan, ''sol komünistler'', ''demokratik merkeziyetçiler'' vs. ortaya çıkarlar. Bütün bunlar, atılması gereken önemli adımları engellemeye çalışan, örgüt birliğini ve bütünlüğünü tehdit eden, proletaryaya yanlış yol ve yöntemler gösteren ve gıdasını parti içindeki küçük-burjuvaziden alan anlayışlardır.Yani parti içindeki proleter-dışı sınıf etkilenmelerinin en somut ve formülleşmiş ifadeleridirler. Vurguladığımız gibi, bu etkiler, sadece, proletarya partisinin eskiyi yıkarken üzerinde hissettiği baskılar değildir. Proletarya partisi yeniyi, yani sosyalizmi inşa ederken de bu etkilerin baskısı altında kalır. Lenin, bu noktaya dikkatleri çekerek şunları belirtir: “ Sınıfları ortadan kaldırmak, yalnızca büyük toprak sahiplerini ve kapitalistleri kovmak değildir. Bizde bu nispeten kolay oldu. Sınıflan ortadan kaldırmak demek, kovulamayacak, ağızlan kapatılamayacak olan küçük meta üreticilerini de yok etmek demektir. Bunlarla bir anlaşmaya girmek gereklidir. Bu kişiler yeniden yaratılabilmeli; yeniden yaratılmalı, yeniden eğitilmelidir. Fakat bu iş uzun, tedrici ve dikkatli, örgütlü çalışmayla ile olacak.” Bütün bu belirtilenlerden çıkarılacak sonuç şudur: Proletaryanın devrimci partisi üzerinde ve içinde proletarya dışı sınıfların baskılan bulunmakta ve onu çeşitli biçimlerde etkilemektedir. Proletaryanın devrimci partisi için en büyük tehlike, bu etkiler içinde boğulması, tasfiye olmasıdır . Başta Lenin olmak üzere, Bolşevikler, proletaryanın bu konuda uyanık olması gereğini belirtmiş, partinin, proletarya-dışı sınıfların bakış açıları, alışkanlık ve özelliklerinin etkisi altında kalıp erimemesi için yoğun mücadele yürütmüşlerdir. Eğer bu mücadele olmasaydı, Bolşevik partisi gerçek bir sınıf partisi durumuna gelemeyecek ve tarihi görevlerini başaramayacaktı. Hiç şüphesiz ki, bizim ülkemizde de komünist örgüt üzerinde ve içerisinde, proleter-dışı sınıfların çeşitli baskıları mevcuttur. Bu baskı ve etkiler kendilerini daha değişik biçim ve tonlarda hissettirmektedir. Bugün ülkemizde, özellikleri belirgin olan bir yönetme ve yönetilme olayı vardır. Yönetenler, başta Türk burjuvazisi egemen sınıfları olmak üzere egemen sınıflardır. Bunlar halklarımızı hangi esaslar üzerinde yönetirler? Elbette ki, baskı, zor ve soygun temelinde; silah ve süngü zoruyla, kan bağlarına dayanarak ve ağa vari yöntemlerle. Küçük-burjuva örgütlerde de bir yönetme ve yönetilme olayı vardır. Bürokratik yöntemlerin temel alındığı bu örgütlerde, ya kimse kimseye söz dinletemez, merkezi bir yönetim yoktur, ya da baskıyla ve devrimci olmayan bir sürü yöntemle yönetim olayı tek kişinin nezdinde gerçekleştirilir. Böylesine anti-demokratik bir ortamda, doğru devrimci yönetme ve yönetilme olayının yakalamak söz konusu olamaz. Çünkü, egemen sınıflar, yerel gericiler ve küçük- burjuva örgütler, toplumun ölçülerini olabildiğine çarpıtmış ve anlaşılmaz hale getirilmiştir. Birey, bu durumun ağır etkisi altındadır ve bu etkilerden sıyrılmakta zorluk çekmektedir. Açıktır; Leninist partiler, gönüllü birliği temel alan, tek bir merkezden yönetilen, kolektif yönetim ve çalışma ilkesi üzerinde kurulan partilerdir. Bu gönüllü birlikte alt-üst ilişkileri mevcuttur. Ancak, yönetenler ve yönetilenler, sorunların çözümünde bilinçli hareket etmek, tartışmak, eleştirmek ve eylemde birliği yaratmak durumundadırlar. Örgütümüzde yönetme ne zor ve ne de bürokratik yöntemiyle olur.Temel alınan, yoldaşlar arası güvendir. Bu da aynı zamanda yönetilme olayının kabul edilmesini gerektirir. Toplumumuzda var olan diğer olumsuzluklar,eksiklikler ve hastalıklar nelerdir? Bunlar; bölgecilik, mezhepçilik. aşiretçilik.,kan bağları. Ailecilik vb. Bütün bu olumsuzluk ve hastalıklara karşı nasıl mücadele edilmeli, bunu - bireycilik, kin gütme, dar görüşlülük, pasifizm vs.dir.- bütün bunlar da, örgütümüz ve onun devrimci militanlarınca mücadele edilmesi gereken, proletaryanın devrimci yapısına yabancı ve tehlikeli olumsuzluklardır. Örgümüz içerisine yansımalarına nasıl engel olunmalıdır? Şüphesiz ki, her zaman olduğu gibi başta eğitim ve iknayı ön plana çıkarmak gerekir.Örgütümüzde yer alan, devrim ve sosyalizm mücadelemize omuz veren her kişi, örgütümüzün devrimci ideolojisini, politikasını ve örgütsel yapısını özümsemek zorundadır. Bizdeki bu eğitim politikası, bugüne kadar olduğu gibi, bugünden sonra da proletarya-dışı sınıf etkilenmelerine karşı güçlü bir baraj olma konumunu sürdürecektir.
