DHB ARŞİV SİTESİ
Ana Menü
Anket
KRİZ VE İŞÇİ HAREKETİNİN DEVRİMCİLEŞMESİNDE POLİTİK AJİTASYONUN YERİ
Özgür Kürsü
Ülkemizde işçi sınıfı hareketinin siyasal yönü zayıftır. Proletarya hareketi, bugün de kendiliğinden bir hareket olarak, komünist hareketten ayrı bir şekilde gelişimini sürdüren bir hareket olarak gelişse de, özellikle ekonomik yönü belirgindir, siyasal yönü ise çok daha geridir. Bu durum kendisini hareketin istemlerinde, proletaryanın mücadele halindeki kesimlerinin, diğer emekçi sınıf ve katmanların, özel olarak da Kürt ulusunun taleplerini ve mücadelelerini yeterince desteklememede, vb. çok açık olarak kendisini gösteriyor. Proletarya hareketinin siyasal yönünün zayıf olması, hareketin dinamizmini doğal ve kaçınılmaz bir şekilde zayıf düşürmekte ve hareketi şu ya da bu şekilde darlaştırmakta, yeni açılımlar yapmasını zayıflatmaktadır.
Mevcut koşullar ve gelişmelerin yönü, ülkemizde önümüzdeki dönemde, işçi sınıfı hareketinin daha sert
mücadelelere gireceğini, bunun kaçınılmaz olarak sınıfı hareketini daha çok politikleştireceğini gösteriyor. Ancak, gelişmelerin doğru yönde etkileyebilmek bakımından asıl sorun, işçi sınıfının siyasal mücadele arenasına açık bir savaşımla, devrimci bir çizgide çıkmasıdır.
Son dönemlerde örnek teşkil eden, işçi kıyımı terörüne, özelleştirmeye, yeni iş yasasına, Irak’a asker gönderme kararına vb. işçilerin direniş ve protesto eylemleri bu açıdan zayıf, lokal ve yetersizde olsa, umut vericidir.
Söz konusu işyerlerinde komünist ve devrimci hareketlerin çalışmaları az çok belli bir etkilerinin varlığı, bu somut durumda hareketin siyasallaşmasında önemli bir yere sahip olduğu görülmelidir .Bu nedenle, işçi sınıfı hareketinin dolaysız siyasal mücadele yönünün zayıf olmasında suçu işçi sınıfına yüklemek, bu alanda asıl görevin komünist harekete düştüğü gerçeğini gizlemek olur.
Asıl eksiklik, komünist hareketin işçi sınıfının gözleri önüne sererek onun tepkisini ve mücadelesini örgütleyememesinde yatmaktadır .
İşçi sınıfınızın dolaysız siyasal mücadele yönünün zayıf olmasının birçok nedeni üzerinde durulabilir. Tarihsel olarak, güçlü bir merkezi militarizmin baskısı, ''devlet baba'' ve güçlü devlet imajının halk üzerindeki etkisi, halkın politik başkaldırı geleneğinin zayıflığı, vb. etkenler sıralanabilir. Bunlar geniş kapsamlı inceleme ve araştırma konularıdır. Ancak biz rahatlıkla başta gelen nedenin, M. Suphi TKP'si dönemi -ki oldukça kısa bir dönemdi- dışta tutarsak hemen her dönemde işçi sınıfı hareketi ile komünist hareketin birliğinin sağlanamamış olmasında gördüğümüzü söyleyebiliriz. Yani işçi sınıfının politik öncü kurmayının yaratılamamış olması, bu durum işçi sınıfı hareketinin yabancı akımların etkisi altına, öncelikle her türlü burjuva sendikalizm akımının etkisine girmesini sağlaması, onun açık politik yönünün gelişimini sürekli engellediği gibi, devrimci bir çizgide gelişmesini de önlemektedir.
