 |
|
G- 20 ZİRVESİ VE YENI DÜNYA DÜZENİ NAKARATI

G-20 zirvesi 1-2 Nisan tarihleri arasinda Londra'da toplandır. Dünyanın toplam üretiminin yüzde 85'ini yapan, dünya ticaretinin yüzde 80'ini denetleyen 20 ülkenin lideri, krize kapitalistlerin çözümünü bulmak için buluşacak. Finans sektöründe sanayi üretimine sıçrayan kriz için hükümetler bugüne kadar 200 trilyon dolar harcadı. Bu sıradan bir insanın hayal edemeyeceği büyüklükte para şirketleri kurtarmak için harcandı. Ancak işe yaramadı. Kriz devam ediyor. G20 zirvesi ise kapitalistlerin bölünmüşlüğü ve çözümsüzlüğüyle başlıyor.
G20 küresel kapitalizm için giderek daha fazla merkezi bir örgütlenme özelliği taşıyor. Buradan çıkan kararlar tüm dünyada hükümetler tarafından uygulanacak. Ortaya çıkan eğilimler kriz içerisindeki yeni-liberal partilere yön verecek. Onlar 7 milyar insanın hayatı hakkında karar verecek.
Eskiden bu işi G8, yani en gelişmiş sekiz ülke yapardı. Ancak Çin ve Hindistan gibi iki büyüyen dev ekonomi öne çıktı. Küreselleşme ile ABD ve Avrupa ekonomileriyle dünyanın geri kalanı arasındaki ekonomik entegrasyon doruğa ulaştı. Dünya ekonomisi bugüne dek görülmedik bir düzeyde bütün bir hale geldi. G20, asıl olarak Çin ve Hindistan'ın karar süreçlerine katılımı için örgütlendi. Bunların yanı sıra dört kıtada merkezi rol oynayan, bölgelerinde bugüne kadar yeni-liberalizmi kararlılıkla uygulayan Arjantin, Brezilya, Endonezya, Güney Afrika, Meksika, Suudi Arabistan ve Türkiye gibi ülkelerde G20 üyesi. Ancak onların karar süreçlerinde herhangi bir belirleyicilikleri yok, en büyüklerin dediklerini dinlemek ve dönüp ülkelerinde uygulamak için oradalar.
Dünya iki krizi birden yaşıyor. Bir yandan kâr oranlarının düşme eğilimi hızlanıyor, diğer yandan gezegen iklim değişikliğini yaşıyor. G20’nin en önemli tartışma konularından biri küresel ısınmaya karşı tedbirler ve sera gazı salımlarının indirim oranları olacak.
ABD’nin yeni başkanı Obama, küresel ısınma konusunda daha kapsamlı politikalardan yana. Avrupa Birliği üyesi ülkelerin önemli bir bölümü Aralık ayında Kopenhag’da temelleri atılacak yeni iklim anlaşmasında sera gazı salımlarında yüzde 40’a varan indirimleri öngörüyor. Ancak Çin gibi bir çok ülke sera gazı indirimlerine sıcak bakmıyor. Daha fazla sanayileşmek, daha daha fazla kömür ve petrol tüketmek istiyor.
