 |
|
ALMANYADA SANDIKTA CDU-SDP KOALİSYONU

lmanya’da 18 Eylül günü yapılan genel milletvekili seçimleri,beklenen sonucun tersine son günlerde CDU/CDA’nın azgın neoliberal politikalarının emekçiler için daha fazla yıkım getireceğini görmelerinin ardında sandıkta önemli farklılar yaşandı ve beklenen gelişmeler olmadı .
Sandıkta SPD-CDU koalisyonu çıktı ve aslında seçimlerde eski PDS ile sosyal-demokratların solunu oluşturanların oluşturduğu yeni Sol Parti tüm gerici propoganda ve engellemeler karşın ilk seçimde yüzde 8.7’lik bir oyla dördüncü parti konumuna oturdu.Ama seçim sonuçları Sosyal-demokratların bu kadar teşhir olmuşluğuna kaşın CDA/CDU ile baş başa oy alması,Alman emekçilerinin hala sosyal-demokratların ihaneti etkisnde kurtulamadıklarını ve ehveni şeri tercih ettiklerini gösteriyor. Katılımın yüzde 77 oranında gerçekleştiği seçimlerde partilerin oy ve milletvekili dağılımı şöyle dağıldı: Hristiyan Demokratlar (CDU/CSU): %35,2 (225 sandalye) ,Sosyal Demokratlar (SPD): %34,3 (222 sandalye),Hür Demokratlar (FDP): %9,8 (61 sandalye),Sol Parti: %8,7 (54 sandalye),Yeşiller: %8,1 (51 sandalye) Böylece 2002 seçimlerine göre hem CDU/CSU (3 puan), hem de SPD (4 puan) oy kaybetmiş oldu. Yeşiller oylarını korurken, Hür Demokratlar küçük bir artış sağladı. Seçimin en büyük sürprizini yapması beklenene , yeni kurulan Almanya Sol Partisiydi.Ama oda PDS’ni yüzde 5’lerde dolaşan oy oranına Sosyal-Demokratlardan kopanlarında yüze 3.72’lik oy oranıyla toplam yüzde 8.7’lik oy alarak Yeşillerin üzerinde parlamentoda dördüncü parti konumuna yükseltti. Hatırlanacağı üzere Schröder SDP’yi erken bir seçimle kurtarmak için erken seçime gitmişti.Erken seçim ilan edildiğinde , Hristiyan Demokratlar’ın Sosyal Demokratlar’a 20 puan fark atacağı tahminleri yapılıyordu. Hatta seçimden bir gün önce yapılan kamuoyu yoklamalarında da Angela Merkel’in partisinin yüzde 40’tan fazla oy alacağı ifade ediliyordu. Alman halkının neoliberal politikalara yönelik tepkisinin Schröder’i cezalandıracağı , tepki oylarının ya sandığa gitmeyerek protesto oylarına dönüşeceği yada bir bölümünü muhafazakar destek verecebileceği tahmin ediliyordu. Kuşkusuz bu beklentini aykaları , son dönemde yapılan eyalet seçimlerinde CDU’nun SPD’nin kalelerini bile düşürmeis gerçeğine ve emekçilerin tepkilerine,SPD’de 170 bin üyenin istifasına ve yeni bir Sol Partinin kuruluşu gerçeğine dayanıyordu. Ancak Merkel liderliğindeki CDU/CSU’nun estirdiği bu rüzgar, seçimlere kısa süre kala tersine döndü. SPD, hükümette yürüttüğü neoliberal politikalara rağmen, CDU’nun daha beterini yapacağı propagandasıyla arayı kapattı. CDU’nun geliştirdiği faşist ırkçılık taşıyan söyleler ve ekonomik politikada daha pervasız davranma yaklaşımları , kendi altını oyan bir rol oynadı. Merkel’in göçmenleri suçlayan propagandası, CSU lideri Stoiber’in Doğu Almanlara “akılsız” demesi, bunun örneklerinden birisiydi. Alman tekellerinin ve daha genelde Avrupa sermayesinin de Türkiye’nin üyeliğini engelleme, AB’nin genişlemesini durdurma vb. gibi politikaları nedeniyle Merkel’in arkasındaki desteği duraksadığı dikkate alınmalıdır. Böylece seçim sonuçları, her şeye karşın SPD için bir başarı olurken , hem de CDU bakımından ise bir başarısızlık oluyordu . SPD-Yeşiller hükümeti, Ajanda 2010 neoliberal programı ve bu doğrultuda çıkarılan Hartz IV yasası gibi saldırılar nedeniyle sosyal haklarını yitiren halkın tepkisiyle oy kaybına uğradı.CDU da yürüttüğü kampanyada, bir alternatif olmadığını bizzat ortaya koydu. Almanya emekçi halkı,daha kötüye karşı ehveni şeri tercih ederek aslında düzen partilerinin pekde bir birlerinden farklı olmadıklarını ortaya koydu. Seçimden zaferle çıkan her hangi bir parti olmadı.SDP’nin bu kadar teşhir olmasına ve CDU’nun daha saldırgan gerici politikalarına karşın yeni kurulan , Alman Sol Partisi’si beklenen oy patlamasını sağlayamadı.Her ne kadar yeni bir parti olarak lanse edilsede Alman