İşçi hareketinin en gelişkin olduğu dönemlerde dahi burjuva reformist ve modern değişimci parti ve sendikalar, işçi sınıfının en ileri kesimleri üzerinde egemen olmuşlardır. İşçi sınıfı hareketinin en büyük politik eylemi olan 15-16 Haziranlarda, komünist hareket henüz oluşum halindeydi. Diğer radikal devrimci hareketlerin ise, işçi sınıfı ile ciddi bağları yoktu. En avantajlı durumda olanlar burjuva reformist ve modern değişimci sendikalardı. Hareket onları da aşmasına rağmen bağımsız devrimci bir politik çizgiye giremedi. Reformistler ve revizyonistler daha sonrası süreçte işçi sınıfı hareketi üzerinde en etkin akımlar olarak varlıklarını sürdürdüler. Sınıf çatışmalarının keskinleştiği, devrimci hareketin yükseldiği ve güçlendiği, devrimci bir yükselişin yaşandığı 1974-80 döneminde işçi sınıfını en ciddi politik eylemleri olan DGM direnişi, Profilo, Tariş, Yeni Çeltek, Ankara,  3 Ocak, Zonguldak maden işçilerinin grev ve eylemlerinde devrimci ve komünist hareketin ancak sınırlı bir etkisi vardı. Profilo, Tariş ve Yeni Çeltek eylemlerinde devrimci ve komünist grupların ciddi bir etkisinin varlığı, aynı zamanda bu direnişlerin açık politik karakterinin belirlenmesine önemli bir rol oynamıştır .Bu dönemde de komünist hareketle işçi sınıfı hareketi ayrı ayrı yollardan yürümelerini sürdürmüşlerdir. Ayrıca işçi sınıfının söz konusu en militan eylemleri parçada ka1mış, ülke çapında iktidara karşı açık bir siyasal mücadele olmamıştır.
Burjuva reformistler ve modern revizyonistler işçi sınıfı üzerindeki etkilerini, onu sürekli sendikalizm çizgisi çerçevesinde tutarak kullana gelmişlerdir. Onların bu reformist politik etkileri her zaman işçi sınıfının gerçek devrimci bir siyasal mücadele yürütmesinin önünde engel teşkil etmiştir. İşçi sınıfının politik mücadelesinin öncüsünün komünist partisi olduğu, dolayısıyla sendikal hareketin, komünist partinin önderliğinde yürütülmesi gerektiğine ilişkin temel devrimci ilkeyi reddetmişlerdir. Bu da bir yana, her ciddi grev hareketini, sıradan her grev ve eylem örneğinde olduğu gibi, politik taleplerin de ileri sürülmesini çoğu zaman reddetmişlerdir ve bugün de yaptıkları budur .
1982 faşist anayasası ve kaynağını ondan alan faşist yasalarda işçi sınıfının söz ve eylem özgürlüğüne getirilen ağır yasakları kaldırılması için sendikalar bugüne değin ciddi hiç bir eylem örgütlenmesine gitmemişlerdir; en fazla yaptıkları, basın açıklamalarında, panellerde, konferanslarda ve bazı kitle gösterilerinde bir kısım yasaların kaldırılmasını istemek olmuştur. Onu da burjuva reformist ve faşist partilerden talep etmişlerdir Sendikaların başına çöreklenmiş olan sendika ağa ve bürokratları tüm dikkatleri ekonomik haklar üzerine çektiler . Oda kurulu sistemi pek rahatsız etmeyecek düzeyde kaldı..



Onlar, faşist diktatörlüğün sendikalar politik talepler için mücadele yürütemez yasağına boyun eğiyorlardı. Sendikaların politikaya karışmasını, ancak parlamenter mücadeleyi temel almış burjuva reformist partilerin politikaları paralelinde kalması koşuluyla ele alıyorlar. İşçi sınıfının, salt kendi sorunlarına -ve o da oldukça darlaştırarak- hapsedip, onun toplumun diğer ezilen ve sömürülen sınıf ve katmanların sorunlarına ilgi göstermesini, onların bağımsızlık ve özgürlük mücadelesine önderlik etmesini önlemeye çalışmaktadırlar. İşçi sınıfının temel devrimci rolü ve gücünün kaynağı, onun, toplumsal üretimde tuttuğu yerdendir. İşçi sınıfı nesnel olarak devrimci bir sınıftır .Ancak bu, işçi sınıfının tarihsel rolünü kendiliğinden oynayabileceği anlamına gelmez. işçi sınıfının tarihsel rolünü, devrimci görevlerini anlamadan yerine getiremez. Bu ise, ancak işçi sınıfının, ilham aldığı ideolojinin Marksizm-Leninizm olması, komünist bir önderlik ve program altında hareket etmesi ile, proletaryanın kendiliğinden hareketinin bilimsel sosyalizm ile soylulaştırılması ile mümkündür.
Bu ise, komünist bir bakış açısıyla hareket eden komünist öncünün, proletarya hareketine sistemli müdahalesiyle sağlanabilir.
