 |
|
ÜNİVERSİTE GENÇLİĞİ KADERCİLİK VE İDEALİZM KUŞATMASI ALTINDA

ÖK eliyle üniversiteleri faşist şeriatçı kuşatma altına alan faşist diktatörlük ,gençliği özgür,bilimsel ve demokratin bir temelde eğitme ve topluma yararlı kişiler olarak yetiştirme yerine,bilimsellikten ve demokratik yaklaşımlar uzak idealist gerici dünya görüşü temelinde eğiterek , kaderciliğe,allaha ve şansa inanan bir gençlik kuşağı yaratmıştır.
Toplumsal sorunlardan izole edilen ve kendine yabancılaştırılmış üniversite gençliği YÖK’ün önüne sürmüş olduğu faşist,dini gerici idealist eğitimle ,özgür düşünme ve bilimselikten uzaklaşarak sisteme yamanmış ve onun kadrosal ihtiyacını gideren bir konuma düşürülmüştür.Nitekim son yıllarda yapılan araştırma sonuçları bu konuda gençliğin ciddi bir biçimde faşist,dinci gerici kuşatma altında tutulduğunu ve bilincini dumura uğratılarak toplumsal sorunlardan ve ilerici,devrimci materyalist düşüncelerden uzak yetiştirildiğini açığa seriyor. Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV), Prof. Dr. İnci Erdem Artan başkanlığında 27 üniversiteden toplam 2 bin 200 öğrenciyle yapılan “Türkiye Üniversite Gençliği Değerler Araştırması: Korkular ve Umutlar” başlıklı çalışmanın sonuçlarında bu gerçeği bir kez daha görmek hiçde zor olmuyor. Araştırma sonuçlarına göre üniversite gençliği allaha,kadere ve şansan inanıyor;Üniversite gençliğinin yüzde 94 allaha,yüzde 85’i kadere,yüzde 73’ü şansa,yüzde 67’si mücizelere inanıyor.İşte 25 yılda faşist diktatörlüğün üniversite gençliğini getiridği nokta. TESEV Başkanı Can Paker, yürütülen araştırmayla “gençlerin dünya görüşleri, insana, hayata, olaylara, olgulara ve geleceğe yaklaşımları nelerdir?” sorularına yanıt arandığını söylediği basın toplantısnda cinsiyet, aile ve çevre değişkenlerinin değerlerin farklılaşmasında önemli rol oynadığını tespit ettiklerini kaydederek, “Erkek öğrenciler kız öğrencilere, doğu bölgelerinde yaşayanlar batı bölgelerine göre geleneksel değerlere daha fazla önem vermektedirler. Bireyci değerler ile itaat ve ailenin kararlarını benimseme arasında dengeleme çabası tüm gruplarda baskın değerler olarak ortaya çıkarken, kız öğrenciler erkek öğrencilerden daha etken ve özgürlükçü değerleri benimsediklerini ifade etmişlerdir. İş ve çalışma hayatıyla ilgili değerlerin sonuçlarına göre ise güvenli ve statüsü yüksek işlerin ön plana alındığı görülüyor” diye konuştu. İşin ilginç olanı ise ünivesite eğitimi ve yaşantısının öğrencilerin değerlerinde, değerler sistemlerinde değişiklik yapabilecek etkilerinin pek cidi bir değişim yaratmadığı ,gençlerin doğduğu çevre ve ailesinin değerleri ve kültürleriyle şekillendiğini ve böylece tek tip bir gençlik kuşağının tyaratıldığı ifade ediliyor.. Araştırma 2004 yılının Mayıs-Temmuz ayları arasında Türkiye'nin çeşitli illerinde yer alan 27 devlet ve vakıf üniversitesinin farklı fakülte ve bölümlerinde okuyan toplam 2200 öğrenci üzerinde gerçekleştirilmiş.Araştırmadan çıkan bazı önemli sonuçlar şöyle: * Dini inanç, itaat, hayırlı evlat olmak ve tutumluluk ifadelerinden oluşan ve sosyal