Milyonlarca insanın işini, evini, ekmeğini kaybetmesine yol açacak politikaları gündemine alan G20, 7 milyar insanın ve tüm canlıların hayatını belirleyecek kararlarda da kendisini söz sahibi olarak görüyor. Onlar ne de olsa paranın sahipleri. Tek dertleri çıkarları için varoldukları küresel şirketlerin kazançlarının nasıl korunup artırılacağı. G20 gittikçe önem kazanan bir kapitalist örgütlenmeye dönüşüyor ve onların karşısına çıkmak zorundayız. Londra’da geçen hafta başlayan antikapitalist gösteriler tüm dünyada kapitalizmin krizine ve küresel ısınmaya karşı direnişi, 6 milyar insanın çıkarlarını dile getirecek. Tüm dünyayı sarsan yüzyılın ekonomik krizinin çözümü için 2 Nisan 2009 tarihinde Britanya’nın başkenti Londra’da bir araya gelen G-20 liderleri, her bakımdan tepe takla olmuş emperyalist kapitalizme yeni arayışları sürdürsede , bugüne kadar kapitalizmin olmasa olmazı olarak gördükleri serbest piyasacı yaklaşımın sonuna gelindiğini ve bunun bir bir yana bırılarak, devletin denetimini sıkılayan ve kapitalizme nefes aldırmaya çalışan adı dışında yenilik adına bir şey olamayan kapitalizmi şirin göstermeye çalışan “yeni bir dünya düzeni “ için önemli adımlar attı. Dünyanın en önemli ekonomilerinin liderleri, IMF’ye küresel krize karşı kullanması için 750 milyar dolar aktarmaya karar verdi. Dünya ticaretinin canlandırılması için 250 milyar dolar, Dünya Bankası’nın da aralarında bulunduğu kalkınma bankalarına 100 milyar dolar tahsis edilecek Ancak 2 Nisanda sona eren G20 Zirvesi’nde ABD ve İngiltere’nin istediği canlandırma paketleri konusunda bir ortak görüş oluşturulamazken, yayınlanan sonuç bildirgesinde yeni bir dünya düzeni için önemli sayılabilecek şu düzenlemeler yer aldı: * Liderler ekonomilerin tekrar büyümesinin sağlanması ve istihdamın artırılması için görüş birliğine vardı. Bunu sağlamak için de koordineli şekilde parasal genişleme dahil tüm çaba gösterilecek. Ancak bu amaçla yürürlüğe konacak ekonomiyi canlandırma paketlerinin hacmi konusunda bildirgede bir açıklık yok. ABD, Britanya ve Japonya, hükümetlerin daha büyük canlandırma paketlerini devreye sokmaları gerektiğinin altını çiziyor. Hatta Japonya Başbakanı Taro Aso buna karşı çıkan Almanya Başbakanı Angela Merkel’i ‘sorunu anlayamamakla’ eleştirmişti. Fransa da, Almanya ile birlikte yeni ve daha büyük bir canlandırma paketine gereksinim olmadığını savunuyordu. IMF’nin kaynakları artırılacak * Krizlerde itfaiyeci rolü oynayan IMF’nin kaynaklarının artırılması da liderlerin üzerinde mutabakata vardığı konulardan biriydi. IMF’nin 250 milyar dolar olan kaynağına 750 milyar dolarlık ilave daha yapılacak. Artış üye ülkelerin katkısı ve IMF’nin piyasalardan gerçekleştireceği borçlanmayla karşılanacak. Dünya Bankası’nın da aralarında bulunduğu uluslararası kalkınma bankalarına 100 milyar dolar verilecek. Bu arada gelişmekte olan ülkelerin IMF dahil uluslararası mali kuruluşlarda daha fazla oy ve söz hakkı sahibi olmasını sağlayacak düzenlemeler 2011’in ocak ayına kadar tamamlanacak. * Faizleri ciddi şekilde düşüren merkez bankalarının ihtiyaç bulunması halinde geleneksel olmayan önlemleri de almaları konusunda görüş birliğine varıldı. Liderler hem bankacılık sistemini güçlendirecek, hem de tekrar büyümeye dönüşü sağlayacak politikalar konusunda mutabakata vardı. Bu önlemlerin ne ölçüde uygulandığının değerlendirmesini de IMF (Uluslararası Para Fonu) yapacak. * Artık hiçbir ülke rekabetçi konuma geçmek için yıkıcı devalüasyon yapmayacak. Bu işin denetimini ve değerlendirmesini de IMF yapacak. Sonuç bildirgesindeki bu taahhütler bugüne kadar ‘yangınları söndüren bir itfaiye’ olarak bilinen IMF’nin rolünün de yeniden tanımlanmaya başlandığı anlamına geliyor. Bu taahhüt yakın zamana