Burjuva egemenlik sistemini yalnız gerici zor üzerinde durmuyor. Burjuvazinin ideolojik hegemonyası, onun egemenliğini korumada ve sürdürme de çok önemli bir etkendir. Bugün egemen sınıflar ve emperyalist burjuvazi, işçi sınıfının ve emekçi halkı ideolojik olarak köleleştirmede, onu yanıltıp kendi çıkarları doğrultusunda koşullandırma da, hem daha fazla deneyimli, hem de dev boyutlara ulaşan propaganda ve ajitasyon araç-gereçlerine sahiptirler. Emperyalist-kapitalist burjuvazi ve yerli gerici egemen sınıflar,  Doğu Avrupa ülkelerindeki işçi sınıfı hareketinden kendi gerici amaçlan için yararlanmaya, bu yolla etkilerini alabildiğine yaymaya çalışarak, hem hareketin kendisini bozmayı başardılar ve hem de modem revizyonist sistemin iflasından yararlandılar . Modem revizyonist sistemin, ekonomik, politik ve ideolojik bakımdan daha üst düzeyde parçalanma ve çöküş sürecini, sosyalizmin tüm alanlarda iflası ve çöküşü olarak lanse etmeyi başaran bu emperyalist burjuvazisi ve onun yerli işbirlikçileri, hem bu ülkelerdeki işçi sınıfını ideolojik hegemonyaları altına almada hayli mesafe katettiler, hem de dünya işçi sınıfının gözünden sosyalizmi düşürmede ve ona ilişkin inancı sarsmada önemli başarılar elde ettiler. Elbette dünün modem revizyonistleri bugünün yeni sosyal demokrat burjuvaları bu gelişmede belirleyici faktörlerden biri olarak rol aldılar ve almaya devam ediyorlar.
 İdeolojik ve politik bağımsızlığına kavuşmamış bir işçi sınıfı her zaman şu veya bu egemen sınıfın hegemonya aleti olmaya açıktır. İşçi sınıfına yol gösteren ideolojik ve politik görüşlerin ve programın ve sınıf savaşımında izlediği yolun ne olduğuna bakmaksızın, her işçi sınıfı hareketini devrimci göstermek burjuva dalkavukların bakış açısıdır. Onlar işçi hareketinin geri yanlarıyla uzlaşarak, hareketin yeni ve daha ileri açılımlar yapmasının önlüyorlar, kendiliğinden gelmeliğin önünde secdeye varıyorlar.
 Elbette işçi sınıfının devrimci politik eğitimini yalnız propaganda ile veya teorik eğitimle sağlanamaz. Bu parti çalışması mutlaka gereklidir, işçi sınıfını öncü kesimlerini kazanamamış, işçi sınıfının bağrında üs merkezleri yaratamamış, hiç bir devrimci parti, ne sınıf hareketini devrimci politik bir çizgiye yükseltebilir ne de onu yönetebilir. Ancak, kitlelerin, özelde de işçi sınıfı kitlelerinin devrimci eğitimi ve komünist çizgiye kazanılması esasta sınıf mücadelesinin pratik deneyleri içinde mümkündür. İrili-ufaklı sınıf çatışmalarında yer alarak, hareket içinde kök salarak ve eğitimini tamamlayarak komünist hareket çelikleştiği gibi, sınıf mücadelesinin pratik deneyimlerinde işçi sınıfı eğitimini tamamlar, devrimcileşir.