Ancak, bu konuda sadece eğitim yeterli midir? Elbette ki, değildir. Örgütümüz ve onun kadroları, örgüt içerisinde kendisini gösterebilecek her türlü yozluğa ve çarpıklığa karşı sürekli uyanık olmak zorundadırlar. Proleter-dışı sınıf etkileri mücadelenin her alanında ve yönünde kendisini gösterebilir. Hepimizce bilinen bir gerçek; küçük-burjuva hastalıklar ve diğer toplumsal zaafların proletarya partisini daha çok zor dönemlerde sıkıştırmak isteyeceğidir. Bu, militanlarca çok iyi bilince çıkarılmak zorundadır. Hangi şekilde olursa olsun -ki, küçük-burjuvazi kendisini çok çeşitli biçimlerde hortlatır- küçük-burjuva eğilimlere ve toplumsal hastalıklara asla müsamaha gösterilmemeli ve bunlar uygun yöntemlerle ezilmeli, yok edilmelidirler. Örgüt otoritesini açıkça hedeflemezse de, kişiler seviyesinde bir eğilim olsa da, her türlü küçük-burjuva tutum ve davranış görülebilmeli ve müsade edilmemesi için militanlarca önemli bir görev olarak değerlendirilmelidir. Özellikle de örgüt birliğini zedeleyebilecek hiçbir tavır ve anlayışa hoş görüyle bakılamaz. Örgütümüzün en belirgin özelliği güçlü bir birliğe sahip olmayı yakalamamış olmaktır. Yakın dönem örgüt tarihimiz incelendiğinde, bizim geçmişte ve bugün ne kadar güçlü bir birlik yaramadığımız görülecektir.Bunda kuşku yok ki örgüt çizgisini özümlemiş kadroların azlığı ve bu alandaki zaafın aşılamamasıdır. Durum böyle olunca her militan ve sempatizanın, örgütsel birliğini korumada yeterli bir çaba gösterdiği ve ilkeli davrandığı söylenemez. Bu yakalanmadan da örgüt birliğinin yakalanıp geliştirilmesi beklenemez..Çünkü örgüt birliği devrimin zaferinin en büyük garantisidir. Leninin, parti birliğinin önemine özellikle dikkat çeker ve şöyle der: “Oyun oynayamayacağımız bazı şeyler vardır; partinin birliği gibi şeyler vardır. Parti birliğiyle oynayarak vakit ziyan etmemeliyiz. Örgüt i içindeki bu mücadeleden birçok şey yitirdiğimizi biliyoruz. Bu ders unutulmamalıdır. “ Örgüt militanları, bölgecilik, ailecilik, bireycilik vb. burjuva kapitalist sistemin hastalıklarını da iyi tanımalı, tüzüksel işleyişimize ve varlığımıza musallat olabilecek bu olumsuzluklara geçit vermemelidirler. Devrimci bilinç, davaya bağlılık ve politik uyanıklık, proleter-dışı sınıf etkilenmelerine karşı panzehirdir. Sonuç olarak, genelde ve özelde açıklamaya çalıştığımız Leninist parti üzerinde proleter-dışı sınıfların baskıları ve etkileri, toplumun sınıflı yapısından kaynaklanan bir olaydır. Proletarya partisi güçlü bir şekilde gelişebilmek ve önüne koyduğu hedeflere ulaşabilmek için, bu etkilere karşı da yoğun bir mücadele yürütmek zorundadır. Proleter-dışı sınıfların etkilerine karşı en iyi mücadele yöntemi, devrimci partiyi ve onun militanlarının daha da güçlendirmektir.Aynı zamanda, militanların da bu etkilere karşı politik uyanıklığı elden bırakmamaları ve bu konuda son derece gelişkin bir düzeye yükselmeleri zorunludur. Ancak böylelikle, örgüt kendi varlığını güvence altına alabilir, hedeflerine doğru daha emin ve sağlam adımlarla ilerleyebilir.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|