ahlak normlarında erkek öğrenciler kız öğrencilerden daha duyarlı. * Erkek öğrenciler daha yapılanmış, bilenen işlerde çalışmayı tercih ederken, kız öğrenciler daha çok kendilerini geliştirecek, çalışma koşulları uygun işleri tercih ediyor. * Yaşama ve canlıya saygı ile özel hayatın korunması kız öğrenciler için erkeklere göre daha önemli. * Kız öğrenciler ayrımcılık yapmamayı önemli olarak belirtirken, erkek öğrenciler ise sosyal farlılaşma dindarlık ve güven değerlerinin önemli olduğunu düşünüyor. * Erkek öğrenciler "Gelenek Aile Yapısı" ve "Erkek Egemenliği" benimsediğini vurgularken, kız öğrenciler "demokratik aile yapısını" benimsiyor. * Kız öğrenciler inisiyatif alma, etken olma konusunda istekliyken, erkek öğrenciler daha edilgen değerleri tercih ediyor. * Kız öğrenciler erkek öğrencilere göre gelecekten daha ümitsiz * Metropol şehirlerinde doğanlar bilime, şansa ve Allah'a daha fazla inandıklarını belirtirken, Doğu ve Güneydoğu anadolu şehirlerinde doğanlar, kadere ve mucizelere daha fazla inanıyor. * "Cinsel özgürlük" ve "Maddiyata Bağlı Mutluluk" metropolde doğan ve yaşayanlar için daha önemliyken, Doğu ve Güneydoğu anadolu bölgelerinde doğan ve yaşayanlar için "Erkek egemenliği" ve "Geleneksel aile yapısı" daha önemli. * "Çalışma Ahlakı" ve "Dürüstlük" kendilerini Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerine ait hissedenlerde metropollerde yaşayanlara göre daha önemli. * Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde doğanlar, metropol ve batı bölgelerinde doğanlara göre gelecekten daha ümitli. * Çalışan annelerin çocukları geleneksel değerleri daha az önemsiyor. Araştırma sonuçları toparlandığında karşımıza, toplumsal sorunlardan uzaklaşmış,statüko içine hapsedilmiş, özgür ve bilimsel düşünmeden geriye savrulmuş, allaha,kadere ve şansa inanan ve kendi gücüne ve geleceğe inancı olmayan bir gençlik kuşağı çıkıyor.Üniversiteler doğal olarak özgür düşünme ve bilim üretim merkezleri olması gerekekirken 12 eylül faşist darbesi ve ardından oluşturulan faşist YÖK sistemiyle faşist şeriatçı kadroların yetiştirildiği ve düşünmeyen,verileni alan,idealist metafizik gerici dünya görüşünün geliştirilip yaygınlaştırılan bir eğitim sistemiyle kaderci,allaha ve şansa inan ,sorgulamayan ve bireyci bir gençlik kuşağı yaratılmıştır.Kendine yabancılaşmış , kadere, şansa ve allaha inan gençlik kuşağının kendi geleceği ve toplumsal sorunlara duyarlı ve mücadeleci bir konuma çekilmesi ve yabancılaşmasını aşaması için gençliğin devrimci temelde örgütlenmesi ve mücadeleye kazanılması gerekiyor.Bunun içinde devrimci ve komünist gençlerin üniversite gençliği içinde dar ve sekter yaklaşımları bir yana iterek, geniş gençlik kesimlerinin,parasız eğitim, özerk,demokratik ve bilimsel üniversite şıarı temelinde savaşıma çekilmesi, geleceğini kadere, şansa ve allaha teslim etmiş olan durumdan hızla çıkarılması gerekiyor.Aksi halde gençliği düşkünleştirilmiş ve sisteme yamanmış bir toplumun geleceğinin sağlıklı olmasını beklemek söz konusu olamaz.
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|