Devrimci patlama günlerinde, tüm sınıfların ideoloji ve politikalarının açık ve net bir biçimde sınandığı günlerde işçi sınıfı birkaç gün veya ayda, normal zamanlarda yıllarca sürede, hatta bir kaç on yılda edinebileceği eğitimi alır. Bu hızla devrimcileşir. Ancak, komünist hareket bu devrimci patlamaları beklemez. Bu iki devrimci patlama dönemi arasında durmaksızın dışarıdan işçi sınıfı hareketine tüm gücüyle müdahale eder, yani propaganda, ajitasyon ve örgütlenme ile işçi sınıfının politik eğitimini ve bilincini , yükseltir .Lenin yoldaşın, komünist öncünün dışarıdan yürüteceği siyasal ajitasyon vasıtasıyla günlük ve acil siyasal olayların ( bu ister Kürt ulusuna uygulanan zulüm olsun, isterse öğrenci gençliğe baskı, paralı eğitim legal devrimci-ilerici basına sansür, gecekondu yıkımı vb. olsun herhangi bir sorunda) işçi sınıfının gözleri önüne serilmesi ile, onun başım fabrika içi, dar sorunlardan kaldırarak tüm siyasal arenanın sorunlarına kendi sınıf tavrıyla tepki göstermeye başlayacağına ilişkin görüşü her zamankinden daha fazla değerlidir. Bugün bu alanda yapılanlar çok azdır. Faşist diktatörlüğün köleliği dayatan yeni iş yasası, toplu işten atma terörü, özelleştirme vb.yoğunlaşan son saldırılarına karşı, işçi sınıfı gerekli cevabı vermedi, karşı çıkışlar çok cılız kaldı. Ancak bu sorunu işçi sınıfı hareketi ve genel demokratik hareketin gündemine sokup onun tepkisini örgütlemede devrimci hareket ne yaptı? Komünist hareketimiz gücü oranında bir şeyler yaparak ve devrimci bir eylem cephesi oluşturmak için eylem birliğinin sağlanmasında ısrarlı çağrılar yapmasına karşın, devrimci saflarda vurdum duymazlık daha doğrusu sağ pasifist dar, sekter ve grupçu tutum ağırlıklı bir eğilim olmaya devam etti. Eğer işçi sınıfına, faşist diktatörlüğün saldırılarına karşı canlı ve etkin bir devrimci çalışmayla karşı durması sağlansaydı, işçi sınıfının bu mücadeleye katılmayacağını kim iddia edebilirdi?  Bugün bu sorunda tepki gösteren işçi sınıfı, yarın emekçi köylülüğün ezilmesine, ertesi gün politik tutukluların esaretine tepki gösterecektir
Kuşkusuz politikada sorunları güçler çözer. Eğer politik arenada düşmana geri adım attıracak kadar güçlü değilseniz, hedeflerinize başarıyla ulaşamazsınız. Ancak başta işçi sınıfı hareketine müdahale etmeyi ve onunla birleşmeyi görev olarak önüne koymuş devrimci komünist hareket, işçi sınıfı içinde etkin bir politik güç haline gelmeyi bu yolun dışında sağlayamaz. Tekrar vurgulamak gerekirse, bu yol işçi sınıfı içinde yürütülecek tüm propaganda, ajitasyon ve örgütleme çalışmasıdır. Özel olarak da, politik teşhirin canlı ve etkili bir şekilde örgütlenmesidir. Bu çalışmanın kendisi aynı zamanda partinin oluşturulması çalışmasının bir yönüdür de.
ülkemiz işçi sınıfı hareketinin tarihi ve bugünkü gelişim düzeyi dikkate alındığında siyasal yönünün zayıf olduğunu vurguladık. Keza, önümüzdeki dönemde işçi sınıfı hareketinin canlanmaya devam edeceğini, ekonomik ve siyasal koşulların daha da ağırlaşacağını dikkate aldığımızda, işçi hareketinin siyasal karakterinin gelişeceğini söylemek de doğru bir saptamadır. Ancak asıl sorun bu siyasal karaktere, komünist hareketin ne katacağı ve onu yolundan çıkarmaya çalışan her türlü yabancı akımın etkisini ne kadar etkisizleştireceğidir. Komünist hareketin siyasal müdahalesi aynı zamanda, hareketin açık bir siyasal kimliğe bürünmesini de sağlayacaktır . Bu görev, hareketin sendikalizm çerçevesinden çıkarılmasını sağlamadan başarılamaz. önümüzdeki dönemde işçi sınıfı içinde siyasal ajitasyonumuzu arttırmak - elverişli her işçi eyleminde uygun siyasal talepler ileri sürmek ve bunun için eyleme çağırmak için daha çok dikkatleri yoğunlaştırmak gerekir. En etkili siyasal kampanyalar ve devrimci eylem için en geniş eylem ve güç birlikleri politikamızı uygulamak, güncel siyasal önemdeki bir görevdir, ve günün politik ihtiyaçlarına uygundur. İşçi sınıfını daha çok siyasal eyleme çekmek için komünist hareketin daha çok siyasal faaliyet yürütmesi şarttır.

 
İlgili Bağlantılar
Haber Puanlama
Seçenekler
Эlgili Konular

Özgür Kürsü

Üzgünüm, bu yazı için yorumlar aktif değil.
 
PHP-Nuke
Sayfa Ьretimi: 0.07 Saniye