Sol Partisi yeni değildi ve ana gücünü PDS oluştuyor ve zaten bu partinin yüzde 5’e yakın oy potansiyeli vardı.Sosyal-demokralardan kopan sol kesimlerin ve emekçilerin karşısına ekonomik-sosyal alanda iyileştirmeci programlarla çıkan ve her bamdan teşhir olmuş olan SPD’nin karşısında Sol Partinin emekçilerden daha fazla destek alması gerekiyordu. Ama bu olmadı ve Sol Parti daha fazla oy alma olanaklarına karşın,özellikle SPD-Yeşiller koalisyonunu ve tekelci sermayenin bu parti hakkında gerici propogandalar yaparak emekçileir korkutmasının bu partiye oy veecek geniş bir ktlenin kararsılzığa düşerek geri çeklimeisne neden oldu ve Sol Partiye oy verecek olanlar yönünü SPD’ye döndü.Bu da Sol Partinin alması gereken oy oranını alamamsını sağladı.. Sol Partiye daha fazla desteğin eski Doğu Almanya şehirleirnde gelmesi,ayrımcılığın,işsiziliğin ve ezilmişliğin Almanya genelinde emekçi kitlelerinin uğradığı hak kayıplarıyla bağlı bir olguydu.Nitekim eski Doğu Almanya,Batıya uyum sağlamad zorlanmış ve iki farklı ülke konumu fiiliyatta sürmüştü.bu durm haliyle PDS’nin etkisini artmasını koşullamıştı hatırlanacağı üzere 1989’da yağmalanan ve Batı Alman sermayesi tarafından yutulan Doğu’nun tüm sanayii yıkılmış; halkı işsizliğe, açlığa ve çürümeye sürüklenmişti. Onbeş yıl sonra, şimdi Doğu Almanya hala ulusal eşitsizliğin ve ayrımcılığın,işsizliğin ve yoksulluğun girdabında. Sol Parti, Doğu’nun dışlanmış, ezilen ve aşağılanan kitlelerinin öfkesinden güç aldı. Sol Parti, Doğu’da yüzde 26 oy aldı. Belli şehirlerde birinci parti olarak çıktı. Batı’da da neoliberalizmin darbe vurduğu, hakları tırpanlanan işçiler, emekçiler, “en alttakiler” Sol Parti’ye destek verdi. SPD’nin gerici propogandasına rağmen Sol Parti’nin yüzde 8.7 bir oy almış olması, neoliberalizme kitle tepkisinin sandıktaki yansıması olarak değerlendirmekde mümkündür. Seçimlerde krizin çıkması ve büyük partilerin tek başına yada bir partiyle koolisyon kuramamaları Almanyada yeni bir dönemin açılmasını sağlamıştır.Buda daha düne kadar bir araya gelmelerinin olanaksız olduğunu söyleyen iki parti SPD ile CDU tekelci sermayenin gereksinimleri ve yıkım politikalarının uygulamaya sokulması için “Büyük Koalisyonun” yolu açıldı ve “büyük koalisyon” Merkel’in başbakanlığı ve önemli bakanlıkların SDP’deye verilmesiyle son buldu. Alman tekelleri, bu istikrarsızlıktan yakalarını kurtarmak için CDU-SPD “Büyük Koalisyon”unu arzuluyorlardı zaten.Tekelci sermayenin istediği bir durum ortaya çıkmıştır ama bu iki partinin büyük koalisyonu emekçilerin çözüm bekleyen sorunlarına yanıt olmaları mümkün olmayacaktır.Kitlelerin gözünde itibar yitiren ve oy kaybına uğrayan bu iki partinin büyük koalisyonundan burjuvaziye siyasi istikrar çıkması, oldukça zor görünüyor. Hele de bu partiler kitlelerin çıkarlarına açıkça aykırı bir neoliberal programı izleyecekleri için, giderek her iki geleneksel partinin de desteğini yitirerek erimeside mümkün olacaktır.Yıllardır birbirine siyasi rekabet üzerine politika yapan bu iki partinin koalisyon yapması ve neoliberal siyasette ortaklaşması, kitlelerin gözünde burjuva partilerin teşhirini hızlandıracaktır. “Büyük koalisyon”un oluşturulması içizten düğmeye basılmıştı ve görüşmeler 10 Ekimde anlaşmayla sonuçlandı.Aslında SPD ile CDU’nun işçi ve emekçilere karşı,izlenen saldırgan dış politikada vb. ortaklaştıkları ve nüanslarda farklılıklarında pek önemli olmadığını dikkate aldınmız iki partinin oluşturdukları “büyük koalisyon” emekçiler için yıkım programının artarak süreceği ve tekelci sermayenin çıkarlarının merkezde tutulacağını gösteriyor.Böylesi bir ortam ,mecliste Sol Parti’yi esas muhalefet partisi konumuna getirecek ve bununda emekçiler arasında gerçekten sol ve devrimci parti ve örgütlere yönelik bir eğilimi artırak süreceğini gösteriyor .
|
|
| |
Ortalama Puan: 0 Toplam Oy: 0
|
|
|
Эlgili Konular
 |
Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil. |
|