kadar parasının değerini düşük tutarak ihracat rekorları kıran Çin gibi ülkeleri zorlayacak. * Son dönemde ardı ardına yürürlüğe konan ekonomiyi canlandırma paketlerinin enflasyon yaratmasından endişe eden liderler kriz sonrası yürürlüğe konan mali politikalardan güvenilir çıkış önlemlerinin uygulanmasını, bankacılık ve mali sektörün desteklenmesini kararlaştırdı. Mali sisteme sıkı denetim * Liderler Mali İstikrar Forumu yerine küresel makroekonomik ve mali risklerin önceden tespiti, bunların önlenmesi icin başvurulacak çareleri IMF ile birlikte belirleyecek yeni bir Mali İstikrar Kurulu oluşturulmasına karar verdi. Türkiye’nin de üye olduğu Mali İstikrar Forumu’nun amacı uluslararası mali piyasaları etkileyen kırılganlıkları tespit etmek, izlemek ve mali istikrardan sorumlu otoriteler arasında koordinasyonu sağlamak suretiyle bilgi paylaşımını geliştirmekti. Ancak yeni Mali İstikrar Kurulu’nun IMF ile birlikte daha güçlü bir rol oynaması hedefleniyor. * Krizin en önemli nedenlerinden birinin denetim yetersizliği olduğuna karar veren liderler denetimin başta bankalar olmak üzere tüm mali kuruluşları, tüm yatırım araçlarını ve tüm piyasaları kapsayacak biçimde genişletilmesine karar verdi. Bugüne kadar trilyonlarca dolarlık risk alarak mali sistemleri zorlayan hedge fonlar da yeni dönemde denetim altında olacak. Prim ve ücretlere sınır
* Zirvede milyarlarca dolarlık zararlarla geldikleri iflasın eşiğinden kamunun kurtardığı mali kuruluşlar ve bankalarda dağıtılan milyonlarca dolarlık primler de görüşüldü. Mali İstikrar Forumu önemli mali kuruluşlar ve bankalar için ortak bir ücret ve prim sistemi getirecek. Konuyla ilgili çalışmalar zirve sonrası başlayacak. Özellikle prim sistemi başarıya endeksli olacak. * Vergi cenneti olarak bilinen ülkeler ve merkezler konusunda ortak hareket edilecek. İstenilen bilgileri vermeyenlere yaptırım uygulanacak ve adları ‘kara liste’de yer alacak. Son günlerde aralarında İsviçre’nin de bulunduğu birçok vergi cennetinin ‘bankacılık sırrı’nı da baskılar sonucu yavaş da olsa rafa kaldırmaya başlaması bu girişimin başarıya ulaşacağını gösteriyor. * Muhasebe standartlarının yeniden düzenlenmesi, varlıkların değerlendirilmesi ve zararlara ayrılacak karşılıkların belirlenmesi gibi mali sistemle ilgili birçok konu da zirvede ele alındı. * Krizde batan banka ve şirketlere ‘yıldızlı pekiyi’ verdikleri için eleştirilen ve denetlenmeleri istenen kredi reyting kuruluşlarıyla ilgili bir karar da alındı. Kredi reyting şirketleri geçmişteki gibi başıboş ve denetimsiz bırakılmayacak. * Liderler geçtiğimiz yılın kasım ayında Washington’daki zirvede verdikleri ‘ticarete yeni korumacılık engelleri getirmeme’ taahhütünün süresini 12 ay daha uzattı. G20’nin tüm üyeleri korumacılığın dünya ticareti için en büyük tehlike olduğunu belirtmekle birlikte kamuoyunun baskısıyla mal bazında da olsa korumacı önlemleri alma girişiminde bulunuyor. Dünya Ticaret Örgütü her üç ayda bir yayımlayacağı raporla serbest ticareti engelleyici uygulamaları bir ‘utanç listesi’yle teşhir edecek. Küresel ticaret için destek paketi * Küresel ticaretin canlandırılabilmesi için iki yıl süreli ve 250 milyar dolar büyüklüğünde bir finansman paketi üzerinde anlaşmaya varıldı. Bankaların finansman sağlama konusundaki çekimserlikleri nedeniyle dünya ticaretinde ortaya çıkan tıkanmayı aşmak için sağlanacak kaynak (ihracat kredisi) ülkelere yatırım kurumları ve çok uluslu kalkınma bankaları aracılığıyla kullandırılacak. G20 suç örgütünün Zirvesinde küresel finansal krize karşı tedbirler konusunda "temel prensiplerde" üzerinde uzlaşmaya varılsada halklar için dah fazla sömürü ve zülümden başka birşey çıkmadı. .
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|